Şöhret Divaneleri

Şöhret, riyadır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır. İnsanı, insanlara abd ve köle yapar. Yani, nam ve şöhret isteyen adam; halklara kendini beğendirmek, sevdirmek için, insanlara riyakârlık, dalkavukluk yapar. İnsana lâyık olan şöhret değil, tevazudur. Böyle bir durumdan hoşlanılmamalı bilakis tövbe etmeli pişmanlık duymalı.

Şöhret hırsı, riyakârane halklara görünmek ve umumun nazarında mevki sahibi olmak, ehl-i dünyanın her ferdinde az çok vardır. Hattâ bazılarında hayatını feda eder derecesinde vardır. Şöhret divanelerinden birisi, namaz kılınacak yeri pislemiş, tâ herkes ondan bahsetsin. Hattâ ondan lanetle de bahsedilmiş de, şöhretperestlik damarı kendisine bu lanetli şöhreti hoş göstermiş diye darb-ı mesel olmuş. Oysa şöhretperestliğe mübtela adam cemaatin nazarında esfel-i safilîne en aşağı seviyeye düşer, âlem-i İslâmın nazarında maskara olur. Şöhret, insanın malı olmayanı dahi insana maleder.

Şöhretperestlik, şan ve şeref perdesi altında umumun teveccühünü kazanmak, nazarları, dikkatleri kendine çekmek, enaniyeti okşamak ve nefs-i emmareye bir makam vermektir ki bir ruh hastalığı olduğu gibi “şirk-i hafî” yani gizli şirktir. Riyakârlığa, hodfüruşluğa kapı açar, ihlası zedeler. Şöhretperestliğinin ne kadar faidesiz, manasız, geçici, muvakkat bir sersemlik olduğunu bilmeliyiz.

İslamiyette benlik ve gösteriş, şöhretperestlik kabul edilmez red edilmiştir, şöhretin hiçbir kıymeti yoktur. Aklı başında bir insan, fânilerin sahte iltifatlarına kıymet vermez ve arkasına dönüp bakmaz, şöhret gidince insanın elinde günahlar ve eğlencelerden gelen yaralar, bereler, kederlerden başka bir şey kalmaz. Büyük zatlar bütün hayatları boyunca şan ve şöhretten, hürmetten kaçmış ve insanlardan istiğna etmişlerdir.

Çetin Kılıç

Kaynak
Risale-i Nur Külliyatı

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: