Şuurlu Mü’min Günlük Hayatına Nasıl Başlar

Gönlü ferah, kalbi itmi’nana ermiş, Allah’tan razı ve Allah’ın da kendisinden razı olduğu, Kurâni ifade ile “muttakîler”, Allah’a Allah’ın istediği şekilde kulluk eden insanlardır.

Kurân-ı Kerimin ilk âyetlerinde, “O, muttakîler için bir hidâyet rehberidir” ifadesi geçiyor. Bu ilâhi beyandan anlıyoruz ki, Kurân’ın bir mümin için rehber olabilmesi için, Allah’ı gerektiği şekilde sevmesi ve onun azâmetinden korkması lazımdır.

Müslümanın iç güzeliği, ruh saflığı ve diriliği yüzüne yansır.

Peki Allah’ın kendisinden râzı olduğu bir müslümanda bu ulvî letâfet nereden kaynaklanıyor?

Önce müslümanın günlük kulluk vazifelerine nasıl ve ne şekilde başlaması gerektiğine bakalım:

Evet,Müslüman, yârının kaygısından uzak ve şu ânı, ‘’Rabbime ne şekilde daha itaatkâr geçirebilirim”in derdinde olmalıdır.

Gelecek kaygısı, rızık kaygısı, makam ve mevki kaygısı bitmeyen bir hırs içerisine sokar ki bunların her biri sonu gelmeyen dünyevi kaygılardır. Mü’min hırstan uzak durup kanata kendini vermeli.

Müslümanın hayatının her ânı, ‘’iyilik merkezli’’ ve ‘’iyi niyet’’ temelinde şekillenmelidir. müslüman herkese ve her şeye karşı bir ‘’fedâkârlık’’ hissi içerisinde oldukça kaybedeceği şeyler olsa olsa sadece dünyalık şeyler olacaktır.

Bir günün en berektli zamanı, seher vakitleridir. Rızıklar o zaman dağıtılır. Nasipler o zaman taksim edilir. Müslüman gönlü ve bedeni diri olan insandır. Seher vakitleri Rabbi ile başbaşa kalmayı başarabilen bir müslüman elbette kendisine taksim edilen rızkı da alacaktır. Ve o zaman diliminin zindeliğine sahip olacaktır.

İnsan için nasıl ki Allah tarafında Güneşle meydana gelen  günler rızkını tedarik etmeye değerli bir varlıktır. Gece dahi Müslüman için ma’nevi kazancına katkıda bulunmak için bir hazine mesabesindedir. Seher vakti de imanlı için bir değerlendirme zamanıdır ki, o vakitte dün ki günüm nasıl geçtiğini düşünerek bugünkü  günü daha iyi değerlendirmek için Allah tarafından insana verilen makbul bir vakittir. İmanlı insan o vakitte Allah ile baş başa kalıp kendini Ona karşı âciz fakir olduğunu kabul edip, kibirlenmekten kurtulabilmek için düşünmeğe çok müsait tenha bir zamandır. Yaratıcısı ile kendi miracını kurmak zamanıdır. Bir manada maneviyata sarılıp o gün yaşayabileceği maddi ve ma’nevi hayatına yön veren İlahi kudret tarafından verilen güç ve kuvvet ile planını hazırlamak için mükemmel bir fırsattır.

Evet, seher vaktini ihmal etmeden günü yaşamaya başlayan mü’min kanaatkâr  ve ruhuna kuvvet katabilen bir andır. Kendini rahatsız edecek herhangi hal ile karşılaşsa kendinden bilip, nimetle karşılaşsa Rabbinin ikramı kabul ederek, Allaha karşi isyan etmemeye çok gayretli olacak. Gün daha yeni ağarmaya başlamışken, bir çok insan uykusundan hala uyanmamış iken, Müslüman hem bedenen hem de rûhan zindeliğe kavuşmuş ve günlük işlerinde bile bir mesafe kat etmiştir. Erken kalkmanın bereketini günü daha ilk saatlerinde gürmeye başlayacaktır.

Seher, Rabbi ile ülfet içinde olan kul, işine giderken büyük bir sabır ve olgunluk içerisinde olacak, iş ortamında etrafına pozitif enerji yayacaktır. Çünkü bütün hadiselere baktığı pencere, Allah ile kurduğu bağın gerektirdiği şekilde olacaktır. Eğer bir insana iyilikte bulunuyorsa onu Allah rızası için yapacaktır. Ya da işinin hakkını vermesi gerektiğini yine Allahın kendisinden istediği bir iş ahlakı gereği yapacaktır.

İş ortamını yine Rabbinin istediği şekilde dizayn edecektir. Allahın razı olduğu ve olmadığı işleri ayırmada ferâset sahibi olacaktır. Üzerine farz olan günlük ibadetlerini yerine getirirken hiç bir zaman işindeki makamı mevkisi ya da kazancı onun için kulluk pâyesinin üzerine çıkmayacaktır. O Allaha kulluğun en yüksek rutbe olduğunu her ilâhi huzûra durdukça anlayacaktır.  Ezan sesi duydukça ferahlayacak, abdest suyu ile bedenine bulaşan günah kirlerinden temizlenecektir

Bir kardeşine tebessümü sadaka olarak algılayacak ve kardeşi için yaptığı bir duânın hak katında geri çevrilmediğini bilerek hep müminlerin iyiliğini isteyecektir.

Müslüman, işinden çıkarken o günün muhasebesini yaparak bu gün yaptığı işinin hakkını verip vermediğini düşünerek kalbi bir muhâsebede bulunacaktır.

Evinde onu bekleyen eşi ve çocuklarının da kendisinin üzerinde haklarının olduğunu bilecek ve onlara şefkat göstermenin kendisine verilen ilâhi bir lütuf olduğunu bilecektir.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: