Sabah namazının başlangıç ve bitiş vakti ne zamandır?

Diyanetin, Yayınlarından Derlenmiş

12- Sabah namazının başlangıç ve bitiş vakti ne zamandır?
Fecr-i Sadık yani takvimlerde imsak vakti olarak gösterilen saatte sabah namazının vakti girer. Güneşin doğmaya başlaması ile sabah namazının vakti çıkmış olur. Bu süre içinde kılınmayan namaz kazaya kalmış olur ve kaza niyyetiyle kılınır. O günün sabah namazı öğleden önce kaza edilirse sünnetiyle birlikte kaza edilir.

13- İmsaktan hemen sonra sabah namazı kılınabilir mi?
İmsak vaktinin girmesi ile yatsı vakti çıkmış, sabah namazı vakti girmiş olur. Bu itibarla imsak vakti girince (yani Fecr-i sadık denilen tan yerinin ağarması olayı başlayınca) sabah namazı kılınabilir.

14- Sabah namazı kuşluk vaktinde nasıl kılınır? Eda mı kaza mı?
Güneşin doğmaya başlaması ile sabah namazının vakti çıkmış olur. Daha sonra, o gün öğle vaktinden önce kılınmış da olsa artık o namaz eda değil, kazadır. Ancak aynı gün öğle vaktinden önce kaza edildiği takdirde sabah namazının sünneti ile birlikte kaza edilir. Önleden sonra kaza edildiği takdirde artık sünnet kılınmaz.

15- Peygambere “vahy” gelir derler “vahy” ne demektir?
Arapçada süratle işaret etmek, bir işte sürat göstermek, yazı yazmak, elçi göndermek, gizlice bir şey söylemek gibi lügat manası taşıyan vahyin dinî manası: Allah’ın, ilim ve hidayet türünden kullarının bilmesini istediği hususları seçtiği elçilerine gayrı mu’tad ve gizli yöntemle bildirmesi demektir.

Allah’ın Peygamberlerine vasıtasız veya melekler aracılığıyla öğütlerini, emir ve yasaklarını bildirmesine vahy denir. Allah’ın meleklerine hitabına da vahy denir. “Rabbin meleklere, şüphesiz ben sizinle beraberim, iman edenlere sebat telkin edin, diye vahyediyordu…”(Enfal, 12)

Kur’an’a göre vahyin muhatabı Peygamberlerdir. “Öncekiler gibi seni de, kendilerinden evvel nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmete, sana vahyettiklerimizi onlara okuman için gönderdik.” (Ra’d, 30)

Vahyin bir çok kısımları vardır:

a-Allah’ın, aracı olmadan Peygambere vahy etmesi,

b- Elçisinin kalbine ulaştırmak istediği bilgileri ilham yoluyla iletmesi,

c- Sadık rü’ya şekli,

d- Vahy meleği (Cebrail) vasıtasıyla vahyin geliş şekli bunlardandır.

Vahy getiren melek, Peygamber (SAV)’e bazen kendi gerçek görüntüsüyle, bazen insan suretinde, gelmekteydi.

Kur’an-ı Kerim, Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla   Peygamberimize   gönderilen   Allah Kelamıdır.

“Onlara de ki: Size. benim yanımda Allah’ın hazineleri var demiyorum. Ben, gaybı bilmem. Size, hakikaten ben bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam.” (En’am, 50) ” gönderilen, vahiyden başka bir şey değildir.

Onu, müthiş kuvvetlere malik, akıl ve fikir bakımından olgun olan Cebrail öğretti…”(Necm, 4-5)

16- İlham ne demektir? Kimlere gelir?
İlham kelime olarak lokmayı tutturmak veya yutturmak anlamına gelmektedir. Terim olarak ise, Allah’ın, kulun kalbine feyz yoluyla ilka ettiği (koyduğu) bilgi veya özel mana demektir.

İnsanın kalbine Allah tarafından ilka edilen manaya “ilham”; Şeytan tarafından ilka edilen fikir ve manaya da “vesvese” denir. Buna göre ilham hayır ve iyilik hissine münhasırdır. Kul bu bilgiyi bir gayret göstermeden elde eder. Gazzali’ye göre ilham’ın kaynağı ya Allah veya melektir.

Allah kullarına yönelik sahiplik ve mürşitlik vasfını ya herhangi bir kulunun kalbine bir mana veya fikir ilka ederek veya peygamberlere risalet vermek sureti ile gösterir. Birincisine ilham ikincisine ise vahy denir. Veliler ilhamı almaya daha müsaittirler. Zira kalpleri buna önceden hazırlanmıştır. İlham bu suretle, tefekkür ve istidlal yolu ile değil de, gelen ilham’ın nasıl, nereden ve niçin geldiğini söylemesine imkan vermeden, anî olarak kesbedilmesi bakımından, ilm-i aklî’den, ayrılır. Bu, Allah’ın bir feyzi olup, vahyden şu bakımlardan ayrılır: Vahy getiren melek peygamber tarafından görülebilir ve vahyde mündemic olan mesajlar bütün beşeriyete aittir. Halbuki ilham yalnızca buna mazhar olan şahsa mahsustur.

İlham, İslam bilginlerinin çoğunluğuna göre, kendisine ilham vaki olan kişi dışındakiler için, hüccet sayılmaz. Ancak ilham peygamberden sadır olmuşsa o takdirde hüccet sayılır. Sufilere göre ilham kimden sadır olursa olsun hüccettir. ‘

Cumhurun gerekçesi şudur: Eğer ilham hüccet kabul edilirse konu zabtu rabt altına alınamaz ve çeşitli tenakuz ve tezatlar yaşanır.

17- Tenasül uzvundan gelen sıvılar kaç çeşittir? Dinî hükümleri nedir?
Tenasül uzvundan gelen sıvılar meni, mezi ve vedi olmak üzere üç çeşittir.

a) Meni: Şehvetle yerinden ayrılıp, şehvetli veya şehvetsiz olarak tenasül uzvundan dışarıya çıkan ve kendine mahsus kokusu olan beyaz renkli koyu bir sıvıdır.

b) Mezi: Tenasül uzvunun intişarından sonra, şehvetsiz olarak gelen beyaz renkli ince sıvıya denir.

c) Vedi: Küçük abdestten sonra gelen, kokusuz, beyazımsı bulanık yapışkan sıvıdır.

Meni, mezi ve vedi her üçü de necistir. Diğer necasetlerde olduğu gibi, elbiseye bulaşan el ayası kadar olan mikdarı namazın sıhhatine engeldir.

Ancak, mezi ve vedi abdesti bozarsa da gusül yapmayı gerektirmez. Meninin ise şehvetle yerinden ayrıldıktan sonra, şehvetli veya şehvetsiz olarak dışarıya çıkması ile gusül abdesti gerekir.

18- Saçları bıyıkları boyamanın gusle engel hali var mıdır?
Saçları veya bıyıklan kına ve benzeri, suyun nüfuzuna engel olmayacak nitelikteki boyalarla boyamak gusül abdestine mani değildir.

19- Devamlı gözlerden yaş gelmesi abdesti bozar mı?
Gözde bir hastalık olmaksızın, gözden akan yaş abdesti bozmaz. Hastalık sebebiyle olan akıntı abdesti bozar. Bu akıntı devamlı ise, o kişi, sahib-i özür sayılır.

Gözden devamlı gelen yaşın bir hastalık sebebiyle olup olmadığına uzman bir doktor karar verebilir.

Sahib-i özür sayılan kimse, her namaz vaktinde abdest alır. Özür dışı sebeplerden dolayı abdesti bozulmadıkça, aynı abdest ile ve aynı vakit içinde, o vakte ait namazdan başka dilediği kadar kaza ve nafile namazları kılabilir. Vaktin çıkması ile özürlünün abdesti bozulur; vakit girdikten sonra, tekrar abdest alır.

20- İş elbisesi ile namaz kılmak caiz midir?
Namazın şartlarından birisi de necasetten (pislikten) taharettir. Kan, idrar, şarap, dışkı ve benzeri necasetler, namaz kılacak kişinin elbisesinde, bedeninde ve namaz kılacağı yerde kesinlikle bulunmamalıdır.

Kişinin iş elbisesinde bu tür pislikler yoksa, namazın sıhhati yönünden, temiz hükmündedir. İşin cinsine göre iş elbisesinde bulunan badana, boya, madenî yağlar, pas, kir ve benzerleri namazın sıhhatine manî değildir.

Ancak kişi, camiye veya mescide gidecekse temiz elbise giymesi Kur’an-ı Kerim’in emridir. Örf, adet ve medeniyet gereği olarak camiye veya cemaate giden kimsenin en güzel elbiselerini giymesi cemaate saygının bir gereğidir. Aksini yapmak hoş değildir. Gerek evde, gerek diğer yerlerde tek başına da olsa namazların temiz ve güzel bir kıyafetle kılınması, şüphesiz daha iyidir.

Derleyip sizinle paylaşan: Abdülkadir Haktanır