Etiket arşivi: Abd

500 Bilim Adamı İstanbul’da Nübüvveti Konuşacak

risale-i nur nubuvvet sempozyumu 2013

22-24 Eylül tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek olan “Nübüvvet” konulu 10. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumuna dünyanın birçok ülkesinden bilim adamları geliyor.

İtalya, Somali, Brunei, Güney Afrika, Suriye, Mısır, Irak, Cezayir, Fas, Tunus, Kırgızistan, Rusya, Burkino Faso, Uganda,  Nijer, Nijerya, Yemen, Suudi Arabistan, Ürdün, İran, Pakistan, Afganistan, Hindistan, Filistin, Malezya, ABD, Almanya, İngiltere, Avustralya, Romanya, Endonezya, Sudan, Azerbaycan, Malezya, Singapur, Filipinler, Lübnan, Moritanya, Kırım, Türkiye ve daha birçok ülkeden, 13 ü bayan 83 ü erkek toplam 96 tebliğci, 300 ün üzerinde gözlemci katılıyor. Ayrıca gözlemci olarak da 50 kadar bayan akademisyen geliyor.

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından düzenlenen “Hakikat Arayışında Nübüvvetin Rolü: Risale-i Nur Perspektifi” konulu sempozyum için gelen bilim adamları Peygamberlerin insanlığın yolunu aydınlatmada üstlendikleri ilahi vazifenin önemine dikkat çektiler.

ÜRDÜN , Ehl-i Beyt Üniversitesinden Prof. Dr. Ziyad Halil Al Daghamin :

RİSALE-İ NUR NÜBÜVVETİN GEREKLİLİĞİNİ EN GÜZEL DELİLLERLE AÇIKLIYOR

Sempozyuma Ürdünden katılan  Prof.Dr. Daghamin tebliğinde Risale-i Nur’un kâinat kitabının tarifini ele aldığını bununla birlikte kâinatın varılması gereken maksatlarından Allah’a imanı, Tevhidi, Ahiret’e imanı, nübüvvetin gerekliliğini, peygamberlere imanı ve insanın şükür’e erişmesini en güzel delillerle açıkladığını ifade etti.

Bedizzaman Said Nursi’nin nübüvvet konusuna bakışı hakkında dünyanın farklı ülkelerinde bulunan akademisyenlerin görüşleri şöyle;

PEYGAMBER SÜNNETİ BÜTÜN DERTLERE ÇARE

Nübüvvet sempozyumuna Cezayirden katılan Prof. Dr. Rabah Dafrur, tebliğinde şu görüşlere yer verdi:

“Bediüzzaman Hazretleri, Peygamberimizin Sünnetinin insanın bütün hayatının bütün yönlerini şümullü bir şekilde ele aldığını ve bütün problemlerine çözüm getirerek bütün dert ve hastalıklarına çare olduğu tasavvurundadır. O; Sünnetin desturlarının ruhi, aklı, kalbi ve sosyal bütün hastalılara en güzel ilaç olduğunu ispat eder.”

GÖRDÜĞÜMÜZ GÜZELLİKLER YARATICININ GÜZELLİĞİNİN GÖLGELERİNİN GÖLGELERİDİR

 Yıldız Teknik Üniversitesinden  Rasim Soylu etrafımızdaki güzelliklerin kemal sahibi bir yaratıcıdan geldiğini belirterek tebliğinde şunları kaydetti.

“Bediüzzaman sevdiğimiz şeylerde gördüğümüz güzellik ve mükemmelliğin, sonsuz güzellik ve kemal sahibi bir yaratıcının güzelliğinin çok perdelerden geçmiş zayıf bir gölgesi, hatta gölgenin gölgesi olduğunu söyler.”

ABD Trinity Enstitüsünden Robert Owens Scott tebliğinde Bediüzzaman’ın bakış açısından peygamberliği kalema aldı.

‘‘Said Nursi egemenlik, istismar ve şiddet sistemlerine yol açan saptırmalara peygamberliği bir siper olarak görmektedir. Said Nursi’ye göre peygamberler lider ve eğitimcilerdir. Onların rolleri insanları İlahi irade doğrultusunda bir düzene getirmektir.’’

İNSANLIĞIN NÜBÜVVETE OLAN İHTİYACI YERYÜZÜNÜN GÜNEŞE OLAN İHTİYACI GİBİDİR

Sempozyuma Hindistan Jamia Millia Islamia Üniversitesinden katılan öğretim görevlisi Prof. Dr. Iqtidar Mohammad Khan tebliğ metninde Bediüzzaman’ın diğer İslam filozofları gibi karmaşık bir dil yerine kolay ve anlaşılır bir dil kullandığını kaydetti.

Khan ayrıca tebliğ metninde Kur’an’ın temel gayelerini ele alarak şunları kaydetti.

‘‘Bediüzzaman’ın nübüvvet hakkındaki görüşleri, diğer İslam filozoflarının görüşlerine kıyasla oldukça nettir. Kur’an’ın mesajını ve nübüvveti anlatırken diğer İslam filozoflarının kullanıldığı karmaşık dilin aksine kolay anlaşılır bir dil kullanmıştır. Üstad Bediüzzaman “Kur’an’ın temel gayeleri dörttür; tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ve ibadet” der. Buradan da anlaşılacağı üzere nübüvvet Nursi’nin fikir ve eserlerinde önemli bir yere sahiptir. Nursi, insanlığın nübüvvete olan ihtiyacını yeryüzünün güneşe olan ihtiyacına benzetir. Çünkü peygamberler insanlığın önderleridirler.’’

BÜTÜN PEYGAMBERLER AYNI MESAJI VERMİŞTİR: YARATICI BİRDİR VE TEKDİR

ABD Virjinya İlahiyat Okulundan Nübüvvet sempozyumuna katılan Prof. Dr. David Scott tebliğ metninde şu önemli konuları ele aldı:

‘‘Allah’ın tüm peygamberlerinin insanlığa bildirdiği esas mesaj, Yaratıcının birliğidir. Bütün peygamberler aynı mesajı vermiştir: Yaratıcı birdir ve tektir. Bu mesaj hayatın özüdür. Bu, post modern insanlarla iletişime geçerken yararlanılacak en önemli husustur çünkü bu gibi insanlar hayatın manasını ararlar. Ve mana ve birlik temelde birbirleriyle bağlantılıdır.’’

 

NÜBÜVVET TARİHİN ŞAH DAMARINA HAYAT VE CANLILIK VERDİ

Mısır Zegazig Üniversitesinden tebliğ metnini sunan Usama Abul Abbas Şahvan kurumak üzere olan tarihin şah damarına hayat ve canlılık veren şeyin tanımını şöyle yapmaktadır.

‘‘Nübüvvet Bediüzzaman’ın fikrinde çökmek üzere olan zamanı ayakta tutan, yükselten ve ona direnç kazandıran bir güç, kurumak üzere olan tarihin şah damarına hayat ve canlılık veren, aydınlatan ışıltılı, parlak,  nurani canlı bir kandır.’’

ÜSTAD NURSİ AKLÎ DELİLLERLE NÜBÜVVETİ İSPAT ETTİ

10. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumuna Suudi Arabistan Kral Halid Üniversitesi’nden katılan Prof. Dr. Ali Bin Hüseyin Musa tebliğ metninde Nübüvvetin ispatını kalema aldı.

Üstad Nursi aklî delillerle nübüvveti ispat etti. Bu konuya daha önce âlimler böyle yaklaşmamıştı. Beşeri hayatta birçok ilim vardır; tıp, astronomi gibi ve sair mevcut ilimler. İnsanın bu ilimleri öğrenmeden bilmesi çok zordur. Yani bir rehberden öğrenme olmadan mümkün değildir. Vahiy yoluyla Allah öğretti. O zaman bilim, vahiy ile olur.

Prof. Dr. Musa nübüvvetin Hz. Muhammed (s.a.v)’in yüksek ahlakı, güzel nitelikleri ve onun kişisel özellikleriyle ispat edileceğini üzerinde vurgu yaptı.

Nübüvvet sadece mucizelerden ibaret değildir. Kişisel örnekler ile nübüvvet ispat edilebilir. Yani Hz. Peygamberin yüksek ahlakı, eşsiz kişisel durumu, güzel nitelikleri, iyi davranışları, nübüvvetin doğru olduğunun delillerinden birkaç tanesidir. Üstat şöyle diyor:

“Zâtında gayet kemâldeki ahlâk-ı hamîdesi ve vazifesinde nihayet hüsnündeki secâyâ-yı gàliyesi ve kemâl-i emniyeti ve kuvvet-i imanını ve gayet itminanını ve nihayet vüsukunu gösteren fevkalâde takvâsı, fevkalâde ubûdiyeti, fevkalâde ciddiyeti, fevkalâde metaneti, dâvâsında nihayet derecede sadık olduğunu güneş gibi âşikâre gösteriyor.”

SEMPOZYUMA BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN HAYATTAKİ TALEBELERİ DE KATILACAK

Sempozyumun açılış oturumu 22 Eylül Pazar günü saat 10:00’da Ataköy Sinan Erdem Spor Kompleksi’nde yapılacak.

Sempozyumun oturumları ise 23 ve 24 Eylül günlerinde Yeşilköy Wow Hotel Convention Center salonlarında devam edecek.

Üç gün sürecek olan Uluslararası Sempozyum boyunca, dünyanın dört bir yanından gönderilen 400 tebliğ arasından seçilen 96 tebliğ sunulacak ve müzakere edilecek. Nübüvvet sempozyumuna Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebeleri de katılacak.

Sempozyuma 40’ın üzerinde ülkeden gelen akademisyenler tebliğleriyle katılıyor.

www.nubuvvetsempozyumu.com

İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI
Kalenderhane Mah. Cüce Çeşmesi Sok. No:6 Vefa Fatih / 34134/  İstanbul
Tel :90212 527 8181 Fax:90212 527 8080
Web site: www.iikv.org     E-mail: iikv@iikv.org

Abd, İbadet, Ubudiyet-i Külliye ve Abd-ı Külli Ne Demektir?

Ubudiyet; Genel manada kulluk ve itaat demektir. İbadatle ubudiyet arasında ince bir fark vardır.

İbadet, Allah’ın emirlerini yapmak ve nehiylerinden kaçmaktır.

Ubudiyet
ise, Allah’tan gelen her şeye razı olmak ve kabullenmek anlamına gelir.

Abd ise;
ibadet ve ubudiyeti yapan ve yerine getirendir. Kısaca; ubudiyet kulluk ise, abd kuldur.

Abd-i külli:
Ubudiyet ve ibadetleri; en geniş, şumullü ve ihatalı olarak temsil eden kul anlamınadır.

Ubudiyet-i külliye
ise; en geniş, ihatalı ve şümullü olarak ibadet ve kulluk demektir.

Mesela, askerlikte onbaşılıktan ta generalliğe kadar makamlar vardır.

Her bir makam kendi çapında askerliği temsil eder ve üzerine düşeni yapar.

Bir erin askerliği O’nun ubudiyeti ise; kendisi, o ubudiyetin ya da askerliğin kulu demektir. Burada askerlik yapan neferin, yaptığı iş, O’nun şahsını ilgilendirir, askerliğin en alt seviyesini ifa ettiğinden küçük ve parça anlamına gelen cüz-i askerlik yapıyor denir.

Neferden itibaren, onbaşılıktan ta genel kurmay başkanlığına kadar olan askerlik ve makamları; cüz’iyetten çıkar, küllileşir.

Gerek askerlik ve gerekse de temsil makamları, onbaşılıktan itibaren külli mertebelere girer. Ancak bunlar arasında da külliyet farkları vardır.

Askerlikte külliyet noktasında hakiki mertebe ve faaliyet; genel kurmay başkanlığında ve genel kurmay bakanının şahsında görünür ve temsil edilir. Misalleri bu manada çoğalta biliriz.

Yukarıda olduğu gibi, ubudiyet ve abd ile ilgili de cüz-i ve külli mertebeler  mevcuttur.

Maddi makamlar, nasıl ki mertebe mertebe olup, cüz’iyetten külliyete doğru gidiyor ise; manevi makamlar ve faaliyetler de, bir şahıstan başlayıp ta peygamberlere, oradan da Resul-ü kibriyaya kadar mertebe mertebe olup,  temsil edilir.

Askerlikte olduğu gibi, ubudiyette ve temsilinde de halifeler, mürşitler, alimler, evliyalar, asfiyalar, kutuplar, imamlar, tabiinler, sahabeler, nebiler, resuller ve peygamber efendimize kadar daha bilemediğimiz manevi mertebeler, tezahürat ve makamlar mevcuttur.

Bir şahsın, yalnız başına ubudiyeti cüz-i olduğu gibi, o ubudiyeti temsil eden makam itibariyle de, mertebesi cüz-i dir.

Fakat, marifette, ubudiyette ve ibadette terakki ede ede; hizmeti, faaliyeti ve davası küllileşir. Ona göre o makamlarda temsil etme özellikleri de küllileşmiş olur.

Mesela; evvela kendini ve faaliyetleri temsil makamı, sonra kendisiyle alakalı şahıs, makam, zaman, marifet, ubudiyet ve ibadetleri temsil makamı gibi; külli ubudiyet ve makamlara namzet olur. Eğer kabiliyet ve istidatı var ise, yukarıda sayılan yüksek makamların bazılarına kadar teali ve terakki edebilir.

İşte hakikat noktasında, külli ubudiyetin ifası ve abdiyetin temsili, sadece Resul-ü Kibriyaya (sav) ve O’nun  davasına hastır.

Diğer bütün makamlar ve davalar, kendi çapında nisbi anlamda küllidir. Bu makamları ve davaları, Resul-ü Kibriyanın (sav) külliyetiyle mukayese edersek, yine de cüz-i kalırlar.

Fakat, bütün ubudiyetlerin, ibadetlerin ve kulların; bu külliyetten istifade ve istifaze edebilmesi için, Cenab-ı Hak, (c.c) her bir Müslümanın ubudiyetinde ve kulluğunda, o külli ubudiyetin özünü, özetini, gölgesini ve cilvesini dercetmiştir.

İşte sualdeki ubudiyeti külliye ve abd-i külli; esas itibariyle kainatı ve ondaki bütün faaliyet ve ibadetleri temsil eden ve bu manada Allah’a takdim eden tek insan ve en büyük peygamber, olan Resul-ü Kibriya’nın (s.a.v.) nübüvveti, davası ve kul olarak da şahsı anlaşılmalıdır.

Resul-ü Kibriya’dan sonra, ta avam bir mümine kadar her bir inananın ubudiyeti ve temsil gücü nispetinde, külli ubudiyete ve abdiyete mazhariyet mümkündür.

İşte, kulun Allah indinde değer ve kıymetinin ölçüsü, davasının, hizmetinin ve ubudiyetinin genişliği ve şümulü nisbetindedir. O, külli ubudiyete mazhariyeti ve kendisinin de külli bir abd olarak namzetliği ile bilinir, anlaşılır ve ona göre de takdir ve taltif görecektir.

Demek ki külli ubudiyet;
genel manada, Allah ile kul arasındaki geniş ve şümullü bir muamele olup, O’nu temsil eden ve O’na namzet olan şahsa da abd-i külli denir.

SorularlaRisale

Türk Öğrencilerinin Cami Projesine ABD’den Ödül

4 Türk öğrencinin Yeşil Cami adlı projeleri ABD’de Green Dot Awards yarışmasında birincilik ödülü aldı. ABD basını “tüm zamanların camisi” diye yazdı. Caminin en dikkat çeken yönü sadece ibadet mekanı değil dini bir kompleks olarak tasarlanmış olması…

Dünya Çevre Oscar’ları olarak bilinen ABD’deki Green Dot Awards yarışmasında, ODTÜ, İzmir Yüksek Teknoloji ve Berkeley Üniversitesi mezunu 4 öğrencinin cami projesinde birincilik ödülü aldı.

DİNİ BİR KOMPLEKS OLARAK TASARLANDI

“Yeşil Cami” olarak adlandırdıkları projeyi, cami tipolojisi, yüzyıllardır süregelen geleneksel formu tamamen yok saymak yerine ana öğelerle tekrar yorumlayarak tasarladılar.

Camiyi sadece bir ibadet mekânı olarak değil, kütüphane, derslikler ve imarethane gibi birçok sosyal aktiviteyi destekleyen dini bir kompleks olarak tasarladıklarını ifade eden tasarım ekibi, daha sürdürülebilir bir kullanım için yağmur suyu ve güneş enerjisinden yararlandıklarını belirtti. Çatıların, yeşil çatı olarak tasarlanarak aşırı sıcak günlerde ısının düşürülmesi ve iç mekanlarda hava kalitesinin artırılmasının hedeflendiği projede, su tüketimini azaltmak amacıyla yağmur suyu toplanıp arıtılarak yüksek verimli damla sulama sistemi ile kompleks içerisinde tasarlanan tarım bahçelerinin su ihtiyacı karşılanıyor.

‘EN İYİ BAĞIMSIZ DİNİ YAPI’ 

Aynı proje, daha önce de Chicago’da Faith in Place’in düzenlediği ‘The Building: Problem or Solution?’(Yapı: Sorun ya da Çözüm?) yarışmasında ‘En iyi bağımsız dini yapı’ ödülünü kazanmıştı.

Haber7.com

ABD’de Çocuklar Üzerinde Yapılan Bir Araştırmanın Hatırlattıkları

ABD’de son yıllarda gençler üzerinde araştırmalar yapan Tenage Research Unlimited’e göre, Amerika’da 11 yaşındaki her çocuğun bir kız arkadışı var. Kız arkadaşıyla flört eden 11–14 yaş arası 10 erkekten altısının kız arkadaşlarına karşı şiddet kullandığı tespit ediliyor.

Araştırmanın sonuçlarını kaygı verici olarak değerlendiren ve bununla ilgili bir haber hazırlayan CBS’in muhabiri Kelly Wallace da sahip olduğu iki kız çocuğu için çok endişelendiğini söylüyor.

2006 da senatoya problemin önlenmesi için bir önerge veren milletvekili Mike Crapo da bu noktayı vurgulayarak; “Bu ölümcül kısır döngü, çocuklarımız, torunlarımız ve topluluğumuzun iyiliği için durdurulmalı” diyor. Bu duruma karşı koymak isteyen bir başka kuruluş olan New Jerseyli gençler gurubu TEARS; “TV’de, sinemada, dergilerde gördüğümüz ilişkiler doğru modeller sunmuyor, çünkü bunlar ya gerçekçi değil, ya da sağlıksız” diyor .

Bu çalışmalardan bizim de çocuk eğitimi açısından çıkaracağımız çok önemli dersler bulunmaktadır. Bunlar;

a) Batı dünyasında çocukların kendi başlarına terk edildiği ve bu yanlış serbestliğin çocukları zararlı hareketlere ittiği,

b) Bu tür ülkelerde toplumun bundan rahatsız olduğu, çare arayışı içine girdiği,

c) Bu tür olumsuzlukların hızla diğer ülkelere medya gibi iletişim araçlarıyla yayıldığı, ülkemiz için de tehlike oluşturduğu bir gerçektir.

Günümüzde bütün insanlık çocukların yanlış hareketlerden ve kötü alışkanlıklardan kurtarılması için çalışmaktadır. Ancak polisiye tedbirlerin ve yasakçı anlayışın yeterli olamadığı bu çalışmalarda manevi değer eğitiminin önemi ortaya çıkmaktadır.

İşte bu hususla ilgili olarak Bediüzzaman, gençlerin ahiret inancını almalarının önemine şöyle işaret eder:

Nev-i insanın üçten birisini teşkil eden gençler, hevesatları galeyanda, hissiyata mağlûp, cüretkâr akıllarını her vakit başına almayan o gençler, âhiret imanını kaybetseler ve Cehennem azabını tahattur etmezlerse, hayat-ı içtimaiyede, ehl-i namusun malı ve ırzı ve zayıf ve ihtiyarların rahatı ve haysiyeti tehlikede kalır. Bazı, bir dakika lezzeti için bir mes’ut hanenin saadetini mahveder ve bu gibi, hapiste dört beş sene azap çeker, canavar bir hayvan hükmüne geçer. Eğer iman-ı âhiret onun imdadına gelse, çabuk aklını başına alır. “Gerçi hükümet hafiyeleri beni görmüyorlar ve ben onlardan saklanabilirim. Fakat Cehennem gibi bir zindanı bulunan bir Padişah-ı Zülcelâlin melâikeleri beni görüyorlar ve fenalıklarımı kaydediyorlar. Ben başıboş değilim ve vazifedar bir yolcuyum. Ben de onlar gibi ihtiyar ve zayıf olacağım” diye, birden, zulmen tecavüz etmek istediği adamlara karşı bir şefkat, bir hürmet hissetmeye başlar.

Bu ifadeleri tahlil edecek olursak, gençlik duyguların galeyanda olduğu bir devredir. Akıldan ziyade hissiyat hâkimdir. Bilhassa 11- 15 yaş arası gençliğin en tehlikeli olduğu dönemdir. Bu dönemde gençliğe ahirete iman kuvvetli bir şekilde verilemezse, Cehennem azabının olduğu zihinlere yerleştirilemezse, toplum hayatına çok büyük zarar verebilir. Eğer kuvvetli iman dersleri alabilirlerse, kalplerinde, kafalarında bir yasakçı bırakılmış olur. Başıboş olmadığını her an Yüce bir yaratıcısı tarafından görünüp bilindiğini ve onun melekleri tarafından her hareketinin kaydedildiğinin şuuruna varır. Bir gün kendisinin de başkası tarafından zulmedilip tecavüze uğrayabileceğini düşünerek şefkat ve hürmet hisleri gelişir. Kendisine yapılmasını istemediği bir hareketi o da başkasına yapmak istemez. Böylece hareketlerini kontrol altına alır. İşte onun için çocukların ve gençlerin eline iman hakikatlarını kuvvetli bir şekilde ders veren Risale-i Nurların okutulmasına şiddetle ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç “kapalı zindanda kalmış bir kimsenin havaya ve zifiri karanlıkta bulunan bir adamın ziyaya ve çöldeki aç ve susuz kalmış bir insanın suya ve gıdaya ve denizde boğulmak üzere olan herhangi bir kimsenin cankurtaran gemisine olan ihtiyacından binler derece daha ziyadedir.

Dr. İdris Görmez / NurNet.Org

Ankara Risale-i Nur Hizmetleri Ülkelere Taştı

Ankara’da neredeyse yarım asırdan fazla devam eden Risale-i Nur hizmetleri bugünlerde  de meyvelerini vermeye devam ediyor. Ankara’nın hemen hemen her ilçesinde ve mahallesinde dersler devam ediyor. Bu hizmetlerin yanı sıra yurtdışı ile irtibatlı olunan ülkelerde de islamiyetin nurunu yaymak için abi ve kardeşlerimiz azami ihlas ve irtibat  ile çalışmaya devam ediyorlar. Neredeyse Ankara’nın her bir ilçesi bir ülke ile ilgileniyor.

Ankaranın alakadar olduğu ülkeler şunlar: Abd, Japonya, Sudan, Norveç, Kamerun, Meksika, Etiyopya.

Yurtdışı hizmetleri ile ilgilenmek için bir çok  heyet kurulmuş. Bunlardan bazıları; İrtibat heyeti, Kitap ve İnsan Kaynakları Heyeti, Neşriyat Heyeti, Strateji Geliştirme Heyeti.

İrtibat heyetinin çalışmalarını şöyle kısaca özetleyebiliriz :

  • ABD ile internet üzerinden  haftalık derslerin tanzimi
  • Diğer ülkeler ile internet üzerinden haftalık derslerin tanzimi
  • İrtibat zinciri oluşturarak  yurtdışındaki abiler  ve kardeşlerle iletişimin sürekli hale getirilmesi
  • Yurtdışı ile internet üzerinden meşveretlerin tesisi
  • Yurtdışı ile alakadar semtlerin ortak meşveretlerinin tesisi

Kitap ve İnsan Kaynakları Heyeti:  Amacı, Yurt dışı hizmetleri için gerekli olan insan ve kitap kaynaklarını temin etmektir. Bunun için yapılan çalışmalar:

  • Dil bilen kardeşlerimizi belirleyip, bu kardeşlerimizi ihtiyaç olan sahalarda istihdam etmek.
  • Camilere gelen yabancılarla tanışıp kitap veya broşür vermek.
  • Yurtdışına eğitim, hac-umre, ziyaret veya ticaret için giden abilere kitap temini.

Neşriyat Heyeti : Tarihçe-i Hayat’ta bahsedildiği gibi, Risale-i Nur’un; “en modern neşir vâsıtasıyla, hem Anadolu’ya, hem âlem-i İslâma ve insâniyete duyurulmasının temini” yolu takib edilmiştir. Bu vesileyle, yurtdışından gelen talepler doğrultusunda oralarda Risale-i Nur’ları broşür, sunum, poster vb. yollarla tanıtmaya ve yurtdışı hizmetlerini cemaatimize sunmaya çalışıyorlar.

Abilerimizin ve kardeşlerimizin hizmetleri ilgili fotoğrafları nazarlarınıza sunuyoruz :

www.NurNet.org

 

“İstikbal yalnız ve yalnız İslamiyet’in olacak. Ve hakim Hakaik-i Kur’aniye ve İmaniye olacak”


“Biz Kur’an şakirdleri olan Müslümanlar, bürhana tâbi oluyoruz. Akıl ve fikir ve kalbimizle hakaik-i imaniyeye giriyoruz. Başka dinlerin bazı efradları gibi ruhbanları taklid için bürhanı bırakmıyoruz…”


 

“…akıl ve ilim ve fennin hükmettiği istikbalde, elbette bürhan-ı aklîye istinad eden ve bütün hükümlerini akla tesbit ettiren Kur’an hükmedecek.”



www.NurNet.org