Şevk ve klavye Nurculuğu

Şevk ve klavye Nurculuğu

50

  

Cenab-ı Hakk’a nâzır ve ona vâsıl olan yollar, kapılar; âlemin tabakaları, sahifeleri, mürekkebatı nisbetinde bir yekûn teşkil etmektedir.[1]

Malumdur ki herbir insan bir alemdir. Kendi iki ayaklı cismani aleminin içerisinde var olan şeyleri açıp genişletsek kar
şımıza mini bir alem çıkacaktır. Ama bu hususi alemin şekli ve hususiyeti hakkında tam bir bilgi ve malumat sahibi değildir.

Alakadar olduğumuz, gördüğümüz, yaşadığımız şeyler ise bizim iç alemimizi şekillendirmektedir. Yani aldığımız evimizin peyzaj mimarisini yaparken bizden hariçteki alakadar kader tevekkulolduğumuz şeyleri kullanıyoruz. O halde mimarımızın kalitesi lması bizim alakadar olduğumuz şeylerle direkt olarak alakadardır.

“Tekrar çok tavsiye ediyorum, okuyun, okuyun. Okudukça, risaleler feyzâver nurları saçıyorlar. Okudukça iştiyak getiriyorlar, usanç vermiyorlar. Başka kitabları bir-iki defa okusan, insana usanç veriyor. Halbuki risaleler öyle değil, okudukça başka başka iman halleri telkin ediyorlar.” [2]

“Kur’anî bahçede her zaman başka renkte, başka letafette, başka tesirde hakikî cennet çiçekleri açılıyor.” [3]

“Bizim manevî yara ve hastalıklarımızı teşhis buyurup, öldürmemek için her nevi’ mualeceleri ile memzuç, hem mugaddi, hem müessir tiryaklarını Cenab-ı Hakk’ın ihsanı ile gönderiyorsunuz. İhlas hakkında ev6f06018b2fvelce ve bilhassa sonra ihsan edilen risaleleri okudukça, vücudumun ağrıdığını ve her zerresinin titrediğini, müteaddid diyarlardan tevellüd eden kurtlar oynamaya başlayınca, en ahmak ve eblehçe hareketlerimi gösterdiler.” [4]

Rabb-i Rahim bizleri muhtelif surette çeşitli sima ve fıtratlarda yaratmıştır. Bu yaradılışa yani fıtrata istidad namı altında olan yetenekler koymuştur. Bu istidadlar insanın meyl, iştiyak, incizap ve alakası nisbetinde muamelelere tabi tutulmasıyla kabiliyetler açığa çıkar. Yani istidadlar her insand
a tohum ve çekirdek olarak mevcuddur. Hariçten bu istidadları inkişaf edip geliştirmek için yapılan teşebbüsler bu çekirdek ve tohumlar sümbül verir ve kabileyetler açığa çıkıp zahir olur. Mesela istidad olarak hitabet veya tıpçılık istidadı var. Bunun eğitimi almak insanda bu sıfatları sümbül verecek ve istidad tohumları filiz verecektir.

“Risale-i Nur, yalnız bir cüz’î tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor. Belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan, dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kal’ayı tamir ediyor.

Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor, belki bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsid âletler ile de
hşetli rahnelenen kalb-i umumî ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun bâhusus avam-ı mü’minînin istinadgâhları olan İslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeairler kırılması ile bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi, Kur’an’ın i’cazıyla o geniş yaralarını Kur’anın ve imanın ilâçları ile tedavi etmeğe çalışıyor.” [5]
Risale-i Nur Külliyatının tedrisinden geçerken “dikkat, tefekkür ve ihlas” [6], tamamını teenni ile mütalaa” [7], “devamlı olarak, teenni ile ve lügatların manalarını öğrenerek, dikkatle” [8], “nazlanan ve istiğna gösteren nazeninlerin mehirleri dikkattir” [9] ders esnasında her talebeden beklenen ise daima ihtar edilen şudur ki: “Her kim olursan ol; bak, gör, yalnız gözünü aç, hakikatı müşahede et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanını kurtar.” [10] o halde okumak bizim tedrisimizde olmazsa olmaz, ve atesna-i tarikteki bineğimizidir.  “Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedid olan yeis rast gelir. Kuvve-i maneviyesini kırar.” [11] bu hak ile
batılın mücadelesinde insan şevk’e binerek hareket eder. Bu bineği bizden almak ve çalmak için çok hırsızlar karşımıza çıkacaktır. Bineğimizi bizden alıp bizi perişan edip bize ümitsizlik vereceklerdir.

Bizim en şiddetli en azgın düşmanımız şevkimizi kırıp bizi ümitsizlik ve statik bir hale getirmek isteyen her şey ve kimsedir. Yani durağan ve âtıl hale getirmek isteyen. Bu şevk kıranlara karşı bizler teyakkuzda olmamız gerekir. Yani şevkini kaybettin mi mahvolmakla yüz yüzesin demektir. Herkesi tek tip yapmaya çalışmak denizdeki tüm balıkları itlaf ve imha edip sadece hamsiyi bırakmak gibidir. Bir denizde nasılki sadece hamsi olmazsa cemaatte herkesi de tek tip yapmaya çalışanlar da bu mantaliteye sahiptir.

Şevk, yeisin tersidir, zıddıdır. Hizmetin odak noktası ise ihlas ile sadakattir. Bu şevk matiyyesine bineğine sahip olanlar ihlas ve sadakat yolunda sühuletle ilerleyecektir. Yoksa estek köstek, düşe kalka ilerlemeye çalışacaktır.

10615335_746639182073933_4914454449675375724_nBu ve bunun gibi sebeplerle ihlas ve sadakat yolunda şevk ile gidiliyorsa aklı olan ve taassup ile aklını köreltmeyip kullanan kimseler şevk
i elde etmek ister. Ve şevk sahibi olan, şevk dağıtan kimselerle beraber olur onlarla her dem ve mesailde teşrik-i mesai eder şevk sahipleri ile.

Bir şeyin hakikatine ermek istersek o şeyin erbabı ile beraber olmak gerekir. Profosörle beraber olan o işin inceliklerini öğrenir, gerek görerek gerekse tatbikat ile..

Okuyamamak veya nurlardan istifadeyi dersten derse tehir etmek ise acınacak bir haldir ve şevkin inkisafına sönmesine sebeptir. Her gün okumak ise inkişafa sebeptir.

Okumak küçük bir şeydir ama her şey okumaktan geçer. Cehaletle tuvalete bile gidilmez. Cahil olan bir yere girse teneke gibi tınlar durur. Derler ki biliyorsan konuş alim, bilmiyorsan sus adam sansınlar. Eğer bilmeden konuşursan cehaletini isbat edersin.

Okumamak sadece klavye nurculuğu yapmak ise riyakarlıktan başka bir şey değildir. Seç, kes, kopyala ile nurculuk olmaz. Ancak kendisini nurcumsu göstermek çabasıdır. Klavye nurculuğundan kurtulmak lazım. Öze dönüş şart.

Bu sebeple nurcumsuzaman israfi hareketlerden sakınmalı ve nurcu olup nurculuğa yakışır hareket etmeliyiz. Yoksa perişan olmak kaçınılmaz bir sonuçtur.            “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki Küre-i Arz’ın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyet’e dehalet edecekler.” [12]  taassup sahiplerine boyun eğmek ise açık olan gözleri kapatmak ve kendisine gem takmaktır. Ne dendi ise kabul etmektir ki buda aklı ve vicdanı susturmak demektir.

Rabbim nurlara ve hizmete sed ve perde olan nasipsizlerden ve ahmaklardan eylemesin ve muhafaza etsin.

Selam  ve Duayla Muhammed Numan ÖZEL

[1] Lem’alar ( 89 )

[2] Barla Lahikası ( 144 )

[3] Barla Lahikası ( 220 )

[4] Barla Lahikası ( 279 )

[5] Kastamonu Lahikası ( 30 )

[6] Asa-yı Musa ( 250 )

[7] Şualar ( 5 )

[8] Gençlik Rehberi ( 251 )

[9] Muhakemat ( 84 )

[10] Kastamonu Lahikası ( 11 )

[11] Münazarat ( 95 )

[12] Tarihçe-i Hayat ( 90 )

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: