Ramazan Tarifesi

ADAMIN BİRİ, köyün meydanlık yerinde anîden fenalaşmış. Boylu boyunca serilmiş çamurların içine. Çevredeki insanlar, genç-ihtiyar, kadın-erkek hemen yarışmış ve:

Her hâlde oruç dokundu, tansiyonu düştüğünden bayılmıştır” diyerek, birbirinden değerli yorumlar yapmışlar.

Adamcağız güçlükle nefes alıyormuş. Rengi de beyaza dönüştüğünden, acilen bir müdahale gerekiyormuş.

Köy sakinleri, bu mübarek Ramazanda sevaba girmek için çok istekliymiş. Zaten köye hiç bir doktor gelmediğinden, ilk yardım konusunda uzmanlarmış.

İlk hamleyi iri-kıyım bir kadın yapmış ve “Yerli Doktorlar” dizisinde gördüğü gibi, ona bir “kalp masajı” uygulamış. Hamur yoğurmaktan iyice güçlenen kolları ve nasırlı elleriyle, adamın böğrünü bir güzel ezmiş ve bu arada birkaç burgu hareketiyle, bir çamaşır gibi sıkmış garibi. Adamın beş kaburgası o an kırılmış, sekizi de çatlamış. Allah’tan ki kadın çok yorulduğu için, bu işten vazgeçerek bir kenara oturmuş.

Oturmuş ama, diğer bir kadın itiraz ederek:

Kız Hatçe!.” demiş. “İşi eksik bıraktın. Biliyorsun o dizide bir hastaya ‘elektroşok’ yapılmıştı. Bu adam başka türlü ayılmaz ki

Bu teklif çok mantıklı bulununca, evlere kaçak elektrik çekilen kablolardan bir kaçı, adamın dört bir yanına bağlanmış ve beş dakika süreyle “uygulama” yapılmış. Zavallıcık bu sırada, Karadeniz ekibinin folklor oyuncusu gibi titreyip durmuş ama, her nedense bir türlü ayılmamış.

O sırada köyün çobanı gelmiş: “Bırakın da bu işi ben halledeyim” diyerek.

Kadınlar bir kenara çekilince, çoban yerde yatan adamın suratına, birkaç tane sıkı tokat patlatmış. Çünkü bayılan birini ayıltmak için, bir filmde öyle yapıyorlarmış. Adam buna rağmen ayılmayınca, çoban “b” planını uygulamış ve aynen sığırlara vurduğu türden, bir de tekme yapıştırmış, adamın en hassas bölgelerine.

Daha sonra onu tekrar muayene etmişler.

Ayılmaya hiç niyetli görünmüyormuş. Adamın etrafında, pervaneler gibi dolaşırlarken, bu sefer de kasap koşmuş imdatlarına. Çobandan aldığı iple, adamı ayaklarından sıkıca bağlayarak, bir hamlede asmış koca çınara, danaları parçalarken astığı gibi. Esasında bunu boşuna yapmıyormuş. Adamın boğazına bir şey kaçmışsa eğer, böylelikle anında çıkacakmış. Bu ihtimal köylülerin aklına yatmış. Zaten birçok filmde, birbirinden değişik “asma sahneleri” görüyorlarmış.

Biraz sonra demircinin en büyük oğlu gelmiş. Bu sportmen genç, hem son derece güçlü, hem de çok iyi bir TV seyircisiymiş. Nefes borusu tıkanan kişilerin göğsüne basınç uygulanması gerektiğini bir gün önceki filmde seyrettiğinden, ağaçtaki adama, tabi ki özellikle göğüs bölgesine, peş peşe yumruklar indirmeye başlamış, bir kum torbasında çalışan boksör gibi. O da yorulduğunda, yağlı güreş şampiyonu girmiş devreye. Yılların başpehlivanı, adam henüz ağaçtayken ona birkaç tane “elense” çekmiş ve gözüne kestirince, anında “çift dalıp” yere indirmiş. Bunları yaparken bütün gayesi, adamın kan dolaşımını hızlandırmak ve onu bir an önce kendine getirmekmiş. Bu arada teşrif eden Ramazan davulcusu, arkadaşı olan zurnacıyla birlikte, güzel bir “güreş havası” çalmaya başlayınca, başpehlivan acayip şevke gelmiş. Ve “paça kasnak” oyununu uyguladıktan sonra, beş tane de “künde” atmış adama. Son olarak “boyunduruk” da çekmiş ama, rakibi “tuş” durumuna geldiği için, daha fazla ezmeye kıyamamış.

Bir “temenna” çakıp kalkmış ayağa, çevredeki halkın alkışlarıyla.

O sırada sokaktan, tekel ürünleri satan bir büfenin sahibi geçiyormuş. Olup biten hiç bir şeyi bilmemesine rağmen, kalabalığı görünce o tarafa yanaşmış.

Yerde yatan kişiyi fark edince:

Kardeşler!.” demiş. “Bu adam biraz önce bizim büfedeydi. Eve götürün de kendine gelsin. ‘Ramazanda içki içme, yoksa başın derde girer’ diye söyledim ama, beni dinlemeyip zil-zurna sarhoş oldu. Neyse ki başına kötü bir şey gelmemiş.

Cüneyd Suavi / Zafer Dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: