Sırat-ı Müstakim

Sırat-ı Müstakimin manası hak yol, “dosdoğru yol,”1 demektir. Emir edildiği üzere Cenab-ı Allah’ın gösterdiği hidayet yoludur.

Kur’ân’ı Kerim’de, Ruhun, Vücudun, Nefsin ve İradenin sırat-ı Müstakimi’nden bahsetmektedir. Bunlardan vücudun sıratı müstakimi fiziki ve müşahhas; Ruh, Nefis ve İradenin sırat-ı müstakimi ise soyuttur.

Bediüzzaman özetle sırat-ı müstakimi şöyle ifade etmiş: Helâle razı olup haramdan kaçınma, İlâhi gayeden meydana çıkan “adl ve adalete işarettir” .

Şöyle ki :”Tagayyür, inkılâp ve felâketlere mâruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir. Bu kuvvetlerin,

Birincisi, menfaatleri celp ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiye,

İkincisi, zararlı şeyleri def için kuvve-i sebuiye-i gadabiye,

Üçüncüsü, nef’ ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye-i melekiyedir.

Lâkin, insandaki bu kuvvetlere şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmişse de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan, bu kuvvetlerin herbirisi, tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar.” 2, demiş.

İnsandaki bu kuvvelere şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmiş ise de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan, bu kuvvetlerin her birisi, tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar.

Kuvve-i şeheviye-i behimiye: Menfaatleri kendine çekme, hayvani istek ve arzulara ait duygu, cinsi istek duygusu, dünya zevklerine istek duygusu; yeme, içme, konuşma, uyuma istek ve hissi gibi kabiliyetlerdir. Bunun da ifrat, tefrit ve vasat diye üç mertebesi vardır.

“Tefrit mertebesi humuttur (Cinsi isteksiz) ki, ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur. İfrat mertebesi fücurdur (günahkârlık, ahlaka aykırı, davranışlar) ki, namusları ve ırzları payimal etmek iştihasında olur. Vasat mertebesi ise, iffettir ki, helâline şehveti var, harama yoktur.”

Kuvve-i gadabiye: zararlı şeyleri defetmeye sevk eden gazap hissi ve duygusudur. Bunda Tefrit mertebesi, korkaklık ve yüreksizliktir.

İfrat mertebesi, öfkelenme, köpürme, kızma ve aşırı hiddet gibi ne maddi ne de manevi hiçbir şeyden korkmaz, bütün tazyik ve baskı, zorbalık ve zulümler tamamen bunun ürünüdür.

Vasat mertebesi ise kuvvetini yiğitlikte, cesurluk ve kahramanlıkta kullanarak dünya ve ahireti için canını fedâ eder, meşru olmayan şeylere karışmaz.

Milli şairimiz Mehmet Akif şöyle demiş. “Yumuşak huylu isem, kim demiş uysal koyunum/Kesilir fakat çekmeye gelmez boynum.” Haksızlık karşısında uysal koyun değil, kükreyen bir aslan kesilir Akif.

Kükreyenlerden, haykıranlardan bahsedince elbette, Bediüzzaman akla gelir. İşte asrın mücahidi, Kur’ân’ın hukukunu müdafaa etmek hususunda, “Başımdaki saçlarım sayısınca başlarım olsa, her gün birini kesseniz, İman ve Kur’ân’a fedâ olan bu baş zındıkaya eğilmeyecektir.” 3,

Kuvve-i akliye-ı Melekiye: Akıl ve meleke duygusudur. Bunun tefrit mertebesi, ahmaklık ve kalın kafalılıktır. Hiçbir şeyden haberi olmaz. İfrat mertebesi, haksız yere aldatıcı sözlerle karşı tarafı iknaa çalışmak demagoji ve lâfazanlık yapmaktır. Hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterebilecek zekâya sahiptir. Vasat mertebesi ise hakkı hak, batılı batıl bilir. Kötülüklerden uzak kalır. Böylece hem kişi, hem aile hem de toplum olarak herkes rahat eder, huzur ve emniyet içerisinde yaşar.

Rüstem Garzanlı

23.8.2016

Dipnotlar:

1- Fatiha, ayet, 6

2- 2-İşaratü’l İ’caz.

3- Tarihçe-i hayat, sayf.865,