Otuzüç Pencerenin Çok Çeşit Faideleri Vardır

Şu Otuzüç Pencereli olan Otuzüçüncü Mektub,

  • İmanı olmayanı inşâallah imana getirir.
  • İmanı zaîf olanın imanını kuvvetleştirir.
  • İmanı kavî ve taklidî olanın imanını tahkikî yapar.
  • İmanı tahkikî olanın imanını genişlendirir.
  • İmanı geniş olana bütün kemalât-ı hakikiyenin medarı ve esası olan marifetullahta terakkiyat verir; daha nurani, daha parlak manzaraları açar.

İşte bunun için, “Bir pencere bana kâfi geldi, yeter” diyemezsin. Çünki senin aklına kanaat geldi, hissesini aldı ise; kalbin de hissesini ister, ruhun da hissesini ister. Hattâ hayal de o nurdan hissesini isteyecek. Binaenaleyh herbir pencerenin ayrı ayrı faideleri vardır. (Sözler:690)

                                                                       ACZ, FAKR, VE ŞEFKAT VE TEFEKKÜR TARİKI

         “Cenab-ı Hakk’a vâsıl olacak tarîkler pek çoktur. Bütün hak tarîkler Kur’andan alınmıştır. Fakat tarîkatların bazısı, bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarîkler içinde, kasır fehmimle Kur’andan istifade ettiğim “Acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür” tarîkıdır. Evet acz dahi, aşk gibi belki daha eslem bir tarîktir ki; ubudiyet tarîkıyla mahbubiyete kadar gider. Fakr dahi, Rahman ismine îsal eder. Hem şefkat dahi aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir tarîktir ki Rahîm ismine îsal eder. Hem tefekkür dahi aşk gibi, belki daha zengin, daha parlak, daha geniş bir tarîktir ki, Hakîm ismine îsal eder. Şu tarîk, hafî tarîkler misillü, “Letaif-i Aşere” gibi on hatve değil ve tarîk-ı cehriye gibi “Nüfus-u Seb’a” yedi mertebeye atılan adımlar değil, belki “Dört Hatve”den ibarettir. Tarîkattan ziyade hakikattır, şeriattır.” (Sözler:476)

                                                                       RİSALE-İ NUR’UN MAYASI VE MEŞREBİ  TEFEKKÜR …

         “Risale-i Nur’un mayası ve meşrebi tefekkür ve şefkat olduğu cihetle, Hazret-i İbrahim’in  (A.S.) hususî meşrebi olan tefekkür ve şefkat noktasında tam tevafuk etmek sırrıyla şu surede daha ziyade Risale-i Nur’u kucağına alıyor.” (Şualar:723)

         “Kardeşlerim! Bu Tefekkürname çok ehemmiyetlidir. İmam-ı Ali (r.a.), ona bir vecihte (Âyet-el Kübrâ) namıınıı vermesi tam kıymetini gösteriyor. Namaz tesbihatıında ayn-el yakin derecesinde kalbe gelmiş, çok risaleleri netice vermiş, otuz sene akıl ve fikrin ilâcı olmuş bir ma’rişfetnâmedir.” (Tefekkürname :1) 

                                                                   BAZAN BİR SAAT TEFEKKÜR, BİR SENE İBÂDET HÜKMÜNDE

        “Otuz seneden beri kalbim, aklım ile imtizaç edip Kur’an-ıı Mu’ciz-ül Beyan’ın  

gibi âyetlerle emrettiği tefekkür mesleğine teşvik ve 

 Hadis-i Şerifi (Bazan bir saat tefekkür, bir sene ibadet hükmünde) olduğunu beyan edip tefekküre azim teşvikat yaptıığıı cihetle;  ben de otuz seneden beri meslek-i tefekkürde akıl ve kalbime tezahür eden büyük nurları ve uzun hakikatları kendime muhafaza etmek için işaret nev’inden bazı kelimatı o envara delâlet etmek için değil, belki vücudlarına işaret ve tefekkürü teshil ve intizamı muhafaza için vaz’ ettim.Gayet muhtelif aı’rabi ibarelerle  kendi kendime o tefekkürde gittiğim zaman o kelimatı lisanen zikir ediyordum. Bu uzun zamanda ve binler def’a tekraratta  ne bana usanç geliyordu ve ne de verdiği zevk noksanlaşıyordu. Ve ne de onlara ihtiyac-ı ruhi zâil oluyordu. Çünki bütün o tefekkürat, Âyat-ı Kur’aniyenin lemeatı olduğundan, Âyâtın bir hassaleri olan usandırmamak halâvetini muhafaza etmek hassasinin  bir cilvesi o tefekkür âyinesinde temessül etmiştir. Bu âhirde gördüm ki, Risale-i Nur’un eczalarındaki kuvvetli ukde-i hayatiye ve parlak nurlar o silsile-i tefekkürâtın lem’alarıdır. Bana ettikleri te’siri başka zatlara da ettiği düşüncesiyle âhir ömrümde mecmuunu kaleme almak  niyet etmiştim.  Gerçi çok mühim parçaları  risalelerde derç edilmiştir. Fakat, heyet-i mecmuasında başka bir kııymet ve kuvvet  bulunacaktır.” (Tefekkürnâmenin ilk iki sahifesi. İkinci mektub)                        

Paylaşan: Abdülkadir HAKTANIR

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: