Etiket arşivi: Allahın Yaratması

Yaratılıştaki Denge (Yaratılış Delilleri) (Video)

İnşa: Maddelerin ve elementlerin bir araya gelerek bir yapıyı oluşturmasıdır. Birçok madde ve element bir araya gelerek bir mevcudu oluştururlar ve bir vücutta toplanırlar. Buna terkip de denilir. İnşadaki denge, Cenab-ı Hakk’ın varlığına büyük bir delildir. Şöyle ki:

Bir eczanede, muhtelif maddelerle dolu yüzlerce kavanoz şişenin bulunduğunu farz ediyoruz. Bizlerden, bu kavanozlardaki maddeleri kullanarak bir macun ve bir ilaç yapmamız istendi. Bizler eczaneye geldik, gördük ki: O macun ve ilacın yüzlerce ferdi yapılmış ve tezgâha konulmuş. O macun ve ilaçları tetkik ettik, gördük ki: O kavanoz şişelerin her birinden, mahsus bir ölçüyle bir-iki miligram bundan, üç-dört miligram ondan, altı-yedi miligram başkasından ve bunlar gibi, her birinden muhtelif miktarda maddeler alınmış ve o macun ve ilaçlar oluşturulmuş. Eğer birinden bir miligram eksik ya da fazla alınsa o macun ve ilaç tesirini gösteremez; ilaç iken zehir olurlar.

Acaba hiçbir cihette imkân ve ihtimal var mıdır ki o şişelerden alınan muhtelif miktarlar; şişelerin garip bir tesadüf veya fırtınalı bir havanın çarpması sonucu devrilmesiyle her birinden alınan miktar kadar, yalnız o miktar şişeden aksın, diğer şişelerden akanlar ile beraber gitsin ve toplanıp o macunu ve ilacı teşkil etsinler? Acaba bütün dünya toplansa bir macunun ve ilacın tesadüfen oluştuğuna bizi ikna edebilirler mi? Hele bu ilaç ve macunun milyonlarca ferdi bulunsa, tamamının tesadüf eseri olduğuna bizi inandırabilirler mi? Acaba bu fikirden daha hurafe ve daha batıl bir şey var mıdır?

İşte bu misal gibi, her bir hayat sahibi bir macundur. Her bir bitki ise bir ilaçtır ki çok çeşitli maddelerden, gayet hassas bir ölçüyle alınan elementlerden terkip edilmiştir. Mesela sadece insana bakalım:

Vücudumuzda altmışa yakın element bulunmaktadır. Bu elementlerin hepsi bir ölçüye ve dengeye göre vücudumuzda bulunmaktadır. Vücudumuzda belli ölçülerde demir, magnezyum, krom gibi elementler vardır. Bunların azlık veya çokluğu hastalıklara sebep olur. Mesela bakır kan yapıcı özelliğe sahiptir. Eksikliğinde sinir hastalıkları baş gösterir. Mangan, beyin fonksiyonlarını işlettirir. Eksikliği davranış bozukluklarına sebep olur. Kadmiyumun görevi ise tansiyonu ayarlayıp düzgün çalışmasını sağlamaktır. Eksiklik veya fazlalığında tansiyon rahatsızlıkları baş gösterir. Vücudun herhangi bir yerine elementlerin yığılması ise hormonal bozuklukları meydana getirir.

İnsanın vücudunda böyle son derece hassas bir denge hâkim olduğu gibi, diğer hayat sahipleri olan hayvanların ve bitkilerin vücudunda da aynı denge hâkimdir. Bizler, bu dengenin misalleriyle sözü uzatmıyor ve bu dengeyi öğrenmek isteyenleri ilgili fen kitaplarına havale ederek soruyoruz:

Acaba en basit bir ilaç dahi tesadüfen oluşamazken, bu derece dengeli olan insan vücudunun ve diğer varlıkların tesadüfen oluşması hiç mümkün müdür?

Bütün dünya toplansa bir aspirinin, cam kavanozdaki ilaçların tesadüfen dökülmesi sonucunda oluştuğuna bizi ikna edemez iken; nasıl olurda, bu haptan milyonlar derece daha hassas bir yapıya sahip olan insanın, tesadüf sonucu ortaya çıktığına bizi ikna edebilir? Acaba böyle batıl bir fikre inanana akıllı denilebilir mi? Değil akıllı denilmek, evvela ona insan denilebilir mi?

Ayrıca vücudumuz, bir ilaç gibi bir defa yapılan ve sonra öylece bırakılan bir şey değil, daima yenilenen bir terkiptir. Bir sene boyunca bağırsaklarımızda ölen toplam hücre ağırlığı 90 kg’dır. Ölen deri hücrelerimizin ağırlığı ise 45 kg’dır. Her gün vücudumuzda 200 milyar alyuvar ölür ve saniyede 10.000 alyuvar yaratılır. Vücudumuz altı ayda bir tamamen yenilenen harika bir terkiptir.

Bu terkibin tesadüfen olması nasıl mümkün olur? Hem de bu terkipten şu anda yeryüzünde yaklaşık yedi milyar insan varken. Hepsinin tesadüfen oluştuğuna nasıl inanılır?

İnşadaki terkip delilimizi, iman dersini alan bir öğrencinin hatırası ile tamamlayalım: Zeki öğrenci, sene başından beri tesadüfü anlatan ve her şeyin kendi kendine oluştuğunu iddia eden biyoloji öğretmenine güzel bir sürpriz hazırlamış. Hocasının derse gireceği teneffüste tahtaya kocaman bir eşek resmi çizmiş ve üstüne de hocasının adını yazmış. Derse giren öğretmen, tahtada çizilmiş eşeğin üzerinde kendi ismini görünce kızarak sormuş: “Çabuk bana söyleyin bakayım, bunu yapan edepsiz kim?” Sınıftan hiç ses çıkmamış. Kızgın hoca aynı soruyu üç defa tekrar etmiş ve yine sınıftan hiçbir cevap alamamış. Bunun üzerine zeki öğrencisi elini kaldırarak söz almış ve: “Hocam, ben yapanı gördüm.” demiş. Hocası heyecanla: “Söyle bakayım evladım kim yaptı?” demiş. Öğrencisi şöyle anlatmış: “Hocam, teneffüste arkadaşlar pencereyi açtı ve içeriye doğru bir rüzgâr esti. İçeriye esen rüzgârın etkisiyle tahtanın altındaki tebeşir tozları havalandı ve tahtada bir eşek resmi meydana geldi. Sonra bir rüzgâr daha esti ve bu rüzgârla da bir tebeşir havalanarak eşeğin üstüne sizin isminizi yazdı. İşte olay böyle oldu.”

Bunu işiten hocası daha da sinirlenerek: “Oğlum, delirdin mi sen! Böyle saçma şey olur mu hiç!” deyince, bizim öğrenci de taşı gediğine oturtmuş: “Hocam niye olmasın ki, siz sene başından beri bize bundan farklı bir şey mi anlattınız? Bu basit resimden milyon defa daha harika olan eşeğin kendisi tesadüfen olabiliyor da, basit bir resim olan şu eşek resmi mi tesadüfen olamıyor? Yani şu kâinat, şu dünya, içindeki insanlar, hayvanlar, bitkiler, dağlar, denizler ve saymakla bitiremeyeceğiz her şey tesadüfen olabiliyor da şu basit resim mi tesadüfen olamıyor ve illaki bir fail istiyor, öyle mi?”

Biz de Allah’ı inkâr edenlere soruyoruz: Öyle mi?

Seyrangah.Tv

Allah Her Şeyi Önceden Yarattı mı, Yoksa Hâlâ Yaratmakta mıdır?

– Allah’ın kâinatı, evreni, içinde bulunduğumuz zaman diliminden önce yarattığında şüphe yoktur. Göklerin ve yerin daha önce yaratıldığında şüphe edilemez.

– Kaf Suresi’nin 20. âyetinde ve benzeri âyetlerde geçen “Sura üfürüldü” ifadesi, geçmiş zamanı değil geniş zaman anlamına gelir ve meallerde de “Sura üfürülür” şeklinde geçer. Arap edebiyatında değişik zaman kiplerinin birbirinin yerinde kullanılma geleneği önemli bir yer tutar. Nitekim aynı surenin 31. âyetinde, zaman kipi bakımından “Takva sahiplerine cennet yaklaştırıldı.” ifadesi, genellikle meallerde “yaklaştırılır” şeklindedir. Bu ifadelerin bir hikmeti, olacağı söylenen hususların olmuş gibi kesin gözüyle bakılması gerektiğine vurgu yapmaktır.

– Rahman Suresi’nin 29. âyetinin meali şöyledir:

“Göklerde olan, yerde olan herkes, ihtiyaçları için O’na yalvarır. (Bütün bunları gerçekleştirmek için) O, her an yeni bir yaratıştadır/yeni tecellilerle iş başındadır.”

Müfessirlerin bu konudaki yorumları, genel olarak şu hususlarda yoğunlaşmıştır: Allah, her an: yaratır- yok eder, diriltir-öldürür, zengin kılar-fakirleştirir, yükseltir-alçaltır, aziz kılar-zelil eder, hasta eder-şifa verir, güldürür-ağlatır, affeder-cezalandırır ve saire…

Göğü Biz çok sağlam bir şekilde bina ettik/yaptık/inşa ettik/yarattık, onun genişleten de biziz.”(Zariyat, 51/47)

mealindeki âyet de, göklerin her an genişlemekte olduğuna delalet etmektedir. Bu ise, yaratılış öyküsünün sona ermeyip her an devam ettiğini göstermektedir. Keza, bu gün bilim, gök cisimlerinin bir kısmının sürekli yıkılıp yok olduğunu ve yerine başka cisimlerin yaratılmakta olduğunu kabul etmektedir. Örneğin, Samanyolu Galaksinin yaratılış zamanı, diğer sistemlere göre çok yeni olduğu bilinmektedir.

Rahman sûresi’nin ilgili âyetinin beyanına bu pencereden de bakmak gerekir.

Bu âyette evrendeki bütün varlıkların Yüce Allah’a muhtaç bulunduğuna, O’nun da hem azametini hem de lütuf ve keremini her an yaydığına yani hiçbir varlık veya oluşun O’nun bilgi, irade ve gücü dışında olamayacağına dikkat çekilmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de değişik vesilelerle Cenâb-ı Allah’ın yaratıcılık sıfatına ve iradesinin nüfuz etmediği hiçbir olay düşünülemeyeceğine değinilir. Fakat “O her an yaratma halindedir.” diye çevrilen 29. âyet bu konuda özel bir vurgu taşımakta ve özellikle şu iki noktanın aydınlatılmasında ayrı bir önemi haiz bulunmaktadır:

a) Yaratılmışlar açısından anlatım kolaylığı sağlaması itibariyle kutsal metinlerde Allah Teâlâ’ya nispetle zaman kavramının kullanıldığı olmuşsa da bu asla O’nun mutlak iradesini kayıtlayacak veya gücüne sınır koyacak biçimde yorumlanamaz. Binaenaleyh İsrâiloğullarının sınanması için konan bir dinî hüküm olan cumartesi yasağının, Allah’ın -hâşâ- o gün istirahata çekildiği tarzında bir gerekçeyle açıklanması (bk. Tekvin 2/2-3) tenzih ilkesiyle bağdaşmaz. Âyetin Yahudilerdeki bu yanlış telakkiyi reddetmek üzere indiğine dair bir rivâyet de bulunmaktadır.(ibn Atıyye, V/229) Bu mânada âyet, “Tanrı yarattıktan sonra vahyetmek, ihtiyaçları karşılamak gibi şeylerle ilgilenmemiştir.” diyen deist felsefeyi de reddetmektedir.

b) Bu âyet, tabiat olaylarından Yaratıcı iradesini dışlayan pozitivist ve materyalist akımları mahkum etmekte ve bilimin ulaştığı parlak sonuçların da son tahlilde Allah Teâlâ’nın yasalarını keşfetmekten öteye geçemeyeceğini ve bütün bulguların gerçekte O’nun yaratma sıfatının her an var olan tecellilerinden başka bir şey olmadığını ortaya koymaktadır. (Kur’an Yolu, V/148.)

Sorularlaislamiyet