Etiket arşivi: afganistan

Biz de Dahiliz Bu Meydan Savaşlarının En Büyüğüne

Küçük cihaddan büyük cihada döndünüz. O, kulun nefsani arzularına karşı yaptığı cihaddır.

Bu yazımızda size bir meydan savaşından bahsedeceğiz. Bu savaş, Çeçenistan’da, Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da ve dünyanın başka yerlerinde süren mücadelelerden fazla bizi  ilgilendirmesi lazım. Evet bizim için en büyük savaş (cihad-ı ekber) bu savaştır.

Bu savaş Vücut memleketinde ve Göğüs meydanında, Nefis ordusuyla Kalp ordusu arasındaki meydan savaşıdır.

Nefis ve Kalp arasında vuku bulan savaşlar,bizi en çok ilgilendirmesi gereken savaşlardır. Bir tarafta aklın hakîmiyeti ile kalp ve vicdan, diğer taraftan nefis, şeytan ordusu ve iki ayaklı şeytanlar ordularıdır. Bu savaş Hazreti Ademden başlayarak , kıyamet kopuncaya kadar devam edecek olan mücadele ve eşi olmayan savaştır.

Nefisin cenahında zulmüyle meşhur “Kuvve-i Gadabiye, ahlâksızlığı içeren “Kuvve-i Şeheviye” vardır. Nefis, savaşı kazanacaklarına kesin gözüyle bakar. Öte yandan Kalp var. Kalbin iki veziri Akıl ve vicdandır . onların sancaklarını  İhlâs taşır,  Kalp, sağ cenahın komutasını ‘Takva’ya, sol cenahın komutasını ise Sabr’a vermiştır.

Nefse galip gelmek için, Himmet’in imdadına İhlâs yetişir, “Allah için olunuz!” düsturu onu ikaz etti. Unutmayalım ki, yukarıda saydığım o üç düşmanı mağlup etmek için ilim lazım, Müslüman bu üç düşmanı mağlup etmek için manevi kuvvetini ilimden alıp terakki etmesi şarttır. Bu zamanda da manevi sahada geçerli para Risale-i Nur eserleridir . Çünkü fen hakim olduğu devirde ispat konuşur. Bugün iman hakikatlerini ispatlı izah eden Risale-i Nur eserleridir. Bu eserlerden yeteri kadar hisse alanlar. Namazı terk etmemekten başla, Allahın emirlerinin tamamını yerine getirmeye himmet göstererek, Yasaklarından da nefretkârane uzaklaşmaya gayret gösterirler. Cesaret de sabır hasleti de Nurlardan yeteri kadar hisse alan kardeşlerde mevcuttur  . Bu hususlarda, yani Allahın emir ve yasaklarını samimi olarak yerine getirmek ve aralarında dayanışmayı te’min edip bir diğerini sevmekte ilerlerler bu kardeşler. “Emir ma’ruf ve nehyi anilmünkere” yani (Allahın emirlerini yerine getirmekte ve yasaklarından kaçınmakta) sadık kalmaya gayret ederler. Netice İhlaslı olmayı ana prensip edinmek Mü’minin en büyük işidir. Zaten bu haslet biz Nur talebelerinin ana gaye-i maksadımızdır. Çünkü Üstad Bediüzzaman hazretleri İhlas Risalesini en azından on beş günde bir defa okumayı tavsiye etmiştir.

Evet, şeytanların da akılları vardır, fakat onlar sevap yapamazlar, yalınız günah yaparlar ve yaptırırlar. Melaikelerin da akılları vardır, onlarda terakki ve tedenni yoktur. Onlara Allah ne emretti ise onu yaparlar. kimine devamlı secde yapmasını, kimine rukû yapmasını Allah emretmiştir, onlar o vaziyette devam ederler. İnsan ise bu üç düşmanın sayesinde, dini gayretini ve sonsuz kabiliyetini Allah yolunda kullanabilirse  meleklerden de üstün bir dereceye yükselebildiği gibi, nefsin ve şeytanın emirlerine uyarsa, vahşi hayvanların altına da düşebilir.

İnsan âilesinden veya başka yerden alabildiği dini kültürün yardımı ile, kendine verilen o en büyük ni’met olan aklını kullanması neticesinde ma’na aleminde terakki edebilir. İnsanı imtihana tabi tutmak için Allah tarafından kendisine verilen o nefsani duyguları ve vücuduna yerleştirilen kötülük yapma kabiliyetini kullanarak, yani, nefis devamlı kötülüğü emrederek, insanı cehenneme bir odun parçası yapmak için durmadan çalışır. Bunun şerlerinden kurtulmak için,  imanın  öteki şartları ile birlikte, Allahın varlığına inanıp ve ahret gönünde amellerin hesabını firade firade vereceğine inanan insan kurtulur.

O ahiret hayatında mü’minlere cennette verilecek sonu olmayan  mutlu bir hayatın varlığına inanmak,  günahkârlar için günahlarını temizleyinceye kadar,  İmansızlara ise  cehennem de sonu olmayan muzdarip bir hayata düçar olacaklarına inanan kimse nefis ve şeytana uyup günah yapabilir mi? O insan öteki insanlara hiç benzeyebilir mi? O başka bir insandır. Yani bu sebeptendir ki bu dünyada imansızdan iyilik beklemek aptallıktır. İnsan menfaatsiz iş yapmadığına göre, imansızlar da burada yaptıklarının mükâfatını ahirette alacaklarına inanmadıkları için, onlar yalınız şehevi duygularını tatmin ve maddi menfaatlerini te’min den başka  düşünmezler.

İnsanın ikinci düşmanı de bir ayaklı cinni şeytanlardır. Bunların insandaki te’siri evham vermekle olur. Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam Hadisi şerifinde “Nasıl insanın kanı vücudunda devreder, aynı onun gibi şeytanın evhamları de insanın vücudundunda devridaimdedirler. Bu sebepten Allah-u azimüşşan Kur’anı Keriminde, çok yerde: “Festeiz bil-lahi mineşşeytanirracim. ”(Şeytanın şerrinden Allaha sığının) buyuruyor.

İnsanın üçüncü düşmanı ise Allahın yolundan sapmış bizim gibi iki ayaklı insanlardır. Bazı ulema kitaplarında, insan şeytanının te’siri insanda, yetmiş şeytan kadar te’sirlidir çünkü öteki şeytan bunun gibi konuşmaz yalınız evham verir. Bu ise türlü türlü laflar zırvalar “ Bırak more namazi, sen daha gençsin, yok görmediğine nasıl inanırsın, yok mademki din birdir diyorsunuz, bu dört mezhep nereden çıktı.” Bu gibi olumsuz kelimeleri devamlı zırvalarlar Bu sebepten Kur’anı Kerimde: “Ahiret gününde arkadaşlar biri diğeri ile düşman olacaklar, Allahtan korkanlar hariç.”buyuruyor. (Zuhruf: 67)

Sayıca az nice topluluklar, sayıca çok olan topluluklara Allah’ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir       Bakara, 249

Bu savaşı kazanmak için menfi hasletlerin önüne  Allah indinde makbul hasletlerle çıkacağız, Mesela:

1-  Hubbu dünyaya karşı—Zühdü Çıkaracağız

2-  Aculiyete  karşı———-Sabırı  Çıkaracağız

3-  Gösterişe karşı———-İhlası   Çıkaracağız

4-  Cerbezeye  karşı— Hikme’ti……. Çıkaracağız

5-  Vesveseye karşı — Tefekkür ile… Çıkaracağız

6-  Tul-u emele karşı–Rabita-i mev’ti Çıkaracağız

7-  Kibir,Gurır ve Ucuba karşı –Tevazu’yu.Çıkaracağız

8-  Cerbeze ye karşı —- Hikme’ti Çıkaracağız

9-  Zina ve fücura karş–Iffet’i …. Çıkaracağız

10-      Kizbe  karşı ———-Sıdk’ı.. .Çıkaracağız

11-      Gadaba karşı —– Hilm’ı .… Çıkaracağız

12-      Tehevvüre karşı—Şecaat’ı. Çıkaracağız

13-      Zulme karşı —- Adalet ile… Çıkaracağız

14-      Hırsa karşı—– Kanaat’ı ….. Çıkaracağız

15-      İsrafa karşı  —İktisad’ı ……Çıkaracağız

Bilerek bunları yaptıkmı çok şey başarmış olacağız. Ve Allaha karşi dualarımızı eksik etmeyeceğiz. “Allahümmeh fizna min şerrinnefsi veşşeytan ve min şerril cini vel-insan ve min şerril bid-ati veddalati vel ilhadi vettugyan birahmetike ya Erhamerrahimin.

Evet Aleyhissalatu vesselam Bedir Savaşından dönerken boşa dememiş: “Küçük savaştan dönüp, büyük savaşa gidiyoruz” Sahabeler: Ya Resulallah nerede o savaş?” “İçimizde görünmeyen o nefsi ve şeytani vesveselerdir.” Buyurmuşlardır.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

500 Bilim Adamı İstanbul’da Nübüvveti Konuşacak

risale-i nur nubuvvet sempozyumu 2013

22-24 Eylül tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek olan “Nübüvvet” konulu 10. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumuna dünyanın birçok ülkesinden bilim adamları geliyor.

İtalya, Somali, Brunei, Güney Afrika, Suriye, Mısır, Irak, Cezayir, Fas, Tunus, Kırgızistan, Rusya, Burkino Faso, Uganda,  Nijer, Nijerya, Yemen, Suudi Arabistan, Ürdün, İran, Pakistan, Afganistan, Hindistan, Filistin, Malezya, ABD, Almanya, İngiltere, Avustralya, Romanya, Endonezya, Sudan, Azerbaycan, Malezya, Singapur, Filipinler, Lübnan, Moritanya, Kırım, Türkiye ve daha birçok ülkeden, 13 ü bayan 83 ü erkek toplam 96 tebliğci, 300 ün üzerinde gözlemci katılıyor. Ayrıca gözlemci olarak da 50 kadar bayan akademisyen geliyor.

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından düzenlenen “Hakikat Arayışında Nübüvvetin Rolü: Risale-i Nur Perspektifi” konulu sempozyum için gelen bilim adamları Peygamberlerin insanlığın yolunu aydınlatmada üstlendikleri ilahi vazifenin önemine dikkat çektiler.

ÜRDÜN , Ehl-i Beyt Üniversitesinden Prof. Dr. Ziyad Halil Al Daghamin :

RİSALE-İ NUR NÜBÜVVETİN GEREKLİLİĞİNİ EN GÜZEL DELİLLERLE AÇIKLIYOR

Sempozyuma Ürdünden katılan  Prof.Dr. Daghamin tebliğinde Risale-i Nur’un kâinat kitabının tarifini ele aldığını bununla birlikte kâinatın varılması gereken maksatlarından Allah’a imanı, Tevhidi, Ahiret’e imanı, nübüvvetin gerekliliğini, peygamberlere imanı ve insanın şükür’e erişmesini en güzel delillerle açıkladığını ifade etti.

Bedizzaman Said Nursi’nin nübüvvet konusuna bakışı hakkında dünyanın farklı ülkelerinde bulunan akademisyenlerin görüşleri şöyle;

PEYGAMBER SÜNNETİ BÜTÜN DERTLERE ÇARE

Nübüvvet sempozyumuna Cezayirden katılan Prof. Dr. Rabah Dafrur, tebliğinde şu görüşlere yer verdi:

“Bediüzzaman Hazretleri, Peygamberimizin Sünnetinin insanın bütün hayatının bütün yönlerini şümullü bir şekilde ele aldığını ve bütün problemlerine çözüm getirerek bütün dert ve hastalıklarına çare olduğu tasavvurundadır. O; Sünnetin desturlarının ruhi, aklı, kalbi ve sosyal bütün hastalılara en güzel ilaç olduğunu ispat eder.”

GÖRDÜĞÜMÜZ GÜZELLİKLER YARATICININ GÜZELLİĞİNİN GÖLGELERİNİN GÖLGELERİDİR

 Yıldız Teknik Üniversitesinden  Rasim Soylu etrafımızdaki güzelliklerin kemal sahibi bir yaratıcıdan geldiğini belirterek tebliğinde şunları kaydetti.

“Bediüzzaman sevdiğimiz şeylerde gördüğümüz güzellik ve mükemmelliğin, sonsuz güzellik ve kemal sahibi bir yaratıcının güzelliğinin çok perdelerden geçmiş zayıf bir gölgesi, hatta gölgenin gölgesi olduğunu söyler.”

ABD Trinity Enstitüsünden Robert Owens Scott tebliğinde Bediüzzaman’ın bakış açısından peygamberliği kalema aldı.

‘‘Said Nursi egemenlik, istismar ve şiddet sistemlerine yol açan saptırmalara peygamberliği bir siper olarak görmektedir. Said Nursi’ye göre peygamberler lider ve eğitimcilerdir. Onların rolleri insanları İlahi irade doğrultusunda bir düzene getirmektir.’’

İNSANLIĞIN NÜBÜVVETE OLAN İHTİYACI YERYÜZÜNÜN GÜNEŞE OLAN İHTİYACI GİBİDİR

Sempozyuma Hindistan Jamia Millia Islamia Üniversitesinden katılan öğretim görevlisi Prof. Dr. Iqtidar Mohammad Khan tebliğ metninde Bediüzzaman’ın diğer İslam filozofları gibi karmaşık bir dil yerine kolay ve anlaşılır bir dil kullandığını kaydetti.

Khan ayrıca tebliğ metninde Kur’an’ın temel gayelerini ele alarak şunları kaydetti.

‘‘Bediüzzaman’ın nübüvvet hakkındaki görüşleri, diğer İslam filozoflarının görüşlerine kıyasla oldukça nettir. Kur’an’ın mesajını ve nübüvveti anlatırken diğer İslam filozoflarının kullanıldığı karmaşık dilin aksine kolay anlaşılır bir dil kullanmıştır. Üstad Bediüzzaman “Kur’an’ın temel gayeleri dörttür; tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ve ibadet” der. Buradan da anlaşılacağı üzere nübüvvet Nursi’nin fikir ve eserlerinde önemli bir yere sahiptir. Nursi, insanlığın nübüvvete olan ihtiyacını yeryüzünün güneşe olan ihtiyacına benzetir. Çünkü peygamberler insanlığın önderleridirler.’’

BÜTÜN PEYGAMBERLER AYNI MESAJI VERMİŞTİR: YARATICI BİRDİR VE TEKDİR

ABD Virjinya İlahiyat Okulundan Nübüvvet sempozyumuna katılan Prof. Dr. David Scott tebliğ metninde şu önemli konuları ele aldı:

‘‘Allah’ın tüm peygamberlerinin insanlığa bildirdiği esas mesaj, Yaratıcının birliğidir. Bütün peygamberler aynı mesajı vermiştir: Yaratıcı birdir ve tektir. Bu mesaj hayatın özüdür. Bu, post modern insanlarla iletişime geçerken yararlanılacak en önemli husustur çünkü bu gibi insanlar hayatın manasını ararlar. Ve mana ve birlik temelde birbirleriyle bağlantılıdır.’’

 

NÜBÜVVET TARİHİN ŞAH DAMARINA HAYAT VE CANLILIK VERDİ

Mısır Zegazig Üniversitesinden tebliğ metnini sunan Usama Abul Abbas Şahvan kurumak üzere olan tarihin şah damarına hayat ve canlılık veren şeyin tanımını şöyle yapmaktadır.

‘‘Nübüvvet Bediüzzaman’ın fikrinde çökmek üzere olan zamanı ayakta tutan, yükselten ve ona direnç kazandıran bir güç, kurumak üzere olan tarihin şah damarına hayat ve canlılık veren, aydınlatan ışıltılı, parlak,  nurani canlı bir kandır.’’

ÜSTAD NURSİ AKLÎ DELİLLERLE NÜBÜVVETİ İSPAT ETTİ

10. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumuna Suudi Arabistan Kral Halid Üniversitesi’nden katılan Prof. Dr. Ali Bin Hüseyin Musa tebliğ metninde Nübüvvetin ispatını kalema aldı.

Üstad Nursi aklî delillerle nübüvveti ispat etti. Bu konuya daha önce âlimler böyle yaklaşmamıştı. Beşeri hayatta birçok ilim vardır; tıp, astronomi gibi ve sair mevcut ilimler. İnsanın bu ilimleri öğrenmeden bilmesi çok zordur. Yani bir rehberden öğrenme olmadan mümkün değildir. Vahiy yoluyla Allah öğretti. O zaman bilim, vahiy ile olur.

Prof. Dr. Musa nübüvvetin Hz. Muhammed (s.a.v)’in yüksek ahlakı, güzel nitelikleri ve onun kişisel özellikleriyle ispat edileceğini üzerinde vurgu yaptı.

Nübüvvet sadece mucizelerden ibaret değildir. Kişisel örnekler ile nübüvvet ispat edilebilir. Yani Hz. Peygamberin yüksek ahlakı, eşsiz kişisel durumu, güzel nitelikleri, iyi davranışları, nübüvvetin doğru olduğunun delillerinden birkaç tanesidir. Üstat şöyle diyor:

“Zâtında gayet kemâldeki ahlâk-ı hamîdesi ve vazifesinde nihayet hüsnündeki secâyâ-yı gàliyesi ve kemâl-i emniyeti ve kuvvet-i imanını ve gayet itminanını ve nihayet vüsukunu gösteren fevkalâde takvâsı, fevkalâde ubûdiyeti, fevkalâde ciddiyeti, fevkalâde metaneti, dâvâsında nihayet derecede sadık olduğunu güneş gibi âşikâre gösteriyor.”

SEMPOZYUMA BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN HAYATTAKİ TALEBELERİ DE KATILACAK

Sempozyumun açılış oturumu 22 Eylül Pazar günü saat 10:00’da Ataköy Sinan Erdem Spor Kompleksi’nde yapılacak.

Sempozyumun oturumları ise 23 ve 24 Eylül günlerinde Yeşilköy Wow Hotel Convention Center salonlarında devam edecek.

Üç gün sürecek olan Uluslararası Sempozyum boyunca, dünyanın dört bir yanından gönderilen 400 tebliğ arasından seçilen 96 tebliğ sunulacak ve müzakere edilecek. Nübüvvet sempozyumuna Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebeleri de katılacak.

Sempozyuma 40’ın üzerinde ülkeden gelen akademisyenler tebliğleriyle katılıyor.

www.nubuvvetsempozyumu.com

İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI
Kalenderhane Mah. Cüce Çeşmesi Sok. No:6 Vefa Fatih / 34134/  İstanbul
Tel :90212 527 8181 Fax:90212 527 8080
Web site: www.iikv.org     E-mail: iikv@iikv.org