Peygamberimiz’in (sas) çocukları ve tüp bağlatma konusu!

Efendimiz, “Ben ümmetimin çokluğuyla iftihar ederim.” buyurarak, çocuk sayısını azaltma yönünde bir tercihi görülmemiştir. Nitekim ilk hanımı Hatice validemizden tam altı çocuğu, Mısırlı Mariye annemizden de bir İbrahim’i dünyaya geldiğinden, üçü erkek, dördü kız olmak üzere tam yedi çocuk babası olma mutluluğunu yaşamış, ümmetine böyle örneklik etmiştir.

Ne var ki, yedi kişilik nesl-i Nebi’den altısı, Efendimiz (sas) Hazretleri’nin hayatında iken vefat etmiş, hepsinin de ölüm acısını yaşayan Efendimiz, ümmetine sabırlı bir aile reisi olma örneğini de vermiştir.

Sadece geriye kendisinden altı ay sonra vefat eden Fatıma validemiz kalmış, Hazreti Ali ile evlendirdiği Fatıma validemizden devam etmiştir nesl-i Nebi..

Kız çocukları Zeyneb, Rukiye, Ümm-ü Gülsüm ve Fatıma validemiz. Erkek çocukları Kasım, Abdullah, İbrahim’dir.

Buradaki soruda şöyle denmektedir. Yeni doğan bebeğin ilk günlerde sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okumak sünnettir denmektedir. Bunu bir hocanın mı okuması lazımdır? Yoksa kim okursa sünnet yerine gelmiş sayılabilir mi?

Evet bu bir sünnettir. Hem de Efendimiz’in tavsiye buyurduğu bir sünnettir. Okuyabilen her baba, dede gibi yakınların bu ezanları okumaları uygun olur. Mutlaka bir resmî görevli getirilip okutulması gerekmez.

Ezan okuyacak kimse önce ayağa kalkıp kıbleye yönelir. Kucağına aldığı çocuğun kulağına eğilerek sakin bir sesle sağ kulağına ezan, sol kulağına da bir kamet okur. Sonra da, ismin Abdullah’tır, ya da Selma’dır, ömür boyu İslamî hayatta ve hizmette mutlu ve sabit olasın inşallah diye dua ederek sünneti yerine getirmiş olur.

Bir başka soru: Doğum sırasında ölen çocuk için nasıl bir cenaze uygulaması yapılır?

Önce çocuğun gerçekten ölü olarak doğup doğmadığı tespiti yapılır. Buna ihtiyaç vardır.

Çünkü canlı olarak doğmuş da, hemen anında ölmüşse, bu çocuk, normal bir cenaze muamelesine tabi tutulur. Yıkanır, kefenlenir, ismi konulur, namazı kılınır. Normal bir cenaze gibi mezarına defni yapılır.

Şayet canlılık işareti hiç vermemiş de gerçekten ölü doğduğuna hükmedilmişse, bu defa da yine aynı şekilde yıkanır, bir beze sarılır, isim konulur, ancak namaz kılınma gereği duyulmadan götürülüp mezarlığa gömülür.

Ölü doğan, yahut da düşük sayılan çocuğun yıkanıp beze sarılarak defni yapılması, insanlığın kerameti içindir. İnsan oluşu, onu böyle bir hizmete layık kılar. Çünkü insan, küçük bir et parçası da olsa hürmete layıktır.

Soru: Fazla çocuk sahibi olmayı önlemek için tüp bağlatmak caiz olur mu?

Cevap: Anladığım kadarıyla tüp bağlatma demek, doğum yapabilen kusursuz bir hanımı tüp bağlatarak artık bir daha doğum yapamaz hale getirmek demektir. Yani kusursuz bir kadını artık istese de doğum yapamayan kusurlu kısır kadın durumuna düşürmek manasına gelen bir müdahale..

İslam’da tedavi yoluyla insanın eksiğini tamamlamak caizdir. Ancak doğum yapan kusursuz bir kadını artık doğum yapamaz kusurlu hale getirmek caiz değildir. Bu ölçü hem kadın hem de erkek için geçerlidir. Kısır hale getirmek erkek için de kadın için de caiz olmayan bir kısırlaştırma yöntemidir.

Kaldı ki bugün çocuk sayısını fazla bulan insan, yarın şartlar değişir de çocuk ihtiyacı duyarsa ne olacak?. Söylendiği gibi gerçekten de dönüşü olmayan yola girilmiş, artık istese de çocuk sahibi olamayan bir kusurlu durumuna kendini düşürmüştür.

Halbuki hamile kalmayı önleyen çeşitli tedbir ve çareler de vardır. Tüp bağlatıp da kısır duruma düşmeye hiç gerek yoktur.

Hamile kalmayı önleyen tedbirler sahabe zamanında da alınmış, Efendimiz’in mani olmadığı da anlaşılmıştır. Çünkü bu tedbirde oluşumu başlamış bir canlıyı yok etmek söz konusu değil, hamile kalmayı önleyen tedbirler alınmakta, bunda da bir mahzur görülmemektedir.

Ahmed Şahin / Zaman