Sitemizden Faydalanan Şuurlu Kardeşim!

Aklıllı ve şuurlu kardeşim! Her zaman, bilhassa yirmi birinci asırda fennin ilerlediği bir asırda yaşayan insan, gözünü açıp bu âleme baktığı zaman her şeyde bir hikmet eseri görecektir. Yaratıkların hiç birinde tesadüf eserine rastlanmadığı gibi, sevki tabi (içgüdü) ile olabilecek durumda da değiller. Ancak atomlardan galaksilere kadar her şey Allah’ın yaratması ile vücut buldukları gibi sevk ve idareleri de Allah’ın ilim kudret ve iradesi ile olduğu şüphe götürmez bir hakikat olduğunu,   fennin ilerlediği bu günün insanı, bu mucize varlıkların farkına varmalıdır.

Vücudumuzun yapılmasındaki inceliklere bir bakalım! Onun inşasında kullanılan tuğlalar hükmündeki  hücrelerinden tut ta onların elementleri olan proteinlerin, amino asitlerin, RNA, DNA  moleküllerin ve bunların temel taşları olan atomlarına kadar her şeyde  görülen nizam ve intizam, bize diyor ki bu insan, ancak her şeyi hikmetle Yaratan Allah’ın eseridir .

Başımızı kaldırıp fen gözlüğü ile feza âlemine bakalım! Dünyamızdan 1,300,000 defa büyük güneşi bir yere dayandırıp bir şeye bağlamadan boşlukta durduran, kendisine bağlı olan gezegenlerle birlikte herkül burcuna doğru hareket ettiren,  O Yüce Kuvvet sahibi olan Allah’tan başka kimin işi olabilir?

Milyonlarca galaksiye milyonlarca yıldızı yükleyen, birini diğerine çarptırmadan gezdiren, döndüren, götüren, getiren Yüce Allah’tan başka kim olabilir?

Bahsettiğim bütün bu nizam ve intizamlı vaziyetler, aklını yaratılış istikametinde kullanmak isteyenlere, uyanık olanlara, büyük dersler verir. Evet! Bahsettiğim bu bilgiler Materyalist felsefeden gelen hakikatten uzak olan bilgilerden aldığından dolayı, onun manevi duyguları dumura uğradığından ötürü ona ne verebilir ki?!! Yukarıda bahsettiğim hakikatler kalp gözü görenedir, görene. Körene? Çünkü kâinatta mevcut bütün yaratıkların bir yaradılış hikmeti de , insanlara ders vermek içindir, Düşünmek içindir. Onların Sahibini bulmak içindir. Yerinde durmayıp ilerlemek içindir. Allaha itaat etme lüzumunu hissetmek içindir.

İnsanın asıl vazifesi Allah’a sığınıp ona yalvarmaktan ibarettir. Ya Rab Kudretinle tanzim ettiğin vücudumuzun o incecik faaliyetlerini, ancak Sen takip ediyorsun. Bakıp gördüğümüz şeylerden ibret almak için Sen bize göz verdin. Okuyup ders almamız için çiçeği, ağacı, ineği, sineği, ayı, güneşi, tesirli bir mektup olarak önümüze serdin.”Ferciil besara hel tera min futuur” (Haydi çevir gözü (nü), görebilirmisin her hangi bir çatlak, bir kusur?)  (Mülk 3) Ayeti ile bakmamızı ve ibret almamızı emrettin.

Ya Rab! “Bize Hakkı hak olarak göster ki ona bağlanalım. Batılı batıl olarak göster ki ondan nefret edip kaçma ihtiyacını hissedelim.” Ta! İnsana layık işleri yapmaya çaba gösterelim. İmanımızı güçlendirmek için sebepleri arayıp bulmayı, şartlarına uymayı, Rahmetinle kolaylaştır ki, helak olmayalım.

Elinde Kur’an-ı Kerim gibi eşsiz bir kitapla, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Peygamberimizin (a.s.m ) ın buyruklarına hiç şüphe etmeden boyun eğip uyalım. Uymaya ihtiyaç duyalım.

Bu nankör insan! Hayata gelmesi için ancak bir sebep olan anne babasını çok sever, mahalle muhtarını tanır, belediye başkanını tanır, patronunun ismi sorulduğunda, hiç düşünmeden cevap verir. Başbakanı sorsan bakanların ismiyle söyler de, kendini yoktan var eden Allahın varlığını bilmezse, Onun varlığına inanmazsa? Allah’ın mucize olarak yarattığı mahlukatı tabiata veya tesadüfe havale ederse, birkaç fakülte de bitirse bir insanı, insan yapan ilimlerden hiçbir şey öğrenmemiş demektir, Allah’ın yanında o bir zavallıdır. İlimden nasibini alamamış, hakikati görememiştir. Kendini iki hayatta mutlu edecek olan gerçek sebebi bulamamıştır. Ufak tefek ibadetleri yapmamak için nefis ve şeytanların desiselerine uyup inkara sapmıştır.

Bu gibiler çok acınacak haldedirler. Çünkü önünde dimdik dikilen ölüm onu rahat bırakmaz, devamlı korkutur. İçinden ya Müslümanların dediği gibi, ölümden sonra tekrar dirilme olursa? Hayatın hesabını vermek gibi bir hadise karşımda durursa? İnkarcıları ve günahkarları yakmak için cehennem kurulursa? Halim ne olur demekten uzak kalamaz ?

İnkarcıların bu sorulardan kurtulma imkanı yoktur. Akıl ile inkar etmeye çalıştıkları şeyleri, vicdanları daima bir azap içindedir kalp ile vicdan bu ikazdan kurtulamaz.

Asrımızda maddiyyunluk  ve tabiatçılık fikri, eğitim sistemimizi ve okullarımızı etkisi altına almış, insanlara Allah’ı ve ahireti unutturmak için ve insanları cehennem yolcusu etmek için çalışmış, bir iki nesli imandan mahrum bırakmıştı.

Fakat Allah’a ne kadar şükretsek azdır ki, her kışın bir baharı, her gecenin bir nehâri (gündüzü) olduğu gibi, Allah Nurunu tamamlamak amacıyla, insanları inkârdan kurtarmak için,  Bediüzzaman gibi bir Zatı gönderdi. Onun yazdığı Risale-i Nur eserleri sayesinde, yalnız tahsilsizler değil, Profesörler ve sizin gibi mürekkep yalamış kimseler imanlarını kurtardılar. Dünya ile beraber ahiret için de çalışıp iki hayatın mutluluğunu yakaladılar. Şimdi yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada ilim adamları bu eserler sayesinde sağlam bir inanca sahip oluyorlar.

Evet! Ölümle idam edilme korkusundan kurtulup iman hakikatine kavuşmak için her insanı aklı ve vicdanı zorlayacaktır. Bu hakikati arama hadisesi her insan için geçerli olduğu gibi, her biri bir şehit torunu olan vatandaşım için daha önemlidir. Çünkü ecdadımız asırlarca İslam’ın bayraktarlığını yapmıştır. Bu sebepten benim vatandaşım, dinine sahip çıkıp yolunu bulması lazım. Aksi takdirde diğer insanlardan daha şiddetli azapla karşı karşıya kalacağını unutmasın. Bu bir gerçektir. Bu gerçeği unutmayalım, bu hakikatlerden uzak yaşamayalım vesselam.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org