Ramazan-ı şeriften kim ne kadar hisse alır

Rahman ve rahim olan Allah’ımız bu mübarek aydan lazım olduğu kadar istifade etmek cümlemize nasip etsin. Fakat ne yazık ki milletimiz o hale gelmiş ki bazıları ecnebi dinsizlerini geride bırakıyor. Bunu Üstadımız Risale-i Nurda ne güzel ifade etmiş: “Müslüman bozulduğu zaman ecnebileri geride bırakır. Çünkü onlar bozuk bir dinin mensupları oldukları için, bizimkiler kadar bozulamazlar.” Dinimiz hasta olanlara sesleniyor: “Oruçlular yanında su içmeyin” diyor. Çünkü oruçlunun yanında su içmek günahtır.

Halbuki bu gün hale geldik ki sokaklarda serbestçe sigara içiyorlar. Her tarafta sigara dumanından geçilmiyor. Bu sebepten Allah Kur’ani Kerimde bize anlatıyor: “Nuh a.s “Yarabbi benim oğlum dağda kaldı, gemiye binmeye gelmedi” deyince, Allah Nuh a.s’a cevaben dedi: “İnnehu leyse min ehlik” O senin ehlinden, yani senin oğlun değildir.

Mademki senin dinini takip etmiyor. Senin oğlun değildir. Çünkü Nuh a.s oğluna “haydi oğlum gemiye bin yoksa gark olursun.” dedi. O da “bana bir şey olmaz ben dağa çıkarım” dedi. Bu gün dışarıda hiç çekinmeden Allah’ın kanunlarını çiğneyenler müslüman değiller mi ki o hale düşmüşler. Allah onlara hidayet versin deyip geçelim.

Bizler bunu bilmeliyiz ki ramazan müslüman için bir hazinedir. Çünkü kadir suresinde kur’anı kerim de Allah bizi müjdeliyor, ramazan içinde 83 küsur senenin sevabını ihtiva eden bir kadir gecesi var. O sevaba, ancak orucu seve seve tutan kişi nail olabilir.

Bunu da ilave edeyim oruç tutan kimse yalnız kadir gecesi sevabıyla kalmaz. Çünkü mümin üç aylara girmek için de hazırlıklı olur. O mübarek ayları karşılamak olsun, mübarek geceleri olsun oruç tutarak karşılar. Hele ramazanın günlerindeki sevapları kazanmak için gün olsun gece olsun vakitlerinin tamamını değerlendirmeye gayretli olur. Kur’an okur, cevşen okur, evrad okur, Allah’ı zikreder, peygamberimiz a.s.m’a salavat getirerek, tüm zamanı değerlendirmeye çalışır.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nurda çok güzel bir ifadesi var: “İman insanı insan eder. Belki insanı sultan eder. Küfür ise canavar bir hayvan eder.“ Bu mübarek kelime, hak yolu bulmak için, insana ciddi teşvik eder. Mümin, öldükten sonra dirileceğini bilir, orada dünyada yaşadığı hayatının tamamından hesaba çekileceğine inanır. Ondan sonra ameli salih olanlar ebedi mutluluk yeri olan cenneti kazanacaklarına inanır. Allah göstermesin imansız olanlar ise azabı sonsuz olan cehennem de yanacaklar.

Düşünün bunlara kesin olarak inanan erkek ve kadınlar namaz kılmazlar mı? Hanımlar ve kızlar, erkeklerin şehevi duygularını tahrik etmek için yarı çıplak giyinirler mi? Elbise giyse de tüm azalarının kalınlıklarını gösterir şekilde dar elbise giyebilirler mi? Buna imkân var mı? Allah’ın emirlerine tamamen ters olan, Allah’ın emrettiği o ufak tefek ibadetleri yerine getirmezler mi? Onlar Allah’ın bu kanunlarına inanmıyorlar da ondan bu kötü tavrı takınıyorlar. Bazısına sorsan inanıyorum derler, ama işi gösteriyor ki asla inanmadıkları için, uydum kalabalığa derler hayata devam ederler. Çünkü bu hakikatlere inanmak bilgiden geçer.

Bunu da size arz edeyim dinimizde ilim kadar makbul bir haslet yoktur. Namaz dinin direğidir fakat namazı noksansız kılmak için dahi ilim lazım. Yani namaz dahi bilgisiz kılınmaz. Bu hakikatlerden biz anlıyoruz ki: peygamberimiz a.s.m. Hadisi şerifte buyurduğu çok manalıdır. Yani O mübarek boşuna dememiş: “Evlatlarınıza yedi yaşındayken namazı öğretin. On yaşında olunca eğer kılmazlarsa hafif tokat atarak namaz kılmaları için onları zorlayın.

Düşünün bir çocuk küçüklüğünden itibaren namaza alışıp, hiç terk etmeden namazına devam ederse ve anne baba ve âilesini her zaman namaz kıldıklarını görürse büyüyünce o da namazını terk etmeden hayatına devam etmez mi? Çünkü o çevrede namazsızları görüp onlar gibi olamaz.

Bugünkü namazsızların çoğu küçükken lazım olan din terbiyesini alamamıştır. Büyüyünce tabii ki genç arkadaşları onu elinden tutup beraber bir namazsız hayata devam ederler? Tabii ki gençleri üç düşman devamlı dürter. Başta nefis, Şeytan ve insan şeytanları. Tabii ki eğitimini almayan gençler onlara mağlup olurlar şeytanına mağlup olup ondan sonra bu gençler ibadetsiz bir hayata devam ederler.

Bu sebepten bize Üstadımız demiş: “İnsanın en büyük vazifesi: kendi imanını kurtarmak, ondan sonra başkasının da imanının kurtarılmasına yardım etmektir.” Onun işinden bana ne söylesem de sözümü dinlemez dememek lazım ki hem biz sevap kazanalım hem de o kardeşin kurtulmasına yardım edelim. Böylece peygamberimiz a.s.m’ın emrini yerine getirmiş oluruz. O mübarek buyurmuş: “Veteavenu alel biri vettekva. Vela teavenu alel ismi vel’udvan.” Yani iyilikte biri diğeriniz ile yardımlaşınız. kötülükte düşmanlıkta yardımlaşmayın.

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır