Ruh Yorgunluğu

İnsan hayatının her döneminde aynı ruh haline sahip değildir. Dönem dönem yaşanan olaylar, sıkıntılar, iş temposu, kayıplar, travmalar ve değişiklikler dolayısıyla eskisine oranla daha yorgun ve isteksiz olabilir. Bu durum kişiden kişiye farklılık gösterebilir.

Her insan ruhsal olarak kendini daha yorgun hissettiği dönemlerden geçer. Birikmiş zihinsel ve duygusal zorlanmalar, ertelenmiş, üstü kapatılmış yaşanmışlıklar ruh yorgunluğuna sebep olabilir.

Sorumluluk alanlarının haddinden fazla geniş tutulması, kendine ait olmayan sorumlulukları taşıma, sınır koyamama ve mükemmeliyetçi kişilik yapısı da zaman içinde ruhsal yorgunluk yapabilir.

Ruh yorgunluğu geniş kapsamlı bir kavramdır. Kendini farklı şekillerde ifade edebilir. Bazen bedensel hastalıkların diliyle bizimle konuşur. Hayatımızı yavaşlatmamızı, kendimize daha şefkatli davranmamızı söyler. Kronik hastalıklar ve sebebi tıbbi olarak bulunamayan rahatsızlıkların bir çoğunda ruhsal bir yorgunluk ve zorlanmadan söz edebiliriz.

zihin yorgunluguZihin yorgunluğu; zihinsel olarak çok yüklenmek ve zorlanmaktan kaynaklanabilir. Kişinin uzun saatler zihinsel olarak çalışması gereken durumlarda daha fazladır. Dinlenme ve mola vakitleri olmayan, sağlıklı çalışma saatlerinin düzenlenmediği işlerde çalışanlarda zihinsel yorgunluk daha fazla görülebilir.

Tükenmişlik sendromu ise, kişinin belli bir dönem içinde kendini yorgun, bitkin, enerjisiz ve isteksiz hissetmesi halidir. Ruh yorgunluğu kavramı tüm bunları kapsayan daha geniş bir anlamı ifade etmektedir.

Ruhsal olarak kendini yorgun hisseden insanlar hayata eskisi gibi bakmakta ve devam etmekte gerekli enerjiyi bulmak noktasında zorlanırlar. Adeta güçlerinin tükendiğine, eskiden kolaylıkla yaptıkları işleri yapamayacaklarına inanmaya başlarlar. Eskiden sevdiği şeyler artık zevk vermemeye başlar. Vücuda yansıyan ağrı ve yorgunluklar dinlenmekle geçmez. Tüm vücutta ve zihinde hissedilen bir yogunluk halini alır. Geleceğe yönelik olumlu duygular beslemek ve planlar yapmak konusunda istesizlik hâkimdir. İnsan ümidinin azaldığını hisseder. Hayatın anlamı ve anlamlı yaşamak konusunda kendini daha karışık hisseder.

Ruh yorgunluğu yaşayan insanlar, kendilerine ait olmayan sorumlulukları üstlenen, fazla verici, karşısındakinin beklentisine daha o söylemeden giren, hayır diyemeyen, kendine mutlu olabileceği alanlar bırakmayan, insanlar tarafından işgal edilmeye açık, onaylanmaya ihtiyaç duyan ve bu sebeple insanlara sağlıklı sınırlar çizemeyen kişilerde daha fazla görülür.

Aynı olaya maruz kalmış kişilerde farklı tepkiler oluşabilmektedir. Aynı olay bir insan için ciddi ruhsal travmalara yol açarken, diğer bir insan için güçlendirici etki yapmaktadır. Yaşadıklarımızı nasıl ve hangi kelimelerle yorumladığımız, ne hissedeceğimizi de etkiler.

Ruh yorgunluğu yaşayan bir kişinin çevresinden en büyük beklentisi anlaşılmaktır. Nasihat ve akıl vermeler, durumu hakkında küçümseyici yorumlar yapmak genelde daha olumsuz sonuçlar verir. İnsanın insana yapabileceği en büyük cömertlik, kabul eden bir dille, yargılamadan dinlemektir. Bazen sadece anlayışlı bir duruşla dinlemek ve yanında olduğumuzu hissettirmek bile tek başına iyi gelir.

Ruh ve beden fıtri akışının dışında yaşamaya zorlandığında adeta insanla konuşur. Bir şeylerin yolunda gitmediğini, fıtri dengeyi tekrar yakalaması gerektiğini söyler. Hastalıklar ve ruhsal olarak yaşadığımız sıkıntılar çoğu zaman bir mesaj niteliğindedir. İnsanın kendiyle ve Rabbiyle iletişimin zayıfladığı, içindeki sesleri doğru okuyamadığı ve Rabbiyle mesafelerinin arttığı dönemlerde ruhsal zorlanmalar daha fazla yaşanır. Yaşanan zorluklar, insana manevi olarak kayıplarını tekrar telafi etmesi için iyi bir fırsat olarak algılanmalıdır.

Ruh yorgunluğu yaşayan bir kişi hayatını yeniden gözden geçirmelidir. Adeta ruhsal bir check-up’tan geçmelidir. Yaşadığı yorgunluğu bir mesaj olarak yorumlamalı, hayatında gerekli değiklikleri yapmak için doğru okumalar yapmaya çalışmalıdır. Gereksiz yükleri bırakmak, sağlıklı sınırlar koymak, kendisine iyi gelebilecek iyi ruhlu insanlarla görüşmek, ruhunu dinlendirecek faaliyetlere zaman ayırmak, insanların haddini aşan beklentilerine hayır diyebilmek gibi değişiklikler yapmalıdır.

Banu Yaşar – Zafer Dergisi

Sende yorum yazabilirsin