Risale-i Nur Neyin Anti’sidir?

Risale-i Nur Neyin Anti’sidir?

 

“Risale-i Nur, bu zamanın müdhiş yaralarına tam bir ilâçtır.”[1] Yeter ki biz bu ilacı dğru istimal edip kullanmasını bilelim. Çünkü bir insan elinde var olan şeyi kullanmayı bilmezse haklıyken haksız duruma düşebilir ve kendi başına bu cehaleti sebebiyle çok müstebitlerin toplanmasına sebep olabilir. Bu sebeple cehalet özrüne iltica etmek yerine marifete ve öğrenmeye teveccüh edilmesi elzemdir. “Risale-i Nur bu mübarek vatanın manevî bir halaskârı..”[2] olduğu diyanet ehli olsun olmasın herkesçe aşikar olarak bilinmektedir. Bu sebeple eskinin aklı perdeleyen sarhoşluk verici şeylerinin yanına şimdi cazibedar ve hevesata hitap eden her şeyi de ekleyerek allayıp pullayıp yutturmaya çalışıyorlar. Kısmen de muvaffak oluyorlar.

Ehl-i imanın ebedi düşmanı hizb-üş şeytan olan “Düşman tarafı, en büyük ordusunun cihazat-ı muharribesini kendi taburuna imdad ve kuvve-i maneviyesini fevkalâde takviye için her vasıtayı istimal ederek ehl-i iman taburunun kuvve-i maneviyesini bozmak ve efradının tesanüdünü kırmak için her vesileyi kullanır. Ehemmiyetli bir istinadgâhını kendine temayül ettirerek ihtiyat kuvvetini dağıtır. Müslüman taburunun herbir neferine karşı, cem’iyet ve komitecilik ruhuyla mütesanid bir cemaat gönderir.

Bütün bütün kuvve-i maneviyesini mahvetmeğe çalıştığı bir hengâmda Hızır gibi biri çıkar, o tabura der: “Me’yus olma! Senin öyle sarsılmaz bir nokta-i istinadın ve öyle mağlub edilmez muhteşem orduların ve tükenmez ihtiyat kuvvetlerin var ki, dünya toplansa karşısına çıkamaz.

Senin şimdilik mağlubiyetinin bir sebebi, bir cemaata ve bir şahs-ı maneviyeye karşı bir neferi göndermenizdir. Çalış ki, herbir neferin, istinad noktaları olan dairelerinden manen istifade ettiği kuvvetli kuvve-i maneviye ile bir şahs-ı manevî ve bir cem’iyet hükmüne geçsin.”[3]

Böyle bir manevi harp sahasındayız. O halde harpte yapılan hata ve ihmaller helakete sebep olduğu gibi basar ve basiretimizi açık tutmalıyız. Gayemiz ise, elmas kılınca saykal vurmaktır.”[4] Elimizde ki hakikatleri doğru kullanmalı adeta bir operatör olmalıyız. Operatör olunmazsa sıkıntılara duçar olunabilir.

Risale-i Nur bir iman ve islam hareketidir. Bu tabirlerin ihtiva ettiği ne varsa her birisi Risale-i Nur hizmet ve hareket alanına dahildir. Şahsi, içtimai, psikolojik, sosyolojik… bu sebeple “Risale-i Nur, bu millete her gün ekmek gibi lâzımdır.”[5] Ama istimal etmeyi bilmek gerekir.

Samimi Müslümanlardan olan ehl-i sünnet itikad ve ameline sahip Nur Talebelerinin elindeki hakikatler “Avrupa’da istilakârane hükmeden ve edyan-ı semaviyeye dayanmayan dehşetli cereyanın istilasına karşı Risale-i Nur hakikatları bir kal’a..”[6] hükmündedir. Kalblerde iman ve islam hakikatlerini yerleştirerek bu kaleleri teşkil ediyorlar.

    “Evet Risale-i Nur, medreseden çıkmış, ilim içinde hakikata yol açmış.”[7] Bu surette tecdit hareketini ifa etmiştir. Çünkü klasik medrese hizmetleri, usül öğretiyor hadis, fıkıh ve tefsir usulleri gibi. Ama usül biliniyor icraata fazla bir katkısı olmuyor. Risale-i Nurun tecdit sistemiyle ilim, amele dönüyor ve insanı tahrik edip harekete geçiriyor. Adeta medrese içerisindeki ilimden amele bir yol açmıştır. “Risale-i Nur’un yüz otuz kitabının herbiri Kur’anın bir meziyetini, bir nüktesini kat’î bürhanlarla isbat etmesi… Risale-i Nur’un herbir cüz’ü, Kur’anın bir hakikatını, bir nurunu izhar etmesi; Kur’anın misli olmadığına ve mu’cize ve hârika olduğuna ve bu âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı ve bir Allâm-ül Guyub’un kelâmı bulunduğuna bir imzadır.”[8] “Risale-i Nur baştan başa her okuyanı hem tenvir edip yükseltiyor.”[9]

Nur Talebelerinin ve ders aldıkları “Risale-i Nur’un hedefi doğrudan doğruya âhirettir.”[10] Dünya metaı değildir. Metaını cezb ve celb etmek için de istimal edilmez, edilemez, edilmemelidir.

            Bütün bu beyanlara nazar edince anlaşılıyor ki, Risale-i Nur Sefahetin, ahlaksızlığın, materyazlizmin, ateizmin ve dinsizliğin antisidir, düşmanıdır. Zaten cemaatlerin teşekkül sebebi bu akımlara karşı iman ve amelini muhafazadır. Bir cemaat, insanları alıp bunların yanında saf tutturuyorsa o cemaat vasfını kaybetmiş ve bu akımlara etbaını tabi ettirmiştir. Bunlara itimad edilmez ve edilmesi akıl dışı olan bir durumdur.   Bahtiyar ve akıllı olmanın şe’ni elindeki hazine-i hakaiki doğru şekilde istimal edebilmektir.

                Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

 

[1] Emirdağ Lahikası-1 ( 211 )

[2] Emirdağ Lahikası-1 ( 102 )

[3] Kastamonu Lahikası ( 55 )

[4] Muhakemat ( 11 )

[5] Emirdağ Lahikası-1 ( 169 )

[6] Emirdağ Lahikası-1 ( 102 )

[7] Emirdağ Lahikası-1 ( 129 )

[8] Şualar ( 138 )

[9] Şualar ( 529 )

[10] Şualar ( 368 )

 

Kaynak: NurdanHaber

www.NurNet.Org