Risale-i Nur’un yazılması, yazdırılması

a- Risale-i Nur bir külliyatın ismidir. Bu külliyata bazen sadece risaleler, bazen Risale-i Nur, bazen Risale-i Nur Külliyatı, bazen Bediüzzaman’ın eserleri, bazen de Nurcu’ların eserleri gibi isimler verilmektedir. Gazetelerde ve kitle haberleşme vasıtalarının dilinde çeşitli isimlerle adlandırılmaktadır. Ancak muellifi daha çok ilk ikisini kullanmıştır. Zamanla da bu ikisinin istikrar kesbederek, yerleştiğini müşahede etmekteyiz.

b- İkinci olarak belirtilmesi gereken, Risale-i Nur’lar çok dikkatlice yazılmış eserlerdir. Yani muhtevasının imani meselelere ait olması ve belli mevzuları ihtiva etmesi yanında, ifade tarzının güzelliği de, seçilen kelimeler, yapılan benzetmeler ve verilen misallerde ortaya çıkmaktadır ve lisan hususiyetleri olan cümlelerden meydana gelmektedir. Bu sebeple Risale-i Nur’un dil özellikleri mevzuunda çok şeyler yazılabilir. Elimizdeki bu çalışma ilk defa yapılan bir denemeden ibarettir. Biz aşağıda bazı düşüncelerimizi ve tesbitlerimizi sıralayacağız.

c- Bir diğer özelliği de, Risale-i Nur’un müsvedde yapılmadan, daha doğrusu müsvedde yapılıp temize geçirilmeden asıl metin haline gelmesi, bir kerede yazılan bir metin olmasıdır. Bilindiği gibi, eserler, kitaplar ve makaleler, evvela bir müsvedde yapılır, daha sonra ifadeler düzeltilir, kelimelerin ve hatta paragrafların yerleri değiştirilir, böylelikle son şekli meydana gelir. Bazen bir kitap, bir makale veya bir ilmi çalışma 4-5 defa düzeltilmek suretiyle ve müsveddeler yapılarak son şeklini alır. Hatta bir çalışmanın basılırken de, düzeltilerek değiştirildiği de variddir.

d- Öncelikle belirtilmesi gerekli olan bir diğer nokta da şudur: Risale-i Nur’lar biri söylemiş, diğeri yazmış metinler halindedir. Yani dikte edilmiş metinlerdir. Genellikle (Ben de dahil olmak üzere) ilim adamları kitaplarını kendi el yazılarıyla veya daktilo ile müsvedde olarak yazarlar. Arkasından bunları temize çektirirler. Daha sonra üzerinde düzeltme yaparak, iki, üç ve bazen dört defa düzelttikten sonra, esas metin ortaya çıkar.

Risale-i Nur’lar ise birçok yerlerinde ifade edildiği gibi, Bediüzzaman Said Nursi tarafından söylenilmiş ve kâtip dediğimiz diğer biri tarafından veya hatta bazen birkaç kişi tarafından yazılmış metinlerdir. Bu özelliği çeşitli yerlerde müellifi bizzat kendisi belirtmektedir. Meselâ demektedir ki “çok acele yazıldı” veya “vakit olmadığı için düzeltilmeye ve temyiz edilmeye vakit bulunamadı” veya “Tarassutlar, tazyikatlar altında yazıldığı için rahat bir şekilde düzeltilemedi. İfade düşüklükleri düzeltilemedi müşevveş kaldı” gibi çok çeşitli ifadeler kullanılmıştır.

Bu özellik, kanaatimce, Risale-i Nur’un hiç bir eserde duyulmamış ve görülmemiş bir özelliğidir. Yani bir insanın süratli bir şekilde söylemesi, diğerinin yazmasıyla bir eserin meydana geldiği, benim bildiğim kadarıyla, tarihte görülmüş bir hadise değildir. Bazen devlet başkanları, hükümet adamları ve hatta bazı yazarlar, gazeteciler yanındaki kâtiplere, asistanlarına, sekreterlerine konuşmalarını yazdırmışlardır. Ama bunlar, genellikle ya çok kısa, birkaç sahifelik metinlerdir. Hatta kısa olmakla birlikte, yine de çeşitli defalar düzeltilmiş ve daha sonra temize çekilmiştir. Risale-i Nur ise binlerce sayfalardan meydana geliyor ve hepsi de bu şekilde yazılmıştır. Ve hemen hiç veya çok az düzeltilerek müellifi tarafından bir defa okunarak son şekline getirilmiştir.

e- Bir diğer özelliği de, Risale-i Nurların imani-ilmi esaslar ihtiva etmesidir. Yani bir devlet adamının veya bir siyasi partilinin v.b. nin bir kürsüde, bir merasimde yaptığı bir konuşmayla Risale-i Nur ‘un içindeki muhteva çok farklıdır. Risale-i Nur’lar, aşağı yukarı 100 yıldır okunuyor ve hiç bir tarafı ilmen sakat görülmeden, hiç bir ayet ve hadise aykırılığı tesbit edilemeden, ortaya konulmuş ilmi, müdakkik ve müdellel ifadelerdir.

Meselâ bir gazete yazarı her gün dedikodu mahiyetinde bir şeyler yazıyor. Bir fıkra yazarı bugün yazdığını yarın veya iki gün önce yazdığını yirmi gün sonra unutarak kendi ile ters düşebilmektedir. Halbuki Risale-i Nur’da ise, dediğim gibi, 100 yıldır okunuyor ve şimdiye kadar hiç kimse hata bulamıyor ve hatta tekrar okuma zevkini ve lezzetini kaybetmiyor. Bunu müellifi de söylemektedir. “Hem çok defa okunduğu halde taravetinden, zevkinden, lezzetinden hiç bir şey kaybetmemektedir.”

f- Risale-i Nur’un bir diğer özelliği de bazen edebi metin halinde, cümleler dahi hızlı konuşularak süratli bir şekilde yazılmıştır. Hatta diyebiliriz ki, Ondokuzuncu Mektup gibi bazı risaleler 300’den fazla hadis ihtiva etmesine rağmen, hiç bir kitaba müracaat edilmeden yazılmıştır. Yani Risale-i Nur’ların öyle masaya hadis veya tefsir kitapları dizilerek yazılmadığı ortadadır. Müellifi bunu defalarca kendisi de ifade etmiş bulunmaktadır.

Bu yazılan metinler, Meselâ hadis ise, binlerce hadis metni içerisinde yanlış yazılma ihtimali çoktur. Veya tefsir ile ilgili bir fikir beyan ederken, bir âyet hakkında bir şeyler yazarken, hata yapma ihtimali çoktur. Fakat Risale-i Nur’da bir kişinin söylemesi ve diğer bir kişinin yazmasıyla ortaya çıkan hatasız böyle bir özellik bu gibi hadis ve tefsir metinlerinde dahi söz konusu olmamaktadır. Yukarıdan beri giriş şeklinde Risale-i Nur’ların yazılma ve yazdırılma bakımından genel bazı özelliklerini belirttik. Şimdi de aşağıdaki dil ve edebiyat özellikleri belirtebiliriz.

*  *  *

Prof. Dr. Servet ARMAĞAN

 

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: