Etiket arşivi: Allah c.c

Kaybolan Sevgiler Şimdi Neredeler?

Bugün bir başkayım, ağlamaklıyım. Coştun yine deli gönlüm, göz yaşım gibi çağlar mısın. Unuttuğumuz o kadar çok şey var ki, biri çıksa da hatırlatsa bunları tek tek. Ağlamak gibi, sevmek gibi, dostluk gibi, vefâ gibi.

Hele vefâ, eski İstanbul’da belki de bir semtin adı şimdilerde. Yıllardır aradığım, bir türlü ulaşamadığım ilkokul öğretmenimi buldum nihayet. Kader karşıma çıkardı bir gün. Hayattalar, sıhhat ve afiyetteler. Sevgili anneciğiyle beraber yaşıyorlar. Kimi kimsecikleri yok, bir başınalar. Birbirlerine karşı hiç tükenmeyen sevgileri var.  Sevgileri dostlar başına. Hiç de yalnız değiller. Allah’la beraberler. Severdim öğretmenimi. Çocukluk duyguları işte, ayıp olur mu söylesem acaba? Çocukça, safça bir sevgi miydi bu? Yoksa platonik mi desem. Ama üzerinden kırk sene geçmiş.

Şimdi, bu sabah vakti arayıp da kendisine onu ne kadar çok sevdiğimi ve hâlâ yüreğimde adını yıllardır unutmayıp hep andığımı söylemek istiyorum. Söyleyemeyip de saklamanın ne manası var?

Bir kırk sene daha beklemeye zaman var mı? Bu sabah bir cesaret, bir kuvvet var içimde, Rabbime şükrediyorum. Yüreğimde resmini gördüğüm tüm dostlarıma, gönülden sevdiklerime, tek tek ulaşıp sevgilerimi söylemek istedim. Ve söyledim de. Oh, hayat varmış. Söyleyememek de ayrı bir azapmış.

Kalbimin tam ortasında günlerdir nasıl bir ağrıydı ki bu, atsan atılmaz, satsan satılmaz. Gölge değil ki sessiz sedasız ardından gelsin. İçime oturmuş, ağır mı ağır çıkmıyor bir türlü. Perişan etti bu duygu beni. Bu derdi içimden atmanın sırrını, sevgili Peygamberimin bir tavsiyesinde buldum.

Hani bir gün ki sahabeden biri gelip; ‘Yâ Resulallah ben filân kişiyi çok seviyorum’ der. Hz. Peygamber ‘Madem bu kardeşini seviyorsun niye gidip de ona söylemiyorsun?’ Bu tavsiye üzerine o sahabe o adamın yanına varıp, sevgisini açıkça söyler ona. O da ‘sen gerçekten sadece ve sadece Allah adına mı beni seviyorsun, bunu söylemek için mi geldin?’ der. ‘Evet sadece bunun için.’ Adam da ‘Allah da ne muradın ve ne hayrın varsa sana versin.‘ der.

Selim Gündüzalp

Gıybete Dair üç Hadis Okuması

Bir Müslüman olarak, diğer bir Müslümanı şerefine halel getirilmek istenen bir yerde yardımsız bırakırsam, Allah da beni kendisinden yardım gelmesini istediği bir yerde yardımsız bırakır. (Hadis)

Gıybeti edilen kardeşimin eli kolu bağlıdır, dili tutulmuş, itiraza mecali kalmamış, tümüyle savunmasızdır. Ölü gibidir; hürmeti en çok hak ettiği yerde, şerefi çiğnenmektedir, onuru zedelenmektedir, kişiliği rencide edilmektedir. O ortamda, hiç de hak etmediği bir şekilde anılmaktadır.

Hatası hakkında gerçek olsa bile, onu o hata ile anacak olanlar, onu sadece o hatadan ibaret bilecekler, onu o hatasını hiç terk etmeyecek diye bilecekler. Oysa, Müslümanın hatası geçicidir, tövbe ile hatasından dönebilir. Oysa, Müslümanın sadece hatası yoktur, iyilikleri de vardır; hatta hatasından dönüşü bile iyilik sayılacaktır. Şu halde, gıybeti edilen her mümin kardeşim, o ortamın ölüsü olarak beni yardımcı tayin etmiştir.

Ona en çok yardım etmem gereken yerdeyim ben. Hem sonra, Allah bir kulunun dokunulmazlığını benden de, o kulun kendisinden de daha çok önemsemektedir, öncelemektedir. Ben de Onun katında dokunulmaz olmak istiyorsam, Onun dokunulmaz kıldığına dokunmamam gerektir. Dünyada ve ukbâda güzel bir adla anılmak istiyorsam, insanları gıybet etmekten dilini muhafaza etmeliyim. Çünkü insanları gıybet etmeyen kimseyi, Allah hem dünyada hem ukbâda yardımına mazhar edip başarıya ulaştırır.

Dünyadaki yardımı şudur: Bana birisi dil uzatacak olsa melekler o kişiyi benim adıma yalanlarlar. Ahiretteki yardımına gelince: Allah Teâlâ’nın yaptığım çirkin şeyleri affedip, yaptığım iyilikleri dergâh-ı uluhiyyetinde kabul buyurur. (hadis)

Ne güzel ki, sadece dilimi tutarak, hem dünyamı hem ahiretimi ayakta tutabilirmişim.

Ne büyük hüsran ki, sırf dilimi tutmadım diye, dünyada da ahirette de şerefim ve itibarım elimden gidiyor. İnsanların en hayırlısı olarak insanlara faydası dokunan biri değil miyim yoksa? (hadis)

Gıybetini ettiğimin yüzüne söyleseydim ona faydam olacaktı. Belki hatasını görecek, bir daha yapmamaya karar verecekti. Gıybetini edeceğime sussaydım, ona o hatadan dönmesi için fırsat tanımış olacaktım.  Pişman olmaya vakti ve yüzü olacaktı.

Ama sırrı ifşa edildiği için, kötülüğü dillere düştüğü için, kötülük onunla birlikte anıldığı için, onu hatasına kilitledim, kötülükte ısrar etmesi için nefsine koz verdim. Üstelik, onu da, beni dinleyenleri de, belki ömür boyu birbirlerine karşı önyargılı eyledim. Ne gıybetini ettiğim kardeşim onlara karşı savunabilecek kendini, ne de onlar ondan savunma isteyecek. Arada hep kusur kalacak, arada hep o önyargı duvar gibi duracak.

Demek ki, bana faydası olmayan gıybetle, kardeşime de, gıybetini dinlettiğim diğer kardeşlerime de faydam olmadı. Aksine zarar içinde zarar açtım kendime, dinleyenlere ve gıybetini ettiğime. Öyleyse nasıl insanların en hayırlısı diye anılabilirim?

Senai Demirci