Ramazan neden Kur’an ayıdır?

Şunu böyle anlıyorsak yanlış anlıyoruz: Bediüzzaman’ın, Ramazan Risalesi’neO Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, apaçık hidayet delillerini taşıyan ve hak ile bâtılın arasını ayıran Kur’ân, o ayda indirilmiştir… ayetini zikrederek başlaması, sırf içinde ‘Ramazan’ kelimesi geçtiğinden ötürü değil. Aslında Ramazan Risalesi’nin tamamı bu ayetin tefsiri. Bediüzzaman, kanaatimce, bir ayeti tefsir ettiği zaman, lafızlarının evvelemirde okuttuğunu/anlattığını aktarmakla yetinmiyor. Tefekkür edilen ayetin verebileceği tüm bakış açılarını/açılımları da gönlünde bulundurarak yapmaya çalışıyor tefsirini. Örneğin: Bu ayet-i kerimede, meziyetleri sayılan şey aslında Kur’an iken ve Ramazan sadece onun nazil olduğu zaman olarak zikredilirken, Bediüzzaman’ın tefsiri hiç de böyle durmuyor.

Nasıl oluyor bu? Bediüzzaman ayette geçmeyen(!) bu kadar anlamı nasıl çıkarıyor? Nasıl bu denli zenginleştirebiliyor tefsirini? Bunun açıklamasını kendi dünyamda üç şekilde yaptım:

1) Bediüzzaman, sarf ve nahiv kaideleri başta olmak üzere, belagat ilminin verdiği bütün imkanları bir ayeti okurken zihninde bulunduruyor.

2) Bediüzzaman, tefekkür ettiği ayetle ilişkili olabileceğini düşündüğü, sair bütün okumaları zihninde tutuyor.

3) Bediüzzaman, lafzın evvelemirde söyledikleri dışında, başka sorulara da cevap arıyor ayetleri okurken.

Mesela şöyle soruyor bu ayete: “Neden başka birşeye nisbetle Ramazan ayı zikredilmedi de ‘insanlara doğru yolu gösteren’ ve ‘apaçık hidayet delilleri taşıyan’ ve ‘hak ile bâtılın arasını ayıran’ özellikleriyle birlikte Kur’an’ın yanında zikredildi? Bundaki hikmet nedir?”

Böylesi bir arayış/açlık bence Bediüzzaman’ın tefsirini bizim gibi muhtaçlar için ‘bir başka’ kılıyor. Sahip olduğu sorular onun (ve böylesi soruları bile öğrenmeye muhtaç bizim) ayetlerden istifadesini arttırıyor. Hikmet okumaları; doğru soruları sormak, onlar eşliğinde doğru bakış açısını aramak ve yakaladıktan sonra o eşikten ayrılmamakla yakından ilintili. Yoksa çokları söylüyor: “Ramazan Kur’an ayıdır.”

İyi de Kur’an ayı nedir?

Diğer aylardan farklı olarak ne yapar? Neyi değiştirir? İşte bütün bu soruların cevabı Ramazan Risalesi içinde var.

Fakat öncesinde şunun altını çizmeliyiz:

Bediüzzaman, şu üç meziyetin (1. İnsanlara doğru yolu gösterme. 2. Apaçık hidayet delilleri taşıma. 3. Hak ile bâtılın arasını ayırma) sadece Kur’an’ın değil, Kur’an’ın indirildiği ay olma münasebetiyle, Ramazan’ın da meziyetleri olduğunu düşünüyor. Böyle bir nisbetle beraberce zikredilmelerinin bu yönlerinde bir benzerliğe işaret ettiğini farkediyor/farkettiriyor önce.

Yani; Kur’an varlığıyla bir mü’mine ne yapıyorsa, Ramazan da orucuyla bir mü’mine aynısını yapıyor/yaşattırıyor. Hatta daha ilgili metnin başında Ramazan’ı ve orucunu şeair olarak zikretmesinin ‘hak ile bâtılın arasını ayırma’ ile büyük bir ilgisi var.

Mezkûr eseri boyunca saydığı bütün hikmetleri inceleseniz (ki dokuz nüktedir) her birisi bu üç vecihden birisine tutunuyor. Tabir-i caizse Kur’an’ın bu üç meziyetinin bir ay boyunca oruç ameline dönüşüp hayatlarımıza akmasına biz ‘Ramazan’ diyoruz. Ramazan’da Kur’an’ın özellikle o üç özelliğinin hayata ‘hal’ olarak dahil oluşunu seyrediyoruz. Bir nevi metinde ve kalpte olanın hayata girişi yaşanıyor oruçla… Üst düzey bir farkındalık. Bu fiilî sınanma ve ayrışma da eklendiği için bu ayın Kur’an bereketine daha müsait olduğunu söylüyoruz.

Sadece Kur’an’ın nüzul ettiği ay olmasından dolayı değil, Kur’an’ın bu üç yönünün, bir nevi hayata inen tefsirini de içermesi nedeniyle Ramazan Kur’an ayı. Bu meseleye bütün nüktelerden hareketle sayfalarca delil yazabilirim. Fakat yazıyı uzatır ancak. Keşke bir de bu gözle okusanız o Risaleyi. Eminim siz de fark edeceksiniz. Bediüzzaman, o ayeti çok başka, çok zengin anlamış. Bahtiyar olsun.

Ahmet Ay – hicbisey.com