Sözümü Dinlemiyor Kibri

Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın 1982 yılında İstanbul’da gerçekleştirdiği, çocuk yetiştirmede değerlerin araştırıldığı saha çalışmasında, araştırmaya katılan ebeveynlerin yüzde atmışı çocuklarında aradıkları ilk özellik olarak “anne- babanın sözünü dinlemeyi” seçmişler. Anneler için, “çocukların kendine yeterli olmasından” çok “anneye iyi davranması”, “uysal olması”, “söz dinlemesi” “diğer insanlarla iyi geçinmesi” öncelikle belirtilmiş. (İbrahim Zeyd Gerçik- İletişim Psikolojisi)

Bu araştırmayı okuyunca sosyal medyada gezinen karikatür geldi aklıma. Karikatürde bir anne çocuğunu karşısına alıp “Tatlım, büyüdüğünde iddialı, kendine güvenen, bağımsız ve irade sahibi biri olmanı istiyorum. Fakat bir çocukken, pasif, uysal ve itaatkar olmanı istiyorum.” diyordu.

Ünlü bir anne kendisiyle yapılan röportajda çocuğunun nasıl biri olmasını istediği sorusuna “özgüvenli, kendini ifade eden” cevabının ardından peki kurallar konusunda nasıl bir annesinin sorusuna “kızım kurallara uymadığında içimden nasıl bir canavar çıkacağını çok iyi biliyor” cevabını veriyordu.

Yani değişen bir şey yok. Çocuklarının gelecekte olmasını istediği kişi olmasına, şimdiki zamanda müsade etmiyor anne babalar.

Zaten anne ve babaların çocuklarıyla ilgili sıkıntılarını anlattığı cümleler de genelde “hiç sözümüzü dinlemiyor” ile başlar.

Böyle zamanlarda çocuk olmanın ne kadar zor olduğunu düşünürüm sıkça. Üstelik yaş olarak çocuk olmanız gerekmiyor bu beklentiler için. Koca koca çocuklar olsanız da, anne ve babaların ilk beklentisi “sözünün dinlenir olması“ oluyor genelde. Ama yine küçük ve savunmasızken her şey daha zor oluyor tabi.

Siz de sokakta, yolculukta, yakınlarınızda, anne babaların sözünü dinletmek için tehdit, şiddet, zorlama gösterdiği çocukları görüyorsunuzdur.

Elbette anne ve babalar bunu kötü niyetle yapmıyorlar. Ama niyet kötü değil diye, bunun doğru olduğunu iddia edemeyiz. Sözünün gelecek zamanda etkisini düşünmeden, kendi ruh haline göre değişen, başkası ne der diye bina eden ebeveynlerin cümlelerinin dinlenmesini beklemek de “anne babalık kibirlerinden” zannımca.

Başka bir ailenin reisi ya da hanımı olarak, başka çocukların anne ve babası olarak ya da iş hayatına hazırladığımız bugünün çocuklarından beklentimizin sadece “sözümüzü dinlemeleri” olmalarını başka türlü nasıl açıklayabiliriz ki?

Kendi sözünü kutsal sayanların, Allah’ın sözlerini hemen dinlememelerinden anlaşılıyor bu kibir aslında.

İsmini söyler söylemez yanına gelmediği için çocuğuna kızan birine “Ezan okunurken hemen namaza duruyor musun?’’ diye sormuştum, cevabı “Hayır“ oldu tabi. “Allah’ın davetinden daha mı kudretli sayıyoruz davetimizi?” sorusunu yöneltmiştim ona. Cevabı sessizlik oldu, belki de kızmıştır bana. Soruya kızsak da evet, bazen sözlerimizi kutsal saymamızdan hep bunlar.

Konuşurken, araba kullanırken, karı koca ilişkilerinde, kulluğumuzda bir yetişkine yakışmayacak duruşlar sergilesek de, kendimize gösterdiğimiz toleranslar çocuklara gösterdiğimiz toleranslardan hep daha fazla oluyor genelde.

Bu arada kimse “Ne kadar sözü dinlenir biriyim?” cümlesini sormuyor kendine. ”Eylemlerimizle, cümlelerimizle, başkalarıyla olan diyaloglarımızla çocuğumuzun gözünden nasıl gözüküyoruz?” sorusunu hiç konuşmuyoruz. Düzeltilmesi gereken hep çocuklar nedense.

Gandi “Dünyada görmek istediğimiz değişimin kendisi olmalıyız” der. Saygılı çocuklar için saygın, sözümüzü dinleyen çocuklar için sözü dinlenir, güven duygusu gelişmiş çocuklar için güvenilir biri olmayı anlıyorum ben bu sözden.

“Sözümüz mü dinlenmiyor?” Yoksa “Dinlenecek sözümüz mü yok?” sorusunun cevabı anne ve babalıkta kibir ölçümümüzü de yaptıracaktır bize.

gazetevahdet.com

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: