Etiket arşivi: ali sururi

“Hiçbir not, bilgi ve anı” yok öyle mi?

Bediüzzaman Said Nursi ile Mustafa Kemal Paşa tartıştılar mı tartışmadılar mı? “Bu sahne gerçek dışı” deyip dava açanlar da oldu, “bağımsız bir kaynak tarafından doğrulanmadı” diyen de.

Öte yandan Turgut Özakman yine döktürmüş: “Said Nursi’nin Atatürk’le konuştuğu hakkında hiçbir not, bilgi, anı söz konusu değildir.”

“Hiçbir not, bilgi ve anı” yok öyle mi?

Her şeyden önce TBMM Tutanakları Dergisi’ne göre Nursi’nin Ankara’ya geldiği ve Meclis’te özellikle Doğulu milletvekilleriyle buluştuğu kesin. Burada şu soru önemli: M. Kemal, S. Nursi’yi neden ısrarla çağırtmış ve Meclis’te “hoş geldiniz” töreni düzenletmiştir?

Nursi’ye göre M. Kemal kendisini “taltif etmek” ve bütün Doğu illeri genel vaizliği teklifinde bulunmak maksadıyla davet etmişti. Aslında Lozan görüşmeleri sırasında İngilizlerin özerk ya da bağımsız bir Kürdistan kurulması tezlerine karşı, içeride Kürtlerin Türklerden ayrılmaması gerektiğini telkin edecek din adamlarına ihtiyaç vardı. Nursi’nin Ankara’ya çağrılması, bu nazik sürece olumlu katkılarda bulunabilir, Kürtlerin TBMM hükümetine bağlılığını koruyabilirdi.

Ancak oturumları izleyen Nursi, namaz vakti gelip de mescide gittiğinde tam bir hayal kırıklığına uğruyordu. Zira milletvekillerinden ancak bir kısmı namaz kılıyordu. Bu durum, kafasında soru işaretleri çaktırdı. Padişah-Halifenin yetkilerini kullanan bir Meclis’in kararları, namaz kılınmadığı takdirde dinî açıdan sakatlanmaz mıydı?

Bunun üzerine beyannamesini yayınladı. Milletvekillerine gönderdiğinden birkaç kelime farklı bir nüshayı da TBMM Başkanı sıfatıyla M. Kemal’e ulaştırdı.

24 Kasım’da Mustafa Kemal “şiddetli bir hiddetle” başkanlık divanına girip Nursi’ye bağırarak “Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilaf verdin” der. Nursi’nin cevabı da aynı sertliktedir: “İmandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur.

Bir gün sonra bu defa Başkanlık odasında görüşürler. Nursi “bütün hissiyatını ve prensibini rencide ettiği halde” Mustafa Kemal’in kendisine ilişmeyip taltifine çalıştığını ifade eder. Mektubat”ta ise “İslam’ın kurallarını tahrip etmenin bu millet, vatan ve İslam dünyasında büyük zarar doğuracağını, inkılap yapmak gerekiyorsa bunu doğrudan Kur’an’ı esas alarak yapmak gerektiğini” söyler. Mustafa Kemal itiraz eder ama onu kendisine çekmek ve nüfuzundan yararlanmak için cazip tekliflerde de bulunur.

Şebinkarahisar milletvekilli Ali Süruri Bey’in (1888-1926) basılmamış olan hatıratı, rejime muhalif olmayan bir milletvekilinin elinden çıktığı için apayrı bir önemdedir. Said Nursi-M. Kemal görüşmesi bu hatıratla ilk kez bağımsız ve o devre ait yazılı bir metin tarafından doğrulanmış olmaktadır.

Ali Süruri hatıratında 25 Kasım günü Meclis dağılırken Başkanlık Divanı odasından içeriye baktığını ve “Kemal Paşa” ile “Bediüzzaman Molla Said-i Kürdî” arasındaki konuşmaya tanık olduğunu anlatır:

Konuşmanın başlangıcında Bediüzzaman, yazdığı mektupta (beyanname) namaz kılmayı tavsiye etmiş. Sonra Şafiî mezhebine göre namazı terk edenin şahitliği kabul edilmeyeceğinden, Meclis’in çoğunluğu namazı terk ederse kararlarının kusurlu ve hükümsüz olacağını söylemiş.

Kaynağımız, ardından Mustafa Kemal’in sözü aldığını ve beyannamenin “siyaseten sakıncalı” olduğundan söz ettiğini, yalnız kendisi muhatap alınmış olsaydı büyük bir sakıncasının olmayacağını ama milletvekillerine de gönderilmesinden üzüntü duyduğunu söyleyip “darıldı”ğını belirtiyor. Nursi de bu sakıncayı düşünmediğini itiraf ediyor. (Yalnız bu son cümlenin sayfa kenarına sonradan eklendiği dikkat çekiyor.)

Said Nursi başlangıçta biraz “haşince” konuşurken muhatabının alttan alması üzerine sözlerini tevil edip hafifletiyor ve “aralarındaki kırgınlık zahiren” gideriliyor. Ancak “herhalde iki taraf da birbirine muğber (gücenik) kaldılar” ifadesi dikkat çekiyor.

Yazara göre sözün burasında Mustafa Kemal çok mühim meselelere temas ediyor ve zekâsını gösteriyor. Ardından “Bediüzzaman’ı yalnız şu mübahasede dinleyenler şöhretini pek hakikate muvafık bulmadılar sanıyorum” diyor ve ekliyor: “Mamafih yine güzel cevaplar verdi. Ve Meclis’in çok mübarek ve mübeccel olduğundan bahsetti.”

Ali Süruri’ye göre Nursi, bundan sonra M. Kemal’e şunları söylemiş:

Siz Kur’an’ı ve İslam’ı kurtardınız. Kur’an’ı omzunuza kaldırdınız. Kur’an ise her sayfasında salât (namaz) ile emrediyor. Mademki Kur’an’ı böyle muhafaza ettiniz, onun emri olan salâta da beynelmüslimin te’min-i müdâvemet (Müslümanların namaza devamını sağlamak) için teşebbüs etmeniz lazımdır ve mektubu size onun için yazdım. Sizden başkalarına yazdığım doğru olmayabilir. Fakat böyle bir teşebbüsü sizin hatırınıza onlar da getirsinler diye yazdım.”

Yazar bundan sonra Bediüzzaman’ın (akşam ezanının okunması üzerine) odadan çıktığını, arkasından Mustafa Kemal’in odada bulunanlara, Bediüzzaman’ı beğenmediğini söylediğini ve “böyle ulemadan ümmet-i İslamiyeye (İslam ümmetine) hayır gelmez” dediğini ekliyor.

Bu çok ilginç parçanın yorumunu size bırakıyorum. Ancak Ali Süruri Bey’in hatıralarından sonra artık tartışmaya son nokta konulmuş oldu. “Tarihçe”de anlatılanların bu yeni bulunan hatıratla doğrulanması karşısında bakalım birileri yine çıkıp “hiç belge yok” diyebilecekler mi?

Not: Aslı Milli Kütüphane’de bulunan bu önemli hatıratı bulmama yardımcı olan İlhan Şimşek, Özgür İpek Pektaş ve Dr. Niyazi Ünver’e teşekkür ederim.

Mustafa Armağan

http://www.mustafaarmagan.com.tr/iste-said-nursinin-mustafa-kemalle-gorustugunun-belgesi.html

Bediüzzaman – Mustafa Kemal Görüşmesinin Belgesi Çıktı

TBMM 1. ve 2. dönem Şebinkarahisar milletvekili Ali Sururi Atatürk ile Said-i Nursi’nin yaklaşık bir saatlik bir görüşme gerçekleştirdiklerini yazdığı meclis anılarında anlatıyor. Bu önemli görüşmenin Said-i Nursi’nin daha önce gönderdiği mektubun içeriğinde yer alan ‘namaz’ uyarısı üzerine yapıldığı dile getiriliyor.

Dün akşam ÜLKE TV’de yayınlanan Sıra Dışı programında Turgay Güler’in konuğu olan Barla Platformu Başkanı Sait Yüce, TBMM 1. ve 2. dönem Şebinkarahisar milletvekili Ali Sururi’nin Said Nursi Atatürk görüşmesine ilişkin notlarını aktardı.

Programın bir diğer konuğu olan Haber 7 Yazarı Mehmet Ali Bulut ise Osmanlıca yazılmış olan notları Türkçe’ye çevirerek yorumladı.

BİR SAAT GÖRÜŞTÜLER

TBMM 1. ve 2. Dönem Milletvekili Ali Süruri’nin günlükleri Yeni Şafak gazetesinde de yayınlandı. TBMM Birinci ve İkinci dönem Şebinkarahisar milletvekillerinden Ali Sururi’nin yeni ortaya cıkan anılarında, Atatürk’ün Said Nursi ile Meclis’teki başkanlık odasında görüştüklerini ve münakaşa ettiklerini yazıyor.

Birinci ve ikinci Dönem Şebinkarahisar milletvekili ve Başkanvekili (2. Dönemde Kısa bir süre) Ali Süruri’nin (Tönik) günlüklerinde Atatürk ile Said Nursi’nin görüşmesine yer veriliyor. Elyazması ve Nadir Eserler Uzmanı Dr. Niyazi Ünver tarafından hazırlanarak yayınlanması için Tarih Kurumu’na gönderilen “Meclisteki Günlerim” isimli eserde Ali Süruri tarihleri ile birlikte Said Nursie’nin Meclis’te dinleyici locasında milletvekillerini selamlamasını ve TBMM Başkanlık makam odasında Atatürk ile yaklaşık 1 saate yakın süren görüşmelerine şahit olduğunu anlatıyor.

ALKIŞLARLA KARŞILANDI

Ali Süruri’nin günlüklerinde Said Nursi’nin TBMM’de miletvekilleri tarafından hoşgeldiniz töreniyle ve alkışlarla karşılandığı belirtilirken, Atatürk ile yaptığı görüşmenin detaylarına da yer veriliyor. Elyazması ve Nadir Eserler Uzmanı Dr. Niyazi Ünver tarafından hazırlanarak tarihe kazandırılmak üzere Türk Tarih Kurumu’na gönderilen Ali Süruri günlüğü “Meclisteki Günlerim” ismiyle basılacağı zamanı bekliyor.

MECLİS’TE KARŞILAMA TÖRENİ

Bediüzzaman Said Nursi’nin 9 Kasım 1922’de geldiği Ankara’dan 17 Nisan 1923’te ayrılır. Bu süre içinde yani yaklaşık 5 ay Ankara’da kalan Bediüzzaman, Hacı Bayram Veli Camii civarında ikamet eder. Ali Süruri (Tönik) Bediüzzaman Said Nursi’nin Meclis’e geldiği tarihi 9 Teşrinisani 1338 Perşembe (9 Kasım 1922) olarak anılarına kaydeder. Meclis’te dinleyiciler locasında oturan Nursi’yi Mebuslar alkışlarla ve hoşamedi (Hoşgeldin) töreniyle karşılarlar. Ali Süruri bunu anılarında şöyle dile getirir: “İki gün evvel Ankara’ya gelmiş olan Bediüzzaman Saidi Kürdî Efendi samiin locasındaydı. Vilayeti Şarkiye mebuslarından bazısının takriri üzerine Meclis alkışlarla müşarünileyhe beyanı hoşaşmedi etti. Kendisi de locada ayağa kalkarak temennayla ve birkaç kere selam vermek suretiyle teşekkürde bulundu. Bilahare riyaset odasında görüştük. (1)323’te (1918) gördüğüm Saidi Kürdi hiç değişmemiş ve ihtiyarlamamış…”

HALİFE’NİN MEKTUBU VAR

Atatürk ile Bediüzzaman Said Nursi görüştükleri gün Meclis’in çalıştığını Halife’nin (Osmanlı Halifesi) TBMM’ye gönderdiği cevabın okunması ile ilgili tartışmaların yürütüldüğünü söyleyen Ali Süruri anılarında o gün ile ilgili şunları yazıyor: “Halife hazretlerinden Meclis’e bir cevap gelmiş. Okunacağı sırada kaimen dinleyelim diye bir teklif dermeyan olmuş. Derken gürültü çıktı. Ben de hemen o sırada teneffüs salonuna çıkmıştım. İçeri girdiğimde münakaşa cereyan ediyordu. Nihayet tayini esami suretiyle reye kondu. Nisap yok. Badetteneffüs yoklama yapıldı. Ekseriyet olmadığı taayyün etti. Cevapname okunmaksızın meclis dağıldı. Celseyi aleni olmadığı için münakaşayı vakıa çok çirkin oldu…”

ALİ SURURİ KİMDİR?

Ali Süruri (Tönik) 1888 yılında Şebinkarahisar’ın Tönik nahiyesinde dünyaya gelir. Rüştiye tahsili yapan Ali Süruri, bir süre de dava vekilliği (avukatlık) yapar. I.ve II. Dönem Şebinkarahisar milletvekilliği görevlerinde bulunan Ali Süruri kısa bir süre de TBMM başkan vekilliği yapmıştır. Kendisi “sarıklılardan” olmakla beraber, Mustafa Kemal’in ekibinden olduğu bilinen Ali Süruri 1920-1923 yılları sürecinde günlük tutar. Bu günlükler neredeyse günü gününe tutar. Süruri 1926 yılında 38 yaşında hayatını kaybeder.

NAMAZ KILMASI İÇİN UYARMIŞ

Atatürk ile Bediüzzaman Said Nursi arasında Meclis Başkanlık Makam odasında geçen ve 1 saat süren görüşmeye tanıklık ettiğini söyleyen Milletvekili Ali Süruri tarih olarak da 25 Teşrinisani 1338 (25 Kasım 1922) olarak görüşmeyi kaydediyor. Ali Süruri anılarında görüşme ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Takriben akşam namazı sıralarında Meclis dağılırken baktım, Divanı Riyaset odasında Kemal Paşa ile Bediüzzaman Molla Saidi Kürdî arasında bir mübahase var. Ben de dinledim. Bir saat kadar imtidat (Devam) etti. Mübahasenin iptidası (geçmişi) Bediüzzaman’ın Kemal Paşa’ya ve daha bazı arkadaşlara yazdığı mektupta namaz kılmalarını tavsiye etmesi ve mezhebi Şafide terki salâtın (namazın) şahadeti kabul edilmeyeceğine nazaran, Meclis’in ekseriyeti terki salât etse Meclis’in hükümlerinin medhul ve gayrı nafiz olması lazım geleceğini beyan eylemesinden dolayıymış.

Kemal Paşa meali mektubun siyaseten derkar olan mehazirinden ve hiç olmazsa yalnız kendisine yazılsaydı, bu mahzurun o kadar varit olmayacağından bahisle Bediüzzaman’a darıldı. Bediüzzaman’da bu mahzuru düşünmediğini itiraf etti. Bediüzzaman da evvelce biraz hasyetini söylüyor idiyse de, sonra tevil ve tahfif etti ve aralarındaki kırgınlık zahiren zail oldu gibiyse de herhalde iki taraf da birbirine muğber kaldılar. Kemal Paşa çok mühim meselelere temas etti ve hakikaten zekâsını gösterdi. Bediüzzaman’ı yalnız şu mübahasede dinleyenler şöhretini pek hakikate muvafık bulmadılar sanıyorum. Mamafih yine güzel cevaplar verdi. Ve Meclis’in çok mübarek ve mübeccel olduğundan bahsetti. O bilhassa Kemal Paşa’ya hitaben: “Siz Kur’an’ı ve İslam’ı kurtardınız. Kur’an’ı omzunuza kaldırdınız. Kur’an ise her sayfasında salât ile emrediyor. Mademki Kur’an’ı böyle muhafaza ettiniz onun emri olan salata da beynelmüslimin tayini müdavemet için teşebbüs etmeniz lazımdır ve mektubu size onun için yazdım. Sizden başkalarına yazdığım doğru olmayabilir. Fakat böyle bir teşebbüsü sizin hatırınıza onlar da getirsinler diye yazdım” mealinde güzel sözler söyledi…”