Otuz Üç Hadîs-i Şerif

“Bid’aların ve dalaletlerin istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyeye ve hakikat-ı Kur’aniyeye temessük edip hizmet eden, yüz şehid sevabını kazanabilir.”

Ahir zamanda yaşayan bizler için çok önemli bir hadîs bizim için. Çünkü bid’aların ve dalaletlerin istila ettiği bir zamandır ahir zaman. Böyle günahlarında her taraftan hücum edip hasenelerimizi, sevaplarımızı yiyip bitirdiği zamanda bizleri yeisten yani ümitsizlikten kurtaran bir hadis. Kısacası bizlere müjde…Bizim peygamberimiz öyle bir peygamber ki her hâl ve hareketiyle bize örnek olmuş. Yemek yemeden su içmeye, nasıl oturulup nasıl yatılacağına, nasıl konuşup nasıl yürüyeceğimize vs. kadar hâl hareketleriyle bize rehber olmuş. Düşünsenize su içmek fıtri bir ihtiyaç; ama biz suyu bismillah diyerek başlayıp üç sefer yudumlayarak otururken içtiğimiz zaman peygamberimizin sünnetine ittibâ ettiğimiz için yüz şehidin sevabını kazanabiliriz. Peygamberimizin nasıl su içtiği, nasıl yemek yediği, nasıl yürüdüğü gibi bilgiler temin edilebilir. Ben daha çok peygamberimizin ilim ile ilgili hadîslerine değinmek istiyorum.

Malum peygamberimiz ilime çok önem vermiştir. “İlim Çin’de de olsa gidip alınız.” buyurmuştur âlemlere rahmet peygamberimiz Hz. Muhammed (asm). Peki, bizim için önemli olan, öğrenilmesi üzerimize farz kılınan ilim hangisidir? Gelin bu sorunun cevabını Zübeyr Gündüzalp abimizden dinleyelim. Söyle diyor Zübeyr Abi:”İlimlerin esası, ilimlerin şahı ve padişahı îmân ilmidir.” Buradan bizim için önemli olan ilmin îmân ilmi olduğunu anlıyoruz. Evet, ilimlerin şahı îmân ilmi olduğu için talebelerin de en şereflisi îmân ilmine talebe olanlardır yani talebe-i ulûmlardır. Risâle-i Nur îman hakikatlerini ders verdiğinden nur talebeleri talebe-i ulum sınıfında yer almaktadır.

Bu hakikatı ifade için, merhum Üstadımız Bediüzzaman Saîd Nursi, Emirdağ-1’de:

“Ehli velâyetin amel ve ibâdet ve sülûk ve riyazet ile gördüğü hakîkatler ve perdeler arkasında müşahade ettiği hakaik-ı îmaniye, aynen onlar gibi Risâle-i Nur; ibadet yerinde ilim içinde hakîkata bir yol açmış, sülûk ve evrad yerinde, mantîki bürhanlarla, ilmi hüccetler içinde, hakîkat-ül hakâika yol açmış ve ilm-i tasavvuf ve tarîkat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akîde ve usul-üd din içinde bir velâyet-i kübrâ yolunu açmış ki bu asrın hakîkat ve tarîkat cereyanlarına galebe çalan felsefi dalâletlere galebe ediyor.” diye beyân buyurmuşlardır.

Risale-i Nur’un, talebe-i ulum şerefini kazandıran ve ilim içinde hakîkata bir yol açan mesleğini, aşağıda yer alan hadis-i şerifler beyan etmektedirler. Bu hadîs-i şerifleri sabır ve dikkatle okumamız lazım; çünkü asrımıza hitap eden çok önemli hadîslerdir. Ayrıca bu hadîsler Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin defterinde kayıtlı olan hadislerdir.

  1. İlmi öğreniniz. Çünkü onun öğrenilmesi, Allah’a karşı haşyettir. Talebi ibâdettir. Müzâkeresi tesbihtir. Ondan bahis ise cihaddır.
  1. Bir âlimin yatağına yaslanarak ilmine (kitabına) bir saat bakması, yetmiş saat ibâdetten hayırlıdır.
  1. İlmin tâlibi (talebesi), Rahman’ın tâlibidir. İlmin talipçisi, İslâm’ın rüknüdür. Onun ser-ü mükâfatı, Peygamberlerle beraber verilir.
  1. İlim talep etmek, Allah’ın katında nâfile namaz, oruç, hacdan ve fî-sebîlillâh olan cihaddan efdaldir.1
  1. İlminden menfaat görülen bir âlim, bin âbidden hayırlıdır.
  1. Din ile dünyayı taleb edenlere veyl olsun.
  1. Bir adamın bir hikmet kelimesini işitmesi, duyması, bâzen olur ki, ona bir sene ibâdetten hayırlı olur ve bir saat ilim müzâkeresi yanında oturmak, bir köle azad etmekten daha hayırlıdır.
  1. Cenâb-ı Hak, bir adamı senin elinle (vasıtanla) hidâyete getirmesi, güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha çok sana hayırlıdır.2
  1. Cenâb-ı Hak şu ümmetin üstünde hem deccalın kılıncını, hem de büyük harbin(Haşiye) kılıncını beraber cem etmeyecektir.

Haşiye: Melhame-i Kübra olan İkinci Harb-i Umumî âlem-i İslâmı hırpalamadığı işaretiyle; İslâmlar içinde bir Deccal âlem-i İslâmı başka bir tarzda hırpalayacak.   (Said Nursî)

  1. Hilâfet-i İslâmiyye, babamın kardeşi amcam Abbas’ın oğullarından zâil olmayacak. Tâ onu deccala teslim edinceye kadar.3
  1. Ulemânın mürekkebiye Şühedâ kanı muvâzene edilse, muhakkak ki Allah yanında, ulemânın mürekkebi, Şühedânın kanından râcih gelecektir.”4
  1. Şedid, kuvvetli, kahraman o değildir ki, insanları mağlup etsin. Belki kahraman odur ki, gadap ve hiddet ânında, nefsini mağlup eder.
  1. Bir müslümanın bir müslüman kardeşine vereceği, onun hidayetini arttıran ve onunla ondan kötülüğü kaldıran bir hikmetli sözden daha efdal bir hediye yoktur.
  1. Halk-ı Âdemden (as) tâ kıyâmete kadar, âlem-i insaniyyet arasında, deccâl hâdisesinden daha büyük bir umur, mes’ele yoktur.
  1. Bir ilim talebesi, ilim tahsil ederken eceli gelse, vefât etse, onun derecesiyle Enbiyâ derecesi arasında, bir peygamberlik mertebesi kalır.
  1. Kim ki ilimden (yâni ilm-i imânî ve tahkikîden) bir bâb, bir mes’ele taâllüm ederse, onunla amel etsin etmesin, bin rek’ât nafile namazdan efdaldir. Eğer öğrenmekle beraber amel de ederse yâhut onu başkasına da öğretirse, o zaman tâ kıyâmete kadar, onun o büyük sevabı ve onunla amel edenin sevabı onun olacaktır.
  1. Kim ki İslâmı ihyâ etmek niyetiyle ilimden bir bâb tahsil ederse, onun derecesiyle peygamberlik derecesi arasında, yalnız bir kalmış olur.
  1. “Bir mü’minde dört şey, dört ahlâk içtimâ ettiği zaman Cenâb-ı Hak, o dört ahlâkıyla ona cenneti vâcip etmiş olur:

-Lisanında sıdk

-Malda cömertlik

-Kalpte meveddet, sevgi.

-Hazırda ve gaybda olanlara nasihat etmek.

  1. Mütekellimden birisi gelecek, Kur’an’ı (Kur’an’ın hakikatlarını) öyle bir tarzda ders verecektir ki, ondan sonra, onun gibi o ders ve talimi veren olmayacaktır.
  1. Bir ilim talebesi ilim tahsil etmekteyken ölüm ve ecel gelse, vefât etse şehiddir.
  1. Kur’an’ın hamelelerine* ikrâm, hürmet ediniz.

*Kur’an’ın hameleleri ya Kur’an’ı hıfzedenlerdir ve yâhut Kur’an’ın hakikatlarını yaşayanlardır.

  1. Ulemâya hürmet ediniz, ikrâm ediniz. Çünkü ulemâ, peygamberlerin vârisidir.
  1. İlmin efdali imân ilmidir. Bu ilimle az olan amel, ilim ile olduğu için menfâât verir. Fakat çok amel cehil ile olsa menfââtsizdir.
  1. Cenâb-ı Allah (c.c), mü’min kulunu tecrübe ve imtihan için, musibet ve belaya giriftâr eder. Fakat O’nun bu ibtila ve denemesi, o mü’min kulunun üstünde kerâmât ve ikrâmını izhâr içindir.
  1. Saîd, fitnelerden uzak kalmış kimse, musibet ve fitneye giriftâr olduğu hâlde, sabreden kimsedir. Böyle adam ise, çok garip ve pek nâdirdir.
  1. “Muhakkak fitne gelmektedir. İbâdı (insanları) parça parça edecektir. Ancak âlimler ondan kurtulurlar.”
  1. Ahir zamanda, şiddetli ve dehşetli bir belâ gelecek. Herkese isâbet edecek. Ondan kurtulan olmaz. Ancak Allah’ın dinini bilen ve ona göre lisânıyla ve kalbiyle mücâhede eden bir adam kurtulacak. O ise, ona geçmişlerin mesleği sebkât etmiştir. Bir de, Allah’ın dinini bilip, tasdik eden birisi kurtulacak.
  1. Benî âdemin en cömerti, en kerimi ve en sâhisi benim. Benden sonra, onların en kerimi, en cevâdı ise, bir recul, bir adamdır ki; o adam (hususi) bir ilim bilecek ve o ilmini neşredecektir. Kıyâmet gününde müstakilen bir cemaat hâlinde ba’s olunacaktır.
  1. Kur’an’ı öğrenen ve öğreten, içindeki hakaikını ders veren bilmiş olsunlar ki; kıyâmet gününde onların cennete girmelerine, sâik ve delil ben olacağım.
  1. Sakın bid’atlara yanaşmayınız. Çünkü bütün bid’atlar dalâlettir. Bu dalâletler de, ceheneme dayanacaklardır.5
  1. Bizden gayrısına kendisini benzeten, bizden değildir. Sakın Yahudi ve Hıristiyanlara kendinizi benzetmeyiniz.
  1. Cihâdın en efdali odur ki, eğri yolda olup, Hakka karşı mümânaat gösteren en cebbâr hükümdarlara, kumandanlara karşı hak söz söyleyendir.
  1. Cihâdın en faziletlisi, kişinin kendi nefsi ve hevâsına karşı mücâhade etmesidir.

Not: Bu hadisler ile ilgili geniş çaplı bir araştırma Abdülbâki Çimiç Ağabey tarafından 2009 yılında yapılmıştır. İsteyenler http://www.feyzinur.com/?p=63 adresinden bu çalışmaya bakabilir.

Kaynaklar

  1. El-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1-310; Gazâlî, İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn, 4:409 (Kitâbu’t-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 1:78.
  2. “Bir adam seninle imana gelmesi, sana sahra dolusu kırmızı koyunlardan daha hayırlıdır.(Buhari, Cihad: 102)”hadîsi ile bu hadîs eş anlam ifade etmektedir.
  3. Alâuddîn el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl: 14:271, hadis no: 33436.
  4. Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 1:6; el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 6:466; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:561; Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, no: 10026.
  5. “Her bid’at dalâlettir ve her dalâlet Cehennem ateşindedir.” (Müslim, Cum’a: 43; Ebû Dâvud, Sünnet: 5)

 

Said YÜKSEKDAĞ

www.NurNet.org