Size Ne Oluyor da Suriye’den Hicret Edenlere Sırtınızı Dönüyorsunuz?

suriye-multeciMüslüman, Kuran’da Allah’ın bildirdiği her hükmü titizlikle yerine getirmekle mükelleftir. Bazı kişiler namaz, oruç, hac gibi bilinen hükümleri yerine getirdiğinde, Kuran’a tam uyduğunu zanneder. Oysa durum öyle zannedildiği gibi değildir. Müslümanların ev ve iş hayatlarında, farklı dine mensup kişilerle ve ülkeler arası ilişkilerinde nasıl davranmaları gerektiği, rehberimiz olan Kuran’da detaylıca anlatılır. Din hayatı, siyasi hayat, iş hayatı, özel hayat gibi kavramlar Kuran’i değildir. Din, hayatın her alanında vardır. Her mecrada, olaylar karşısında göstereceğimiz tavır da, şahsi çıkarlarımız ya da görüşlerimizle değil, Kuran’ın hükümleri ile şekillenmelidir. Aksi halde, ”İnsanlardan kimi, Allah’a bir ucundan ibadet eder…” (Hac Suresi, 11) ayetinin hükmüne girebiliriz ki ayetin sonunda, bazı hükümleri yerine getirip, birçoğunu görmezden gelerek bir ucundan ibadet edenlerin, dünyayı ve ahireti kaybettikleri bildirilir.

Bu kısa bilginin ardından, Suriyeli mülteciler konusunu Kurani bir bakışla değerlendirelim. Allah bir ayetinde ”Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına mücadele etmiyorsunuz?” (Nisa Suresi, 75) buyuruyor. Kuran’da yer alan her bilgi ve emir kıyamete kadar geçerlidir. Allah, ”Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Bakara Suresi, 214) buyurur. Geçmişte peygamberimiz ve beraberindeki müminler, Mekkeli müşrikler tarafından saldırıya uğradıkları için Medine’ye iltica/hicret etmişlerdi. Medine halkı da kendilerini en güzel şekilde ağırlamış, kendi nefislerinden önde tutmuştu.

Allah ahir zamanda bu ayetlerin hükmüne uyan olaylar yaratıyor ve bizleri sınıyor. Suriye’de evi, işi, komşuları, okulları olan kadınlar, erkekler ve çocuklar, zulüm gördükleri için yurtlarını bırakıp bize sığınıyorlar. Kimse zor durumda olmadan rahat evini bırakıp karda kışta, yağmurda çamurda çoluk çocuk evsiz kalmayı göze alıp hicret etmez. Herkes kendini o kardeşlerimizin yerine koysun. Allah tam ayetin hükmüne uygun bir görüntü yarattığında mümin, o ayette emredildiği şekilde davranmakla sorumludur. Kişi nefsine uyup, ”Benim evim yok, benim vergimle onlara imkanlar sağlanırsa hakkımı helal etmiyorum, evlerine dönsünler, amaçları farklı” gibi vicdana uymayan yorumlar yaparsa, o zaman o kişilerin başına gelen her olumsuz şeyden sorumlu olur Allah Katında. Teviller getirip sorumluluktan kaçmak yerine, ayete uymak hem hanemize, hem de ülkemize bereket getirir inşaAllah. Aksi halde Allah, bu zayıf bırakılan kadın ve çocuklar adına neden mücadele etmediğinizi ahirette tek tek sorar. Allah huzurunda getireceğiniz teviller de geçersizdir.

Birçok insan, Suriyeli kardeşlerimize yardım konusu gündeme geldiğinde ”Allah önce yakınlara yardım edin der” diye teviller getiriyor. Ancak Allah yakınlara yardımı emrettiği ayette yoksul ve yolda kalmışı da öncelikli yardım edilecekler olarak bildirmiştir. ”…Mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren…” (Bakara Suresi, 177)

Allah bir başka ayette müminlerin, hicret edenlere sevgi duyduğunu, onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde sıkıntı duymadıklarını, kendi ihtiyaçları olsa dahi kardeşlerini kendilerinden önde tuttuklarını bildirmiştir. Ayetin sonunda ise, ”benim paramla onlara yardım edilemez, ben de evsizim…” gibi teviller getirmeyip, nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunanların felah bulacağı bildirmiştir.

Kendilerinden önce o yurdu hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ‘cimri ve bencil tutkularından’ korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Haşr Suresi, 9)

Unutmayın, ”Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi’nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.” (Bakara Suresi, 268) Allah’a güvenelim, O’nun hükümlerine eksiksiz, tevilsiz itaat edelim ki bağışlanma ve bol ihsana ulaşabilelim. Şeytanın adımlarını izlemeyelim. Allah zayıf bırakılmış kadın, erkek ve çocuklar için mücadele edin buyuruyorsa mücadele edelim. Hicret edenlere yardım edin, ihtiyaç içinde olsanız da onları nefsinizden önde tutun buyuruyorsa öyle yapalım. Aksi halde yüzüne kapıyı kapayıp da zulüm görmesine vesile olduğunuz her kişiden siz de Allah Katında sorumlu olursunuz. Siz ne kadar ihtiyaç içinde olsanız da, canınız malınız ve ırzınız risk altında değil. Siz zulüm görmüyorsunuz, evinizi yurdunuzu terk etmek zorunda bırakılmıyorsunuz . Yani tevilleriniz geçersiz…

Allah, dinsiz ”…Müşriklerden biri, senden ’eman isterse’, ona eman ver;…onu ‘güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.’‘ (Tevbe Suresi, 6) buyururken, müslümanın müslümana sırtını dönmesi olacak iş değildir. ”Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur…’‘ (Maide Suresi, 32) Biz tüm insanlığı diriltecek yönde davranalım ki bereketini görelim. İnşaAllah.

İbrahim Akın