Savaşta bile kılınan Namaz, İtalya Büyükelçisini Müslüman olmaya ikna etti!

Üstümüze bombalar yağarken insanlar camiye gidip namaz kılıyordu. O zaman İslamiyetin hak din olduğuna ikna oldum.” diyen İtalyan Büyükelçi, sonunda kelime-i şehadet getirdi. Onun Müslüman olduğu haberini 27 Kasım 2001 tarihli Süddeutsche Zeitung gazetesinde okudum. Nasıl sevindiğimi anlatamam. Gazete şöyle yazıyordu:

“Su gibi Arapça konuşan İtalya Büyükelçisi Turquota Cardilli, şahadet getirerek Müslüman oldu. Suudi Arabistan yetkilileri, kendisini “yeni din kardeşi” kabul ettiler. Savunma Bakanı Prens Sultan Bin Abdülaziz, sarayında elçiyi kabul ederek tebrik etti ve Kâbe örtüsünden bir parça hediye etti. İtalya’da tam aksi reaksiyonlar yaşandı. Cardilli ailesi şaşkına döndü. 

Turquato, dil ve politika tahsili yapmış, İslam ülkelerindeki politikalar üzerine uzmanlaşmış bir büyük ölçü. 2000 yılı kasım ayında Riyat büyük elçiliğine tayin edildi.

Müslümanlarla tanışması tam 37 sene önce başlamıştı. Henüz 22 yaşında bir üniversite öğrencisi iken 1964 senesinde, İsrail kuşatmasından önce Kudüs’e gitmiş İslam’a göre üç kutsal mekândan biri olan Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmişti. Orada caminin içinde, yüreğinde bir şeyler hissetmiş, kalbine ışıklı bir yolun şavkının vurduğunu anlamıştı.

1967 yılında yabancılar servisine girdi. Görevi gereği birçok Müslüman ülkeye gitti. İslam dünyasındaki ilk olarak 1969 yılında görev aldı. Önce Sudan, sonra Suriye. Oradan Irak’a… Sonra Roma’ya döndüm. Bir sonra 2.5 yıl Libya’ya. Hollanda’da çalıştı, Birleşmiş Milletler’de görev aldı.

Bu arada Kur’an’ın İtalyanca tefsirini okumaya başladı, öğrendiği Arapçayı bir hayli unutmuştu. Kader, Cardilli’nin yüreğine yol açtı. Hem de ışıklı bir yol.

“Büyükelçi olarak, beni Suudi Arabistan’a gönderme planları yapıldığını duyunca, kendime bu Allah’ın dileği, dedim. Kaderin bir işareti. İyi bir Müslüman olmalı, İslam’ın şartlarını öğrenmeli ve onu yaşamalıydım. Şahadet getirmeli, namaz kılmalı, oruç tutmalı, zekât vermeli ve hacca gitmeli… Artık hiçbir özrüm olmayacaktı. İçimden Riyad’a gönderilmem, Allah’ın takdiri, dedim. İtalya’nın dünyada 122 büyükelçiliği vardı. Neden Suudi Arabistan’a gönderiliyordum? 10 sene önce Cezayir’de büyükelçilik yapmıştım. Sonra Tanzanya’ya, geri dönüş beş yıl Roma. Riyat’a gitmek üzere seçilişim, tamamen bir “seçilme” gerçeği ve kaderin bir cilvesi idi. Bunu hissettim.

Kendi kendime, iyi bir Müslüman olma sözü verdim. Ramazan yaklaşıyordu. Oruç tutmalıydım. İslam’ın emirlerini eksiksiz yapmak için mükemmel bir öndere ihtiyacım vardı. Riyat’ta bana yardım edebilecek bir İslam merkezi aradım. Ararken titiz ve dikkatli davranıyordum. Herhangi birinin İtalya büyükelçisi Müslüman oldu, demesini ve gerçeğin zamanından önce duyulmasını istemiyordum. Arayışım sırasında birçok engelle karışlaştım. Bir rehbere ulaştığım zaman, günlerden “arefe” idi.

Böyle bir merkeze ulaşmam da uzun zaman aldı. Ramazandan birkaç ay önce idi.  Batha’daki İslam Merkezi’nin telefonunu buldum ve merkeze gittim. Ramazan yaklaşıyordu, daha fazla zaman kaybetmemeliydim. İslam’ın kutsal ayı ramazandan önce, bu işi halletmek istiyordum.

Bahtiyar Cardilli, İslam’ı seçtiğini açıklarsa birçok güçlükle karışlaşacağını düşünüyordu. Büyükelçilikte orta şiddette bir deprem yaşanacak; sarsıntı asıl etkisini, Roma’da gösterecekti.

Suudi Arabistan zengin bir ülkeydi. Buna karşılık insanların düşüncelerindeki sadelik değişmemiş, iş hayatının ve zenginliğin kurbanı olmamışlar, inançlarını değiştirmemişler, orijinal yaşantılarını sürdürüyorlardı. Büyükelçi uzun uzun düşündü, ölçtü, tarttı. İçindeki sesin yankısı dudaklarını yansıdı.

Sonunda Ramazandan bir gün önce şahadet getirdim. Kısa zaman içinde olmasına rağmen ramazan boyunca kendimi iyi bir Müslüman olarak hissettim. Bu macera seneler önce başlamıştı. “Bir güç” tarafından yeni bir inanışı kucaklamaya sürüklenmem, bir tesadüf değildi.

Büyükelçinin “ikna olduğu an” ne zamandı? Elbette yıllar önce.

1973 Suriye- İsrail Savaşı sırasında Şam’daydım. 9 Ekim 1973 günü Şam, ağır bir şekilde bombalandı. Şiddetli bombalamalara rağmen, insanlar tam bir tevekkül ile camiye gidiyordu. Bu gerçeği gördüm, ezanı dinledim. Şehre bomba yağarken cemaat, namaz vakitlerinde ibadet ediyor ve huzur buluyordu. O zaman ikna olmuştum.

İslam’ın doğru bir din olduğuna ta o zaman karar vermişti büyük elçi.

Cardilli şöyle diyor:

1964’te kalbime atılan tohum, çiçeklendi, büyüdü, büyüdü, büyüdü…

Bahtiyar Cardilli’yi kesin bir karar vermeye sürükleyen başka sebepler de vardı elbette. İslam’ın kaynakları sağlam, saf ve güzel bir din olduğunu tespit etmişti:

İslam’da Allah ile kul arasına kimse giremiyor. Herkes direkt Allah ile temas kurabiliyor. Allah sizi her zaman ve her yerde duyabiliyor. Nerde olursanız olun, bunun bir önemi yok. Arada kimsenin bulanmasına gerek yok.

İslam’da harikulâde güzel prensipler ver: zekât, dürüstlük, fakirlere yardım…

Bunları dinin temelleri olduğunu ve bu sade prensiplerin, insanların ihtiyaçlarını karşılayabileceğini ve toplumda huzuru sağlayabileceğini anladım.

Dünya değişiyor, diye İslam değişmemiştir ve değişmeyecektir. Şüphesiz ki Kur’an’a hiçbir metin eklenmemiştir, onun hiçbir değişikliğe ihtiyacı yoktur. O, herkes tarafından okunabilir ve kolayca anlaşılabilir.İslam’ın değerleri yerli yerinde ve toplumsal kültüre önemli katkılar sağlıyor.”

Müslüman olmanıza aileniz ve çevrenizin tepkisi ne oldu, sorusuna Cardilli, şu cevabı veriyor:

Çevrenizde bazı insanlar var ve siz onların fikirlerinin yanlış olduğunu biliyorsunuz. Sizin yanlış dogmalardan farklı olarak, doğrulara sahip olmanız gerekiyor. Bence gerçeğe sahip olma hakkı, insanların sizin hakkınızda ne düşündükleri ile ilgili kaygılardan daha önemli.

Müslüman olmasının Suudi Arabistan’da büyük yankı uyandırdığını hatırlatanlara şöyle dedi:

Müslüman olan ilk ve tek İtalyan büyükelçisi ben değilim. Müslümanlığı ilk kabul eden büyükelçi, iki ay önce New York büyükelçimiz oldu. İtalya yasalarına göre Hıristiyan olmayan biri İtalya’yı büyükelçi olarak temsil edemezdi. Biz Müslüman olunca yasa değiştirildi.

Ali Erkan KAVAKLI