Risale-i Nur’un Okuyucularına Tesiri 

Nur Mektebi     

Bu iklimde zevkler süzülür, hisler olgunlaşır, duygular lâtifleşir, hayat tatlılaşır, elemler lezzetlere döner, örtülü ve ince ma’nâlar açılmaya başlar; gözleriniz daha öteleri görür, fikriniz inceleşir, his dünyanız daha güzele, daha iyiye ve daha kudsiye doğru sizi ateşler. . Afâka açılmış dimağınız yeniden bir şuur ile süzülür, sâfileşir, netleşir. Şeytani ve hayvâni zevklerin boyunduruğundan kurtuluş vardır bu iklimde. Aklın hürriyeti, vicdanın tatmini, kalbin sâfi huzur ve saadetidir bu mazhariyet.

Risale-i Nur’u iştiyak ve merak ile okumak, sanki hiç keşfedilmemiş bir kıt’ayı keşfetmek gibidir. Okuma aşkınız ve ciddi gayretiniz varsa, bu gizemli kıt’ada yeni yeni güzellikler yaşarsınız. Ayrı bir ülkedir külliyat; kaybettiklerinizi orada bulur, aradıklarınızı orada görür, bilmediklerinizi orada öğrenir, değerleri orada kavrar; zevklerinizi orada yaşarsınız.

Haşin, kaba, çorak coğrafyalar; münbit ve hayattar kırlara, bağ ve bağçelere döner. Güller içinizde açılır; zambaklar, laleler tâze tâze, renk ve güzelliği ile size ayrı bir edâ, tatlı bir fıtrilik getirir; içiniz serinlenir; duygu dünyanız baharı yaşar. İnsanları fıtratı ve etrafta gördüklerinizi daha zevkli, daha taze, daha tatlı görürsünüz. Bu açılımlar vicdânınıza  lezzetli hazlar verir.

Bir başka olursunuz; bir his adamı, bir da’vâ adamı ve bir gönül insanı. Okudukca tazelenir, güçlenir, hayatlanırsınız; gün geçtikçe yenilenirsiniz. Hayret dünyanız artar, zevk dünyanız sâfileşir, ideal dünyanız hamiyet ateşi ile tutuşur, yanar. Yaşınızdan ziyade erken uyanır, olgunlaşırsınız.

Hayatın bir oyun olmadığını, bir ma’nâ için yaratıldığımızı iliklerinize kadar hissedersiniz. Bu hisler sizi idealler dünyasına çeker. Yiyen, döken ve kirleten bir hayvan değil yaşayan, duyan ve hisseden bir insan olduğunuzu anlarsınız. Kendinizi keşfeder, iç dünyanızın gerçeklerini orada tahsil eder, orada tekmil edersiniz. Sükûnet ve itmi’nan, ikliminiz olur. Sathi, ölçüsüz ve derinliği olmayan dünyalar sizden uzaklaşır, sizde o dünyalardan. Hayatınız i’tidal kazanır, dengeye gelir, mârifet ile dem tutar.

Her şeyi daha güzel, daha net ve daha derinliğine görme ufkunuz başlar inkişaf etmeye. Küçük zevkler, büyük ideallere dönüşür. Marifet güneşi gün geçtikçe pişirir sizi. Olgunluk ve bakış derinliği, artık hayatınıza yön verir. İç dünyanızı daha derinliğine tahlil etme mahâretine yükselirsiniz. Hakikatlerle bir çeşit aynileşirsiniz; içiniz aydınlıklarla, nurlarla dolar. Bu aynileşme; a’mâle, efkâra, etvâra hükmetmeye başlar; artık siz yaşayan bir küçük said’siniz.

Ciddi teveccüh edenlere, ihlas ile yapışanlara, safvet ve samimiyet ile yönelenlere risalelerin te’siri, gittikçe aydınlanan, nurlanan yeni bir dünyanın kazanımıdır. Farklı olur o zaman dünyanız, her şeyi yeniden keşfeder, farklılıkları, güzellikleri görürsünüz. O ana kadar hissetmediklerinizi hisseder, yaşarsınız. Bu değişim ve tazelenmenin te’siri, bütün dünyanızı, âza ve duygularınızı kaplar, içinizi istilâ eder âdeta.

Dimağınız, dâima işleyen bir tezgâha döner, esmâ-i İlâhiyye’nin güzelliklerini fikreder.

Gözleriniz, artık bir ibret ve temâşa menzilidir. Bakar süzer fıtratı. Zevk eder âlemi.  Bir müfettiş gibi, nâzır gibi seyreyler bağları, bahçeleri, akan suları, tebessüm eden çiçekleri, açılmış goncaları, süzülen bulutları. 

Kulaklarınız, kâinattaki âhenk ve ritme dikkat kesilir; seslerin ritmini duyar. Kuşların cıvıltıları, suların şırıltıları, yağmurun şıpıltıları, deryaların cûş-u huruşu, gök gürültüleri sizi derinliğe, tefekküre, ibrete taşır. Fıtrattaki sesler ve ritimlerin zevki içinde, kulağınız da Hakk’ın dâvetine karşı gittikçe hassasiyet kazanır. SEMİ’NA VE ATA’NA (İşittik ve itaat ettik) der.

Burnunuz, kokular dünyasını keşfeder, lâtif kokuları göğsünüzün derinliklerine kadar çekersiniz. Rüzgârların dalga dalga yaydığı, bahar çiçeklerinin etrafı kuşatan enfes kokularını zevk edersiniz. Göğsünüz baharı yaşar. Diliniz, muhtelif nimetleri tartan, tanıyan, telezzüz eden bir terâzidir artık. Rezzâk ve  Kerim olan Rabb-i Rahimin külli ihsan sofralarından lezzet alır. Bu nimetlere karşı hamd ve tesbihe yönelir. Şükreden Rabbine, hamdeder Rezzâk-ı Kerimine.

Lisanınız, nurlardan aldığı kuvvet, enerji ve hamiyetle bir hikmet ve mârifet pınarı olur. İnci gibi döker hikmetleri tane tane. Hakkı anlatır, hakikatı tebliğ eder hakimane.

Simanız, beşûşiyeti yansıtır. Safvet ve samimiyetin parlayan nuru gibi olur. Emniyeti temsil eder, nurâniyete bir ayna olur. Huzur ve sükûnun, itmi’nan ve inşirâhın pırıltıları, akis ve yansımaları simada görünür.

Omuzlarımız, ağır bir hizmet yükünü kaldıran ve taşıyan bir sütun olur. Da’vâ ve hamiyet-i diniye yükünü taşır. Göğsünüz, bir şefkat ülkesi olur. Kucaklar mü’minleri. 

İradeniz, hakk’a teslimde keskinleşir. Bir azmolur, yürür hakikate.

Kalbiniz, mahâll-i imandır, bir Beyt-i İlahidir. Afâktan gelen ma’nâlar, göz ile müşâhade edilen hakikatler, idrakten süzülen nükteler kalbte mâsadak bulur. Hakikat ve mârifetin Cennetini yaşar kalbiniz. Bir sürûr evi, bir itmi’nanın ocağıdır o.

Muhtelif inbisatlara, açılımlara gebedir artık. Muhabbetullahda cevelâna, seyerâna ve tayerâna başlar. Firdevsi Cenneti, içinizde bulursunuz sanki.

Pazu ve kollarınız, maddi-mülki güç ve kuvvettir. Hayra yönelir, destek olur,  kuvvet verir hakikatlerin tâmimine. Çalışan iş makineleri gibi hamiyet ve gayretin, fâ’al ve muktedir amelesidir artık. Elleriniz, bir hizmet atölyesi gibi çalışır. Sıcak ve temiz bir dünyadan başkalara ulaşan bir yardım ve muhabbet dili olur sanki. 

Üslûbu yumuşak ve mûnistir, Risale-i Nur’u okurken bir müddet sonra sanki engin bir semâya açılmış gibi hissedersiniz kendinizi. Sükûn, derinlik ve temâşa. Bu ufuk dimağımızda perde perde açılan ma’nâ tabakalarına ulaştırır sizi. Her ulaşım taze bir zevk, farklı bir lezzet olur, temâşa zevkini kalbinize döker, bir başka olursunuz âdeta. Ma’nâ damlaları gözlerinizde billurlaşır, bir derya içinize akar, o anın tatlılığı sarar bütün vücûdunuzu. Ufkun enginliği içinde “mârifet zevki” ile yenilenir, ciğerlerinize kadar hissedersiniz o atmosferi. 

Göğsünüz firdevsi bir Cennete açılır. Bu açılım bir dağ havasını andırır,  tefekkürün kılavuzluğu altında adım adım ve ağır ağır vadiler içerisinde yürüyüşe çıkmış gibi olursunuz. İçinize çekersiniz o dağ havasını. Ritmi tatlıdır o havanın. İnce, âheste eser, gönlünüzü açar nesim-i baharı yaşarsınız o an. Bitmesin  istersiniz  bu akış. Sürsün ebede kadar bu güzellik. Nurun gözlüğünde kâinat kitâbını okudukça tatlı tatlı seyredersiniz kırları bağ ve bahçeleri . O zaman renkler bir başka gelir gönlünüze. Renkler âdeta canlanır, çiçekler sanki tebessüm eder size. Letâfet ve zerâfet ile dopdolu olan o bahçeler o yeşillikler, o goncalar sizin enisiniz olur. Bir ünsiyet ile burun buruna gelirsiniz. O lâtif dostların arasında adımlarsınız o renkli mekânları gezersiniz. O fitri ve riyâsız diyarları  endamları cezbeder ruhunuzu zerâfetleri cezbeder gönlünüzü. Yüzünüze kokular serper o fitri dostlar. Muhtelif râhiyaları ile size hoş geldiniz derler, hal dilleriyle. Bu dil fitri bir mukâbeledir onlar için. Sizin zevk dünyanıza rüzgârın lâtif dokunuşu ile çıkan âhenk bir ritim olur, besteler baharı. . Güftesi idrâkinize dürbün olur temâşa ettirir, ufuk açar, derinlik verir içinize . O zaman bahar çiçekleri içinizde açılır

O an iki mutluluğu birlikte nefeslersiniz, iki baharı beraber yaşarsınız. Zevkin doruğudur o anlar. Rabbinize yönelirseniz. “Ya Latif,  Ya Cemil ,Ya Mükemmil, Ya Munazzım, Ya Hakim, Ya Vedûd dersiniz. Çiğ düşer gönül bahçenize. Bir ıslaklık alır içinizi. Bir bulut kaplar gözlerinizi. Yağmurlar boşalır o an . Benim Rabb-i Rahimim. Benim Sani-i Hakimim, benim Allahım (c.c.)” der hıçkırırsınız. 

İçinizde Dicle’ler Fıratlar  akar. İç dünyanız dış dünya ile “tevhid” sırlarında bütünleşir, bir melekût coğrafyasındasınız artık.

Yaşayan bir bürhânsınız Zevk eden bir sultânsınız                                                                                               

Evet, Risalelerdeki ebedi güzellikleri tatmak ve risalelerin okuyucularına kazandırdığı güzellikleri ve yansımaları bizzat yaşamak ve hissetmek için Risale-i Nurda (işlenen konular)a daha yakında bakmaya ve daha derinliğine temâşa etmeye ihtiyaç vardır.

Yayına girecek ikinci kitabımız (NUR MEKTEBİ 2)  bu ma’nâlara ışık tutacak, Risale-i Nurun (Metod ve gâyesi) ve risalelerde işlenen konu ve temâlar (derinliğine bir bakış açısı) ile okuyuculara sunulacaktır,  İnşâallah.                                                                                       

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: