Ramazan’da israfı önlemek için Gıda Bankalarını arayın!

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül ile genelde israf konusunu, özelde de Ramazan ayında yaşanan gıda israfı konuşmaya gittiğimizde, Aziz Bey gıda israfının “gıda bankaları” yoluyla önlenebileceğini, özellikle de Ramazan ayında bu uygulamanın çok iyi sonuçlar verebileceğini söyledi

Gıda Bankacılığı uygulaması, Aziz Akgül’ün milletvekili olarak kanun teklifini hazırladığı ve başkanı olduğu Türkiye İsrafı Önleme Vakfı’nın başlatmış olduğu ve yasalarla desteklenen bir uygulama. Gıda Bankacılığı sistemi şöyle işliyor: Gıda Bankacılığı, bağışlanan veya üretim fazlası gıda maddelerini ihtiyacı olanlara ulaştıran bir sistem. Sistem, kanunlarda şöyle tanımlanıyor: “Bağışlanan veya üretim fazlası, sağlığa uygun her türlü gıdayı tedarik eden, uygun şartlarda depolayan ve bu ürünleri doğrudan veya değişik yardım kuruluşları vasıtasıyla fakirlere ve doğal afetlerden etkilenenlere ulaştıran ve kâr amacı gütmeyen dernek ve vakıfların oluşturduğu organizasyon.”

Şirketler veya şahıslar gıda bankalarına yaptıkları gıda, temizlik malzemesi, giysi ve yakacak bağışlarının maliyet bedelini vergi beyannamelerinde gider olarak yazabiliyorlar. Bu bağışlar, KDV’den de müstesna.

Gıda Bankalarına yapılan ayni bağışların gider olarak yazılabilmesi ve bu bağışlara KDV istisnası tanınması, 5035 Sayılı Kanun’la hükme bağlanmış, usul ve esasları Maliye Bakanlığı’nın 251 No’lu Gelir Vergisi tebliği ile düzenlenmiş. İlk başta sadece gıda maddesi bağışlarına tanınan vergi istisnasının kapsamı 2004 yılında temizlik malzemeleri, giysi ve yakacak bağışlarını da kapsayacak şekilde genişletildi.

Beş yıldızlı iftarlar

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Başkanı Aziz Akgül, Ramazan ayında insanların çeşitli nedenlerle zengin iftar sofraları hazırladıklarını veya beş yıldızlı otellerde iftar davetleri verebildiğini belirterek “İnsanlara bunları yapmamalarını söylemek gerçekçi değil. Bunlar olacak ama bunlar olurken önemli olan orada yaşanacak israfın önlenmesidir. Eğer, bu yapılabiliyorsa, tabii ki insanlar davetler versin. Lüks iftar sofralarından el değmeyen yiyeceklerin çöpe atılması çok büyük bir israftır. Bu israf ise, Gıda Bankaları sayesinde önlenebilir” diyor.

Gerek iftar daveti sahiplerinin gerekse işletme sahiplerinin bu noktada hassas davranarak Gıda Bankalarıyla irtibata geçebileceklerini ifade eden Akgül “Masa başında tabaklardan artan değil; el değmemiş, paketi açılmamış gıdalar, Türkiye’nin değişik kentlerinde faaliyet gösteren Gıda Bankaları yetkilileriyle temasa geçilerek fazla gıdaları israf etmeden, gıdaların ihtiyaç sahibi insanlara ulaşması sağlanabilir. Ben, özellikle işletme sahiplerinin bu sistemi aktif olarak kullanmalarını tavsiye ediyorum. Çünkü israfı önlemenin yanı sıra bağışlanan yiyeceğin tutarı vergiden düşülecektir. İftar daveti sahibi kişilerin de, bu hususta hassas olmaları ve bir şekilde Gıda Bankalarıyla irtibata geçmeleri hem insanî değerler açısından hem de inancımızın bir gereği diye düşünüyorum” diye konuşuyor.

Gıda Bankacılığı Derneği

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı, 1967 senesinde ABD’de başlayan ve bugün tüm dünyada birçok ülkede başarıyla uygulanan Gıda Bankacılığı sistemini Türkiye’de de yaygınlaştırmak için çalışmalar yapıyor. Bu amaçla, vakfın telkinleri sonrasında çok değerli bir işadamı grubu tarafından Gıda Bankacılığı Derneği kuruldu. Dernek; ilgili kanun, kararname ve yönetmeliklerle tanımlanan Gıda Bankacılığı faaliyetleri kapsamında Gıda Bankacılığı yapmak; Gıda Bankalarının faaliyetlerinin koordinasyonu, planlanması, etkinleştirilmesi ve geliştirilmesini sağlamak ve bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara destek vermek ve onlarla işbirliği yapmak amacıyla kuruldu.

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül, röportajımız esnasında ilgili kişileri arayarak Ramazan ayında iftar sofralarından el değmeden artan gıda maddelerinin değerlendirilmesi amacıyla görüşmeler yaptı.

Akgül’ün irtibata geçtiği Gıda Bankacılığı Derneği Genel Sekreteri Uğur Uralcan, Ramazan boyunca yoğun çalışan Gıda Bankalarının isimlerini, yetkilileri ve telefon numaralarını Moral Dünyası dergisine iletti. Uralcan’ın verdiği bilgilere göre iftar sofralarında israfı önlemek için aşağıdaki kurum ve kişilerle irtibata geçilebilir. Ayrıca Gıda Bankacılığı Derneği’nin http://www.gidabankaciligi.org adresli internet sitesinden ve (0212) 334 46 25 nolu telefondan daha geniş bilgi alınabilir.

Beyoğlu Belediyesi Gıda Bankası / Sosyal Market Vakfı

Ali Koca

(0533) 920 25 68

Adapazarı Belediyesi Gıda Bankası / Toplumsal Yardımlaşma Marketi

Erkan Arık

(0554) 774 84 16

Silivri Belediyesi Gıda Bankası

Esra Hüner

(0212) 727 10 02

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül:

“Evdeki israfı çocuklar önleyebilir”

Sizin yaptığınız araştırmalara göre Türkiye’de israf ne boyutta?

Türkiye’de millî gelir 2012 yılına 799 milyar dolar ve biz bunun yüzde 25’ine denk gelen bir miktarını israf ediyoruz. Bu da yaklaşık 200 milyar dolar, yani inanılmaz bir miktara tekabül ediyor. Türkiye’de bu parayla refah içinde yaşayacakken birtakım ekonomik sıkıntılar çekiyoruz.

En çok israf nerelerde yapılıyor acaba?

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı olarak israf alanlarını 4 ayrı kategoriye ayırıyoruz. Bunlardan birincisi “altın israf alanları”, yani en çok israf oranı olan yerler. İkincisi “gümüş israf alanı” ki bu da altından daha az israf yapılanlardan oluşuyor. Diğer alanlar “bronz israf alanları” ve “düz alanlar”dır.

“Altın israf alanı” derken, buralarda çok fazla israf yapıldığı için mi öyle diyorsunuz?

“Altın israf alanı”, Türkiye’de 1990’dan itibaren devam eden şekilde iç borç faizleridir. Günümüz Türkiye şartlarında bizim yurt içi kaynaklardan Hazine’ye borç vermememiz gerekir. Burada yatırımcıların o parayı yatırım yapmak ve üretmek için kullanması gerekiyor. Fakat yatırımcılar hazine bonosu alıp bu şekilde parayı değerlendirmeyi tercih edince üretim yeterince yapılamıyor. Üretim olmayınca dışarıda rekabet gücü alt seviyelerde gerçekleşiyor.

Yani en çok israf, iç borç faiz nedeniyle mi yapılıyor? Bu nasıl oluyor?

Türkiye olarak 2012 yılında yaklaşık 40 milyar TL iç borç faiz ödemesi yaptık. Bu borç olmasaydı ve bu parayı yatırım yaparak değerlendirebilseydik neler olurdu acaba? Bu durumu izah etmek için bazı örnekler vermekte fayda var. Bu parayla her biri 100 bin TL değerinde 400 bin konut yapılabilir ve böylece Türkiye’de konut sorunu ortadan kalkardı. Aynı zamanda bu parayla her birisi 300 yatak kapasiteli tanesi 25 milyon TL değerinde 1600 hastane yapılsaydı sağlık kuruluşlarındaki yetersizlikler son bulabilirdi. Aynı zamanda iç borç faiziyle 100 bin km otoyol yapılabilirdi. Böylece ülkemizin ulaşım problemi ortadan kalkarken bölgeler arasındaki alışveriş hızlanabilir ve bölgeler arasındaki kalkınmışlık farkları ortadan kalkardı.

İsraf yapmasaydık her bir ihracatçı için 150 bin TL’lik kredilerden 260 bin işletme yararlanılırdı. Mesela bu parayla yoksul kişileri girişimci yapabilirdik. Her bir dar gelirliye 30 bin TL verebilirdik. Böylece yoksullarımızı başka birine muhtaç olmaktan kurtarabilirdik. Bu sadece “altın israf alanı”nda yapılan israfın engellenmesiyle ortaya çıkan bir tablo…

Gerçekten etkileyici rakamlar. Asıl ilginç olanı bunun devlet eliyle yapılıyor olması… Peki, ikinci sıradaki “gümüş israf alanı” neyi ifade ediyor?

İkinci kategori olan “gümüş israf alanı” sosyal güvenlik sistemine aktarılan kaynaklardan oluşuyor. Dünyada 19. yüzyılda Bismarc tarafından uygulamaya konan, daha sonra değişime uğrayan sosyal güvenlik sistemleri, Türkiye’de yapılan değişikliklere rağmen, içler acısı bir durumda. Primlerden toplanan paralar sosyal güvenlik harcamalarına yetmiyor. Bunun yanı sıra vergilerden eğitime, sağlığa ve altyapıya gitmesi gereken kaynaklardan 715 milyar TL’yi bu sistemin açıklarını gidermek için kullanmaya başladık. Bu açıklar, çalışanların çok genç yaşta emekli olmasını sağlayan düzenlemeleri ve kanunları yürürlüğe koyan siyasetçiler nedeniyle oluştu.

İsrafın diğer boyutları nedir acaba?

Kamu kurumlarında gereksiz ve amaçsız yere yapılan işlem ve harcamalar, israf alanlarının “bronz” dediğimiz üçüncü kategorisini oluşturuyor. Kamu kurumlarının gece ışıklı pano kullanmasının mantığı var mı? Mesela, Türkiye İstatistik Kurumu, teknik bir kurumdur. İstatistikî araştırmalar ve anketler düzenler ve istatistikî verileri politika üreticilerinin emrine sunar. Bu tip kurumlar, doğrudan vatandaşın hizmet almak için başvurmadığı kurumlardır. Fakat Eskişehir-Ankara yolunda dev gibi bir bina üzerindeki ışıklı panoda “Türkiye İstatistik Kurumu 159. yıl” yazar. Vatandaşın bununla alakası yok. Aslında bizi bunlar pek de ilgilendirmiyor. Peki, niçin bu harcamalar yapılıyor? Devlet kurumunda buna benzer binlerce ışıklı pano görebilirsiniz. Bu ve buna benzer kamu kurumlarındaki her türlü israflar “bronz israfı alanı” olarak adlandırılır.

İlk üç sırada devlet kurumları var, şahısların yaptıkları israflar ne boyutta acaba?

Şahısları ilgilendiren “düz alan” ismini verdiğimiz israf kategorisinde; gıda, elektrik, su ve kâğıt israfları sayılabilir. Bunlar da, çok önemli ve ciddi boyutlarda israf alanlarıdır. Dünyadaki toplam su rezervlerinin sadece yüzde iki buçuğu yer altında birikiyor. Yani insanlar ancak bunlardan istifade edebilir. Ancak bu kaynakların yüzde iki buçuğunun sadece binde üçü nehir ya da göllerde bulunur. Düşünebiliyor musunuz bu oranı? Bizim ikame edilmesi mümkün olmayan su unsurunda israf yapmamamız gerekli. Özellikle küresel ısınmanın gündemde olduğu bu günlerde suyun kullanımına dikkat etmeliyiz.

Mesela, mutfakta tasarruf için yapılacakları tek tek anlatıyoruz. Her şeyi söylemek mümkün ama bu konuda dikkat edilmesi gereken noktalar aslında çok basit: İsrafın önlenmesi için gereksiz ve amaçsız yere suyla ilgili bir işlem ve harcama yapmayın. Su bize sunulan bir nimet, tabii ki kullanacağız. Ama kullanırken onu tasarrufla kullanacağız. Elimizdeki imkânlar bol olsa da, onların tüm insanlık için verildiğini bilmek gerekiyor.

Aslında evdeki israfı önlemede çocuklar da etkili olabilir. Şöyle ki: Mesela çocuklar bu ay eve gelen elektrik faturasına baksın. Diyelim ki 100 TL. Bir sonraki ay çocuklar bu faturayı tasarruf tedbirleri ile düşürmeye çalışsın. Bir sonraki ay gelecek olan fatura eğer 70 TL’ye düşürülmüşse 30 TL çocuklara harçlık olarak verilsin. Bu sayede hem çocuklara iktisat bilinci kazandırılmış olur hem de israfın önüne geçilmiş olur.

Kerem Altındağ

Moral Dünyası Dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: