Seksenlik Nineden Gençlere Bir Mesaj!

Misafir olarak Malatya’nın Yeşilyurt İlçesinde bulunduğum bir gün, akşam vakti camiye gitmek için ara sokaktan geçmem gerekiyordu. Mevsim sonbahar olmasına rağmen havalar sıcak, bir evin önünde yaşlı karı koca oturmuş, serinleniyorlardı. Onlara yaklaştığımda, yaşlı bayan iki ellini iki dizin üzerine bırakarak yavaşça ayağa kalktı.

Namazdan sonra bu mütevazı insanları ziyaret etmek, hal hatırlarını sormak ve hayırlı dualarını almak istedim. İkram olsun diye marketten bir şeyler alıp evlerine gittim. Aldığım ikramları yaşlı amcaya uzatınca “bize mi getirmişsiniz?” Ben de “evet amca” dedim, çok duygulandı, “neden zahmet ettiniz.” dedi.

Müsaadeniz varsa yanınızda birkaç dakika oturup sizinle sohbet etmek istiyorum. “Hay hay “ dedi. Kendimi tanıtırdım, misafir olarak Malatya’ya geldiğimi söyledim. Amca bey sizi de tanımak istiyorum, dedim. “ İsmim Osman, eşimin ismi de Esma” dedi. Osman amca, sebeb-i ziyaretimi sorunca: Efendim, camiye giderken Esma teyzenin ayağa kalkması beni çok duygulandırdı, bu nezaket, bu ahlak ve bu terbiyenin günümüze kadar intikal edilmesi kültürümüzün en önemli miraslarındandır. Bu güzel ahlak sahibi Esma teyzemi yakında görmek, sizlerle müşerref olmaya ve tanışmaya geldim.

Karı koca ikisi de yaşlı, yaşlı olmalarına rağmen dinç ve nurani insanlar. Esma nine hemen eve doğru gitti, bir ikramda bulunacağını fark ettim. Israrla ikna ettim ise de Esma teyzenin gönlü pek rahat değildi, çünkü Anadolu insanı misafirperverdir, misafire ikram yapmasa rahat edemez.

Ben de, “teyzeciğim size geliş sebebimi söyledim, “Kapının önünden geçerken ayağa kalkmanız beni duygulandırdı. Yaşlısınız, ayağa kalkmasanız da olurdu, neden zahmet edip gelen geçenin önünden kalkıyorsunuz?” Dedim.

Esma teyze: “ Olur mu, aile terbiyem müsaade etmez” dedi. Bu terbiye, bu nezaket, bu güzel ahlakı gençler arasında göremiyoruz, bu yaşınızla bir erkeğin önünden kalkmanız büyük bir duygu ve haslettir.

Seksenlik nineden; gençlere güzel bir mesaj olsa gerek.

Esma teyzenin bir fotoğrafını çekmek istiyordum, ona bir şekilde söylemem lazım, derken bir cesaret gösterdim. “Teyze, zaman zaman böylesi duygulu anları bir hatıra olarak kaleme alıyorum. Müsaadenizle fotoğrafını çekeyim,” dedim. Esma teyze, “olur mu kardeşim. Hem fotoğraf çekmek günah hem de bir erkeğin karşısında durmak saygısızlık olur, olmaz, olmaz…

Evet, buraya kadar bir hatıra bir öykü ve bir kültürün mirası, daha doğrusu Anadolu halkın makul ve iyi sayılan örnek davranış şeklini izaha çalıştım. Elbette bu davranışın temelinde ahlak öne gelmektedir. Pek yakında tren ile yolculuk yaptım, oturduğum kompartımanda 20-25 yaşlarında bir kız da oturuyordu. Şark insanın özelliğinden birisi de, karşılaştığı kişilere nereden- nereye, ne yapıyorsun, kimsin özgeçmişleri hakkında hüsn-ü niyetle sorarlar. İşte yolculardan biri o kıza sordu? “Nereye gidiyorsun, öğrenci misin? Kız: “ Okulumu bitirdim, nişanlıyım,…ya ’ya nişanlımı görmeye gidiyorum” dedi.

Eyvah, eyvah!.. dedim. Bir zaman erkek tarafı bayramlarda kız tarafına giderlerdi, nikâhı kıyılmayan nişanlı gençlerin kol kola girip dolaşmaları mümkün değildi. Elbette nişan öncesi kız erkek birbirlerini görür, konuşup anlaştıktan sonra sünnette uygun nişan yaparlardı. İslâm ahlakı ile yapılan nişan ve evlenmeler daha sağlam ve berdevam olurdu. Bugünkü gençler birbirlerini tanımadan sokaklarda yapılan görüşmelerle, şehirden şehre nişanlının peşine düşen kızların akıbetleri bundan dolayı genelde iyi netice vermiyor.

İşte seksenlik Esma teyze ile 85’lık Osman dedenin bu uzun yolculuktaki sırrın altında yatan elbette samimiyet, doğruluk ve güzel ahlâktır. İslâm’da güzel ahlak ve hasletler tamamen iman esasına dayanır. Ahlakın da membaı zaten imandır. İman ne kadar sağlam olursa o kadar ahlakta güzel ve sağlam olur. İşte tahkiki imanı ders veren Risale-i Nur, hem imanı sağlamlaştırır, hem de ahlak ve güzel özelliklerin inkişafına medar olur. Bediüzzaman, bütün zamanı iman üzerine yoğunlaştırmanın sebebi de bu olmuştur.

“Bediüzzaman, “edep” kavramını hayatın tamamına hakim olan davranışlar bütünü olarak görmektedir. “Sünnet-i seniyye edeptir, hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın” sözüyle, Kur’an’ın hayata tatbiki olan sünnetin özünü edep ve ahlâkın oluşturduğunu vurgulamaktadır.”(Risale-i Nur Enst.1.masa)

Efendimiz ahlakın en güzel örneğidir. “Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim. Sizin en hayırlınız, ahlaken en üstün olanınızdır” buyurmuş.
Hz. Aişe (ra) validemizden Efendimiz’in ahlâkı sorulmuş, ” O’nun ahlâkı Kur’ân’dan ibarettir,” demiş.

Bütün ahlâk-ı hamîde, huy ve hasletlerin en güzeline sahip ve dellâl-ı a’zam olan Efendimize, insanların cennete girmesine en çok vesile olan şey nedir, diye soruldu: “Allah’a takvâ ve güzel ahlâk.” buyurmuş. (Buhari,Tirmizi) Güzel ahlak edeptir. Bu noktada en güzel model Hz. Muhammed’dir. O’nu örnek almalıyız.

Rüstem Garzanlı

24.11.2014

www.NurNet.org