Etiket arşivi: abdulkadir haktanır

Dr. Sadullah Nutku’yla İlgili Hatıralar..

PEK MUHTEREM MERHUM  VE MAĞFUR DOKTOR SÂDULLAH NUKTU AĞABEYDEN BİRAZ BAHSEDEĞİM

Bu mübarek zatla aramızda bazı hatıraları bahsetmeden önce: Beynelmilel bir da’va olan NUR davasının temeli nasıl atıldı? Sorusunun cevabını araştırmaya gayret edeceğiz.

Bu hak da’vanın yürümesi için hiç tahmin edilmeyen kimseler bile, sürgün ve hapishaneyi göze alarak, yani ne pahasına olursa olsun “Fıtrat fıtri olmayan şeyi red eder” kaidesi gereğince günahlardan korunma gayretini taşıyanlara, Allahın avnu inasyeti yetişip onların mantık ve vicdanlarını bencillikten kurtarıp Hak dava olan Nurculuk davası âleme yayılmasında az da olsa yardımda bulunup, insanlığa iman hakikatlerini yayma davasına ciddi sahip çıkmayı Rabbim onları sevk etti.

Üstadın birinci talebesi olabilen Merhum Hulusi ağabeyden başlayarak, Risale-i Nurların yazılmasında hisse alan Merhum Şamlı Hafız Tevfik ağabey, Merhum Hüsref ağabey, onları takip eden, Merhum Zübeyir Gündüzalp ağabey, Merhum Yahşi Şaban ağabey, Merhum Ali İhsan Tola ağabey; Mustafa Sungur ağabey, Abdullah Yeğin ağabey, Ahmed Aytimur ağabey, Hüsnü Bayram ağabey, Badıllı ağabey, Mehmed Fırınci ağabeyler ve isimlerini sayamadığım daha birçok ağabeyler, tarif edilemeyecek fedakârlıkları yaparak, Nur hizmetleri dünyanın dört tarafına yayılmasına sebep oldular. Hatta sav köyünün iki hacı ve bir hocası hariç bütün köy Risalei Nurları teksir etmeye gayrette bulunmuşlardı.

Bugün Risale-i Nur camaatinin dışında hangi cemaatte Nur hizmetine kendini feda eder gençler gibi vakıf gençlerin eşlerini bulabilirsiniz. Bu mübareklerin sayısı binden fazladır. Yut içinde ve yurt dışında bir dershaneye kapanıp insanların bilhassa laik okullarda imansız bırakılan gençlerin imanlarını kurtarmak gayreti ile, o gençlerin imanlarını tehlikeden kurtarıp onların kalplerine imanı aşılamak için orada, yani dershanelerde sabrederek gençlerin kafalarından şüpheleri silmek için beklerler. Arkadaşları gayri meşru yollarda gece gün koşarken, bu mübarekler harama değil meşru hakları olan evlenmeyi bile ya tamamen terk, veya ne kadar geçe braksalarsa kâr bilerek hedeflerine ulaşmak için devam ederler (Allahıma bin şükür Nurullah isminde benim de bir oğlum 18 sene dershanelerde hizmet etti).

Öteki cemaatlerden çok kimse Ashabı Suffayı ve Peygamberimizin a.s.m.”İnsanların hayırlısı insanlara hayrı dokunandır” Hadisi şerifini unutarak, (nasıl olur evlenmemek) Peygamberimiz a.s.m. evlenmeyi emretmiştir gibi sözlerle tenkide yöneliyorlar. Okullardan gelen dinsizlikten korunmak için evlatlarını okula göndermeyerek, bazıları, imam hatipten çıkan imamlara bile imam hatap yani (odun hoca) diyerek, dinden olmamak için okul düşmanlıği ile hayatlarını devam ettiler. Bir derece haklı olarak, Dinsiz kalmak daha kötü. Çünkü Risale-i Nurlar tam yayılıncaya kadar 1970 şe akar açıkça namaz kılan ilk okul öğretmenini göremezdiniz. Elhamdülililah o putları Risale-i Nurlarla ve Nura talebe olan talebelerin Gayreti ile bugün Çok Profesör Doktorlar takva sahibi olup tadili erkânla namazlarını çekinmeden kılıyorlar. İtiraz eden entel tabayada Nurdan aldıkları kuvvetle mukni cevap verebiliyorlar.

Bu fakir her nekadar evladı fatihandan biriyim ama Türkiye’mizde din aleyhine yapılan inkilaplardan ötürü oranın lideri Yugoslavya lideri Tito ile Adnan Menderesin anlaşmalarıyla Türkler Türkiyeye gelebilir. Bu anlaşmadan sonra Türkiyeye 1952-60 arasında Türkler. Arnavut, Boşnak ve Pomaklarda Türk olmak için nüfus dairesinde memura rüşvet verip o tarihlerde 2,5 000.000 nüfüs Türkiye’ye göç etti .

Bu fakir her nekadar evladı fatihandan biriyim ama Türkiye’mizde din aleyhine yapılan inkilaplardan ötürü 1959 de bize Risale-i Nur eserleri geldikten sonra karar değişti ve 2 defa bu eserleri ve Nur cemaatını görmeye geldikten sonra ancak 1970 te bugünkü parayla 15.000 lirayla benden başka çalışanım olmadıği halde 8 nüfusu bir minibuse atıp geldim.

O zaman Nurcuların gazatesi olan Yeni Asyanın neşriyat binasına gittim ve Dr. Sadullah ağabeyin muayenehanesi gazete binasında olduğu için oraya giderdim Dr. Merhum Sâdullah ağabeyle orada görüşürdüm.

Çok takva sahibi Sadik Nur talebesi Merhum ve magfur Dr. Sâdullah Nuktu Ağebeyden Birkaç hatırayı nakletmeğe başlıyorum:

1- Geldiğim zaman şimdi bulunduğum K. Çekmecede suyu, elektriği, yolu olmayan çayır gibi bir yerde bir evcez yapabildim, evin altı döşemesiz olduğu için 2 yaşında olan Fahrettin oğlum üşüyüp öksürmeye başladı. Dispansere götürdüm bir hanım doktora muayene ettirdim ilaç yazdı ilaçları içti öksürük aynı devam ediyor, tekrar götürdüm gene ilaç yazdı, çocuk ilaçları içtiği halde üksürük kesilmedi. Broşit olacak korkusu ile çocuğu kucağıma aldım trenle Dr. Sâdullah ağabeye gittim. Aldı baktı Buradaki doktorun yazdığı ayni ilaçları yazdı . Fakat reçetenin başında Arap harfleri ile “BİSMİLLAHİŞŞAFİ yazdı ve bana Şifa Allahtandır dedi” sordum borcum nekadar dedi 10 lira, sonra aklına geldi bana sen muhacirsin senden para alınmaz dedi ve para almadan beni uğurladı. Çocuğu eve getirdim çocuk ilacı 2 defa içti hastalıktan öksürükten eser kalmadı.

2- Bir gün gittim muayenesine, bana “kaç evladın var?” dedi. “4” dedim, büyüğü ne yapıyor ikincisi ne yapıyor teker teker sordu? Benim bir kızım var, Laik devletlerin okullarında manen bir şey vermedikleri için onu hiç bir gün okula göndermedim, onu ben okutarak 6 yaşındayken ona hatim ettirmiştim ve çok düzgün mahreç ve tecvit üzere hatasız Kur’an okuyordu. Korkutup bazen dövmek icap ettiği için babalar evlatlarını Hafız yapamazlar bu sebepten hafızlığa çalışırken ben onun derslerini dinleyemedim, evimden 1,5 k.m. uzak çok sevdiğim İbrahim Çetin isimli, Nur talebesi bir cami imamı hocaya 4 sene götür getir elhamdülil-lah Hafize oldu. Şimdi de Üniversite talebelerine Nur dersi verir.

Dr. Sâdullah ağabey evlatların ne yapıyor sorusuna? Kızım hafızlığa çelışiyor dedim. O bana,” Kardeşim! Risale-i Nur okumazsa emeğin boşa gider dedi, çünkü 1000 seneden beri birikmiş bugün önümüze çıkmış bir dalalet var ondan kurtulmak için yalınız Risale-i Nur eserlerinden istifade etmekle olur, çok hafızlar şarkıcı olmuş Sadettin Gökkaynak ta hafız ama şarkıcı olmuş ” dedi.

3- Gene bir gün muayene hanesine gittim çok fazla hastaları olmadığı için, Dava adamı olan Dr. Sâdullah Nuktu ağabey çok ciddi meselelerden bahsetti, bana ders verirdi biz konuşurken Ezan-ı Muhammedi okumaya başladı, bana camiye gidelim mi dedi. Gidelim Ağabey dedim. Nuru Osmaniye camisine gittik. Caminin kapısına geldik, bana sen gir ben şimdi gelirim dedi ben camiye girdim oturdum. Önümden sarıklı cübbeli biri geçti baktım ki Dr. Sâdullah ağabey. Ve yürüyor yavaş yavaş insanları rahatsız etmemeye dikkat ederken saflardan geçerek en ileride bir yer buldu oturdu. Sonradan öğrendim ki Dr. Sâdullah ağabey, alameti küfür olan şapkalının arkasında namaz kılmıyormuş.

4- Merhum Dr. Sâdullah ağabeyin evi Beşiktaş ta zemin katta imiş. Gazete binasından taşındıktan sonra, evinin bir odasını muayenehane yapmış, hastaları orada muayene ediyordu, bir gün bölük çağında kız kardeşim biraz rahatsız oldu, muayene ettirmek için Dr. Sadullah ağabeyden başkasına mı giderim dedim. Adresi öğrendim Beşiktaş’a gittim ve muayene etti. Kadınları muayene ederken elbisesini soymadan elbisesi üstüne kalp atışlarını dinledi ve kadınların yüzüne bakıp görmemek için kafasını yan tarafa çevirdi öyle kardeşimi muayene etti. Ettikten sonra kardeşimin yüzüne bakmadan kardeşime nasihat’e başladı. Ve dedi Kardeşim sen hasta değilsin asıl hasta sokakta tesettüre riayet etmeyip Allahın kanunlarına karşı gelenlerdir. Seni tebrik etmek lazım sen onlara uymamışsın, Allah’ın kanununa uyarak tesettüre bürünmüşsün Maşaallah dedi.

5- Merhum Dr. Sâdullah Nuktu ağabey hayatının son yıllarında Polislere Risale-i Nur dersi yaparken yakalanıp yanlış hatırlamıyorsam 3 ay hapis yattı. Hapishaneden çıktıktan sonra, Balıkesirli Dr. Mehmet Kardeş ile beraber Fatih semtinde bir muayenehane açmışlardı. O sıralarda epey hocalık yapan teyzemin beyi boğazından hasta olup sesi kesilmişti. Doktorların kararı onun o hastalıktan kurtulması için ses tellerini kesip nafes almasını boğazından değil boğazı altına bir hortum koyup, ancak öyle yaşabileceğini karar verirler. Ben ona çok acıdım ve dedim, gel bizim doktormuz Dr. Sâdullah ağabeye seni götüreyim. Götürdüm muayene etti ve enişteme bunu yiyeceksin bunu içeceksin , sigara dumanı olan yere girmeyeceksin dedi. Halbuki o çok sigara içerdi. Doktor ağabeye muayene ettiği hastası hoca olduğunu anlatınca, sevindi bir yarım saat kadar kendisine güzel bir nasihat etti. Daha önce dediğim gibi reçetenin başına Bismil-lahişşafi ile başlayarak ilaç yazdı. Ondan sonra benim eniştem Ağabeyin tavsiyelerine uyarak iyileşti boğazının ses tellerini kesmekten kurtuldu Elhamdülillah.

6- Bunuda Bir hoca efendiden işittiğimi nakledeyim 1960 li yıllarda Suudi Arabistan, Türkiye den gönüllü Doktor istemiş Dr. Sâdullah ağbey hemen yazılıp gitmiş. Oradayken tabii hac zamanı geliyor. Dr. ağabeyimiz hac ederken, tabii o zaman Beytullah ta Medine-i Münevverede deki cami de şimdi ki gibi gelişmiş vaziyette değil, Yani beton ve çini döşenmiş şeklinde değil. Beytullahın ve Medine-i Münevveredeki camiin dışında, her taraf kum. Dr Sâdullah ağabey kumlarda namaz kılarken buradan giden Türk hacıları Dr Sâdullah ağabeyi kumlarda namaz kıldığını görünce, ağabey namazda iken önüne bir seccade atıyorlar. Dr. Ağabey selam verdikten sonra. “Kardeşim ben seccadede namaz kılmaya gelmedim, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin kıldıği kumlarda namaz kelmaya geldim” demiş. Ve hatırladığıma göre Fatih semtinde muayene hanesinden çıkıp ana yolun karşısına geçerken araba çarpmıştı ve ruhunu Rahmana Teslim etmişti. Cenaze namazında bulunmuştum Elhamdülillah ve Eyüp Sultan kabristanına defnettik.

İşte Öyle bir babanın bıraktığı oğlu olan, Prof Dr. Mustafa Nuktu Ağabeyimiz Nur talebelerinin kendisi ile iftihar edecekleri şahsiyettir. Allah onun neslini de babalarının ve dedelerinin izinde gitmelerini nasip ve müyesser kılsın. Bu yazıyı okuyanlardan Merhum ve mağfur Dr. Sâdullah ağabeyimize bir Fatiha okumalarını rica ederim.

Nurun kemter talebesi: Abdülkadir Haktanır

Okumak ve Bilmenin Ehemmiyeti!

Pek muhterem ve Aziz Kardeşlerim!

İnsan için ilim kadar kıymetli bir meziyet yoktur. Bu insan kulağından ve gözünden ne alabildıysa odur, başka olamaz. Yani: Nasıl kimselerden söz işitmişse ne okudu ise o renkle renklenir. Dinimizde Namaz çok mühimdir, fakat Namazı kılmadan evvel , o namaz nasıl kılınır öğrenilmesi lazım.

Kur’an-ı Kerim nazil olurken Allah bize ilk Ayeti Kerimeyle “Oku” diyerek okumayı emrediyor. Oku derken, Allahın adıyla oku. Yoksa Allahın adı anılmamadan, besmele çekilmeden yapılan her hangi iş ebter dir(bereketsizdir). Evet Allah ilk ayetle bize ilmi emrederken ilmin kıymet ve ehemmiyeti ortaya çıkmış oluyor.

İslâm kadar ilme önem veren başka bir din yoktur. Kur’an-ı Kerim’de sadece ilim kelimesi yüzbeş defa zikredilir. Bu kökten gelen diğer kelimelerle birlikte bu sayı sekiz yüzellidokuzu bulur. Ayrıca “akıl, fikir, zikr” gibi kelimeler Kur’an-ı Kerim’de çok zikredilir.

Bunun içindir ki Kur’an-ı Kerim’de “Sakın ha cahillerden olma” (el-En’âm, 5/35) buyurulmuştur. Kur’an-ı Kerîm’in açıkça ifade ettiğine göre “Kulları içerisinde Allah’tan ancak âlimler korkar” (el-Fâtır, 35/28).

Kur’an-ı Kerîm’de ilmin her çeşidi övülmüş, bilenlerle bilmeyenlerin bir olamayacağı açıkça belirtilmiştir: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? ” (ez-Zümer, 39/9). Mehmet Akif Bu ayeti kerimeyi açıklarken: Olmaz ya tabii biri insan biri hayvan diyor.

Yine Kur’an-ı Kerîm’de “Allah, içinizden iman edenlerle kendilerine ilim verilenlerin değerini yükseltir” (el-Mücadele, 58/15) buyurulur

Peygamberimiz a.s.m. biz ümmetine bir çok Hadisi şeriflerle ilmin kadru kıymetini önümüze seriyor:

1- “Alimler yeryüzünün kandilleri, peygamberlerin halifeleridir. Onlar benim ve diğer peygamberlerin vârisleridir” (Keşfü’l Hafâ, H. No: 751).

2- Peygamber efendimiz (s.a.s), dualarında; “Allah’ım, bana öğrettiklerinle beni faydalandır; bana fayda sağlayacak ilim öğret, ilmimi artır” [Tirmizî, Daavât, 128);] “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım” [Tirmizî, Daavât, 68)] buyurururdu.

Görülüyor ki, dünya ve ahiret saadetinin anahtarı ilimdir. İlim amellerin en faziletlisidir. Yukarıdaki emir ve sözlerin ışığında İslâmiyet’le ilim birbirinden ayrılmaz iki şeydir.

3- “İlim öğrenmek için yola çıkan kimse, dönünceye kadar Allahın yolundadır.” [ Tirmizi İlim 2,(2696) İbni Mace)17, (227)]

4- “Kim ilim talep ederse, onun bu işi, geçmişteki günahlarına kefaret olur” [ Tirmizi İlim 2, (2650)]

5- ” Hikmetli söz Müminin yitiğidir. onu nerede bulursa hemen alsın.” [Tirmizi ilim 19 (2688)]

6- ” Alimin ibadet edene üstünlüğü, benim sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir” [Tirmizi İlim 19,(2686)]

7- “İlim Çinde dahi olsa gidin alın” [ Binbir Hadis 126]

8- ” Sağlam imanın dayanağı, onun tahsili ve elde ettiği ilimdir.”[ Kütübü Sitte]

9- “Allah indinde ilim kadar faziletli biri şey yoktur” [Kütübü Sitte (4104)]

10- “İlim taleb etmek üzere yola çıkan hiç kimse yoktur ki, melekler onun bu yaptıklarından memnun olmasınlar. Onu üzere kanatlarını germemiş olsunlar.” [ Kütübü Sitte (6051)]

11- “Kim ilim öğrenmek için bir yola suluk ederse, Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir…” [Ebu Davud ilim 7, (4108)]

12- “Kime ilimden sorulur, oda bunu ketmedip söylemezse (kıyamet günü) ateşten bir gem ile gemlenir.” [Ebu Davud ilim 9, (3658) Tirmizi ilim 3,(2651)]

13- “İlimden faydalanmak maksadı ile geçen bir saat. İbadet ve taatla geçirilen bir gün, üç ay oruç tutmaktan hayırlıdır.” [Binbir Hadis (535)]

14- “İlmi beşikten mezara kadar talep edin” [Kütüb-ü Sitte]

Hazreti Ali Kerremasllahu vecheh nin ilim hakkında şöyle güzel bir sözü var: “Bana bir harf öğretenin ben Kölesi olurum” demiş.

İlimlerin Şahı ve padişahı İman ilmi” olduğunu Üstadımız Bediüzzaman hazretleri: Mübarek sözü ile, bu zamanda iman, ilimsiz ayakta duramayacağını tasdik etmiş.

Evet! Şüphe yok ki İslam dininde İmandan sonra ilim gelir. Bununla beraber, bu zaman öyle bir zamandır ki, o İman cevheri mevcut düşmanlar karşısında ilimsiz dayanamıyor. Çünkü Karşımızdakiler bize ilimle saldırıyorlar. Bu sebepten Peygamberimiz a.s.m. “Euzu bil-lahi min lisanil alim” yani: (Bilgili dinsizlerin şerrinden Allaha sığınırım) buyurmuşlardır. Bu düstur: Bildiğini kötüye kullanan kimseler çok şerli olduğunu bize gösteriyor. Bundan dır ki Bediüzzaman Hazretleri: “Risale-i Nurlardan eğer yeteri kadar kuvvet alamadı iseniz onlarla tartışmayın” diyor. Çünkü Allah korusun, sizi imansız brakmaya o sebep olabilir.

Bu se Biz Nur Talebeleri İlimlerin Şahı ve padişahı olan İman ilmini ihtiva eden Risale-i Nurları çok okuyacağız. Her kes zamanına göre kendine: Ben günde ne kadar okuyabilirim sayfa sayısını kendine tayın ettikten sonra. Yani: en az 5 sahife olmak şartı ile onu okumadan yatıp uyumayacak demeli. Bu hususta okumanın sayfa numarasını ve insana sağladığı faydaları Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin dilinden sağdaki panoda göreceksiniz.

Bakın İlim hususunda İstiklak Marşı Şairimiz Mehmet Akif şiiri ile ne diyor:

İslamda ilim herkese iman gibi farzken,

Uğrunda ümürler boyu tahsil çağı azken,

Her yükselişin yolu imanla ilimken,

Har sahada hâkim yaşamak hakkı bizimken,

Cehlin niye biz kapkara kâbusuna daldık,

Öz cevherimizden nice yüz yıl geri kaldık.

Evet! Asrı karanlıktan kurtaran

Rabbin eli Üstad Bediüzzaman,

İman kurtarıcısıdır bu kahraman.

O çok ızdırap çekti sabretti durdu,

Mucize vâri birçok mefkûre kurdu.

Küfre karşı bize elmas kılıç sundu,

Nurlara dünyalar oldu kendi yurdu.

Rabbim, bu halkı Sen ilimsiz bırakma,

Rahman İsminle kuru onları yakma.

Ey insan! Fırsat sendeyken, çıkmadan can,

Nedamet et kardeşim, eldeyken imkân.

Tevbe et gelmeden o “İrciî” emri,

Unutma ki gelecek hesabın devri.

KADİRİN abdi

*************************************************

RİSALE-İ NUR OKUYUN DERSE GİDİN

Okuyun, kıymetli kardeşler, insan olduğunuzdan,

Okuyun, kızlar ve erkekler, çok düşman olduğundan,

Okuyun, bu kitaplar, çok faydalı olduğundan,

Okuyun, Rabbimizin ilk emri “Oku!” olduğundan.

Okuyun, etrafımızı fitne, fesat sardığından,

Okuyun, onlarla çok müşkül hallolduğundan,

Okuyun, bütün ehl-i tahkikin malı olduğundan,

Okuyun, ilerde sayısız pusu kurulduğundan.

Okuyun, âteist felsefeye cevap olduğundan,

Okuyun, o sizi cehaletten kurtaracağından,

Okuyun, kâinat kitabını net okuttuğundan,

Okuyun, bu zat bildiklerini hep yaşadığından.

Okuyun, fikri siyasetten uzaklaştırdığından,

Okuyun, zamanın yarasına iyi geldiğinden,

Okuyun, bizlere ihlas-ı kazandıracağından,

Okuyun, her şey onlarla iyice görüldüğünden.

Okuyun, bu zamanda geçerli ilim olduğundan,

Okuyun, iki hayata faydası çok olduğundan,

Okuyun, bir gün bizi buradan kovacaklarından,

Okuyun, önümüzde ebedi hayat olduğundan.

Okuyun, kâinat bizim için yaratıldığından,

Okuyun, biz kâinata hülâsa olduğumuzdan,

Okuyun, ücreti fazlasıyla verileceğinden,

Okuyun, mezardaki cevapları öğrettiğinden.

Allahım bu mübarek aylar ve geceler hürmetine, Peygamberimiz a.s.m ve diğer Peygamberler a.s. hürmetine Üstadımızın Ruhaniyeti ve Nur talebeleri hatrına, bizleri Kur’anı ahkamına uyanlardan eyle Kur’anın tefsirlerinden bu zamanın ihtiyaçlarına cevap veren Risale-i Nurları çok okumak iyi anlamak ihlasla amel etmek nasip ve müyesser eyle Amin Velhamdülil-lahi Rabbil’alemin.

Nurların Kemter Talebesi

Abdülkadir Haktanır

Rabbin eli Üstad  Bediüzzaman,

Balkanlardan Hizmet Haberleri

Bismihi Subhanehu

Esselamu aleyküm ve rahmetullah

Esselamu aleyküm. Aziz ve Muhterem Kardeşlerim! Bildiğiniz gibi şahsi manevinin duasının bereketi ile işte on yedi senedir senede bir iki defa sırf hizmet maksadı ile 1-2 defa Balkanlara gidiyorum. Yine bu sefer de duanızdan kuvvet alarak Balkanlarda yaşayan Arnavutların 4 devlette gitme kararı aldık. Daha gitmeden kargo ile 36 paket kitap gönderdim. Gidişim 26 Nisanda idi, önce Arnavutluğa gittim. Çünkü baş şehri olan Tiran da yeni bir dershane açıldıği için Arnavutlukta 12 gün kaldım. Kosova’da 8 gün, Makedonya 8 gün ve Sırbistan da 7 gün olmak üzere 5 hafta oralarda kaldım ve 31 Mayısta döndüm. Gidişimizden çok memnunum. Allahıma ne kadar şükür etsem azdır.

Oradaki insanlar Sosyo komunizmi yaşadıkları için, bilhassa entel tabakasının çoğunu sistem dinsiz yapmıştı. Ben orada 33 sene yaşadığım için onların dillerini de bildiğim için Nur cemaatinin şahsi manevisinin bereketi hürmetine dir herhalde Allah bu fakiri bu hizmette istihdam etti. Kardeşler Nurları dünyaya yaymaya çalışırken, bu fakir de Nurları o millete yapmaya çalışıyorum, bilhassa üniversitede okuyan kız ve erkeklerle toplantı yapıp, onlara 52 senedir Risale-i Nurlardan istifade ettiğim hakikatleri toplantılarda dile getirmeye çalışiyorum. İnsan nedir? Buraya nereden geldi? Nereye geldi? Onu buraya kim gönderdi? Burada onun görevi nedir ve en son nereye gidecektir? İnsan için ölüm yokluk mudur yoksa ebedi bir hayata geçiş kapısı mıdır? O ebedi hayat dahi iki çeşit olduğunu onlara bildirirken. Mü’min iki şey kazanır. Hem sonu olmayan bir cehennem azabından kurtulur ve mutluluğu hiçbir zaman bitmeyen en ufak rahatsızlığı bulunmayan bir cenneti kazandığını anlatıyorum. Kâfirin ise hem cennet gibi bir mutlu hayat elinden çıkar, hem de cehennemin en ufak azabı ayağının altında bir kor ateş koyulup acısından beynin lok lok yapıp kaynayacaktır, günahkâr mümin ise günahlarını temizleyinceye kadar ateşte yanacaktır kelimeleri ile gençlerin günahlardan çekinmeleri için Allahın azabı da olduğunu önlerine seriyorum.

Onlara bu hakikatleri anlattıktan sonra, çok üniversite talebesi kızlar namaza başlıyorlar Elhamdülillah ve kızlardan daha üniversiteden ayrılmadan tesettüre bürünüp Müslüman bir hanım kız gibi hayat yaşamaya başlayanlar oluyor. Hatta bir Katolik kızın eline kitaplarımdan bazısı geçip okuduktan sonra Müslüman olup namaza başlamış haberini aldım. Allahıma şükür. İşte duanızın bereketi ile bu vazifeleri yapmaya çalışıyorum. Bozmak kolay yapmak zor olduğu için sizde görüyorsunuz, Risale-i Nurların meydana geldiği yer olan ve toprağı şehit kanıyla yoğrulan cennet vatanımızda yaşayan gafillerin hallerine hem ağlayıp gözyaşı dökmeliyiz, hemde en yakın zamanda bu hakikatlerden onlar da hisse almaları için dua ve niyazdan gaflet etmemeye çalışalım!!!…

O beldelerde ki hizmetleri dile getirirken anlatayım Tiran da Adanalı Arnavutçayı bilen Hafız Necip kardeş kendini hizmete vakfetmiş orada kalıyor. Yeni dershane hem merkezi bir yerde hem de çok güzel 150 m kare, 3 oda 1 salon 2 banyo. Orası yeni açıldı ve merkez olduğu için ümitliyiz. Ben daha önce daha fazla Arnavutluğun eski başkenti İşkodra’da şehrinde fazla uğraştığım için Kardeşlerle oraya gittik oradakiler kendileri bir dershane ayarlamışlar Risale-i Nurlara muhabbeti olan 20-30 genç derse geldi ve kardeşlerde onlardan memnun oldu ve her cumartesi oraya gitmeye karar alındı.

Ondan sonra Kosova’nın başşehri Priştinaya geldik oranında 3 katlı müstakil dershanesi var. Orada Konyalı İlahiyat Fakültesini Bursada bitirmiş. Ahmet isminde bir vakıf var, maşallah çok ehli hizmet bir kardeş. Orada ciddi hizmete sahip kardeşlerde var. Oradan Prizren kasabasına gittik. Orada 2 katlı yeni bir dershane kiralandı. Prizrende doğmuş İzmirli Ferit abey orada vakıflık yapıyor. Prizren çok daha dindar ve oranın Arnavutlarıda Türkçeyi bildikleri için oranın hizmeti maşallah Priştineden daha iyi.

Ondan sonra Makedonya’nın Üsküp şehrine geçtim, orada vakıflık yapan çok ihlaslı Prizerenli Erdoğan kardeş var. Başkent olduğu için Üniversiteye giden talebeler de dershanede kalıyor, Nurlara gönül vermiş pırıl pırıl gençler var. Hatta Erdoğan kardeşin onlarla çok samimi geçinmeye bildiği için, Üç Ayları canlı geçiriyorlar. Sahura kadar beraber ders yapıp güle konuşa geçirip ve teheccüd namazını kılıp sahur yeyip, Sabah namazını kıldıktan sonra yatıyorlar.

Birazda hizmeti ilk başlattığımız Makedonya’nın Gostivarın dan bahsedeyim: Orada müstakil 2 katlı bahçeli dershanesi var. Bir müddet vakıfsız kalmıştı. Fakat Bursadaki Ağabeylerin gayretleri sebebi ile: Şimdilik Hataylı Bursada vakıflık yapmış Mahmud isminde çok gayretli bir vakıf var maşallah hergün dersleri var Türkçe Arnavutça ve Pomakça. Çevre köylerden de gelenler oluyor.

Sonra beni doğum yerim olan Sırbistana gittim (Orada yaşadığım Osmanlının Bilaç kasabacığının 633 sene evvel yapılmış camisi var. Camiyi yeniledikten sonra oradan ayrılmıştım) Oradan Türkler Türkiye’ye geldi ama Arnavut kardeşlere Risale-i Nurları tanıtıp sevdirmeye çalışıyoruz. Bu vesile ile, birazda dâhildeki Kardeşlerimle kısa bir sohbet edeyim:

Pek Aziz ve Muhterem Nurlarla Nurlanmış içi dışı Nur Kardeşlerim! Allahın lütfüne mazhar olup, Allah bizi Bu Nurlu daireye girmekle müşerref ettiği için ne kadar şükretsek azdır. Peygamberimiz aleyhisselam Mi’racdan döndüğü zaman, Sahabe-i Kirama: “Cennette bir gurup insan gördüm ki, Onlara hem Peygamberler, hem şehidler gıpta ediyorladı. Onların dışları Nur içleri Nurdu. Onlar, biri diğerini herhangi mal alıp sattıkları için değil sırf Allah Rızası için severler” Ümid ediyoruz ki bu Hadisi şerif Nur cemaatına işaret ediyor. Fakat Allah Ayeti kerime ile “Her ni’mete karşi şükür istediği” gibi, Nur cemaatına dahil olmakla şereflenenlerden de şükür olarak Allahın onlardan istediği olacak. Bunun şükrü nedir acaba sorulduğunda? Evet Namazımızı Kat’iyyen kazaya bırakmamaya çalışacağız ve namazımızı tavuk buğday tanelerini topladığı gibi değil, tadili erkanla kılmaya gayret edeceğiz. Derslerimize aksatmadan devam etmeye gayret edeceyiz. Namazdan sonra (Üstadın tavsiyesi üzere) tesbihatı terk etmemeye gayret edeceğiz. (Hatta zamanında yapamadı isek bile onu kaza etmeye çalışacağız) Ezber edinceye kadar tesbihatı cebimizde taşıyıp terk etmemeye çalışacağız. Birkaç sahifeden ibaret olan tesbihatı ezberleme gayretini mutlaka kafamıza takacayız (Hafız 600 sahife Kur’anı hezber yaparken biz tesbihatımızı hezber yapmazsak Nurculuğumuzda sakatlık var demektir). Çünkü o büyük ve berrak havuzdaki dualardan istifade etmek için oraya bizde tespihatla dua atmak şartı var olduğunu unutmayacağız ve cemaatlarımızda mevcut olan: Kur’an-ı Kerim, Cevşen ve risale okumak gibi manevi ortaklıktan hisse almaktan mahrum kalmamaya gayret edeceğiz.

Şimdi aşağıda oradaki hizmetlerden bazı fotoğraflar nazarınıza arz edeceğim.

Abdulkadir HAKTANIR

www.albnur.com

Namaz (Şiir)

Cin ve insanların en büyük işi

olan Namazımızı kılmayalım mı?

İster erkek olduk isterse dişi,

İbadetimizi yapmayalım mi?

Büyük imtihanı kazanmak için,

Var olduğumuzu bilmeyelim mi?

Geldik nimetlere şükretmek için,

Biz şükredenlerden olmayalım mi?

Bizi, şuurlu bir insan yapanı,

Kimdir o arayıp sormayalım mı?

Yaratıcımızı bulduktan sonra,

Şükrümüzü ifa etmeyelim mi?

Kur`ân’da mükerrer emir var iken,

O emre biz kulak asmayalım mi?

Uzun yolculuğumuza çıkar iken,

Seccade almadan yola çıkılır mi ?

Her yanda cenazeyi görür iken,

Bizde öleceğiz demeyelim mi?

Sonsuz dertlerimizi saymak için,

Rabbin Huzuruna çıkmayalım mı?

İhtiyaçlarımızı saymak için,

Allaha kıyama durmayayım mı?

Madde telâşından kurtulmak için,

Birazda manaya dalmayalım mı?

Kulluğun şuuruna ermek için,

Rükû ve secdeye varmayalım mı?

Sayısız nimetleri bahşedene,

Muhabbetle minnet etmeyelim mi?

Sonsuz bir mutluluk bize va’d Edene,

Severek ibadet yapmayalım mı?

Sorulacak ilk soru namaz iken,

Namazlı bir mümin olmayalım mi?

Namazsızın hesabi zor olacak,

Biz bunu nazara almayalım mı?,

Cehennemde insan la taş yanacak,

Bundan dersimizi almayalım mı.?

Abdülkadir Haktanır / 25. 06. 1985

Katolik Kız O kitap ile Müslüman Oldu

Esselamu aleykum Aziz ve Muhterem Kardeşlerim

08.11.2011’de gidip 08.12.2011 de döndüğüm hizmetlerden kısaca bahsedeceğim.

35 paket kitapla gittik. Gidişim Arnavutluğa olup orada İşkodra Tirana‘da 10 paket kitap dağıttık ve çok güzel hizmetler oldu.

Kosova‘da daha önce üniversite talebesi kızlardan biri, verdiğim kitaplardan birini, bir Katolik kızına vermiş. O kitap sebep olup, o kız Müslüman olup, 5 vakit namaz kılmaya başlamış.

Bu seferki toplantımız daha şaşaalı oldu. Üniversite yurdunun bir salonunda 80 kişilik kız grubuyla 1,5 saat ders yaptık. Ardından hepsine kitap dağıttık ve bundan çok memnun oldular.

Ondan sonra Bursa’dan 1 haftalığına gelen abilerle Dyakova, Prizren,Gostivar Ve Üsküp‘ü beraber gezdik. Onlar döndükten sonra kız öğrenciler ile toplantı yapıp, dersten sonra onlara da kitap verdim. Erkekleri her zaman dershaneye getirmeye gayret ediyorum.

Sonra bir kaç paket kitapla, hizmet sahamın daha geniş olduğu doğduğum yer Sırbistan‘a bir haftalığına gittim. Arnavutluk’ta da dershane açılıyor. Kosova’da 2, Makedonya’da 3 dershane var.

Abdulkadir Haktanır

www.NurNet.Org