Senaryo Mehdiyetin..

Tiyatroda ve sinemada dramaturgnlar, senaristler oyunları çok önceden kurmaca dünyalarında belirlerler, daha sonra oyundaki karakterlere göre insanlar seçilir ve sahneleme, kamuya, seyirciye yansıtma sırasına gelinir. Sanat imamı Mübin ile kitabı müminin tezahürleridir. Mühendis tasarlar daha sonra inşa eder. İmamı Mübin tasarım sahasıdır, olayları çok öncesinden tasarlar, kitabı Mübin ise harfleri ile olayların harfleri ile meseleleri sahneye koyar.

Türk siyasi tarihinde tasarımcı İstanbul’un işgalinden sonra Ankara’ya çağrılan tasarımcı, mehdiyet rolünü üstlenmiş islam tarihinin trajik, dramatik ve bazan komedik yapısının en büyük karakteridir. Hiçbir zaman olayların seline kapılmamış her zaman olayları yönlendirmiştir. Hz Ömer taşmış olan Nil’e bir Bismillah ile dur der ve nehir sakinler.

İstanbul’dan Ankara’ya gelen senarist yazılmış tasarlanmış tiyatro metnine bakar ve onlara ” siz bu seneryoyla bu oyuna başlasanız bile ileri götüremezsiniz” der gibi “Alem-i islam içinde mühim ve inkılap vari bir iş görmek İslamiyetin desatirine inkıyad ile olabilir, başka olamaz. Hem olmamış, olmuş ise de çabuk ölüp sönmüş.”(Mektubat 100) Bu cümle yaklaşık yüz yıl önce söylenmiş ama bin yıllık tarihi özetler, o zamanın çoğu savaş meydanlarından ve halkın arasından gelmiş temsili hüviyeti olan kişilere ama asıl muhatap, tiyatronun seçilmemiş karakteridir. Mazi ve tanzimat sonrası devlet için bir nebevi ikaz, “islamiyetin desatirine inkıyad” Zaman nasıl kullanılmış, olabilir, olamaz, olmamış, olmuş ise de çabuk ölüp sönmüş. O büyük karakteri dinlemediniz ne oldu yüz yıllık fikir ve siyaset ve kültür tarihi yalpaladı yalpaladı, nice sahte tipler ve karakterler üretildi, sonuç “ olmuş ise de çabuk ölüp sönmüş” Bugün öldü ve söndü, kötü adamların seneryosu veya daha hafif bir ifade ile , acemi tasarımcıların oyunu. Bugün mehdiyetin seneryosu tanrısal bir tensiple bugünkü adamın üzerindedir, kim ne derse desin bu bir siyaset değil.

Bir gün o karakter mecliste , meclise yeni rejimi dizayn için çağrılmış şahıs, bakar ki zaten sistem dizayn edilmiş.” Senin bütün yaptıklarının hepsini tamir edeceğım” bu gün o tahriplerin hepsi tamir edilmiyor mu, asırlardan beri islam dünyasını lailahe illallah sadaları ile inletmiş, semanın alkışını alkmış dervişan, geretiğinde harbe koşmuş, Mevlevi alayları istiklal harbinde neler yapmışlar, bir tarafta silah bir tarafta lailahe illallah.

Bir tarafta;
Seyreyle güzel kudreti Mevla neler eyler
Allah’a sığın adlü teaala neler eyler
Elbet yürütür kervanını kadiri kayyum
Herkese layık sırrı tecella neler eyler

Fuzuliden;
Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı
Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı
Kamu bimarına canan devayı dert eder ihsan
Niçin kılmaz bana derman beni bimare sanmaz mı

Alvlarlı’dan;
Kurban olayım ben sana ey Kadiri Kayyum
İsyanıma bakmaz bana ihsanlar edersin

Asırlarca göz yaşları deflerle söylenmiş günah dünyasının silgisi olan bu ve binlerce gazel ve kasidelere dönüyoruz. Arajmanlar, yatak yorgan hikayesi kliplerin yerine bu rahmani dörtlükleri teneffüs edecek yeni nesiller, işte bu mehdiyetin tasarımı ve yapılan tahripleri tamir, İstanbul’da dergah binaları yüz yıllık paslarını silip ruhları paslarından arındırmak için çalışıyor, işte bu mehdiyet ve bu mehdiyeti ortaya koyan tarihin seçtiği karakter, varmı bunun başka türlü izahı.

Yüz yıl önceden yapılacakların netice vermeyeceğini zaman kaybedeceğini söylüyor.” Zaaf-ı dine sebeb olan Avrupa medeniyeti-i sefihanesi yırtılmağa yüz tuttuğu bir zamanda ve Medeniyet-i Kur’an ‘ın zuhura yakın geldiği bir anda lakaydane ve ihmalkarane müsbet bir iş görülmez. Menfice tahribkarane iş ise bu kadar rahnelere maruz kalan islam zaten muhtaç değildir

11 Mayıs’ın seherinde aya baktım gülüyordu, neden gülmesin yüz yıldır ağlamış bir millet yeni bir sabahta bahtının gülmesi ile uyanıyordu. “ şu istikbal zulumatı içinde en gür sada islamın olacaktır” diyen nasıl o katmetli sisli tarih perdelerinden bu sonu görebilmiş hayret ne hayret değil mi ?

Haşim büyük ruhlu şair;
Yorgun gözümün halkalarında
güller gibi fecr oldu nümayan
Güller gibi , sonsuz iri güller
Gün doğdu yazık arkalarında

Kalkın mezarlarınızdan bu günleri kutlayalım mazlumlar kervanı Erzurum’da dergahta dervişanı ile Lailahe illallah derken bir bez parçasına muhalefet yaftası ile kapıya çağrılıp boynuna ilmek geçirilen on yedi büyük zat , gülün artık maveranın sahnesinde Cenabı Nebi ve sabikun mensupları, Bediüzzaman ‘lar ömründe elinde dairesi ile lastik ayakkabılı ruhları çoşturan Naşibendi sarhoşu ana kalk bak neler oluyor.

Alvarlı, Seyyid Efendi, Seyfettin Efendiler kalkın bakın neler oluyor.

Bediüzzaman’ın meclise sunduğu yazı bir devlet felsefesi, bir manifesto, Monteskieu, Volter, Ruso’nun devleti dizayn etmek istedikleri metinlerden ama onlardan çok farklı bir küçük metne bu kadar çok öngörü, ve eleştiri ve ikaz yüklenebilir mi evet yüklenmiş. Devlet adamı tipine neler söyler” Yüksek meclisin efali taklid edilir. Kusurlarını millet ya taklid veya tenkid edecek, ikisi de zarardır. Demek onlarda hukukullah hukuk-ı ibadı da tazammun ediyor. Sırr-ı tevatür vezicmaı tazammun eden hadsiz ihbaratı ve delaili dinlemeyen ve safsata-i nefs ve vesvese-i şeytandan gelen bir vehmi kabul eden adamlarla hakiki ve ciddi iş görülmez. “

Bu sabahın aydınlığını paylaşmayı ihtirasları yüzünden karartan insanlar sizlere yazık olmadı mı, küfür ve dalaleti, ihaneti bir kamp haline getiren mantık ile birlikte olmak ile nasıl ehli hak olacaksınız, hani hak için ağladıklarınız, yüzünüzü yıkayan gözyaşları şimdi kömürleştirmedi mi , seneryoyu mehdiyetin yazdığını bildiğiniz halde nasıl ona ters düştünüz.

Bediüzzaman’ın fikirleri dönemsel dir diyen , bak şimdi dönemin neresinde kaldı çatılmamış çatının hazırlık brandaları altında kaldılar,bir taraftabüyük karakter ve akradaşı , öbür yanda çatı yapımı ile uğraşan acemi çatı ustaları, çatı kelimesi siyasi tarihimizde yeni bir anlam kazandı, kazancımız bu ironik anlam.

Şimdi mehdiyete haiz zatı, ve onun sahnesinde rölünü bilerek oynayan büyük karaktere ve milletimize yeni sabahla günaydın diyoruz.Mehdiyet cumhuriyet tarihinin bütün başbakanlarına , bakanlarına , cumhur başkanlarına katkıda bulundu, mücadele etti, ama son oyuncu kadar rolüne sadık biri geldi mi?

Prof. Dr. Himmet Uç

NurNet.Org