Etiket arşivi: ankara

Ankara’da Medresetüzzehra İdeali Taşıyan Okul

Ankara Altındağ-Karapürçek’te kampüs ortamında kuruluş ve yapılanma çalışmalarını tamamlayanHamiyet Okulları Özel Hamiyet Erkek Fen Lisesi ve Özel Hamiyet Erkek Anadolu Lisesi adı ile faaliyete başladı.

Ankara Hamiyet ve İrfan Vakfı bünyesinde faaliyet gösterecek Hamiyet Okullarının vizyon ve misyonuvakıf yetkilileri, öğretmenler,  akademisyenler ve eğitim bilimi uzmanlarının çalışmaların ardından belirlendi. Kayıtların devam ettiği okulda uygulanacak eğitim esas ve temelleri ile öncelikleri açıklandı:

UFUK VE ÇIĞIR AÇICI MODEL BİR EĞİTİM SİSTEMİ

Eğitimi kendi dinamiklerimizi ve kültürümüzü  özümseyen bir medeniyet projesi olarak ele alıyoruz.  Okulumuz, medeniyet burçlarını, entelektüel ufuklarını, kurucu şahsiyetlerini ve temellerini harekete kavrayan  beyin güçleri yetiştirmeyi vaat ediyoruz. Medresetüzzehra’nın çekirdeklerini oluşturma ideali ile yola çıkmış bulunuyoruz.

EĞİTİM SİSTEMİMİZİN SÜTUNLARI: İLİM-İRFAN-HİKMET

Öğrencilere, kendi iyi-güzel-doğru  fikrimizi aktaracağız. Okullarımızda eğitimin hedefi insanların kabiliyetleri ile birlikte faziletlerinin de geliştirileceği, iki kanatlı;  hem aklı hem de kalbi çalışan ve işleyen insan yetiştirmek olacaktır.

Okullarımızda dersin faydalı hale gelişini; malumattan marifete, ilimden hakikat ve hikmete dönüşümünü garanti eden sistemler kurulacaktır. Kurulan sistemler ve yapılanma bilimin gerçekleri ve gerçek bilim ile öğrenciyi karşı karşıya getirmeyi vaat etmektedir.

KİMLİK KAZANDIRAN DERS PROGRAMLARI VE MÜFREDAT

Öğrencilerimizin kompleks oluşmasında ve büyük düşünmesinin önündeki en büyük engellerden birisi kopya ve taklit bilim anlayışıdır. Eğiticilerimiz/öğretmenlerimiz aynı zamanda birer araştırmacı gibi çalışma yapacaklar, kuru malumat yükleyen taklit ve kopya ders kitapları yerine öğretmenlerimiz bilim adamları danışmanlığında çalışarak  kendi ders kaynak ve dökümanlarını hazırlayacaklardır. Ayrıca mevcut kitap ve müfredat programlarındaki bilimsel/eğitsel eksiklikleri de belirleyeceklerdir. Daha dönem başında ünite ünite/konu konu kitaplar) taranarak müfredattaki çarpıklıklar; bilimselliği aykırı hususlar, ideolojik ögeler ortaya konulacaktır.

ÜNİVERSİTE İLE DİNAMİK BAĞLANTI

Öğretmenlerimiz üniversitelerden bilim ve eğitim danışmanları ile birlikte çalışarak, en yeni bilgilerle ders ve kaynak dökümanlarını hazırlayarak bilimi derin-kökleri ile öğrenmeyi  garanti eden sistemler kurulmaktadır.

HAYATLA İÇ İÇE UYGULAMALI VE “DEĞER ODAKLI” DERSLER

“Merak ilmin hocası, ihtiyaç terakkinin üstadı”  ifadeleri rehberimiz olacak

Uygulayacağımız talim ve terbiye bir tecdit süreci olacak; yaparak yaşayarak öğrenme, keşfe dayalı öğrenme, usta -çırak ilişkisine dayalı öğrenme,  hal dili  ile öğrenme gibi fıtrata mutabık gerçek öğrenme yöntemleri hayata geçirilir. Öğrencinin dehasını daha işin başında öldüren ve onu öğrenilmiş çaresizliğe iten  bilgi yükleme-ezber metotlarından azami şekilde kaçınılacak; her dersin karakterine uygun olabildiğince  farklı  metotlar kullanılacaktır.

ÖĞRETMENLERİMİZ BİRER “DERS ARKADAŞIDIR”

Öğrenme ortağı ve işbirlikçisi olarak  öğretmenlerimiz, öğrencilerle birlikte araştırır, öğrenir,   gerçeklere ulaşmada rehberlik ve yol gösterir. Öğrenmenin ve araştırmanın yollarını açar. Ham bilgiyi değil, hazmedilmiş hikmete dönüşmüş ilmi telkin eder. Akla kapı açar ama iradeyi elden almayacak şekilde derslerin benimsetme (bilgi aktarma ve dikte etme) ve şartlanma kültürü  halini almasının  önüne geçer. Dersleri “sorma, düşünme, itaat et” formatında olmasından kurtarır.

Her bir muallimimiz; insanı insan yapan, ona beden içinde ruh veren kutsal bir mesleğin içinde  olduğunu bilmektedir. Okulun kutsal çatısı altında öğretmenlerimizin seviye ve kalitesinden doğan bir akademik hava vardır  Okulu etkin bir  zihin alışveriş merkezi haline getiren muallimlerimiz öğrenciye  dersi/okumayı sevmiyor, dinlemeyi bilmiyor diyerek kendi yapamadığını öğrenciye yüklemeyecektir.

BİRE BİR EĞİTİM ORTAMI

Okullarımızda derslikler (15-20 kişilik) kadar  laboratuvarlar ve kütüphane, konferans salonu, sergi salonları, kulüp odaları  okullarımız  aktif eğitim ve sosyal okul gereklerinin yerine gelmesi için tüm birimler  birbirini desteklemektedir. Hocalarımız kendi odalarında akademik  ve eğitsel çalışmalarını/araştırmalarını sürdürürken; gerek ferdi ve gerekse gruplar halinde öğrencilerle özel ilgilenme imkanları bulacaklardır.

IŞIK VE GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİNDEN UZAK KAMPÜS ORTAMI

Okul binalarımız çevresi ile bir kampüs özelliği taşımaktadır. Işık ve gürültü kirliliğinden uzak bulunmakta, çevresi ve içindekilerle her şeyi öğrenciyi okumaya yöneltmektedir.   Tanzimli bahçeleri ile sakinliği ile ruhumuzun özlediği ortamı sağlamaktadır.

Okullarımız ruhumuzun ve kimliğimizin çizgilerini yansıtmakta; kendine has  üslubunu ortaya koymaktadır.

Okulumuzda göze çarpan şey sürekli bir faaliyet; her gün, her hafta kulüplerin sosyal faaliyetleri, yada okul idaresinin seminer yada hizmet içi eğitimleri yada muallimlerimizin   uygulamaları, seminer toplantı-sergi, gezi  vs aktiviteler olacaktır.

Öğrenciler gerek okullarımızda ve gerekse kendileri için hazırlanan özel barınma evlerinde   kendi evindeki rahatı, sıcaklığı ve şefkati hissedeceklerdir. Evlerde rehber görevliler kendilerine her konuda yardımcı olacaklardır.

KAMPÜSÜMÜZ BİR YENİLİK ÜSSÜ OLACAKTIR

Okullarımızın en belirgin ve göze çarpan özelliği bir hizmet içi eğitim merkezi ve yenilik üssü olarak yapılanmış olmasıdır.   Bu amaçla üniversite ile yoğun ilişiki içinde olacak ve  her bir ders hocamız üniversiteden  bilim ve eğitim danışmanları  ile çalışacaktır.  Eğiticilerimiz/öğretmenlerimiz   birer araştırmacı gibi çalışmakta  en yeni bilgi öğrencileri buluşturacaklardır. Okullarımızda üniversite ve meslek kuruluşları ile dinamik ilişki  geliştirilmiştir.

TAKİP SİSTEMLERİ VE  DERSLERDE  YENİLİKÇİ METOTLAR

Her öğrencinin nerden nereye  geldiğini gösterecek portfölyö sistemi ile  gelişmeleri sürekli   takip edilecek öğrencilerin mesleki yeterlilikleri (zayıf ve kuvvetli yönleri) ve özellikleri burada görünecek; bu dosya öğrencinin  doğru yönlendirilmesinde; mesleğe-üniversiteye yerleştirilmesinde bir esas olacaktır.

ARAŞTIRMAYA-KEŞFE DAYALI ÖĞRENME METOTLARI

Okulumuzda öğrencinin bilmesi gereken bilgiler reçeteler halinde sunulmayacaktır.

Onun yerine  her öğrencinin farklı ihtiyaç ve isteklerini hesaba katan   bir eğitim yapısı  uygulanacaktır. Dersler soyut bilgi yerine temsil metodu (senaryo-kurmaca-canlandırma-drama..)   verilecek;  kişilik ve mizaç,  kendini tanıma, öğrenme strateji ve yolları  gibi “öğrenmeyi öğrenme”   okul eğitiminin temelini meydana getirecektir. Okulumuzda kişilik ve mizaç ve kendini tanıma gibi “öğrenmeyi öğrenme”  okul eğitiminin temelini meydana getirecektir.    Bu çalışmalarla  başarısız  zannedilen öğrencilerin  kendini tanıyarak başarılı hale geldikleri    kendini/yeteneklerini ve sınırlarını keşfeden öğrenci hobi olarak yapacağı mesleği öğrenecektir.

Okullarımızda,   ders ortamında uygulayacağımız yedi prensiple gerçek ve doğru öğrenme ortamı sağlıyoruz:  1. Önce sıcak –samimi  öğrenme ortamı. Öğretmen-öğrenci ilişkisi “ders arkadaşı” konumu. 2. Bireysel değil,  işbirliği içinde öğrenme metotları , karşılıklı etkileşimin gücü.   3. Etkili  zaman yönetimi-plan program. 4. Temsil ve senaryo gibi aktif öğrenme yöntemleri ile  gerçek öğrenme. 5.  Sürekli araştırma ödevleri ve  ara sınavlarla geri bildirim ve geri besleme. 6.  Her derste öğrenilenlerin uygulamadaki/gerçek hayattaki karşılığının gösterilmesi.  7. Konuların  hikmet ve hakikatına dikkat çekilerek ilimden hakikate, malumattan  marifete geçiş.

TABELA DEĞİL, GÖREVİNİ İFA EDEN REHBERLİK HİZMETİ

Çoğu okulda olduğu gibi rehberlik servisi  tabela olmaktan/etkisiz konumundan çıkarılmış ve işlevseliği en üst düzeyde olacak şekilde yapılandırılmıştır. Öğrencileri yakından tanıyıp ihtiyaçlarını, istek ve beklentilerini, çeşitli alanlardaki problemlerini, ilgi ve yeteneklerini, belirlemeye  yönelik çalışmalar (test, envanter, anket, gözlem) yürütülür.

İFADE VE BECERİ DERSLERİ

Beden eğitimi, müzik ve resim gibi dersler öğrencilerin duygularını kontrol edeceği, kendini tanıtacağı beceri  ve güven kazanacağı dersler olarak ifade edilir.  Bu dersler bir tür meslek  kazandırma dersi gibi yada entelektüel beceri kazanma dersi olarak öğrencinin eksik olduğu alanlar tamamlanır.

GÖZLE DEĞİL, KULAKLA ÖĞREN..  İNGİLİZCE ÖĞRETİMİNİ GARANTİ EDEN SİSTEMLER

Yabancı dil dersinde konuşma ve dinlemeye ağırlık veriliyor. Gramer çalışmasını ortadan kaldıran bir metot kullanıyoruz. Sistem, denenmiş ve sınanmış yöntemleri kullanıyor ve  olabildiğince hızlı bir şekilde,  konuşma yeteneği gelişiyor. Bu mettota gramer çalışması yok ancak, konuşma grameri hızlı bir  şekilde gelişiyor. Telaffuzla ilgilenilmediği halde  telaffuz bu sistemle  güçlü bir şekilde gelişiyor. Sistemimiz, kulaklarla öğretiyor, gözlerle değil. Ders hocaları önce öğrencinin öğrenme ile ilgili yanlış varsayımlarını  ve kalıplaşmış düşüncelerini değiştirerek işe başlarlar.  Doğru ve akıcı dil konuşmanın yolunun  kulaklara dayanan duyarak öğrenme olduğu gerçeğini belgeleri ile anlatırlar;   kelime ve ibareleri dinleyerek;  grameri dinleyerek   telaffuzu dinleyerek,  konuşmayı dinleyerek öğrenileceğini anlatırlar.

BİLGİ MERTEBELERİNİ DİKKATE ALAN SINAV METOTLARI KULLANIYORUZ

Teste dayalı sınavları yalancı bir kriter olmaktan çıkaran ve ezberciliği önleyen gerçekçi ölçme ve değerlendirme sistemleri kullanacağız.

Ülkemizde sınav sorularının nitelikli ve anlamlı şekilde hazırlanmayışı, eğitimin yozlaşmasının başlıca kaynağıdır. Bilgi mertebelerini (Bloom taksonomisi) dikkate almayan ve  yanlış cevap şıklarını öğrenci yanılgılarına göre hazırlamayan mevcut test sistemini bilimsel ve anlamlı/faydalı bulmuyoruz. Bloom taksonomisi bilgiyi altı derecede sınıflandırmaktadır.  (1) Bilgi –malumat  seviyesi. 2. Kavrama (Anlama)  (3) Uygulama (4) Analiz  (5)  Sentez  (6) değerlendirme seviyeleri.  Mevcut test sistemi bilginin en basit mertebesinde (bilgi –malumat seviyesi) çalışmakta üst mertebelere çıkamamakta; böylece eğitim yozlaşmaktadır.

Uzmanlarla çalışacağız.   6 (altı)  bilgi seviyesini de   dikkate alan test sistemleri kullanarak ezberci yapının önüne geçeceğiz. Böylece, bilgiyi üretmeyi ve kullanmayı bilen, tahlil,  terkip ve tasnif kabiliyetlerinin  ve analitik zekalarının gelişmesini garanti eden sistem oluşturulacaktır.

risale haber

Hanımlar İçin Muhakemat Seminerleri

Risale Akademi tarafından 22-23 Temmuz 2013 Pazartesi hanım seminercilerin sunumlarıyla Muhakemat’tan “Unsuru’l Belagat Seminerleri” gerçekleştirilecek.

Hanımlara yönelik Seminerler Risale Akademi’nin Ankara’daki merkezinde yapılacak.

Program şöyle:

UNSURU’L BELÂGAT (İKİNCİ MAKALE)

22 Temmuz 2013 Pazartesi

SÜRE

DERS

KONU

SEMİNERCİ

09.30-09.50                         MUHAKEMAT’A GENEL GİRİŞ               VİLDAN CEYLAN
09.50-10.00 ARA    
       
10.00-10.30 BİRİNCİ DERS BİRİNCİ MESELE ELİFNUR YAZICI
10.30-10.40 MÜZAKERE    
10.40-10.50 ARA    
       
10.50-11.20 İKİNCİ DERS İKİNCİ MESELE VE ÜÇÜNCÜ MESELE NURCAN AKÇE
11.20-11.30 MÜZAKERE    
11.30-11.40 ARA    
       
11.40-12.10 ÜÇÜNCÜ DERS  DÖRDÜNCÜ MESELE BEDİA GÜMÜŞ
12.10-12.20 MÜZAKERE    
12.20-13.30 ÖĞLE ARASI    
       
13.30-14.00 DÖRDÜNCÜ DERS BEŞİNCİ MESELE BÜŞRA CEYLAN
14.00-14.10 MÜZAKERE    
14.10-14.20 ARA    
       
14.20-14.50 BEŞİNCİ DERS ALTINCI MESELE CEMİLE DENİZ
14.50-15.00 MÜZAKERE    
15.00-15.10 ARA    
       
15.10-15.40 ALTINCI DERS YEDİNCİ MESELE AYNUR İLHAN TUNÇ-SALİHA ŞENGÜL
15.40-15.50 MÜZAKERE    

UNSURU’L BELÂGAT (İKİNCİ MAKALE)

23 Temmuz 2013 Salı

SÜRE

DERS

KONU

SEMİNER

10.00-10.30 BİRİNCİ DERS SEKİZİNCİ MESELE ZEHRA ÇİFTÇİ
10.30-10.40 MÜZAKERE    
10.40-10.50 ARA    
       
10.50-11.20 İKİNCİ DERS DOKUZUNCU MESELE HÜLYA ÖZKAN   
11.20-11.30 MÜZAKERE    
11.30-11.40 ARA    
       
11.40-12.10 ÜÇÜNCÜ DERS ONUNCU MESELE NURCAN TİRYAKİ
12.10-12.20 MÜZAKERE    
12.20-13.30 ÖĞLE ARASI    
       
13.30-14.00 DÖRDÜNCÜ DERS ON BİRİNCİ MESELE NURAN ŞAHİN
14.00-14.10 MÜZAKERE    
14.10-14.20 ARA    
       
14.20-14-50 BEŞİNCİ DERS ON İKİNCİ MESELE TÜLAY IRMAK
14.50-15.00 MÜZAKERE    
15.00-15.10 ARA    
15.10-15.40 ALTINCI DERS HATİME GÜLSÜM KONUR
15.40-15.50 MÜZAKERE    

İletişim: Nuran Şahin (0506 962 67 59)

Adres: Turan Güneş Bulvarı 593.Sk. 4/2 (Honda Arkası) Yıldız/Çankaya

NOT: Ankara dışından katılacaklar için konaklama imkanı sağlanacaktır.

risale haber

Gençlik Rehberi Ekseninde Yaradılış Alfabesi 2

genclik-rehberi-ekseninde-yaradilis-alfabesi-7 Haziran 2013 Cuma günü, Risale-i Nur ekseninde “Gençlik Rehberi Ankara” seminerlerinin sekizincisi düzenlenecek. Muzaffer Alacaoğulları’nın vereceği seminer “Gençlik Rehberi Ekseninde Yaradılış Alfabesi 2” konusu altında düzenlenecek.
Seminer bitiminde katılımcılarla müzakere yapılacak.

PROGRAM

Konuşmacı: Muzaffer Alacaoğulları
Yer: Risale Akademi Konferans Salonu
Tarih: 7 Haziran Cuma 2013
Saat: 18:30
İletişim: rasem@risaleakademi.com

Risale Ajans

Milletlerarası Bediüzzaman Sempozyumunun 5.si Ankara’da Yapıldı

Hayrat Vakfı tarafından düzenlenen “Milletlerarası Bediüzzaman ve Risale-i Nur Sempozyumu”nun 5.si Ankara’da yapıldı.

Ankara Arena Spor Salonu’ndaki program Yusuf Ertürk’ün Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Ardından Hayrat vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve İDSB Genel Sekreter Yardımcısı ve Türkiye Temsilcisi Avukat Ali Kurt açış konuşması yaptı.

Peygamber Efendimizin (asm) “Allah birdir biri sever” Hadis-i Şerifini hatırlatan Kurt, “Vahdet dininin temsilcileri olarak kalu beladan beri beraberdik. İnşallah yine biriz. allah bizi birbirimiziden ayırmasın” dedi.Ayet ve Hadislerdeki ittihad konularını aktaran Kurt, Cenab-ı Hakk’ın her asırda müceddidler gönderdiğini bunların Geylaniler, Rabbaniler Nakşıbendiler vs. gibi isimler olduğunu belirtti. Kurt,”Allah bu  asırımızda da bir müceddid gönderdi. Bediüzzaman Said Nursi ittihad-ı İslam’a çalıştı” dedi.

Risale-i Nur’dan İttihad-ı İslam bahsilerini okuyan Kurt, Bediüzzaman ile Rus polisi arasındaki konuşmaya atıfta bulunarak, “O kış yılları böyle devam etmedi. Bu güzel günler Emevi camiinden, Tiflislerden müjdelendi. Rus polisinin İslam parça parça olmuş sözlerine karşılık Bediüzzaman, Rus polisinin şahsında hepimize mesajlar vermektedir. İslam aleminin tahsile gittiğini anlattı. Nitekim İttihadı İslam’ın ayak seslerini işitiyoruz” şeklinde konuştu.

(Fotoğraflar için TIKLAYINIZ)

ÇELİK: BEDİÜZZAMAN’IN ESERLERİ DÜNYANIN ÜMİDİ HALİNE GELDİ

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ise Takrir-i Sukün kanunu ile Bediüzzaman’ın yokedilmek istendiğini belirterek, “İstedikleri gibi olmadı. Bediüzzaman’ın yazdığı eserler dünyanın ümidi haline geldi” dedi.

Bediüzzaman’ın tüm hayatı boyunca ırkçılığı ayakları altına aldığını vurgulayan Çelik, Hutbe-i Şamiye’de Arap kardeşlerimize övgüler yağdırdı. Aslınıza dönün Kur’an’a sarılın dedi. Burada Said Nursi Arapçılık yatp denir mi? Kürtlerin yaptığı hizmetleri övdü. Burada Said Nursi Kürtçüdür demek eblehliktir. Mektubat’ta Türklere seslenerek sizin milliyetiniz İslamla bütün haline gelmiş, ayrılması mümkün değil dedi. Bunları dedi diye Türkçü denir mi?O şefkat kahramanıydı, büyük bir mütefekkirdi. Bediüzzaman yol gösteriyor. Kardeşliği yeninden teyit ve tesis ediyor. Bediüzzaman’a kara çalanlar hep kendileri küçük düştüler. Tarihin çöplüğüne gömüldüler” şeklinde konuştu.

Çelik, sempozyumu düzenleyen Hayrat Vakfı’na ve kurucu Ahmet Hüsrev Altınbaşak ağabeye de teşekkür ederek rahmet andığını söyledi.

DESTİCİ: YARABBİ ŞÜKÜRLER OLSUN!

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ise Hayrat Vakfı’nın Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığı Kur’an ve Osmanlıca kurs protokolüne işaret etti. Bu gelimeden büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Destici, “Yarabbi şükürler olsun. Tüm teşkilatlarımıza haber verip bu kurslara katılmalarını istedik” dedi. Destici, “Bediüzzaman’ın dediği gibi İttihad-ı İslam Kur’an’ın irşadı, akıl ve kalbin birliği ile tesis edilebilir” şeklinde konuştu.

Sempozyuma gelen telgraflardan TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajları okundu.

Ardından İslam ülkelerinden gelen katılımcılar kısa birer konuşma yaptı. Filistinli Şeyh Raid Salah’ın konuşmacı salonu adeta coşturdu. Filistin’in kurtuluş beklediğini ifade eden Salah, sözlerini “Mescid-i Aksa’nın bahçesinde görüşmek üzere” cümleleriyle bitirdi.

Program, “İttihad-ı İslam’ın Lüzum ve Ehemmiyeti” konulu oturumla devam etti.

RİSALEHABER

Şam’dan Ankara’ya Esen Rüzgar

Bir şarkı vardır;

Boş yere ağlama

Kalbini bağlama Ankara rüzgârına

Ankara rüzgârı ile kastedilen bir sevgilinin sevda rüzgârının rüzgâr ile başka bir coğrafyaya gitmesi midir? Çünkü rüzgâr bizim kültürümüzde haber götüren getiren manalarına da gelir.

Urfa’nın medar-ı iftiharı Hazret-i Nabi, Cenab-ı Nebi-i Zübde-i Âlem için söylediği bir kasidesinde, rüzgâra bir haber yükler, Hazret-i Nebi’nin memleketine yollar.

Ey bad-ı saba, uğrarsa yolun semt-i haremeyne

Tazimimi arzet o Resul-i Sakaleyne

Der. Habibullaha kendi muhabbetini rüzgâra yükleyerek gönderir.

Fuzuli-i Bağdadi:

Ne yanar kimse bana ateş- i dilden özge

Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı

Yalnızlığında dostu olarak saba rüzgârını görür. Kimseleri olsaydı Fuzuli olmazdı, çok fazla dostu olanın ruhsal varlığı talan olmuş olur. Ne kadar üretici zekâ varsa içine kapanmış, kitabı gözlemi kendine rehber etmiş.

OTUZBEŞ YAŞI ve ŞAM HUTBESİ

Şam tarih boyunca İslamın büyük camisinin bir hitap kürsüsü olarak yorumlanmış, devirler değiştikçe büyük âlimler o kürsüden değişen dünya ve din mantığına paralel olarak konuşmuşlar.

Bu geleneğin son devirdeki temsilcisi Bediüzzaman Şam’da Hutbe-i Şamiye isimli eserini irad etmiş. Selaniğe, Kostruma’ya İstanbul’a Makedonya’ya, Ankara’ya çeşitli vesilelerle giden bu büyük zat acaba otuzbeş yaşında Şam’a giderken neler düşündü?

Orada konuştukları mutasavver mi idi, yoksa irticali olarak mı bunları konuştu.

Çünkü konuşulan metin İslam dünyası ve özellikle İslam dünyasını temsil eden insanın üzerinde derinlikli olarak düşünmüş bir büyük münevverin fikirlerini yansıtıyor.

Bediüzzaman cüzi olaylardan değil çok yüksek bir noktadan toplumun içinde bulunduğu durumu görüyor.

Avrupalılar son dönem Osmanlısını Hasta Adam olarak isimlendirmişler. Bu yüzden on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinden itibaren gittikçe artan bir hızla hasta adamı pasta adam yapıp yemeyi planlamışlar, adeta geçmişte yaptıkları haçlı seferlerinden daha dessasane hücumlarını bu dünyaya yöneltmişlerdir. Bediüzzaman da Osmanlı’nın hasta olduğunu biliyordu.

Değişik coğrafyalardaki seyahatlerinde bunu izliyordu. Çünkü siyasi çalışmalarının maya tutmayan süt gibi eline gelmesi onu rahatsız ediyordu. İngiliz müstemlekat nazırının Kur’an’ı kaldırmak konusundaki fikri ona hastalığı tedavi edecek ilaca sarılmayı sağladı. Biri hasta adamı anlamış onu öldürmek ve bölüşmek istiyordu, ama Kur’an oldukça bunun zorluğunu anlıyor, hastayı diriltmemek üzere öldürmeyi planlıyordu. Önünde engel Kur’an ‘dı .

MÜSLÜMAN İNSANI DİRİLTMEK

Ne gariptir İngiliz’in mantığı ile 20 li yıllardan sonra Kur’an’ı kaldıran, çocuklara elifba okutan kadınları ve erkek hocaları nezarethanelerde öldüren bir mantık ile aynı idi.

Demek bir yeni düzen kurulmuş ama arkasında hükmeden yine aynı İngiliz mantığı idi, yoksa kurulan yeni gecekondunun efkârını da onlar mı belirlemişti. Perdenin arkası hem karanlık hem aydınlık! Bir dönemin büyük adamları yoksa figüran mı ha ne dersiniz.?

Bediüzzaman o dönemin toplum mühendisi olan yazarlar gibi, kurtarıcı reçeteyi ırkçılık olarak görmüyor, ırkı ne olursa olsun Osmanlı olan toplumu diriltmek, hasta olan devleti değil, yapı taşı hasta olan Müslüman insanı diriltmek istiyordu. Zannedersem o Şam’a giderken bunları düşünüyordu. Bu fiktif tespitimi onun konuşma metninden çıkarsıyorum.

Bediüzzaman bir tabib, bir doktor, onun Hastalar Risalesi diye bir eseri var, bedensel açıdan hasta ruhsal açıdan direncini kaybetmiş insanların bedenini ve ruhunu yatalak olmaktan kurtarıyordu. Ne kadar ileri görüşlü bir adam ki o hastanın yerine yine bir önemli Hastalar Risalesi yazmıştı.

Hutbe-i Şamiye, evet o da bir hastalar risalesi idi.

Çünkü devleti milleti temsil eden insan hasta idi, altı yönden büyük yaraları olan bir insandı. Bütün üdebamızın bir hüzün ve trajik senfonisi gibi ağlaştığı bir dönemde Bediüzzaman hasta milleti kurtarmak ve onunla İslam ittihadını gerçekleştirmek istiyordu, buna basiret desen az gelir, sonra basiret abla sanırlar. Akif bu ümitsizliği hissetmiş;

Yeis öyle bir bataktır ki düşersin boğulursun

Ümide sarıl sımsıkı seyret ne olursun

Diyor ama zihninin ve coğrafyanın bütün ümit kapılarının kapalı olduğunu düşünüyor, ağlıyordu.

Anadolu’yu karış karış dolaşan büyük insan kurulan gecekondunun tahtalarının perişanlığını görüyor, bu gecekonduda oturmam diyip başka bir eve taşınıyordu.

Bediüzzaman da gecekonduyu görüyordu, ama dünyanın büyük işler yapan bir millet kompleksini koruyan bu yeni gecekonduyu terk etmek istemiyor, her türlü zulme rağmen onu kurtarmayı azmediyor. Bütün çileli hapishane yıllarında bu milleti diriltmek için çareler çeşitli ilaçlar yazıyordu reçetelerine.

Haşirde insanı farelere yem değil semavatta bir sakin olmanın manasını anlatıyor,

Tevhid bahislerinde kâinatı başıboşluktan kurtarıp bir büyük elin emrine veriyordu, semayı boşluk içinde değil âlemdeki harika icraatları seyreden büyük seyirciler olduğunu anlatıyordu.

İşte Bediüzzaman hasta adamın hasta ferdini kurtarmak için Hutbe-i Şamiyede altı çare ortaya koyuyor, sonra ona yataktan kalktıktan sonra âleme dini, sanatsal, ilmi bir göz veriyor bununla bak âleme diyordu.

Böyle olan bir insanın ittihadı gerçekleştirmek için kendinde yeterli gücü bulacağını gösteriyordu.

Muhtaç olduğu kudret kurtulduğu hastalık ve gözüne gelen yeni güçle elde ediliyordu.

Ankara’da Şam rüzgârı birlikte estiler, Şamda’ki rüzgâr Ankara’dan bütün dünyaya bir daha esti,

Necip Fazıl;

Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes

Artık ey kahpe rüzgâr ne yandan esersen es

Diyorsa biz de Hutbe-i Şamiye ile esen rüzgârın ruhlarımızdaki ve ülkemizdeki insanların ruhuna yeni ruhlar üfleyeceğini düşündük ve öyle azmettik.

Diyanet işleri başkanı Sayın Görmez büyük hakikatı görmüştü, o göreceğini görmüş büyük babanın oğlu, bizim ülfet ettiğimiz metne yeniden bakmış ve elinde büyük kâğıtlara duvarlara asılacak büyük yerlere asılacak büyük cümleleri asmanın gereğini anlatıyor ve harika bir fon içinde Bediüzzaman’a hayranlığını ve büyüklüğünü temsil ediyordu.

Hocası ona Arapça bilgisini test için Hutbe-i Şamiye’nin Arapça’sını verir, o da kendini onunla test eder.

Merak ettim kendisine sordum bu şahıs, yani hocanız kim dedim, “ Babam Mehmet Şerif Efendi “dedi.

Kızım sende Fatihler doğuracak yaştasın diyen şair gibi, Mal Hatun’dan Osman’ın soyu çıkmış, ana getir ki evlat doğura.

Büyük Doktor Bediüzzaman hasta olan aşiretlerin tedavi çarelerini ortaya koydu,

Münazarat’ı yazdı.

Aynı Bediüzzaman, sanat ve edebiyatı ve kelamı hasta toplumu Muhakemat ile tedavi ediyordu.

Diğer eserleri de bu paydada toplanabilir.

Bütün konuşmalarda bu hastalar risalelerinin yeni şubesinin şifa şubeleri tartışıldı, büyük bir zerafet içinde, İsmail Benek ve ekibine böyle bir rüzgârı estirdikleri için ne desek azdır.

Sonra bu yazıyı yolda yürürken tasarladım ve içimden bu büyük hakikatler herkesin hakkı, nasıl edelim de bunları onlara ulaştıralım. Allah hizmet aşkı versin diğer aşklarımızı öldürsün, çünkü bir kalpte iki sevgi yaşamaz, Hafız Ali Tahir Abiye :

“Bir yolda iki ayakla yürünür”

Demiş o da bütün malını mülkünü icara vermiş kapanmış büyük Üstadın rahle-i marifetine, Şam’da masatın trajik rüzgârını Allah Hutbe-i Şamiye’nin Ankara rüzgârı ile söndürsün. Âmin

Prof. Dr. Himmet Uç