Osmanlı Düşmanı 3 Güruh ve Bediüzzaman’ın Bunlara Cevabı!

Günümüzde, Osmanlı Devleti’ne cephe alan belli mihrâklar ve karanlık güçler, üç kol halinde, en uzun ömürlü İslâm Devleti olan Osmanlı Devleti’ne hücum etmektedirler:

Birinci kol, İslâm’a düşmanlıklarını açıktan ortaya koyamayan ve bunu Osmanlı düşmanlığı adı altında yürüten din ve tarih düşmanlarıdır. Bunlar, kusurlarıyla birlikte, İslâm’ı hayatın bütün safhalarında yaşayan ve yaşatmaya çalışan Osmanlı Devleti’ni tenkid etmekle, açıktan yapamadıkları İslâm düşmanlığını böylece yapmış oluyorlar. Bütün Kemalistler, CHP zihniyeti ve Avrupa’daki bazı karanlık noktalar bu gruba girmektedir. Amerika’daki Bernard Lewis de bu gruptandır.

İkinci kol ise, altı yüz sene, İslâm’ı neşretme hizmetindeki Osmanlı Devleti’ne ayak bağı olmuş, İslâm’ı kendi sâfiyetinden çıkarmaya çalışmış bir devletin fikir propagandalarına kanan ve tarihimizi tam bilmeyen bazı saf Müslümanlardır. Bunlar daha ziyade Şi’i propagandası yapan İran taraftarlarıdır.

Üçüncü kol ise, Osmanlı Devleti’nin bütün Müslümanları kucaklayan ümmet ve Osmanlı Milleti anlayışına karşı çıkan ve yanlış olarak Osmanlı Devleti’ni Türk düşmanı gibi göstermeye çalışan belli bir ekiptir. Özellikle Fâtih’in kapıkulu sistemini ve Sokullu gibi başka ırklara mensup Osmanlı devlet adamlarını acımasızca tenkit edenler bu grup içinde yer almaktadırlar. Bunlar, biz Türkçüyüz yahut Turancıyız diyen ama Dine de muhalif olan bazı Türk milliyetçileridir.

Her üç kolun da ellerinde koz olarak kullandıkları en önemli mevzûlardan biri, Osmanlı padişahlarının ve Osmanlı Devleti’nin, İslâm dininin, içki yasağı ile alâkalı hükümlerini hiçe saymaları ve aşırı bir içki mübtelâsı olmaları şeklindeki iddiadır. Harem mevzuu da bu tür iddialarla bezenerek ve süslenerek vatandaşın önüne çıkarılmak istenmektedir.

BEDİÜZZAMAN NE DİYOR?

İşte, kâ’be-i saadetimiz olan ittihad-ı münevver-i İslâmın Hacer-ül Esved’i, Kâ’be-i Mükerremedir; ve dürret-i beyzası, Ravza-i Mutahhara’dır; Mekke-i Mükerreme’si, Ceziret-ül Arab’dır; Medine-i medeniyet-i münevveresi, tam hürriyet-i şer’iyeyi tatbik eden Devlet-i Osmaniye’dir.” Münazarat ( 72 )

Eskiden beri i’la-yı kelimetullah ve beka-yı istiklaliyet-i İslâm için farz-ı kifaye-i cihadı deruhde ile, kendini yek-vücud olan âlem-i İslâma fedaya vazifedar ve hilafete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslâmiyenin felâketi, âlem-i İslâmın saadet-i müstakbelesiyle telafi edilecektir.” Tarihçe-i Hayat ( 130 )

Lâsiyyema şu memalik-i Osmaniye umum enbiyanın mahall-i zuhuru ve devlet-i mütemeddine-i salifenin mehd-i teşekkülü ve şems-i İslâmiyetin maşrık-ı tulûu olduğundan, insanların fıtratlarında ektikleri bu üç istidadat-ı kemal bu hürriyetin yağmuru ile neşv ü nema bulsa, herkesin istidadı ve fikr-i münevverinin dal ve budakları şecere-i tûbâ gibi her tarafa açacaktır.” Divan-ı Harb-i Örfi ( 76 )

Prof. Dr. Ahmed Akgunduz

Rector & President

Islamitische Universiteit Rotterdam

Bergsingel 135, 3037 GC Rotterdam

T +31 (0)10 485 47 21

F +31 (0)10 484 31 47

E akgunduz@iur.nl; I www.islamicuniversity.nl

facebook.com/Prof.AhmetAkgunduz; twitter.com/AhmetAkgunduz

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: