Etiket arşivi: aşere-i mübeşşere

Cennetle müjdelenen sahabeler kimlerdir?

“Aşere-i Mübeşşere” tabirinin yanısıra “el-mubeşşirun bi’l-cenneh” tabiri de bu sahabeler hakkında kullanılmıştır. Bu meşhur on sahabi şunlardır:

Hz. Ebû Bekr (ö. 634), Hz. Ömer (ö. 643), Hz. Osman (ö. 655). Hz. Ali (ö. 660),

Hz. Abdurrahman b. Avf (ö. 652), Hz. Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh (ö. 639), Hz. Talha b. Ubeydullah (ö. 656),

Hz. Zubeyr b. Avvam (ö. 656), Hz. Sa’d b. Ebi Vakkâs (ö. 674), Hz. Said b. Zeyd (ö. 671).

Bu büyük sahabilerin kendilerine has özellikleri vardır. Meselâ: Mekke’de ilk müslüman olan bu şahsiyetler Hz. Peygamber’e ve İslâm davasına büyük katkıları olan kişilerdir. Bu büyük sahabilerin hepsi İslâm devletinin müşriklere karşı giriştiği ilk büyük cihat hareketi olan Bedir gazvesinde bulundukları gibi, Hz. Peygamber’e, O’nu ve İslâm’ı sonuna kadar koruyacaklarına dair Hudeybiye gününde ağaç altında Bey’at etmişlerdir. İslâm akidesi için Allah yolunda en yakın akrabalarına karşı çarpışmaktan geri durmamışlardır. Hadis âlimlerinden bazıları eserlerine bu on sahabinin rivayet ettikleri hadîslerle başlamışlardır. Ayrıca sırf Aşere-i Mübeşşere’nin hayatlarını konu alan müstakil eserler kaleme alınmıştır. Bunların faziletleri ve Resulullah tarafından Cennet’le müjdelendikleri sahih hadis kaynak ve mecmualarında sabittir.(Tirmizî, Menâkıb, 25; Ahmed b. Hanbel, I, 193)

Türkiye’deki Müslüman halk arasında yaygın bir kanaat var: “Hayatları esnasında Efendimiz (s.a.s) tarafından cennetle müjdelenen sadece on kişi vardır.” Bu yaygın inanışın sebebini herhalde aşere-i mübeşşere, yani cennetle müjdelenen on kişinin çok meşhur olmasında aramak gerekmektedir. Yalnız kaynak kitaplarımıza müracaat ettiğimizde gördüğümüz bir husus var ki, o da aşere-i mübeşşere haricinde gerek hayatları esnasında, gerekse vefat ettikten sonra veya farklı bir anlatım tarzı içinde, gerek ferdî, gerekse cemaat ve grup hâlinde âyet-i kerimeler ve Efendimiz (s.a.s)’in beyanları ile cennetle müjdelenenlerin oluşudur. İşte bu kısa çalışmada okuyuculara bir fikir verebilmek ve daha çaplı araştırmalara zemin hazırlayabilmek için aşağıda sunacağımız tertip içinde cennetle müjdele-nenleri belirtmeye çalışacağız.

1) Hz. Peygamber (s.a.s)’in zevceleri arasından,
2) Hz. Peygamber (s.a.s)’in çocukları ve torunlarından,
3) Aşere-i mübeşşere haricindeki sahabe-i kiramdan,
4) Ashab içinde vefatlarından sonra,
5) Ashab-ı Bedr, Bey’at-i Ridvan’a katılanlar,
6) Şehitler,
7) Akıl baliğ olmadan ölenler,
8) Rüyada cennetle müjdelenler.

1) Hz. Peyamber (s.a.s)’in Zevceleri Arasından

– Hz. Hatice (r.anha): Ebu Hureyre (r.a) dedi ki, “Cibril Hz. Muhammed (s.a.s)’e geldi ve dedi ki:

“Ya Rasulallah, Hatice beraberindeki yiyecek ve içeceklerle senin yanına geliyor. O geldiğinde Rabbinden ve benden ona selam söyle; lü’lü ve mercanlar içinde gürültü ve meşakkatin bulunmadığı cennet ile onu müjdele” buyurdu.(1)

– Hz. Âişe (r.anha): “Cibril (a.s) kendi suretinde, yeşil ipekten hırka içinde Resulullah’a geldi ve dedi ki: Bu (Hz. Aişe) dünyada da ahirette de senin zevcendir.”(2)

– Hz. Hafsa (r.anha): Efendimiz (s.a.s) bir sebebe binaen Hz. Hafsa validemizi boşamıştı. Sonra kendisi şöyle anlatıyor: “Cibril bana geldi Hafsa’ya geri dön, yani onu nikahına tekrar al. Zira o savvame, kavvame yani çok oruç tutan ve çok namaz kılan bir kadındır ve o cennette senin zevcendir.” dedi.(3)

– Zeyneb b. Cahş (r.anha): Hz. Âişe (r.anha) anlatıyor: Efendimiz buyurdular ki: “Bana sizin aranızdan en çabuk iltihak edecek olan eli en uzun olanınızdır.” Bizim aramızda eli en uzun olan yani en çok sadaka veren Zeyneb idi. Zira o, kendi eliyle iş yapar (el işleri) -para kazanır- ve onu tasadduk ederdi.(4)

Görüldüğü gibi Efendimiz (s.a.s)’in beyanıyla, ismi geçen analarımız direkt veya dolaylı olarak cennetle müjdelenmişlerdir.

2) Hz. Peygamber (s.a.s)’in Çocukları veTorunları

– Hz. Fatıma (r.anha): İbn-i Abbas rivayet ediyor: Bir gün Allah Rasulü (s.a.s) yere dört çizgi çizdi. Sonra “Bunlar nedir biliyor musunuz?” dedi. Biz de Allah ve Rasulü daha iyi bilir dedik. Buyurdular ki:

“Cennet kadınlarının en faziletlisi Hatice b. Huveylid, Fatıma b. Muhammed, Asiye b. Müzehim (ki Firavun’un karısı idi) ve Meryem b. İmrândır.”(5)

– Hz. Hasan ve Hüseyin (r.anhüma): Ebu Saîd el-Hudrî anlatıyor. Efendimiz buyurdular ki;“Hasan ve Hüseyin cennet ehli gençlerin efendileridir.”(6)

– Hz. İbrahim: Efendimiz (s.a.s)’in Hz. Mariye’den olma çocuğunun adı. Süt emme çağında iken vefat etmişti. Enes b. Mâlik anlatıyor: Allah Rasulü buyurdular ki; “İbrahim benim oğlumdur. Emzikte iken vefat etti. Onun cennette iki tane süt annesi vardır ki onun süt emmesini ikmal ediyorlar.”(7)

3) Aşere-i Mübeşşere Haricindeki Sahabe-i Kiramdan

Bizim isimlerini bildiğimiz ve bilmediklerimizle beraber otuz yedi tane cennetle müjdelenen sahabî var. Bir fikir verme amacıyla bunlardan bazılarını zikredelim:

– Ebu Zerr el-Gifârî (r.a): Ebu Zerr ile Allah Rasulü arasında şöyle bir konuşma geçiyor:

“Ya Rasulallah. Bir adam bir kavmi seviyor, ama onlar gibi amel yapmaya gücü yetmiyor?”

“Sen ya Ebu Zerr, sevdiklerinle berabersin.”

“Ben Allah ve Rasulünü seviyorum.”

“Şüphesiz ki sen sevdiklerinle berabersin.”

Ebu Zerr bu cevaptan sonra, aynı cümleyi birkaç defa tekrar etti, her seferinde aynı cevabı aldı.” (8)

– Arabi (r.a): Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Bir Arabî Efendimiz’ e geldi. ‘Ya Rasulallah, bana öyle bir amel göster ki, ben onu işlediğimde cennete gireyim.’ dedi. Allah Rasulü, ‘Allah’a ibadet eder ve O’na hiçbir şeyi şerik koşmaz, namaz kılar, farz zekâtı verir, Ramazan orucu tutarsan cennete girersin.’ dedi. Arabi, ‘Nefsim elinde olana yemin olsun ki buna hiçbir şey ziyade etmeyeceğim.’ dedi, döndü gitti. Efendimiz, ‘Cennet ehlinden bir adama bakmak kimin hoşuna giderse, şu adama baksın.’ buyurdu.(9)

– Arabi (r.a): Bir arabi Müslüman olmuş, Hayber veya Huneyn gazvesine katılmıştı. Efendimiz ona da ganimetten hissesini ayırdı. Bu hisse kendisine ulaşınca, onlan eline aldı ve huzur-u Nebeviye geldi:

“Ya Muhammedi Ben bunlara nail olmak için sana biat etmedim. Fakat ben -boğazını göstererek- ha şuradan bir ok yiyerek ölüp cennete girmek için biat ettim.” dedi. Efendimiz,“Eğer sen Allah’a karşı -bu isteğinde- sadık isen, Allah seni sadık çıkarır yani arzunu verir.” buyurdu. Sonra bir savaşta düşmanlarla savaştı ve boğazından ok yiyerek şehit olmuş olduğu hâlde Efendimiz’e getirildi. “Bu, O mu? ” dedi. “Evet, O” dedi sahabe-i kiram. Sonra Allah Rasulü onu kefenledi, cenaze namazını kıldırdı ve şöyle dedi: “Allahım bu senin kulundur. Senin yolunda muhacir olarak yola çıktı ve şehit olarak öldürüldü ve buna ben şahidim.”(10)

– Harise b. Nu’man (r.anha): Hz. Aişe (r.a) validemiz anlatıyor: “Allah Rasulü (sav) buyurdu ki;cennete girdim, (bir başka rivayette rüyamda cenneti gördüm;) bir okuyucunun (Kur’ân okuyordu) sesini duydum. Kim bu dedim. Bu Harise b. Nu’man dediler.” Sonra Rasulullah (s.a.s) bana iki defa dedi ki, “Bu iyiliğinin karşılığı, mükâfatıdır.” Zira Harise b. Nu’man insanların içinde annesine karşı en çok iyilik eden idi.”(11)

– Bir adam (r.a): Ebu Mes’ud el-Ensarî anlatıyor. Bir adam gemi ağzına vurulmuş bir deve ile geldi ve “Ya Rasulallah, şu deveyi Allah yolunda infak ediyorum.” dedi. Rasulallah ise “Bunun karşılığında sana cennette yedi yüz tane gemi ağzına vurulmuş deve vardır.” karşılığını verdi.(12)

– Bir adam (r.a): Hz. Enes anlatıyor. Siyahî bir adam Allah Rasulüne gelerek, “Ya Rasulallah. Ben malı olmayan, çirkin kokulu, çirkin yüzlü siyah bir adamım. Eğer şu düşmanlarla öldürülünceye dek savaşırsam benim yerim neresi?” diye sordu. Allah Rasulü (s.a.s)“Cennet!..” buyurdu. O adam, öldürülünceye kadar savaştı. Sonra Nebi (s.a.s) onun başına geldi ve “Allah yüzünü beyaz, kokunu güzel, malını da çok yapsın.” diye dua etti.(13)

– Sa’d b. Muaz (r.a): Hz. Câbir anlatıyor. Allah Rasulü (s.a.s) buyurdu ki: “Sa’d b. Muaz’in ölümünden dolayı arş-ı rahman ihtizaza geldi.”(14)

Bera b. Azib anlatıyor: “Rasulullaha ipek bir elbise hediye edildi. Yumuşaklığından dolayı bu halkın çok hoşuna gitti. Allah Rasulü (s.a.s), “Bunun yumuşaklığına hayret mi ediyorsunuz. Sa’d b. Muaz’in cennette bir mendili bundan daha hayırlıdır.” buyurdu.(15)

– Sa’d b. Mâlik el-Ensâri (r.a): Hz. Enes anlatıyor: “Birgün Allah Rasulü ile beraber oturuyorduk. ‘Şimdi cennet ehlinden bir adam gelecek.’ dedi. Biraz sonra ayakkabılarını sol eline almış, sakalından abdest suyu damlayan bir adam çıkageldi. Ve bu vak’a ayrı ayrı günlerde tam üç defa tekrar etti. Üçüncü seferinde Abdulah b. Amr b. As bu adamı takip etti ve“Ben babamla tartıştım. Üç gün eve girmemeye yemin ettim. Senin yanında üç gün kalabilir miyim.”, dedi. Adam da kabul etti. Fakat bu üç gün zarfında farz ameller dışında başka bir amel yaptığını görmedi ve hattâ bunu azımsadı. Nihayet Abdullah b. Amr, Sa’d b. Mâlik’e, Efendimiz’in kendisi hakkında verdiği müjdeyi anlattı. Bununla beraber farz ameller dışında fevkalade birşey göremediğini, cennetle müjdelenmesinin sebebinin ne olabileceğini sordu. Sa’d, “Gördüğün gibi, benim amelim bu. Yalnız ben Müslümanlardan hiç kimseyi aldatmam ve Allah’ın ona verdiği bir şeyden dolayı da kıskanmam” deyince, “Abdullah işte budur seni cennete ulaştıran. Biz buna güç yetiremiyoruz.” diyerek Sa’d b. Mâlik’in yanından ayrıldı.(16)

– Abdullah b. Selâm (r.a): Yahudi ulemasından, Efendimiz’in Medine’ye teşriflerinde ilk Müslüman olanlardan. Sa’d b. Ebu Vakkas diyor ki: “Ben Allah Rasulü’nden şu anda insanlar arasında dolaşan, hayatta hiçbir kimse için bu cennetliktir” sözünü duymadım, ancak Abdullah b. Selam hariç.”(17)

– Abdullah b. Mes’ud (r.a): Bir gün Efendimiz ona “İste, istediğin verilecek; dile, dileğin yerine getirilecek” dedi. O da, “Allah’ım irtidadı olmayan iman, bitme, tükenme bilmeyen nimet ve Nebi Muhammed (sav)’le ebedî cennetin en a’la mertebesinde arkadaşlık isterim.” diye dua etti.(18)

– Umeyr b. Humam (r.a): Hz. Enes anlatıyor. Allah Rasulü, Bedir günü, “Eni semavat ve arz kadar olan cennet için döğüşün” buyurdu. Umeyr b. Humam “Ya Rasulallah, eni samavat ve arz genişliğinde mi?” diye taaccüp içinde sorunca, Rasulallah “evet” cevabını verdi. “Umeyr bak, bak” (rıza ve taaccüp ifadesi) dedi. Rasulullah “Niye öyle dedin?” diye sorunca, “Ya Rasulullah, o cennet ehlinden biri olma ümidiyle” deyince, Allah Resulü, “Sen cennet ehlindensin” müjdesini ona verdi. Bunun üzerine Umeyr, yanında taşıyıp yediği hurmaları üzerinden çıkardı, “Eğer şu hurmaları yiyecek kadar yaşarsam vallahi bu çok uzun bir hayat olur” diyerek onları yere attı, düşmanlarla savaşmaya daldı ve nihayet şehit oldu.(19)

– Yâsir’ul Ansî: Ammar b. Yâsir’in babası Mekkelilerin işkenceleri neticesi şehit olmuştu. Hz. Osman anlatıyor: Allah Rasulü Ammar’a onun baba ve anasına hitaben: “Ey Yasir Ailesi! Sabredin, sizin mekânınız cennettir.” va’dini verdi.(20)

– Siyahi bir kadın: İbn-i Abbas anlatıyor: Siyahî bir kadın Allah Rasulüne gelerek, “Ben saralıyım, nöbetim geldiğinde açılıp-saçılıyorum Allah’a benim için dua etsen.” dedi. Hz. Peygamber (s.a.s)’de, “İstersen sabret, cennete gir; istersen dua edeyim Allah afiyet versin.” diye tercihi kadına bıraktı. O, “Cennete girmek için sabredeceğim, fakat nöbetim geldiğinde açılmamam için dua et.” dedi. Allah Resulü de ona dua etti.(21)

Yukarıdaki hadîslerde görüldüğü gibi, Efendimiz (s.a.s)’in çeşitli vesilerle, aşere-i mübeşşere haricinde cennetle müjdelediği nice insanlar vardır.

4) Ashab İçinde Vefatlarından Sonra

– Zeyd b. Harise (r.a): Efendimiz (s.a.s)’in, azatlı kölesi, Mu’te Savaşı’nda şehit olmuştu. Hz. Bureyde anlatıyor: Efendimiz buyurdular ki: “Cennete girdim, beni genç bir câriye karşıladı‘Sen kimsin?’ dedim ona. ‘Ben Zeyd b. Harise’ninim’, dedi.”(22)

– Ebu Seleme (r.a): İlk Müslüman olanlardan, Efendimiz’in süt kardeşi ve teyze oğlu, Habeşistan ve Medine’ye hicret etti. Bedir Savaşı sonrası vefat etti. Ebu Seleme’nin karısı Ümmü Seleme validemiz anlatıyor:

“Ebu Seleme vefat ettiğinde, Allah Resulü (s.a.s) geldi, onun gözlerini indirdi ve “Ruh kabz edilince göz onu takip eder.” buyurdu. Ehli onun vefatına ağlıyorlardı. Dedi ki Efendimiz (s.a.s): “Nefislerinize ancak hayır ile dua edin, zira melekler sizin duanıza âmin diyorlar”ve arkasından

“Allahım Ebu Seleme’yi mağfiret eyle. Derecesini hidayete erenlerin içinde yükselt. Bizi ve onu bağışla Ya Rabbelalemin. O’nun kabrini genişlet ve onu kabir içinde tenvir et” diye dua etti.(23)

Herhalde Efendimiz (s.a.s)’in böyle dua ettiği bir zatın yeri cennet olacaktır. Kaldı ki sahabe-i kiram içinde, Resul-i Ekrem (s.a.s) Ebu Musa el-Eş’ariye Bi’r-i Maune ve Reci gazvesinde şehit olanlara, Hz. Cüleybib’e, Abdullah b. Haram’a bu ve benzeri şekilde dua etmiştir. Dolayısıyla bunlar da ehl-i cennet içinde rahatlıkla mütalâa edilebilirler.

– Useyrım (r.a): Asıl adı Amr b. Sabit. Bir vakit dahi olsa, namaz kılmadan cennete giden sahabi. Ebu Hureyre’nin anlattığına göre Uhud Savaşı’na kadar Müslüman olmayan Useyrım, o gün Müslüman oluyor ve şehit oluncaya kadar savaşıyor. Allah Rasulüne bu anlatılınca,“Muhakkak ki o, ehl-i cennettir” buyuruyor.(24)

– Harise b. Umeyr (r.a): Çocuk iken Bedir Savaşı’na katılıp, şehit olanlardan Harise’nin annesi. Allah Rasulü’ne gelerek, “Ya Rasulallah, Harise’nin benim yanımdaki kıymetini biliyorsun. Eğer o cennette ise sabreder, ecrini Allah’tan beklerim. Eğer değilse, ne yapayım, ne yapmamı tavsiye edersin.” dedi. Allah Rasulü ise,

“Allah iyiliğini versin. Bir tane mi cennet var. Birçok cennet vardır ve Harise Firdevs cennetindedir.” karşılığını verdi.(25)

– Mâiz b. Mâlik (r.a): Zina suçundan dolayı recm cezası ile öldürülen sahabi. Hz. Cabir anlatıyor: Maiz recm ile öldürüldükten sonra Allah Rasulü onun hakkında “Onu cennet nehirlerinin içinde yüzerken gördüm.”(26) buyuruyor.

5) Ashab-ı Bedr ve Bey’at-ı Ridvan’a katılanlar

Bedir Savaşı’na katılan sahabe ve onların faziletleri hakkında Efendimiz (s.a.s)’in ağzından şeref-südur bulan birçok hadîs-i şerif vardır. Mevzumuza açıklık getireceğine inandığımız bir iki hadîsin tercümesini sunuyoruz.

Rifaa b. Âmir rivayet ediyor:

Cibril (a.s), Allah Resülü’ne gelerek,

“Siz ehl-i Bedr’e nasıl bakıyorsunuz?” diye sordu. Efendimiz,

“Biz onlara Müslümanların en efdali nazarıyla bakıyoruz.” cevabını verince, Cibril (a.s)

“Biz de Bedr Savaşı na katılan meleklere aynı nazarla bakıyoruz” dedi.(27)

Hz. Ali (r.a) anlatıyor: Hatıb b. Ebi Beltaa Efendimiz’in bir ordu hazırlığına giriştiğini ve muhtemelen Mekke’ye yöneleceğini bir mektubla Mekkelilere haber vermek istemişti. Fakat plânı akım kaldı. Bunun üzerine Ömer (r.a) “Bırak beni, izin ver şu münafığın boynunu vurayım Ya Rasulallah” deyince Allah Rasulü (s.a.s) “Hayır, o Bedr’e katılanlardan. Allah ehl-i Bedr’ e istediğinizi yapın, sizi mağfiret ettim.” bir başka rivayette ise “cenneti size vacip kıldım”demedim?(28) diye karşılık veriyor.

Bey’at-ı Ridvan’a katılanlar hakkında Allah, Kur’ân’da şöyle buyuruyor:

“Allah, sana ağacın altında biat eden müminlerden razı olmuştur.” (Feth, 48/18)

ve Hz. Câbir anlatıyor: Allah Rasulü buyurdu ki “Bu ağaç altında biat edenlerden hiç kimse cehenneme girmez.”(29)

6) Şehitler

Allah yolunda mücadele ve mücahede ederken şehit olanların cennete gireceğine dair birçok âyet ve hadîsler vardır. Numune babından birkaç tanesinin tercümelerini aktaralım:

“Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma. Onlar diridirler ve Rabbileri katında rızıklanmaktadırlar.” (Âl-i İmran, 3/169)

“Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyiniz. Onlar diridir, fakat siz bilmiyorsunuz.” (Bakara, 2/154)

“Allah müminlerden canlarını ve mallarını cennet kendilerinin olmak üzere satın almıştır.” (Tevbe, 9/111)

Ebu Hureyre (r,a): Allah, kendi yolunda mücadele edeni ve evinden sadece kendi yolunca cihad, kelimatını tasdik için çıkan kimseyi ya cennetine koymayı veya birçok sevap ve ganimetle evine döndürmeyi tekeffül etmiştir.(30)

Hz. Muaz (r.a) anlatıyor: Allah Rasulü (s.a.v) buyurdu ki,

“Deve üzerinde Allah yolunda mukatele edene, cennet vacip olmuştur.”(31)

7) Akıl Baliğ Olmadan Ölenler

Efendimizin oğlu İbrahim vefat ettiğinde, “Onun cennette bir süt annesi vardır.” buyurdu.32

“Sizden birinin kendinden önce üç çocuğu ölürse, o çocuklar validesine cehnemden perde olur.” Bir kadın, “İki çocuğu ölürse?” diye sordu. Allah Rasulü (s.a.v) bu soruya “İki çocuğu ölürse de.” karşılığını verdi.”

8) Rüyada Cennetle Müjdelenenler 

Hz. Aişe (r.a) anlatıyor: Allah Rasulü (s.a.s) buyurdular ki,

“Benden sonra nübüvvetten mübeşirat haricinde hiçbir şey kalmayacak.”

“Ya Rasulallah mübeşşirat nedir?” diye sorduklarında da

“İnsanın gördüğü veya ona gösterilen sâlih rüyalardır.” cevabını verdî.(34) Yine

“Güzel rüyalar, peygamberliğin kırk parçasından bir parçadır.”(35)

Bu Efendimiz’in bir beyanıdır. İşte bu beyan-ı peygamberiye dayanarak, objektifi olmadığı yani bağlayıcı olmayıp, herkesin inanmak zorunda bulunmadığı hakikatim bilerek, rüyalarda cennetle müjdelenen bazı şahısları anlatmaya gayret edeceğiz:

– Yezid b. Zürey (101-182): Ali b. Medinî’nin meşa-yıhından Nasr b. Alî diyor ki: “Rüyamda Yezid b. Zürey’i gördüm ‘Allah sana nasıl muamele etti?’ diye sordum. ‘Cennet’e koydu.’ dedi.‘Neden?’ deyince de ‘Çok namazım yüzünden.’ diye cevap verdi.”

– Süfyan-ı Sevri (97-161): Hadîsde imamı vefatından sonra rüyada görmüşler ve “Allah nasıl karşıladı seni?” demişler. “Beni bağışladı” cevabını vermiş. “Peki Abdullah b. Müberak’e ne yaptı?” “O günde iki defa Rabbîsi ile görüşüyor” demiş.

– Ahmed b. Hanbel: Ahmed b. Muhammed el-Kindî anlatıyor. Ahmed b. Henbel’i rüyamda gördüm. ‘Allah sana nasıl muamele etti?’ dedim. Dedi ki “Allah bana ey Ahmed.’ işte Benim vechîm, ona bakmam sana mubah kıldım.”

Seleme b. Şebib anlatıyor: “Biz Ahmed b. Hanbel’in yanında oturuyorduk. Birisi geldi “Hanginiz Ahmed?” diye sordu. Biz işaret ettik. O gelen insan “Dün gece bana rüyamda Ahmed b. Hanbel’e git ve ona de ki “Allah senden razı. Semavat ve arzın melekleri de senden razı.”de dediler.”

– Muhammed b. Idris eş-Şafiî: İmam-ı Şafiî’yi vefatından sonra rüyada görmüş ve ‘Allah sana ne yaptı?’ diye sormuşlar. Cevaben, “Beni üzerinde inciler bulunan altından bir kürsf üzerine oturttu”, cevabını vermiş.

– İmam-ı Şibli: Vefatını müteakib rüyada ona hâlini sormuşlar. Cevaben “Allah benî huzuruna kabul etti veya ‘Şibli biliyor musun, Ben seni neden bağışladım?’ diye sordu. Ben de bir sürü amelimi saydım. Allah (c.c) “Hayır! Ben seni, soğuk bîr gecede bulduğun ve cübbenin altına sokarak ısıtıp, merhamet ettiğin o kediden dolayı bağışladım.” buyurmuş.

Yedi ayrı bölüm hâlinde arz etmeye çalıştığımı, bu kısa çalışmada görüldüğü gibi, âyet ve hadîslerin diliyle aşere-i mübeşşere haricinde cennetle müjdelenen birçok kimse var. Dileğimiz onlarla beraber haşr olma, cennette onlara komşu ve arkadaş olma. Rabbim dualarımızı kabul buyursun. Âmin!..

DİPNOTLAR:

1) Buhari, Menâkıbu’l Ensâr. 20.
2) Buharı, Fedâilü’s-Sahabe, 30.
3) Müstcdrek, Hâkim, 4/15
4) Buhari. Zekât, II.
5) Ahmed b. Hanbel. Müsned, 1/293, Hâkim, Müstedrek 3/160.
6) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 3/64-80. Hakim, Müstedrek 3/166, 167.
7) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/112.
8) Ebu Davud. Edeb, 118.
9} Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/343.
10) Müstedrek, Hakim, 3/595, 596.
11) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/36, 131, 152.
12) Ahmed b. Hanbel. Müsned, 4/121, S/274.
13) Müstedrek, Hakim, 2/93, 94.
14) Buhari, Menakıbu’l Ensâr, 12. Muslini, Fedâil-i Sahabe, 123, 125.
15) Buhari, Menakibu’l-Ensar, 12.
16) Ahmed b. Hanbel. Müsned, 3/166.
17) Ahmed b. Hanbel. Müsned. 1/169. Buhari, Menakıb.
18) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 1/445-446.
19) Müslim, İmare, 145, İ. Şad. Tabakat, 3/565.
20) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 1/2, Mecma’üz-Zevaid, Heysemi, 9/293.
21) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/346-347.
22) Ibn-i Asâkir, 5/462.
23) Müslim, Cenaiz, 7.
24) Ahmed b. Hanbel. Müsned, 5/428-429,
25) Buhari, Mağazi, 9, Likak, 51.
26) Muhatü’l Mabud, Ebu Davud el-Tayalisi, 2576.
27) Buhari, Megazı, 11.
28) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/80. Müslim, Fedai lü’s-Sahabe, 161.
29) Tirmizi, Menakıb, 57, 58.
30) Buhari, Tevhid, 28, 30, Müslim, İmare, 104.
31) Ebu Davud, Cihad, 40.
32) Buhari, Cenaiz, 92.
33) Buhari, ilm. 36. Müslim, Bin 152.
34) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 6/129, Buhari, Tabir, 5.
35) Buhari, Tabir. 4. Müslim. Rüya, 8.

sorularlaislamiyet

Zübeyr Bin Avvam (R.A.) Kimdir?

Zübeyir bin Avvam (r.a.) 586 yılında Mekke’de doğmuştur.Annesi Safiyye binti Abdulmuttalib, Peygamber Efendimizin (asm) halası; babası Avvam’da Hazreti Hatice (ra)’ın kardeşidir.

O’nu annesi yetiştirdi. Hz. Safiy­ye, oğlunun terbiyesinde çok titiz davranıyordu.Annesiyle beraberliği uzun sürmedi Hazreti Zübeyr (r.a.) küçük yaşta yetim kaldı.

On beş yaşındayken Hazreti Ebubekir’in (ra) daveti ile Müslüman oldu müslüman olanların dördüncüsü veya beşincisidir.

İslamla şereflendiğinde diğer müslüman olan sahabeler gibi Hazreti Zübeyr(ra)’de müşrikler tarafından muhtelif işkence ve eziyetlere maruz kaldı. Bizzat amcası kendisini ateşe sokup çıkartarak ona iş­kenceler ediyor dininden dönmesi için zorluyordu,her türlü işkenceye rağmen Hazreti Zübeyr(ra) “ebediyen küfre girmem”diye sebat etmiş, Resul-i Ekrem (asm)’in yanından hiçbir zaman ayrılmamıştır. Zaten Peygamber Efendimize (asm) tabi olurken, ölümüne kadar sadık kalacağı şeklinde vaatte bulunmuştu.

Hazret Zübeyr(ra) boylu poslu, güçlü kuvvetli fedakâr, azimli, son derece temiz kalpli,temiz ahlaklı, muttaki, zahid, hak­kı takip eden bir hakperest, cömert, alicenap, merhametli, yumuşak kalpli, çok yüksek kıymetli mert bir zat idi.

Emanete riayetiyle meşhurdu. Sahabiler en kıymetli şeylerini Hazret Zübeyr(ra)’e emanet ederlerdi.

Hazreti Zübeyr(ra)’in annesinden aldığı çekirdek mahiyetindeki terbi­ye, haya­tına aksetmiştir. O ne emirlik yapmış nede cizye toplamıştır. O sadece Allah yolunda savaşmıştır.

Hazreti Zübeyr(ra) cesareti ve kahramanlığı ile tanınmıştır. Kahramanlığı sebebiyle “Eşca’u’n nas yani insanların en şecaatlisi en cesuru” diye ün yapmıştır. Peygamberimiz(sav) Hazreti Talha(ra) ile Hazreti Zübeyr arasında din kadeşliği tesis etmiş,”Talha ile Zübeyr cennette komşularımdır” buyurarak kıymetlerini ortaya koymuştur.

İslam tarihinde küffara karşı ilk kılıç çeken, Hazreti Zübeyr(ra)’dir. Hazreti Ali (ra) Hazreti Zübeyr (ra) kılıcı için “Öyle bir kılıç ki, vallahi sahibi daima onunla Resuullah(sav) den tehlikeleri uzaklaştırmıştır ” buyurmuştur.

Geçimini ticaretle sağlayan Hazreti Zübeyr(ra) zengin sahabi­ler­­dendi. Bununla birlikte, son derece cömert ve eli açık, kerem sahibiydi. Birçok fakir Müs­lüman’ın geçimini üzerine almıştı. Onların her türlü ihtiyacını görürdü. Borç isteyenlere yardım eder, mücahitleri cihada hazırlar, teçhiz ederdi.

O kadar bol serveti ve malı olmasına rağmen son derece sade yaşar, mütevazi giyinirdi. Zaten bütün davranış ve yaşayışında Peygamberimiz(sav)’i örnek almıştı.

Allah ondan razı olsun malı ve canını mukaddes için sebil etmiştir. Şahadeti çok arzulayan, Allah yolunda ölmeye sevdalı olan birisiydi, şehid olmaları ümidiyle çocuklarına şehid olan sahabelerin isimlerini koymuştur. Münzir, Urve, Hamza, Cafer, Musab, Halid.

Uhud’da dayısı Hazreti Hamza(ra)’nın cesedini zalimce parçaladıklarını görünce kılıcının kabzasını sımsıkı kavradı dişlerini birbirine kenetledi, fakat aklından geçenleri gerçekleştiremedi, çünkü Allah Resulu(sav)’e müslümanları sadece intikamı düşünmekten alı koyan ayet nazil olmuştu.

Resul-i Ekrem (a.s.m.) onun için: “Her peygamberin bir havârisi (yardımcısı) vardır. Benim de havârim Zübeyir’dir” buyurmuştur. Resul-i Ekremin (a.s.m.) katıldığı tüm savaşlarda bulundu.

Hazreti Zübeyir (r.a.) “Re­sû­lul­lah ile beraber katıldığım savaşlarda yara almayan hiçbir yerim yok­tur”buyurmuştur. Hattâ bu yaralanmaların edep yerine kadar vardığı da kaydedilmekte­dir

Bedir Savaşı’nda sadece iki at vardı. İki süvariden birisi de Hazreti Zübeyr(ra)’di, başına sarı bir sarık sarmıştı. Hazreti Muhammed(sav) “Meleklerin, sarı başlıklarla Zübeyr’in suretinde indiklerini görüyordum” buyurmuştur.

Hazreti Zübeyr(ra) hisli birisi idi “Muhakkak sen de öleceksin, muhakkak onlarda ölecekler, sonra hepinizin kıyamet günü davalarınız görülür“(zümer:30) ayeti kerimesi indiği zaman Hz Zübeyr (ra) Resulu Ekrem (sav) efendimize;

– Ya Resulullah! (sav) bu dünyada görülen dava ve husumetlerimiz de tekrar kıyamette ruyet olunacakmı?

Allah Resulu(sav) efendimiz

– Evet bunlar kıyamette tekrar görülecektir, ta ki her hak sahibine hakkı verile, demiştir.

Hazreti Zübeyr(ra);

– Allah’ın emri ne kadar şiddetli imiş, diyerek haşyetullahı bütün kuvvetiyle duymuştur.

Hazreti Zübeyr (ra) Peygamberimiz (sav) efendimizin”Kim benden yalan bir söz naklederse, cehenemde yerini hazırlasın” sözü üzerine O’nun yanından hiç ayrılmamasına rağmen kendisinden çok az hadis-i şerif rivayet etmiştir.

Uhud’da şehid olan Hazreti Hamza(ra)’yı kefenlemek için annesi Safiyye tarafından getirilen kefenin biri büyük biri küçük olduğunu görünce kura çekerek bir başka şehidi kefenleyecek kadar eşitlik esasına bağlı idi .

Fustat muhasarasında hayatının tehlikeye düşmesinden bir an bile tereddüt etmeden kale duvarına tırmanıp kapıyı açmış ve orduyu içeri alarak aylardan beri süren kuşatmanın zaferle sonuçlandırmasına vesile olmuştur. Diğer gazve ve kuşatmalardada bundan aşağı kalmayacak kadar kahramanlıklar göstermiştir.

Hazreti Zübeyr(ra) ailesine ve çocuklarına olan muhabetiylede tanınırdı.

Mekke’nin fethi sırasında İslam ordusunun sancaktarlığını yaptı. Mekke halkının bir kısmı toplanmış, İslam mücahitlerine tazimde bulunuyorlardı. Bu sırada Hazreti Zübeyr(ra) at üzerinde geldiler. Sevgili Peygam­berimiz(sav) elbisesinin ucuyla yüzündeki tozu sildi.

On bin kişilik bir ordunun başında Mısır’a, Mısır’ın fethi için gönderildi.

Suriye ve Mısır topraklarının İslam beldesi hâline gelmesinde Hazreti Zübeyr(ra) gi­bi müm­taz sahabilerin büyük payı vardır.

Serveti çok büyüktü fakat islam için tümünü harcadı ve borçlu olarak öldü, can verirken oğlu Abdullah’a borçlarını ödemesi için vasiyet etti, şöyle dedi; “Borçlar sana ağır gelirse sahibimden yardım iste “Abdullah sordu;

 – Sahibin kim?

– Allah… O sahiplerin ve yardım edenlerin en iyisidir!

Sonraları Abdullah şöyle diyordu “vallahi borcunu ödemekten dolayı bir zorlukla karşılaşmadım

Hazreti Zübeyr(ra)’in kullandığı gümüşle süslü kılıç tarihi bir kıymet kazanmıştır.

Hazreti Osman(ra) devrinde devlet işlerine karışmayıp sükûnet içinde yaşayan Hazreti Zübeyr(ra), Mısır’dan gelen isyancılara karşı halifenin korunması maksadıyla oğlu Abdullah’ı görevlendirdi. Halifenin şehit edilmesinden sonra Hazreti Ali'(ra)ye biat etti.

Hazreti Ali(ra)’nin halife olmasından sonra, Hazreti Talha(ra) ile birlikte müracaat ederek, Hazreti Osman(ra)’ın katillerinin cezalandırılmasını istedi. Daha sonra meyda­na gelen Cemel Vakası’nda Hazreti Âişe tarafında yer aldılar.

Hazreti Ali(ra) niçin kendisine karşı çıktığı­nı sordu ve Peygamberimiz(sav)’in bir hadisini hatırlattı:

Hatırlar mısın, bir gün Resûl-i Ekrem’le (a.s.m.) birlikte gidiyorduk. Sana rastladık. Resûl-i Ekrem sana, ‘Sen bir gün Ali’yle haksız yere savaşacaksın.’ de­mişti.

Bu ikazı duyan Hazreti Zübeyr(ra) hakperestlik gösterdi. Ve şöyle dedi:

Evet, hatırladım. Bunu daha önce hatırlamış olsaydım, yerimden kımıldamazdım. Ye­­min ederim ki, ben seninle savaşmam!” diyerek oradan ayrıldı. Da­ha sonra Hazreti Âişe’nin yanına gitti, savaştan vazgeçtiğini söyledi.

Hazreti Zübeyr(ra) oradan ayrılırken peşine “Amr bin Cürmüz” adında bir adam düştü. Yanına yaklaştı. Bir-iki soru sormak istedi. Adam silahlıydı. Hazreti Zübeyr(ra) bir ara namaza durdu. Bunu fırsat bilen Amr bin Cürmüz, Hazreti Zübeyr(ra) tam secdeye va­rınca kılıcını çıkardı. Büyük sahabiyi şehit etti.Cürmüz, Hazreti zübeyr(ra)’i şehit ettiği haberini Hazreti Ali (ra) haber verdiğinde Hazreti Ali(ra) “Safiyyenin oğlunu öldürene cehennemi müjdeleyin“demiş.

Cenaze namazını bizzat hazreti Ali (ra) kıldırmıştır.

658 yılında vaad olunduğu gibi Peygamber Efendimiz(sav)’e komşu olmak üzere cennetteki makamına varan Hazreti Zübeyr (ra)’dan şefaat diliyor onun gibi bir kul olabilmemiz için Yüce Mevlamamıza niyaz ediyoruz.

Çetin Kılıç/LÜLEBURGAZ

www.NurNet.Org

Kaynaklar:

1)Kütübü Sitte

2)Sevgi kutupları

3)Ümmetin Yıldızları

4)Hayattüs Sahabe

Aşere-i Mübeşşere Kimlerdir?

Aşere-i Mübeşşere; “Hz. Muhammed’in daha sağlıklarında kendilerine doğrudan cennete gideceklerini müjdelediği Müslümanlığın önde gelen on kişisidir.”

Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Ebu Bekr Cennet’tedir. Ömer Cennet’tedir. Osman Cennet’tedir. Ali Cennet’tedir. Talha Cennet’tedir. Zübeyr Cennet’tedir. Abdurrahman bin Avf Cennet’tedir. Sa’d ibni Ebi Vakkas Cennet’tedir. Said ibni Zeyd Cennet’tedir. Ebu Ubeyde ibn’ül-Cerrah Cennet’tedir.”

Bunların da en üstünleri Aşere-i mübeşşere; bunlardan en üstün olanları da, Hulefa-i raşidin yani dört halife olup, üstünlük sırasıyla hazret-i Ebu Bekr, hazret-i Ömer, hazret-i Osman ve hazret-i Ali’dir.

Hadislerde cennetlik oldukları topluca bildirilen bu sahabîlerden başka, Hz. Hatice, Abdullah ibn Ömer, Abdullah ibn Selâm gibi bazı sahabe de münferit olarak cennetle müjdelenmiştir (Müslim, Fedâîlü’s-Sahabe, 71; Tirmizî, Menâkıb, 26).

Bunlar, kendilerini Alah’a adamış ve erişilmesi güç mertebelere erenlerdir. Bu ve diğer sahabelerin hayatı bizlere örnek olmalıdır. Allah’ın ve Peygamber(sav) dostlarının sevgisiyle Allah ve peygamber(sav) düşmanlarının sevgisi aynı kalpte yer almaz. Sahabe Efendilerimizi tanımaz, hayatlarını öğrenmeden kusurlarımızn farkına varamaz, bize örnek ve rehber olacak ve bize cennetin kapılarını aralayacak bu güzide insanlardan gereği şekilde yararlanamamış oluruz.

Allah (cc) Hazreti Meryem’i alemlerin kadınlarına üstün kıldı, bununla beraber Rabbine gönülden itaatte bulunmasını, secde etmesini ve rüku edenlerle birlikte rüku etmesini emretti. Al-i imran süresinde böyle buyuruyor.

Tüm bunlardan, üstünlüğün Rabbimize inanıp emirlerini yerine getirmekle olduğunu anlıyoruz.. Nasıl secde edeceğiz? Allah’ın rızasına nasıl ereceğiz? Allah bizden neyi yapmamızı? Neyi yapmamazı istiyor? Neyi nasıl yapacağız? Bütün bunlar başta Peygamber(sav) efendimizi ve Sahabe Efendilerimizi tanımakla mümkün olabilir. Müslüman cemaati okuma alışkanlığını kaybetmemeli.

Her biri yıldız olan Sahabe Efendilerimizi kaybeder, unutur, bilmez, tanımazsak yolunu kaybetmiş gezgin misali nereye gideceğimizi bilemeyiz..

Gevşeklik göstermeyin, tasalanmayın; eğer iman ediyorsanız üstünsünüz.” (Âl-i İmrân, 3/139) mealindeki ayet-i kerime de belli bir hadise üzerine nâzil olmuş bulunsa bile, her devirdeki inananlar için çok önemli bir tembihtir (F.Gülen)

Ayeti kerimedeki üstünlüğü sadece silah ,savaş ve maddi güç olarak anlamamamız gerekir.

Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. “Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” (Nur 55)

Rehbersiz, öndersiz, lidersiz menzile ulaşılamaz, hele cennete varmak çok güç olsa gerek. Rehberimiz önderimiz liderimiz kimler ? Nasıl yaşamışlar? Hayatlarında nelere önem vermişler? Ve son durakları neresi olmuş? Gafletten uyanıp silkinip kendimize gelip tüm bunların ne anlama geldiğini öğrenmeli, hayata geçirmeliyiz. Allah’ın İnkar eden fasık kullarından değil, salih amel işleyen hoşnut ve razı olduğu kullarından olup vadettiği şekilde yaşadığımız korkulardan arınan mutlak emniyete kavuşan kullarında olalım inşaallah.

Çetin KILIÇ/LÜLEBURGAZ

Kaynaklar:

– Kütüb-ü Sitte

– Sevgi Kutupları