Risale-i Nur cemaatinin dâvâsı

Bir memlekette ekonomi, siyasi ve içtimai meselelerde zafiyet görünmeye başladığı zaman, iktidarları tedirgin eder, daha fazla yıpranmayı ve siyasi riski göze alamayan iktidarlarda erken seçim sancıları başlar. Sün’i müdahâlelerle gerçekleştirilen seçimlerin ömrü de kısa oluyor. Beş sene için yapılan seçimler, üçüncü- dördüncü senesinde tekrarlanıyor.

Seçimlerin bir sene öne alınması ile yeniden bir siyasi tansiyon alabildiğine yükselmeye başladığı bugünlerde, tarafgirlik marazı da beraberinde getirmiştir. Öyle bir maraz, öyle bir hastalık ki “Şeytanı melek, meleği de şeytan gösterecek kadar taraftarların dengesini bozabiliyor.

Siyasete girilmesin veya vatandaşlık hakkı olan oy hakkını kullanılmasın demiyorum, elbette her vatandaş hür iradesiyle oyunu istediği partiye verebilir, hatta siyasete de girebilir. Hürriyet ve demokrasinin gereği de zaten budur.

Yalnız taraf marazı ile sadece bulunduğu tarafı methetmesi veya karşı tarafı rencide edecek kadar gıybet yapması haksızlıktır, zulümdür. Bediüzzaman Hazretleri, böyle bir siyaset anlayışına şiddetle karşı gelmiş ve siyasetten de Allah’a sığınmıştır.

Bediüzzamanın birçok tavsiyelerinden bir iki tanesi ile konumuza ışık tutmak istiyorum: “Bir zaman, bu garazkârâne taraftarlık neticesi olarak gördüm ki, mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasîsine mühalif bir âlim-i salihi, tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârâne medhetti. İşte, siyasetin bu fena neticelerinden ürktüm, “Euzubillâhi mineşşeytâni ve siyaseti”1, dedim.

Tarafgirlik hak namına olursa, haklılara dayanak olabilir, yoksa haksızlığa dayanan taraftarlık haksızlıktır, zulümdür. Bediüzzaman hazretleri bu taraftarlık hastalığına düşmemesi için “…Kur’ân bizi siyasetten menetmiş.” Diyerek Risale-i Nur cemaatinin siyaseten uzak durmalarını önemle vurgulamıştır.

“İslâmiyeti, hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyad” olarak gören Bediüzzaman Hazretleri, siyasi tarafgirliği zararlı görmüş. “Çünkü, iman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost- düşman, derste fark etmez.” Demiştir. 2

Yukarıda ifadeye çalıştığım siyasi argümanlar dine alet ettirilirse, din istismara maruz kalır ve büyük bir vebal ve mesuliyet içine girilir. Böyle bir mesuliyet altına girerek başkasının yaptığı veya yapacağı günahları da hoş görmek anlamına gelir. Bundandır ki Risale-i Nur cemaati içinde lider seçimi yapılmamış ve öyle yön verebilecek bir liderleri de yoktur. Şahs-i manevî şemsiyesi altında herkes talebe ve kardeştir. Bediüzzaman, “Ben sizin bir ders arkadaşınızım” demiş.

Keza, Mesleğimiz “Haliliye” olduğu için meşrebimiz “hillet”tir. Hillet en yakın dost ve fedakâr arkadaş manasındadır. Risale-i Nur hizmetinde şahıs yok, şahs-i manevî var. Müritlik yok; murat var…..

Hulâsa: Yolsuzluk, adaletsizlik ve haksızlıklarla alude olan herhangi bir siyasete taraf olmamalı, taraf olanlara da kardeşlik cihetiyle acımalıdır. Vesselâm….

26.05.2018

Rüstem Garzanlı

Dipnot:

1- Merktubat s.258

2- Emirdağ Lahikası s.281

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: