Rüya

Gerçek ruhun beşere en büyük aksi sadâsı olan rü’yâ, Hakkı inkâra me’mur mad­deci mektep indinde, basit bir hayâl fonksi­yonu addedilir. Halbuki rü’yâ, insan harika bünyesinin en girift sırlarından biridir. Bu yazımızla rü’yâyı hurafe ve safsatadan uzak, hak ve ilim nâmına tahlile tabî tutacağız:

İlk önce uykuya âid (maddî) ilmî haki­katleri sıralayalım:

Uyku, beyinde çift bir merkezle idare olunan, maddî bir fonksiyondur. Fizyoloji ilmi, en yeni ta’rîfi şöyle yapıyor:

«Uyku, muvakkat beyin duraklaması ve­ya beynin ba’zı kısımlarının, bilhassa kısır kısmının duraklamasıdır..»

Uyku, maddemizin Ruhla ağızlaşma ma­halli olan sinir sisteminde ruhun inkıtâından meydana gelir.Uykunun cinlere, perilere izafe edildiği yıllarda, 14 asır evvel KUR’AN uykuyu ilmin son şekli olan ta’riften daha mükemmel tâ’rif ediyor: (S.Nebe, Âyet 8= Uykunuzu sukat kıldık. Sukat=muvakkat duraklama).

Rü’yâya gelince: Rü’yâ madde sınırla­rından ötede mediko-psikolojik bir vakıadır. Bu hükme götüren realiteler şu noktalarda hulâsa edilebilir.

1 — Rüyada zaman hükmü yoktur.

Umumiyetle rü’yâlar 2-4 saniye devam eder. En uzun rü’yâlara 6-8 saniye devam eder. Rü’yâmızda en girift ve uzun meşguli­yetler, hattâ halletdiğimiz riyaziye mes’eleleri, uzun seyahatler, hep bir kaç saniye içerisine sığar. Eğer rü’yâ beyin hücresinin veya sinir cümlesinin bir galatı olsaydı tefekkür ve hayâlin değilse bile, karar vermek için beyne düşen en kısa refleks müddetleri kadar olsa da, rü’yânın hiç olmazsa 20 – 30 dakika de­vam etmesi gerekirdi. Halbuki rü’yâ zamana tabî olmayan bir ruh vakıasıdır.

2 — Rü’yâ ile ilgili beyin de, sabit bir merkez veya faaliyet sahası yoktur. Uykunun ve birçok hîssi melekelerimizin beyinde sabit bir yeri olmasına rağmen, rüyanın sinir cüm­lesi ve beyne âid mıntıkalarda muayyen bir yeri yokdur. Beyin filmlerinde de rü’yâ gören­lerde bir değişiklik yokdur. Keza rü’yânın mariz şekilleri de yokdur. Yâ’nî bir insanda maddî sebeblerle bir rü’yâ inkıtâı, sonra tekrar başlaması mevzubahs değildir.

Aksine, insan, maddesîle vücûdünde en ağır hastalıklar geçirirken, bütün Vücût fonk­siyonları değişmesine rağmen en sarih ve vazıh rü’yâlar görür.

Bunama halleri ve sinir bozukluğ île rü’yâsını ifâde edemeyenler, yanlış bir tefsirle mariz rü’yâlı addedilemez.

3 — Rü’yâlar maddî ve hormonal tekâ­mülle de ilgili değildir. Bir çok çocuklar yaş ve görgülerîle kıyaslanamayacak kadar garip olgun rü’yâlar görürler. Bu bir özenti değil, ruhun yaşla ilgisi olmayan bir hikmetidir.

4 — Her ferd, kendi nefsinde bilir ki, rû’yâsında hiç gitmediği yerlere gittiği, hiç görmediği şahıslan gördüğü vâkîdir. Bâzı kere evvelden rü’yâda gördüğü yerlere, sonra­da sahiden gitdiğini ve ayni şeyleri gördüğü vâkîdir. Bu hâlin sayısız misalleri vardır.

5 — Rü’yâlar ruhî galatların (hallüsi-nasyon) aksine, çok kere daha vazıhdır. Hattâ hayâtda çözemediği fikrî ve ilmî mev­zularda tam sarahatle hakikatler bulunduğu vâkîdir. Rü’yâlarda bâzı kere saçma şuuraltı infialleri olabilir: ancak bu hâlin sebebi, ilerde bahsedileceği veçhile, mutlak selâmeti hâiz olmayanlarda görülür.

6 — Bir çok akıl hastalarında net ve dürüst rü’yâlar müşahede edilmişdir. Ya’nî sinir sistemi ve beynin normal çalışmadığı ahvâlde dahî, ruhî meleke tabiî olan rü’yâ vuzuhunu kaybetmiyor. Bilhassa interval epilepsi hastalığına dûçâr olanlarda beynin ön kortex kısmı hastalığı dolayısile hasta şahıs en ufak şuurdan dahi mahrumken ruh tam sıhhatini muhâfaza etdiğinden çok sarih, hattâ normal üstü olgunlukda rü’yalar müşâhede edilmişdir.

7 — Rü’yânın mühim bir medico-psiko­lojik tarafı da insan ahlâkının mi’yârı olu­şudur. Psişiatrinin psikanalizde dahi kabul etdiği veçhile rü’yâ vicdanın en sarih bir muhasebe plânıdır. Ya’nî fert çok defa hatâ ve sevap blânçosunu sinir cümlesi hâricinde ruh lâboratuvarı olan rü’yâda yapar.

Yedi madde hâlinde sıraladığımız rü’yâ­nın mediko-psikolojik hakikatlerine dâir ilmî vakıalardan çıkan hüküm şudur:

a) Rü’yâ, beyin ve sinir cümlesinden hâriçde, ruhî bir vakıadır. Maddî unsurların kânunlarîle değil, ruhî kânunlara tabî olarak incelenir.

b) Rü’yâ, ruhî bir galat değil, ruhî in­kişâfa bağlı, ve ruhun sıhhati için gerçek ma’nâ taşıyan bir vakıadır.

c) Rü’yâ, Vicdanın muhasebe lâboratu varı olarak ruhî inkişaf ve terbiye unsurudur.

d) Rü’yâ, ruha âid isbatların en gerçek ifadesidir.

Şimdiye kadar rü’yâyı bir bütün olarak inceledik. Bu büyük bahse âid şüpheli sualle­ri, rü’yânın tasnif ve tahlili hükümlerini gele­cek yazımızda belirteceğiz.

Onkolog Dr. Haluk Nurbaki – İslamın Nuru Dergisi (1953)

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: