Övülmekten hoşlananlara İmam Gazâlî formülü

Büyük İslâm âlimi İmam Gazâlî, övülmeye müptelâ olanları tedavi edecek, hattâ övülmekten nefret ettirecek formülü İhyâu Ulûmi’d-Dîn adlı şaheserinde veriyor.

Bil ki, insanların çoğu, halkın tenkidinden korktuklarından ve övülmeyi sevdiklerinden dolayı helâk olmuşlardır. Binaenaleyh onların bütün hareketleri, halkın rızasına uygun olan nesneye bağlanmıştır. Bunu da halkın tenkidinden korkarak, onların övgülerini umarak yapıyorlar. Bu helâk edici hareketlerdendir. Bunu tedavi etmek farzdır. Bunun yolu, o sebepleri düşünmek suretiyle onları gidermektir.

Birinci sebebe gelince: Medhedenin sözü sebebiyle kendinde kemâli hissetmektir. Burada senin çıkar yolun, aklına müracaat edip nefsine şöyle demendir:

Bu sıfat – ki kişi seni onunla medhediyor – sende var mıdır, yok mudur?

Eğer sende varsa, ya ilim veya takvâ gibi bir sıfattır ki, onda medhe müstehak olursun. Veya servet, câh veya dünyevî arazlar gibi sebeplerle övülmeye müstehak olmadığın bir sıfattır.

Eğer bu sıfat dünyanın arazlarından ise, bundan dolayı sevinmek, yakında çerçöp olup esen rüzgârlarla berhava edilecek yer bitkileriyle sevinmek gibidir. Böyle sevgi aklın azlığından gelir.

Eğer o sıfat ilim ve takvâ gibi kendisiyle sevinmeyi gerektiren bir sıfat ise, onunla da sevinmemesi uygundur. Çünkü sonuç malûm değildir. Bu sıfat insanı Allah’a yaklaştırdığı için sevmek gerekir; halbuki hâtime ve neticenin tehlikesi bahis mevzuudur. Binaenaleyh, sû-i hâtimeden korkmakta, dünyanın bütün nimetlerinden ötürü sevinmekten insanı alıkoyacak bir özellik vardır. Belki dünya, sevinmek ve ferahlanmak diyarı değildir; gam ve üzüntüler diyarıdır.

Ayrıca, eğer güzel neticenin ümidiyle bu sıfatla seviniyorsa, bu takdirde övenin övmesiyle değil, Cenâb-ı Hakkın ilim ve takvâ ile sana yapmış olduğu fazl u keremiyle sevinmen uygundur. Çünkü kemali sevmekte lezzet vardır; kemal de medihten değil, Cenab-ı Hakkın fazlından neş’et ediyor, medih buna tâbidir. Binaenaleyh, medihle sevinmen, medih senin faziletini arttırmadığı için, uygun düşmez.

Eğer kendisiyle övüldüğün sıfat sende yoksa, bu övgü ile sevinmen deliliğin katmerlisidir. Senin misalin bu takdirde o kimsenin misaline benzer ki, sıradan bir kimse onunla istihza ederek der ki:

“Sübhanallah, bu adamın içindeki güzel koku ne çoktur! Bu adam def-i hâcet ettiği zaman kendisinden gelen kokular ne güzeldir!”

Halbuki kendisi bağırsaklarının barındırdığı kazuratı ve kötü kokuları bildiği halde, bu adamın sözüyle seviniyor!

İşte, böylece, seni salihlik ve takvâ ile övdükleri zaman, sen de bununla – Cenab-ı Hak senin içindeki pisliklere, kalbindeki vesvese ve tehlikelere, kirli sıfatlarına muttali olduğu halde – seviniyorsan, senin bu sevincin, cehaletin ta kendisidir. Zira, öven kimse eğer doğru söylüyorsa, senin sevmen Allah’ın bir fazlı olarak sana verilen sıfattan dolayıdır, onun övmesinden değildir. Eğer yalan söylüyorsa, bu yalanın seni üzmesi ve bununla sevinmemen gerekir.

. . .

Seleften biri şöyle buyurmuştur: “Kim medhedilmekle sevinirse, içine girme imkânını şeytana vermiş olur.”

Yine seleften biri buyurdu: “Sana ‘Ne güzel insansın’ denildiğinde bu söz ‘Ne çirkin insansın’ denmesinden daha sevimli geldiği zaman, Allah’a yemin olsun, sen çirkin insan olursun.”

İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 8. Kitap, 11. Söz’den (Mehmet A. Müftüoğlu tercümesi, Tuğra Neşriyat)

İMAM GAZÂLÎ

yazarumit.com