Senin dininin senden istediği gibi görün

Ben 33 sene kadar yedi federeden oluşan Yugoslavya’nın Sırbistan federesinde Sırplarla beraber yaşadığım için bazı hatıraları sizlerle paylaşmak istiyorum. İkinci cihan harbi bitene kadar, yani 1945 senesine kadar oralarda Allah’a inanan Hıristiyan dinine bağlı kraliyet idaresi hakimdi. O zamana kadar Sırplarda da ahlaksızlık namussuzluk yoktu. O tarihe kadar onların hanımları da, başlarının tamamını örtmese de başlarına başörtüsü takarlardı. Bizim hanımların giydikleri eteklere benzemezdi. Onların hanımları kalın etek giyerlerdi. Hanımları, kollarını bacaklarını örtülü tutup açmazlardı. Bu hal: Tâ İkinci cihan harbi bitene kadar devam etti. Savaştan sonsa Sosyalist lider Mareşal Titonun eline devlet geçince her şey değişti. Zaten Allah’a inancı olmayan idareciler koltukları ellerinden gitmemesi için: Gençlerin duygularını tatmine çalışırlar.

Mevzuumuz olan Kraliyet devrinde: Hıristiyan dininin liderleri Hıristiyan halkının başka dinden olanlara, bilhassa Müslümanlara benzemediklerini göstermek için: milletine üç alameti farikayı taşıyıp, Hıristiyan halkına o alametleri , unvan olarak bilmelerini halka emretmişler.

1- Fötr Şapka: Hıristiyanlar başlarına Fötr şapka giymeliler. Çünkü fötr şapka onların taptıkları Haça benzediği için, Haçın üst tarafı kısa, alt tarafı uzundur. Fötr şapka da giyildiği zaman, üst tarafı kısa alt tarafı insanın uzun vücudu Haçı gösterir.

2- Kasket: Başa Kasket giymek. Kasketin alameti: Benim başım Müslümanlarınki gibi Secdeye gitmez. Evet: Zaten Kasketin önünü arkaya çevirmeden baş secdeye gidemez.

3- Zünnar: Zünnar 20 cm genişlikte 1 metreden fazla uzun, sert bir kemer. Hıristiyanlar o sert kemeri bellerine bağladıkları zaman, Müslümanlar rükua eğildikleri gibi, o sert kemer ile onlar eğilemeyeceklerinden Zünnar Hıristiyanlığın üçüncü alameti.

Peki onlar biz Müslümanlara benzememeye çalışırken biz niye onlar gibi olalım. Bizim dinimize göre onlara benzemenin hükmü nedir?

Peygamberimiz a.s.m Hadisi Şerifinde: “Men teşebbehe bi kavmin fehüve minhüm.” buyurmuş. Yani: Bir Müslüman başka dinden olan kimselere benzerse, o onlardan olur.  Ata sözü: İç düşman dış düşmandan daha kötüdür kaziyesince: Çanakkalede: top tüfekle düşman bize yenemedi. Ama Lozanda İnönüye istediklerini kabul ettirdiler. Sonra onun gibiler onu desteklediler. Şapka kanunu ile, onlar çok sene müslümanlara o kâfirlerin kıyafetini giydirdiler. Kur’an okumayı yasakladılar, 18 sene minarelerde Ezanı Muhammedi yerine minarelerde Allah yerine yunan putu olan tangrı yı Tanrıya çevirip, düzme bir şarkı yaparak, minarelerde o şarkıyı okuttular.

Rahmetli İskilipli Hoca Efendi şapka kanunu çıkmadan önce yukarıda yazdığım Hadisi Şerifin manasını açıklayan bir kitap yazıyor. Yani şapkayı başına takan kafirlere benzediği için, kâfir olur ifadesini taşıyan kitabı yazdığı için: Sen bizim kanunumuza aykırı kitap yazmışsın! Ondan ötürü masum hocayı idam ederek öldürüyorlar. Halbuki: O kitaba benzer kitabı Bosnalı Seyfullah Efendi yazmış. O kitaba benzer kitabı Arnavutluğun İşkodrasından İbrahim Kaduku Hoca Efendi de yazmış.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri: Risale-i Nur külliyatının Şualar kitabında: Şeyhül İslam Zembillin Ali efendinin İfadesini şöyle anlatır: Şeyhül İslam demiş: “Şapkayı şaka ile de başına koyan kâfir olur”

Şimdi bu delillere dayanarak Cumhur Başkanı Tayyip Erdoğan Halk Partinin tek Parti devrindeki kanunlarını sildirdiği için; şapkayı başına takmak kanunu geride kaldı: Bugün onu başına takan dini cahildir ki onu başına takmaya alıştığı için hala takıyor. Sayın Cumhur Başkanımız: Allah’a çok şükür ki: Onların tesettürü kaldıran kanunu da iptal ettirdi! Bugün memure hanımlar rahatlıkla tesettüre bürünerek vazife yapabiliyorlar. Ne yazık ki şapkadan kurtulan imanlı vatandaşlar, çok rahat başı açık, hayatlarını sürdürüyorlar. Hal bu ki: Şapka kanunundan önce hiç kimseyi başı açık göremezdin. Hatta ve hatta serinlemek için takkesini çeken su içse, hemen bir elini başına koyardı suyu öyle içerdi.

Bu gün Avrupalıları taklit ederek şerlerin en büyüğü olan tesettürsüzlüğü genç hanımların çoğu devam ettiriyorlar: Zavallı kız ve genç hanımlarımızın çoğu: başı, kolları, bacakları çıplak olarak gezerken Allah’ın kanunu olan tesettüre aykırı hayat sürüyorlar.

Halbuki: Peygamberimiz a.s.m’ı hiç kimse başı açık görmemiştir. Arabistanda hava çok sıcak olduğu için. Bir gün Peygamberimiz a.s.m. bir ağaç altında otururken, biraz serinlensin diye, takkesini çekmiş; Allah tarafından hemen ağaçtan başına bir yaprak düşünce, hata yaptığını fark edip, Ondan sonra: O Mübarek hemen takkesini başına koymuş. Onda sonra O mübareği hiç kimse takkesiz görmemiş.

Şimdi, erkekler için başı açık gezmek kêrahet olduğuna göre, bari ekmek yerken, su içerken başlarını örterken. Yeseler ve su içseler iyi olurdu ama heyhat! Hanım kızlar ve genç hanımlar ne cesaretle, yalnız başları değil hiç çekinmeden devamlı vücutlarının çoğu çıplak gezip tozuyorlar. Bir sefer bir rahatsızlığımdan ötürü Kanuni Hastanesinde birkaç gün tedavi gördüm. Benimle ilgilenen 2 hanım kız tesettürlü idiler. Başka hasta ile uğraşan bir hemşire açık saçıktı. Bir ara ben onu çağırdım ve ona “niye sen açık saçıklık ile Allah’ın kanununa ters hareket ediyorsun?” dedim. O bana “Allah ile benim aramıza ne giriyorsun?” dedi. Ben cevaben ona dedim: O hesap gününde bu kötü hareketinden ötürü melekler seni cehenneme götürürken; sen benim kolumdan tutup bu adam beni açık gördü ama uyarmadı dediğin zaman söyle bakalım ben onlara ne cevap veririm? Deyince kızın çehresi sarardı. Ama bu suçlar anne ve babanın evlatlarına din terbiyesi vermemekten kaynaklanıyor.

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: