Önemli Olan Keyfiyettir (Kalitedir)

onemli_olan_keyfiyet_kalitedirAsıl olanın kemiyet değil; keyfiyet olduğunu dikkate almadığımız zaman, anlayışımızda tersine bir durum hâsıl oluyor. Bu durum da çoğu zaman bizi yeise, karamsarlığa sürüklüyor. Kalite ve keyfiyetten ziyade, kalabalığı, sayı çokluğunu nazara alıyoruz. Böyle bir durumdan istenilen sonucun alınamayacağını göz ardı ediyoruz çoğu zaman. Dinleyenlerin çokluğu, cemaatin kalabalık olması nefsin hoşuna gidiyor, sözde şevkimizi arttırıyor. Dinleyenlerin az olması, camiamızın arzuladığımız çoklukta olmayışı da çoğu zaman bize ümitsizlik veriyor, hizmete olan şevkimizi kırıyor.

Burada doğru olan nedir?

Sonucu hiç hesaba katmadan, kemiyeti-keyfiyeti nazara almadan, aşkla şevkle hizmetlerimize dört elle sarılmaktır. Yalnız ve yalnız rıza-ı İlâhîyi dikkate alarak ihlâsla bütün gayretimizle çalışmaktır. İnsanlar bizi dinlemese, cemaatimizin sayısı çok az da olsa nice ruhânîlerin, meleklerin cemaatimize dahil olup, sesimize kulak verip, bizi dinlediklerinin şuuru ile hizmetlerimize ara vermeden devam etmeliyiz.

Elbette keyfiyet ile beraber kemiyete de önem verelim. Sesimizi daha geniş kitlelere duyurmanın gayretinde olalım. Nurlardaki hak ve hakikatları daha çok insanın öğrenip yaşaması için elden geldiği kadar çalışıp çabalayalım. Bu yolda emek sarf edelim; zahmetleri, meşakkatleri göze alalım. Velâkin meslek ve meşrebimizin esaslarını göz önünde bulundurarak… Dâvâmızın değerinden, ulviyetinden taviz vermeden… Nurlardaki hak ve hakikatlardan, düstur ve prensiplerden vazgeçmeden… Dâvâmızın büyüklüğüne, azametine bir gölge düşürmeden… Kısaca üstlendiğimiz dâvâ adına olmazsa olmaz prensiplerimizi, değerlerimizi korumak kaydıyla kalite ve keyfiyet ile beraber sayı çokluğu dediğimiz kemiyeten büyümek de elbette göz ardı edilemez.

Yoksa ne pahasına olursa olsun sayı çokluğuna odaklanıp, üstlendiğimiz dâvânın ulviyetini, şerefini, değerini düşünmeden, Nurlardaki hak ve hakikatlardan taviz vererek, oradaki düstur ve prensipleri hafife alarak, daha da ötesi ehl-i dünyanın memnuniyet ve rızalarını göz önünde bulundurarak, onların tabularına, kırmızı çizgilerine saygı göstererek, onlarla bazı pazarlıklara girerek, onlardan bazı maddî-manevî destek beklentilerine girerek gelişip büyümeye kalkarsanız, belki önünüzdeki bütün engeller kalkar ve gelişip büyürsünüz, sayı çokluğunu elde edersiniz; ama dikkat edin bu, hiçbir zaman sağlıklı bir büyüme olmaz. Genleriyle oynanmış, hormonlu, sağlıksız ve tehlikeli bir büyüme olur.

Bediüzzaman’ın öncelikli tercihi kemiyet değil; keyfiyettir. O, işin özünü, aslını dikkate alıyordu. “Bazen bir tek kişi bin kişinin yapacağı hizmeti yapabilir” diyordu. Onun tek başına iman, Kur’ân hizmetindeki tarihî başarısını iyi okuyamazsak, keyfiyet-kemiyet denklemindeki sırr-ı hikmeti doğru okuyamayız. Yine onun, Van Gölü’ndeki Akdamar Adasını kastederek “Bu adada on sene kalarak elli tane talebe yetiştirsem, dâvâmı bütün dünyaya duyururum” kesin ve net iddiası da bu hizmette keyfiyetin, kalitenin önemi bakımından her halde bize bazı ip uçlarını veriyor.

Bir nutukla sekiz tabur askeri itaate getiren; bir makale ile otuz bin kişiyi ittihad-ı Muhammedî’ye üye yaptıran; Emeviye Camii’nde on bin kişiye irad ettiği hutbesini pür dikkatle dinlettiren; nice paşalara, valilere, mebuslara muhatap olup, fikirlerini kabul ettiren Bediüzzaman’ın öncelikli gayesi sayı çoğunluğu dediğimiz kemiyet olsaydı, her halde bir günde milyonlarca insanı hemen kendisine taraftar yapardı.

O büyük insan onca ikna veya ilzam kabiliyetine rağmen, o derece her insana nasip olmayan şan-ü şeref ve teveccüh-ü âmmeye rağmen, sürgün olarak gönderildiği Barla gibi küçük bir kasabada, dünyevî hiçbir mevkiyi, etiketi olmayan bir avuç köylü diyebileceğimiz insanla, sesini değil Türkiye’ye dünyaya duyurma başarısını gösteriyor.

Öncelikli gaye ve hedef kalite dediğimiz keyfiyet olunca, arkasında sayı çokluğu dediğimiz kemiyet kendiliğinden gelmiş oluyor. İşte Bediüzzaman’ın yaptığı da budur. Hizmete bin bir türlü mahrumiyetlerle, aklın alamayacağı baskı ve işkenceler altında beş on talebesiyle başlayan Bediüzzaman’ı şu an dünyanın her tarafında milyonlarca insanın okuyor olmasını çok iyi tahlil etmek lâzım.
Kısacası, ”Kemiyetin, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti yoktur.” (Bediüzzaman)

Hüseyin Gültekin / Nur Postası

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: