Öncelik Sırası

muhim-vazifeSakin bir havada, durgun bir göletin kenarında dururken elinize bir taş alıp suya doğru fırlattığınızda ortaya çıkan görüntüyü hatırlayın. Taşın suya girdiği nokta etkinin en şiddetli olduğu noktadır ve oradan yukarı bir miktar su yükselir, aynı anda merkezden dışa doğru muntazam halkalar şeklinde dalgalar yayılır, yayıldıkça da zayıflar. Sonunda söner.

Dalga yapısında yayılan her şeyde bu vardır. Ses, ses kaynağında en yüksekken uzaklaştıkça daha az duyulabilir hale gelir. Sonunda duyulamaz olur.

Işık, ışık kaynağının içinde en güçlüdür. Sokak lambalarını hatırlayın. Gece, lambanın altına yaklaştıkça daha aydınlık lambadan uzaklaştıkça daha karanlıktır.

Odayı ısıtan sobanın kendisi, temas edeni yakacak kadar sıcaktır. Kapı ağzı ve pencere önü en serin.

İnsanın etki ve sorumlulukları da böyledir. Sudaki halkalar gibi iç içe daireler şeklinde. En iç dairede etki de sorumluluk da en büyükken en dış dairede en küçüktür veya yoktur.

Şimdi kısaca bu dairelere bir göz atalım.

İnsan için en küçük daire kendi vücududur. Onu çeşitli hastalıklara karşı koruyucu tedbirler, sakat kalmasına neden olabilecek kazalara önlem almak, aç bırakmamak vb. kendi sorumluluğudur.

En etkili olduğu mecra da kendi vücududur. Örneğin bir ilacı kendi çocuğumuza içirebilmek için bin dereden su getirmek zorunda kalırken, kendi ilacımızın vakti kaçmasın diye bazen saat kurarız. Kendi bedenimiz üzerindeki bu öncelik sıramız, bu yoğun sorumluluğumuz o bedeni terk edinceye kadar devam eder.

İkinci dairemizde ailemiz vardır. Çocuklar, anne baba ve eş. Kendi vücudumuzdan sonra en önemli sorumluluklarımız onlara karşıdır. En büyük yetkimiz de tabii. Gençken anne babamızın verdiği görevleri yerine getirmekken sorumluluğumuz, yaşlılıklarında onları rahat ettirecek tedbirleri almaktır. Çocuklarımıza karşı da onları her bakımdan kendilerini koruyabilecekleri bir geleceğe hazırlamak için gerekli adımları atmaktır.

Sonraki dairede iş hayatı gelir. İş hayatının getirdiği sorumlulukları yerine getirmekteki başarımız, hayat kalitemize birinci derecede etki eder.

Sonraki dairede kardeşler ve akrabalar vardır. Üzüntüleriyle üzülür, sevinçleriyle seviniriz; zor günlerinde yardım eder, başımız sıkışınca destek bekleriz. Severiz, seviliriz… Ama üzerlerindeki etkimiz ve sorumluluklarımız ilk üç dairedekiler kadar değildir.

Sonraki dairede arkadaşlar gelir. Etki ve sorumluluk biraz daha azalır.

Ve daireler böyle etki ve sorumluluklar azalarak genişler.

En dış dairede ise memleket meseleleri vardır. Bu konularda genellikle etki sıfıra yakındır, sorumluluk ise çoğu durumda bir oy şiddetindedir. Savaş gibi her bireye büyük sorumluluk düşen durumlar hariç tabii.

Yukarıda kısaca listelediğimiz etki ve sorumluluklar bu dünyaya bakan ve büyük ölçüde maddi olan sorumluluklardı. İşin bir de manevi tarafı var ve o tarafta da aynı daireler ve o dairelerde de aynı dışa doğru azalan etki-sorumluluk ikilisi var.

Haydi işin o tarafına da bir bakalım.

Kabirde sorulacak ilk soru Allah’ın varlığını kabul edip etmediğimizdir. Bu kişisel bir sorudur. Soru da cevap da sadece kişi ile ilgilidir. İkinci soru da kişiseldir. Namazların tamam mı? Ve üçüncü soru da. Hareketlerinde haram-helale dikkat ettin mi? Bu üçünden geçebildiyse kişi dünyada yaptığı tüm diğer işlerin hesabı başlar. Önce kendisi ile ilgili olanlar. İbadetler, dualar vb.

Sonra ikinci dairedekilere karşı sorumlulukların yerine getirilip getirilmediği. Eşine Allah’ı anlattın mı? Çocuğuna daha farz olmadan namazı öğretip, Allah’ın istediği gibi bir kul olmaya hazırladın mı? Annen baban yanlış yoldaysa onları ikaz ettin mi?

Sonra iş hayatı. İşinde dürüst davrandın mı? İşçinin/patronun hakkını gözettin mi? Haramdan uzak durdun mu? Makamını, görevini suiistimal ettin mi?

Sonra kardeş ve akrabaların sorgusu başlar. Zor günlerinde destek olup, yanlış yaptıklarında uyardın mı?

Sonra arkadaşlarla ilgili sorular. Arkadaşlarınla aranda arkadaşlık hukukuna riayet edip, Allah’ın razı olmayacağı bir halini gördüğünde bu hatasını kendisine de gösterdin mi?

En son sorulacak soru da, memleket meselelerinden olacak ve etkimizle orantılı olarak sorumlu tutulacağız. Tabii yine savaş gibi her bireye sorumluluk düşen durumlar bunun dışında. Böyle durumlar kişi için de ayrı bir imtihandır.

Şimdi hepimiz şapkamızı önümüze koyup düşünelim. Hangi daire için ne kadar efor sarf ediyoruz? Vaktimizin ve enerjimizin ne kadarını hangi dairede harcıyoruz? Sarf ettiğimiz gayret, dairelerde dıştan içe geldikçe mi artıyor, içten dışa gittikçe mi?

Ve bu dairelerde bile olmayan, maç, dizi, yarışma, eğlence gibi şeyler vaktimizin, enerjimizin, beynimizin ne kadarını işgal ediyor?

Haydi, şimdi her kes gidip ailesiyle haşir neşir olsun, varsa çocuğunu sevsin, hayattaysa anasını babasını arayıp hatırını sorsun…

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: