Etiket arşivi: Abdül Hamit Oruç

Vahşet

Kürklerini bozulmasın deye fok balıklarını başlarına beyzbol sopaları ile vurarak öldürmek, salyangozların kaptıklarından ayırmak için suda kaynatmak, kurbağaları sıcak suya alıştıra alıştıra canlı olarak haşlayarak pişirmek, boğa güreşlerinde zavallı boğaları matadorların işkence ile öldürülmesine spor adı vermek…

Bir yerde, petrol, doğalgaz, uranyum, bor gibi değerli madenlerin olduğunu öğrenince, evvela orda yaşayan insanları, bilhassa müslümanları fitne ile birbirine düşürüp, yeterli katliamlardan sonra, sizi bir güzel kurtaralım deye müdahale edip, o Servet’lerin üzerine konmak…

Suriye örneğinde olduğu gibi yüzbinlerce insanın ölümüne, vatanlarından sürülmelerinden zerre kadar vicdani rahatsızlık duymamak. Bunun yerine birkaç katrana bulaşmış, karaya vurmuş balinaların yanında şefkat gösterileriyle kameralar önünde poz verip insanlık duyarlığı gösterilerinde bulunmak…

Hatta bizim insanlarımızı motive edip, ihtilaflardan istifade ederek birbirine düşürüp silahlandırıp vurdurmak. Bu korkunç durumları ayrıca Müslümanlıktan kaynaklanan Müslüman vahşeti deye pazarlamak. İslamafobi azdırıp ortaya çıkan kin ve nefreti, ileride daha büyük motivasyonlar için hıristiyanlardaki kin duygusuna yatırım yapmak…

Bütün bunlar ortadayken bizi gaddar kendilerini hümanist olarak pazarlamak. İslam dünyasını nasıl tehdid ve tehlikelerin beklediğini göstermiyor mu?

Halbuki  “ekinleri yakmayın, ağaçları kesmeyin, kadınları, çocukları , kendini ibadete vermiş silahsız dindarları, din adamlarını öldürmeyin. teslim olanları, kaçanları, aman dileyenleri öldürmeyin.” diyen alemlere rahmet olan Peygamberin ümmetiyiz.. Pek ala iyi amma, İslam Dünyasında olan biten bu hadiselere ne diyeceğiz? Bizi dinimizden uzaklaştırıp kendilerine benzetme projelerinin, dejenere ettiklerinin, ortaya koyduğu neticelerdir. Bizler iyi ve doğru Müslüman iken bu olan bitenin aşrı mişarını dahi  İslam Dünyası yaşamamıştır.

Abdül Hamit Oruç

Mutluluk

Bir başarı, bir kazanç, bir keyf ve lezzetten meydana gelen Mesruriyetin adı, mutluluktur.

Ne varki, arkası gelmeyen, sona eren, elden giden Mesruriyet, gerçek mutluluk değildir. Onun içindir ki dualarda, vaaz ve nasihatlarda daima EBEDİ SAADET-EBEDİ MUTLULUK DİLE GETİRİLİR.

Yani, bitmeyen Zaman’la sınırlı olmayan mutluluk, asıl mutluluktur. Yoksa, biraz sonra, tavaya girecek olan balığın, zokanın ucundaki yemi kapmasındaki veya farenin kapana konulmuş kaşar peynirini dişlemesindeki birkaç saniyelik keyf, gerçek mutluluk değildir.

Geçici bütün mutluluklar böyledir. Bundan dolayıdır ki, bu fakir kardeşiniz, mutluluk kelimesinin, mebzul miktarda kullanıldığı evlenme merasimlerinde, zaman zaman yaptığım sohbetlerde, basit bir hesaptan bahsediyor, evlenen gençlerin ve orada olanların zihnini, gerçek mutluluğa, haddim olmayarak, yönlendirmeye çalışıyorum.

Şöyle; ALLAH SİZE, İNŞAALLAH YÜZ SENE ÖMÜR VERSİN! diyorum. Çok hoşlarına gidiyor. Sonra diyorum ki, bu durumda, yaşınıza göre, bunun yirmibeş senesi gitti. Kaldı yetmişbeş sene, bunun da hemen hemen yarısı uykudur. Uyku, hayattan çok ölüme benziyor, onun kardeşidir. Kaldı otuzyedi buçuk sene, onun da yirmi senesi, seksenden yukarısı olduğuna göre, şeker, tansiyon, kireçlenme, nefes darlığı vs.ile, mutluluğu ihlal eden durumları getirdiği için, sayılmaz.

Kaldı, takriben onbeş sene, bunun da tamamı Bala’yı gibi geçmeyeceğine böre, ey gençler! Gelin akıllı olun! Böyle onbeş senelik, (bir üzüm yedirip on tokat vuran ) fani, geçici, yalan mutluluğa razı olmayın.

EBEDİ MUTLULUĞA TALİB OLUN! BUNUN YOLU DA, KURDUĞUNUZ BU YUVADA, İMANLI, İBADETLİ, AHLAKLI, MEŞRU BİR HAYAT YAŞAMAKTIR.

ŞERİATİ İSLAMİYE VE SÜNNETİ MUHAMEDİYE UYGUN HAYAT YAŞAMAKTIR.

Bu ölçülerin dışında, (zahiren , mutanttan , batınen kof ) mutlulukların, nasıl saman alevi gibi sönüğünü, o güzel başlangıçların, nasıl hüsrana dönüştüğünün binlerce örneğini her gün görmekteyiz.

ALAH CÜMLEMİZİ HEM DÜNYADA HEM UKBADA MUTLU EDEN DİNİ MÜBİNİ İSLAMA GÖRE YAŞAMAYA EBEDİ MUTLUĞUMUZU KAZANMAYA MUVAFFAK EYLESİN

Abdül Hamit Oruç

www.NurNet.org