Risale-i Nur’un Kelimeleri Anlaşılmıyor Denilemez!

Risale-i Nur dersine ilk gittiğimde öğrendiğim bir cümleyi sizlerle paylaşıyorum.

Eyüp (a.s.) kıssasından birinci nükte okundu. Okuyan Mustafa Ekmekçi idi. Yanında Eyüp ağabey vardı. Rahlenin sağ tarafında oturuyordum. Yanımda da derse beni götüren Selahattin Şireli kardeş vardı. Dersi dinledikten sonra şöyle bir soru sordum. “Anlamadığımız kelimelerin manası parantez içinde yanında yazılmış olsaydı daha iyi olmaz mıydı?”
Eyüp ağabey Zübeyir Gündüzalp ağabeyden şu cümleyi aynen nakletti.
“Üstadımız bir manaya kaç kelime kullanılır öyle bir lügat yapmak istemiştir. Fakat bunu eserinde gerçekleştirmiştir. Anlamadığımız bir kelimenin eş anlamlısı ya cümle içinde veya paragraf içersinde veya konu içersinde geçmektedir. Eğer geçmiyorsa, konunun mantıki üslubundan o kelimenin manasını çıkarmak mümkündür. “
Ben de mantıkçı olduğum için lügat ihtiyacı yokmuş diye rahatladım.
Daha sonra Risale-i Nurları okudukça şunu gördüm;
Risale-i Nurda bir de ikinci tür kelimeler vardır ki, onlar Marifetullah ilminin, İman ilminin kendine has tabirleri ve terimleri olduğunu gördüm. Nasıl ki her ilmin kendine has ibareleri vardır. 

Hukuk, iktisat, tıp, bilgisayar yazılım, tekstil, sanayi vb. gibi.. Bu ikinci tür kelimelerin “Rububiyet, Uluhiyet, Tecelli-i Celaliye-i Sübhaniye gibi İlahi isim ve sıfatları ifade eden kelimelerin anlamları sonsuz bir manayı bildirir. Sonsuz bir hakikatin delillerini öğrenip tasdik etmek ve o hakikatlere olan imanımızı kuvvetlendirmek için Risale-i Nuru okumaktayız. 

Bu kelimeler için Arapçayı da bilsek o sonsuz manayı anlamış değiliz ki, Türkçesini bilmekle anlamış olalım. Zaten iman ilmi dersini öğrenmek isteyen, bu ilmin tabirlerine aşina olmak için okumaktadır. 

Marifetullah, Tevhid ilmiyle meşgul olmak isteyen kişi bu ilmin tabirlerini anlamıyorum diyemez. Zaten bu ilmi öğrenmek için o tabirlere alışması gerekir. Marifetullah ilminin, Kur’an lisanında kendine has tabirleri vardır. İşte biz bu tabirlerin hakikatlerine çıkmak için Risale-i Nuru okuyoruz.

Eğer bu tabirler olmamış olsaydı Risale-i Nur Tevhid ilmini izah etmiş olmazdı.

Risale-i Nurda deliller iki türlüdür. Yani misaller iki türlüdür. 
1. Varlık aleminden anlatılan misaller ve örnekler; zerre, hücre, bitki, hayvan, dağ, deniz, yıldız, insan vb. tüm cisimler birer misaldir.
2. Askerlik, saray, ayna misali gibi misaller vardır.
Bediüzzaman Said Nursi’nin ifadesiyle eğer misalleri anlarsak, hakikatleri tasdik edeceğimizi bize ders vermektedir.
Varlık alemindeki misaller ise tıbbın, fiziğin, jeolojinin, coğrafyanın ve uzay bilimin alanı içersindedir. İşte birinci tür misalleri kavrayanlar bu ilimleri bilenlerdir. 

İkinci tür misalleri kavrayanlar da avam halk tabakası ve çocuklardır. Demek Risale-i Nur avamdan havassa kadar İman ve Kur’an hakikatlerini insanlığın aklına ders veren bir manevi tefsir olduğu böylece anlaşılmaktadır. 

Ahmet Emin Dernekli

Risaleajans