Peygamberi Örnek Alabilmek

“Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok anan kimseler için, Allah’ın Elçisinde size güzel bir örnek vardır.”
Ahzâb Sûresi, 33:21

Peygamber ahlâkını her konuda hiç tereddütsüz uyulacak rehber olarak gösteren âyet-i kerime, aynı zamanda, öyle bir rehberden kimlerin yararlanabileceğini de bildiriyor; o benzersiz insanı kendisine nümune olarak alacak kimselerde bulunması gereken şartları bildiriyor.

Allah’ın Elçisindeki örnek, bütün zamanlar, bütün toplumlar ve bütün insanlar için geçerli bir örnektir. Kur’ân nasıl bütün zamanlara ve bütün toplumlara hitap eden bir kitap olarak gönderilmişse, onu getiren Elçi de, getirdiği kitabın tüm muhataplarına rehber olarak gönderilmiştir. Kur’ân’da bütün zamanların bütün ihtiyaçlarına cevap bulunduğu gibi, Peygamberin ahlâkında da bütün zamanların her  türlü şartlarında tereddütsüz örnek alınacak modeller vardır. İlâhî kader, bu dünya üzerinde o Peygambere öyle bir ömür takdir etmiştir ki, başına gelen herşey, yaşadığı acı ve tatlı her hadise, karşılaştığı her problem, attığı her adım, ağzından çıkan her söz, en ince ayrıntısına kadar, bu dünyadan gelip geçecek herkes için geçerli olacak kapsamlı bir hayat modelinin bir parçasını teşkil etmiştir. Başka bir deyişle, onun hayatı, tüm insanlığa hitap eden bir İlâhî senaryo olarak yazılmış ve uygulanmıştır.

Bu senaryonun bir tarafında Arap toplumu vardır. Onlar, yüzyıllar boyunca İslâmın gelişi için hazırlanmış, edebiyatın en üstün eserleriyle dilleri yoğurulmuş, hafızaları güçlendirilmiş, başka din ve kitaplarla ilgileri kesilerek bembeyaz bir sayfa halinde Kur’ân’ı karşılayabilecek bir hale getirilmişlerdir.

Kur’ân, bu senaryonun öngördüğü yer ve zamanda inmiş, indiği yerde kendisini almaya hazır bir topluluk bulmuştur.

Ve yine aynı senaryonun öngördüğü şekilde, İlâhî kader, Kur’ân ile beraber, bir de canlı rehber göndermiştir. O, indirilen kitabın yaşayan bir versiyonu olarak bir ömür sürmüş, hayatının her ânında, tüm insanlığa getirdiği kitaptan canlı bir ders sunmuştur.

İşte Peygamber ahlâkı, ezelî kader tarafından yazılmış böyle kapsamlı bir senaryonun ürünü olan bir mucizedir.

Bu mucize, onun dâvâsını ispat eden en büyük delildir. İşte bunda da Müslümanlar için bir örnek vardır. İnanan ve insanları inandığı dâvâya çağıran kimseler, en sağlam delillerini, yaşayışlarıyla göstermelidirler. Ve bu yaşayış, hayatlarının tüm aşamalarını içeren, en ince ayrıntılarında bile güzelliklerini gösteren bir yaşayış olmalıdır. Şunu hiçbir zaman dikkatten uzak tutmamak gerekir: Ayrıntılarda hatırlanmayan ilkeler, büyük meselelerde hiç hatırlanmaz. Eğer Peygamber ahlâkının eseri günlük hayatın küçük meselelerinde ihmal edilir de, meselâ bir komşuya veya yoldan geçen bir kimseye ezâ verecek bir davranıştan bizi alıkoymazsa, başka hangi büyük meselede hatıra gelecek ve bize faziletli bir hayat yaşatacaktır?

En vahim bir durum ise, böyle “küçük” ihmallerin, İslâma hizmet gibi büyük idealler uğrunda yaşanması, küçük görülen hakların büyük dâvâlar uğruna feda edilmesidir. İslâm toplumları ve toplulukları olarak bugünkü dökülüşümüzün en önemli sebeplerinden biri bu değil midir?

Peygamber ahlâkını bize izlenecek örnek olarak gösteren bu âyet, aslında, içine düştüğümüz bütün sıkıntılardan bizi kurtaracak ve her konuda bizi başarıya ulaştıracak formülü de sunuyor. Ancak bu âyetten böyle bir dersi alabilecek kimselerde bulunması gereken bazı şartlar da var ki, âyet bunları da iki madde halinde sıralıyor:

– Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı ummak.

– Allah’ı çok anmak.

Bu şartlar, problemin çözüm yolunu da gösteriyor. Eğer Peygamber ahlâkını bir nümune olarak alıp izlemek zor geliyorsa, bunun nedeni, dünya hayatının büyüsüne kendimizi kaptırmamız ve âyette sayılan bu iki şartla ilgili ihmallerimizden başka birşey değildir.

ÜMİT ŞİMŞEK