Kur’an’dan aldığı feyizle nurlanan ve ortaya koyduğu fikirlerle çağımızı aydınlatan büyük alim Bediüzzaman Hazretleri, zamanın geçmesiyle daha iyi anlaşılıyor ve zaman onun fikirlerini doğrulayan büyük delillerin ortaya çıkmasına hizmet ediyor.
Bediüzzaman, öğrenime başladığı ilk zamanlardan itibaren dinin ve ilmin imtizaç ettiği bir eğitim sistemini benimsemiş ve savunmuştur. Telif ettiği altı bin sayfalık Risale-i Nur Külliyatında imani bir hakikati ispatlarken matematik, kimya, fizik, astronomi veya biyoloji gibi disiplinlere ait bilgileri kullanması onun eğitim sisteminin elle tutulur örnekleridir. Bu yazının konusunu da Üstadın kullandığı verilerden biri oluşturmaktır. Batı dünyasının henüz 9. gezegen olan Plüton’u bulduğu 1930’lu yıllarda O, yazdığı risalelerin muhtelif yerlerinde gezegen sayısını 12 olarak bildirmiştir. Bunlardan ikisini 33. Söz’ün 21. Pencere’sinde yer alan; “Manzume-i Şemsiye denilen küremizle beraber on iki seyyare..” ve 30. Lem’a’nın 2. Nükte’sinde söylenen; “Güneş ile muhtelif on iki seyyârenin muvâzenelerine bak” ifadeleri ile başlayan yerler oluşturur.
Batı’da Astronomi ile ilgilenen uzmanlar sadece gök cisimlerini, yapılarını ve hareketlerini keşfe çalışmakla yetinmemiş, Güneş Sisteminde yer alan gezegen sayısı üzerine de bir çok araştırma yapmışlardır. Bu araştırmalardan birisi Zecharia Sitehin’in 1977’de yayımladığı “The 12th Planet” (On İkinci Gezegen) adlı kitapta görülmektedir. Kitapta, ‘Güneş Sisteminde On İki Gezegenin olduğu’ iddiası İncil’den ve Sümer tabletlerindeki yazılı kaynaklardan deliller işlenerek ispat edilmeye çalışılmaktadır.
Altı bin yıllık Sümer tabletlerindeki yazılar ve şemalar çözüldükten sonra, Sümerlerin bir fazla gezegenin de içinde bulunduğu şu anki gezegen diyagramına çok benzeyen kabartmaları olduğu belirtilir. Hatta araştırmacı, Sümer kayıtlarında görülen bu gezegenin dönüş devrini 3600 yılda tamamladığını onların hesapladıklarını kaydediyor. Şunu da belirtmek gerekir ki, kitabın adını aldığı on iki gezegen sayısına güneş ve ay da dahildir.
Güneş sistemindeki gezegen büyüklüğünde cisimler için yürütülen araştırmanın 1930 yılında Plüton’un keşfiyle sona erdiği sanılıyordu. Gel gelelim kimi astronomlar geçmişten gelen bazı birikimlerin boşa çıkmasına aldırmadan onuncu bir gezegeni bulma çabalarını inatla sürdürüyorlar.
Yeni teknolojilerin gelişmesiyle uzmanların gezegen ve uzay araştırmaları artarak devam edecektir. Ama onların on birinciden sonra Kur’an ve Bediüzzaman ile karşılaşınca takınacakları tavrı doğrusu merak ediyoruz.
risaleinurenstitusu.org