Etiket arşivi: bağışlama duası

Cumanız Mübarek Olsun! (Cuma Duası)

Allahım bizi bize döndür.

Bizi kapında durdur.

Allahım bizi, senin için sende ve seninle eyle.

Bizi sana hizmetle bahtiyar eyle.

Almamız da vermemiz de senin için olsun.

İçimizi senden başkasının sevgisine mekan olmaktan temizle, nehyettiğin yerleri bize gösterme. Emrettiğin yerlerde bizi, bize kaybettirme.

Zahirimizi (dışımızı) sana masiyetten (günah işlemekten), batınımızı (içimizi) da şirkten koru.

Bizi nefislerimizin elinden al, kurtar sana ulaştır.

Bütün fiil ve hareketlerimiz yalnız senin için olsun.

Yalnız sana güvenelim, sana dayanalım.

Senden başkasına asla güvenmiyelim, dayanmayalım.

Senden gafil olma bedbahtlığından bizi uyandır.

Bizi, sana taat, ibâdet, ve münacat elbiseleri ile giydir.

Kalblerimize ve özlerimize sana yakınlık zevkini tattır.

Nasıl ki gök ile yer arasını ayırdı isen, günahlarla bizim aramızı da aynen öylece ayır.

Bizi günahlardan uzak tut.

Nasıl ki gözün siyahı ile beyazının arasını biri birine yakın etti isen, aynen onun gibi, bizi de sana kulluğa, sana taate yakin et.

Günahlarla bizim aramızı aç. Tıpkı, sana masiyet bahsinde, Yûsuf aleyhisselâm ile Züleyha’nın arasını açtığın gibi.

Allahım! Bizi gaflet uykusundan uyandır.

Bizim kimimizi, kimimizden faydalandır.

Bizi yalnız kendinle meşgul eyle.

Taki nefislerimiz islah olsun. Nefislerimize sana gelen yolu göster.

Ömrümüzün kalan kısmını, senin yolunda meşguliyetle geçirelim!

(Amin)

Abdülkâdir Geylânî Hz.

www.NurNet.Org

Cumanız Mübarek Olsun! (Cuma Duası)

İmam Zeynelabidin Hz (RA)’nin Sahife-i Seccadiye Mecmuasından – Ramazan Ayıyla Vedalaştığında Okuduğu Dua

Allah’ım! Ey (nimet verdiği kimselerden) karşılık beklemeyen! Ey hiçbir zaman bağışta bulunduğuna pişman olmayan! Ve ey kuluna, ameline eşit olarak karşılık vermeyen! Nimetin avanstır; affın lütuftur; cezalandırman adalettir; öngördüğün hayırdır

Verdiğin zaman, bağışını başa kakmakla bulandırmazsın; esirgediğin (vermediğin) zaman, esirgemen zulüm değildir. Şükredene, şükrü sen ilham ettiğin hâlde, karşılık verirsin; hamdedene, hamdı sen öğrettiğin hâlde, mükâfat verirsin; her ikisi de rüsva olmayı ve mahrum bırakılmayı hak ettiği hâlde, öylesinin kötülüklerini örtersin ki, dileseydin rüsva ederdin; öylesine bağışta bulunursun ki, dileseydin mahrum bırakırdın.

Ne var ki sen, işlerini lütuf üzere bina etmişsin; kudretini affetmekle gösterirsin; karşı gelene halimce davranırsın; kendine zulümle kastedene süre tanırsın; sana dönmeleri için onlara mühlet verirsin; onları hemen cezalandırmayıp tövbe fırsatı tanırsın ki, helâk olanlarının sana karşı bir kanıtları olmasın; bedbaht olanları, ancak defalarca mazur görülüp aleyhlerinde birçok kanıt biriktikten sonra bedbaht olsunlar. Tüm bunlar, affından ve kereminden kaynaklanmakta, şefkatinden ileri gelmektedir; ey Kerim, ey Halim! Sen, (öyle şefkatli) bir mâbudsun ki, affına ulaşmaları için kullarına tövbe adında bir kapı açmışsın; şaşmasınlar diye vahyinden bir delil dikmişsin o kapıya.

Kutludur ismin, buyurmuşsun ki: “İçten bir tövbeyle Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz, sizin kötülüklerinizi örter ve sizi (ağaçlarının) altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamber’i ve onunla birlikte inananları utandırmaz; nurları, önlerinden ve sağlarından gider; derler ki: Rabbimiz, nurumuzu bizim için tamamla ve bizi bağışla. Hiç kuşkusuz, sen her şeye kadirsin.” (Tahrim, 8 ) Şimdi, sen bu kapıyı açmış, delilini de önüne dikmiş olduğun hâlde, o ağırlanma mahalline (cennete) girmekten gaflet edenin mazereti olabilir mi?! Sen, öyle (cömert) bir mâbudsun ki, kullarından alacağın şeyin kıymetini artırarak onu paha biçilmez kılarsın. Kullarının seninle ticarette kâr etmelerini, sana gelerek fazlasıyla kazanıp kurtuluşa ermelerini istiyorsun çünkü. İsmin kutlu ve yücedir, buyurmuşsun ki: “Kim iyilik getirirse, ona, onun on katı vardır; kim de kötülük getirirse, ancak onun misliyle cezalandırılır.” (En’am, 160)

Yine buyurmuşsun ki: “Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir tane gibidir ki, her başakta yüz tane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir.” (Bakara, 261) Yine buyurmuşsun ki: “Kendisi için kat kat artırması üzere Allah’a güzel bir borç verecek olan kimdir?” (Bakara, 245) Ve iyilikleri kat kat artıracağına ilişkin Kur’an’da indirdiğin diğer ayetler… Sen, o yüce mâbudsun ki, kullarına gayb âleminden öyle gerçekler bildirmiş, onları öyle şeylere özendirmişsin ki, eğer bildirmeseydin, gözleriyle onları görmez, kulaklarıyla onları duyup kavrayamaz, düşünceleriyle onlara ulaşamazlardı. Buyurmuşsun ki: “Beni anın, sizi anayım; bana şükredin ve sakın bana nankörlük etmeyin.” (Bakara, 152)

Yine buyurmuşsun ki: “Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük edecek olursanız, hiç kuşkusuz, azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim, 7) Yine buyurmuşsun ki: “Beni çağırın, size icabet edeyim. Hiç kuşku yok, büyüklük taslayıp bana ibadet etmekten kaçınanlar, aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min, 60) Böylece, seni çağırmayı (duayı) ibadet, terkini de büyüklük taslamak olarak adlandırmış ve terki için aşağılanarak cehenneme girmeyi vadetmişsin. Böyle olunca, onlar da nimetinle seni andılar; ihsanınla sana şükrettiler; emrinle seni çağırdılar; kat kat fazlasını almak üzere senin için sadaka verdiler ki, gazabından kurtulup hoşnutluğunu kazansınlar.

Eğer senin, kullarına yaptığını, bir yaratık diğer bir yaratığa yapmış olsaydı, iyilik vasfını alır, minnettarlıkla anılır ve mümkün olan her dille övülürdü. O hâlde, hamdına doğru giden bir yol, hamdını ifade edecek bir kelime ve hamdınla ilgili bir anlam var oldukça sana hamdolsun. Ey kullarına ihsan ve lütufta bulunarak onların övgüsünü kazanan; onları nimet ve bağışına boğan! Bize olan nimetlerin ne kadar yaygın, ne kadar boldur; özel lütufların ne kadar çoktur! Bizi, seçtiğin dine, hoşnut olduğun İslâm’a, kolaylaştırdığın yola hidayet ettin; katındaki yakınlığa, indindeki saygınlığa ulaşmada gözlerimizi açtın.

Allah’ım! Sen, o görevlerin seçkinlerinden, o farzların özellerinden birini, ramazan ayı kıldın. Bir nur olan Kur’an’ı o ayda indirerek, o ayda imanı (imanın gerektirdiği amelleri) kat kat artırarak, o ayda (geceleri ibadete) kalkmayı teşvik ederek ve içindeki bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni ululayarak onu diğer aylardan ayırdın; tüm zamanlar ve asırların içinden onu seçtin ve onu yılın diğer vakitlerinden üstün kıldın. Sonra da onun vasıtasıyla bizi diğer ümmetlerden üstün kıldın; onun fazileti için öteki dinlerin mensuplarını değil, bizi seçtin. Biz de emrinle gündüzünde oruç tuttuk; yardımınla gecesinde ibadete kalktık; belki oruç tutup ibadete kalkmakla rahmetin hâlimize şamil olur, bu vesileyle sevabını kazanırız diye.

Çünkü sen, katından umulanla dolusun; fazlından istenilen hususunda cömertsin ve sana yaklaşmak isteyene pek yakınsın. Bu ay, gerçekten de beğenimizi kazanarak aramızda kaldı; bizimle iyi bir birlikteliği oldu ve bize âlemlerin en üstün kazancını kazandırdı. Sonra da vakti dolunca, süresi bitince, sayısı tamamlanınca bizden ayrılıp gitti. Şimdi biz, ayrılığı bize çok zor olan, bırakıp gitmesi bizi üzüp ürküten, ahdini bozmamamız, saygısını gözetmemiz, hakkını ödememiz gereken biri gibi onunla vedalaşıyoruz. Ve diyoruz ki: Selâm sana, ey Allah’ın en büyük ayı ve ey Allah’ın dostlarının bayramı! Selâm sana, ey bizimle birlikte olan vakitlerin en değerlisi ve ey günlerin ve saatlerin içinde en iyi ay! Selâm sana, ey arzuların yaklaştığı, amellerin dağıldığı ay! Selâm sana, ey varlığı pek değerli, yokluğu can yakıcı dost; ayrılığı üzücü olan ümit kaynağı! Selâm sana ki, gelişinle bizi sevindirdin, mutlu ettin; gidişinle bizi üzdün, canımızı yaktın. Selâm sana ki, kalpler sende yumuşar, günahlar azalır.

Selâm sana ki, Şeytan’a karşı bize yardım eder, iyilik yollarını bizim için kolaylaştırırsın. Selâm sana ki, cehennem ateşinden kurtulanlar sende çok olur; hürmetini gözeten saadete erişir. Selâm sana ki, günahları silmekte, ayıpları örtmekte üstüne yok. Selâm sana ki, suçlulara çok uzundun; inananların gönlünde pek heybetliydin. Selâm sana ki, günler seninle rekabet edemez. Selâm sana ki, her yönden esenlik olan bir aysın. Selâm sana ki, birlikteliğin bıkkınlık getirmez; muaşeretin kınanmaz. Selâm sana ki, bize bereket getirdin; bizden günahların kirini yıkayıp giderdin. Selâm sana ki, seninle vedalaşmamız bıkkınlıktan, orucunu terk etmemiz yorgunluktan değildir.

Selâm sana ki, vaktinden önce aranırsın; kaybetmeden önce üzüntün yaşanır. Selâm sana ki, bereketinle birçok kötülük bizden uzaklaşır; birçok hayır bize ulaşır. Selâm sana ve içindeki bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ne. Selâm sana ki, dün sana pek düşkün iken, yarın özleminle yanıp tutuşacağız. Selâm sana ve artık mahrum kaldığımız faziletine; elimizden alınan geçmişteki bereketlerine. Allah’ım! Biz; bedbahtların, vaktini bilmedikleri ve bedbahtlıkları yüzünden faziletinden mahrum kaldıkları bir sırada, bu ayla şereflendirdiğin, lütfunla ondaki ibadetlere muvaffak ettiğin, bu ayın ehli kullarınız. Onunla tanışmak için bizim seçilmemizin, onun yol yordamına hidayet edilmemizin velisi sensin.

Hakkını ödeyemedikse de onda tuttuğumuz orucu, kıldığımız namazı, az da olsa yaptığımız iyilikleri senin yardımına borçluyuz. Allah’ım! Kötülüğümüzün ikrarı, ihmalkârlığımızın itirafı olarak (iyi işlerimizden dolayı) sana hamdediyor ve kalbimizde duyduğumuz kesin pişmanlığımızı, dillimize akıttığımız samimî özür dileyişimizi sana sunuyoruz. Şu hâlde bizi, o ayda kaybettiğimiz büyük fazileti telâfi edebileceğimiz, elde etmediğimiz vazgeçilmez çeşitli hayırların yerini doldurabileceğimiz bir mükâfatla mükâfatlandır ve o ayda senin hakkını ödeyemediğimiz için bizi mazur gör. Ömrümüzü önümüzdeki gelecek ramazana ulaştır.

Ulaştırdıktan sonra da lâyık olduğun kulluğu sunmakta, o ayın hak ettiği itaati yerine getirmekte bize yardım et ve bizi zamanın aylarından bu iki ayda (bu ve gelecek ramazanda) hakkını ödeyebilecek iyi işlere muvaffak eyle. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bu ayda işlediğimiz küçük ve büyük suçları, içine düştüğümüz günahları, bilerek veya unutkanlıkla kendimize yaptığımız zulümleri ya da başkalarına ettiğimiz hakaretleri bize bağışla; örtünü kaldırarak bizi rüsva etme. Bu ayda düşmanlarımızı hâlimize sevindirme; kınayanların dilini üzerimize uzun etme. Tükenmeyen şefkatin, eksikliği olmayan lütfunla, bu ayda bizden yadırgadığın şeylere kefaret olacak, onları bağışlatacak amellere muvaffak et bizi.

Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bu ayın gitmesiyle başımıza gelen musibeti telâfi et; bayram ve iftar günümüzü bizim için mübarek eyle; bu günü, geçirdiğimiz en hayırlı, affını en çok çekici, günahı en iyi silici günlerden kıl ve gizli açık bütün günahlarımızı bize bağışla. Allah’ım! Bu ayın sıyrılmasıyla bizi de günahlarımızdan sıyır. Onun çıkmasıyla bizi de kötülüklerimizden çıkar. Bizi onunla en çok mutlu olanlardan, onda payı en bol olanlardan ve ondan en fazla nasip alanlardan kıl. Allah’ım! Kim bu aya hakkıyla riayet ettiyse, hürmetini hakkıyla koruduysa, gerektiği gibi hükümlerini yerine getirdiyse, lâyık olduğu gibi günahlardan sakındıysa, hoşnutluğunu kazanacak, rahmetini cezbedecek bir amelle sana yaklaştıysa, kudretinle aynısını bize de nasip et; fazlınla onun kat kat fazlasını bize ver. Çünkü senin fazlın eksiksizdir; hazinelerin kesinlikle azalmaz; aksine, dolup taşar; ihsanının kaynakları asla kurumaz ve bağışın minnetsiz, tertemiz bağıştır.

Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bize, kıyamet gününe kadar onu oruç tutanların, onda sana ibadet edenlerin tümüne vereceğin sevap kadar sevap yaz. Allah’ım! Müminler için bayram ve sevinç günü, İslâm ümmeti için toplanma, bir araya gelme günü kıldığın bu iftar günümüzde, işlediğimiz tüm günahlardan, geçmişteki tüm kötü işlerimizden, gönlümüzden geçen tüm kötü düşüncelerden, tekrar günaha dönme düşüncesi olmayan, bir daha hata yapmamaya azmeden biri olarak, şek ve şüpheden arınmış, halis bir tövbeyle tövbe edip sana yöneliyoruz. Bu tövbeyi bizden kabul buyur; bizden razı ol ve bizi bu hâl üzre sabit kıl.

Allah’ım! İçimizde cehennem azabına karşı öyle bir korku, cennet sevabına karşı öyle bir özlem meydana getir ki, tüm varlığımızla ibadetin tadını, günahın üzüntüsünü duyalım. Katında bizi, sevgini kazanan, itaate dönüşlerini kabul buyurduğun tövbe edenlerden kıl, ey adillerin en adili! Allah’ım! Babalarımızı, annelerimizi ve şimdiye kadar gelip geçen, kıyamete kadar gelecek olan tüm dindaşlarımızı bağışla. Allah’ım! Mukarrep meleklerine salât ettiğin gibi peygamberimiz Muhammed’e ve Âline salât eyle. Mürsel peygamberlere salât ettiğin gibi ona ve Âline salât eyle. Salih kullarına salât ettiğin gibi ona ve Âline salât eyle.

Onların hepsine ettiğin salâttan üstün bir salâtla ona ve Âline salât eyle; ey âlemlerin Rabbi! Öyle bir salât ki, bereketi bizi kuşatsın, faydası bize ulaşsın ve sayesinde duamız kabul olsun. Hiç kuşkusuz, sen, kapısına gelinen en kerim, kendisine güvenilen en yeterli ve ihsanı dilenilen en cömert zatsın ve sen her şeye kadirsin.

www.NurNet.Org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Yâ Rabbi! Dile getirdiğimiz ve getiremediğimiz her türlü hamd ve sena ancak Sana mahsusdur. Bütün salat ü selamlar; rahmet ve selametlikler, iki cihan güneşi, baslarımızın tacı Rahmeten lil’âlemin, ResûI-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem Seyyidina-Ebe’l-Kaasım Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz ve O’nun bütün âl ve ashabına olsun.

“Ol! emriyle; bilinen ve bilinmeyen, görünen ve görünmeyen sayısız alemleri yaratan; “Yok Ol!” emriyle de, her şeyi bir anda yok etme gücüne sahib olan, alemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Yüce Allah’ım! “Bana dua edin, duanızı kabul edeyim” buyurdun. Biz de; huzuruna geldik, boynumuzu büktük, ellerimizi Sana açtık. Seni Rahim, Gafur biliyoruz. Rahmet ve Gufran ism-i şerifinle tecelli eyle, ellerimizi boş döndürme

Yâ Rabbi! Kur’an-ı Kerim’in bereketi ile ve alemlere rahmet olarak gönderdiğin sevgili Peygamberimizin hürmeti ile bizleri af eyle, ey Kerim; bizleri affet yâ Rahim. Allah’ım! Bizleri Kur’an-ı Kerim’in zineti ile süsle. O’nun kerameti ile mükerrem eyle ve şerefiyle şereflendir.

Yâ Rabbi! İki cuma arasında okuduğumuz Kur’anları, cevşenleri, tefsirleri, dersleri, ibadet ü taatleri dergah-i ulûhiyyetinde ahsen-i suret üzere kabul eyle. Kur’an-ı Kerim’in ve marifetullah derslerimizin her harfi için bizlere sevap yaz. Okurken yaptığımız hataları bağışla, tam ve mükemmel okumuş gibi kabul buyur. Kur’an-ı Kerim’i kalblerimize nur eyle, Cennet yolumuzu aydınlat.

Yâ Rabbi! Biz, ancak Sana ibadet ve yalnız Sana kulluk ederiz. Ancak, Senin için namaz kılar ve yalnız Sana secde ederiz. Yalnız sana yalvarır, ancak Sana koşar ve Sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. ibadetlerimizi sevinçle ve arzu ile yaparız. Yasak ettiklerini yapmaz ve azabından korkarız. Sen’den, bizlere rahmet ve ihsanının bol olmasını dileriz yâ Rahim.

Allah’ım! Bizlerden eksiksiz ibadet ve tâat bekliyorsun. Bunlara, ancak Senin sonsuz yardımınla sahip olabiliriz. Öyle ise; bize, Senin hoşnutluğunu kazandıracak, kusursuz ibadet ve tâatde bulunma imkanını bahşeyle!

Allah’ım! Vermiş olduğun nimetlerin elimizden çıkmasından, sağlık ve dirliğimizin bozulmasından, beklenmedik felaketlerden ve gazabının her türlüsünden ancak Sana sığınırız. Biz, aciz kullarının dualarını kabul eyle yâ Rabbi!

Yâ Rabbi! Bizleri, Kur’ân’ın hidayeti ile yola getir. Onun faziletiyle derecelerimizi yükselt. Kur’an-ı Kerim’in tilavetiyle günahlarımızı affet.

Ey bağışlaması ve ihsanı sonsuz olan Allah’ım! Ayıplarımızı ört, kalplerimizi pak eyle; hastalarımıza şifa; dertlilerimize deva, borçlarımızı ödemek imkanı ver. Din ve dünya işlerimizi islah eyle Yâ Rabbi!

Ey yerleri ve gökleri yaratan, gizli ve açık her şeyi hakkıyla bilen ve bütün varlıkların biricik sahibi olan Allah’ım! Gerçek bilir ve bildiririz ki, Sen’den başka Allah yoktur. Bizleri nefsimizin çılgın istek ve arzularından muhafaza eyle. Şeytan’ın bozguncu telkinlerinden Sana sığınırız. Allah’ım! Gönlümüzü, bütün azalarımızı sönmez, sonsuz nurunla aydınlat.

Yâ Rabbi! Bize, küfre açık kapı bırakmayan eksiksiz bir iman nasip eyle. Allah’ım! Bizi, yolunu şaşıran ve saşırıtanlardan değil, hidayete eren ve hidayete eriştiren kullarından eyle.

Yâ Rabbi! Görüşümüz kıt, gücümüz çok az; bu yüzden rahmetine ta’rifsiz derecede muhtacız. Ey her şeye Kadir, gönüllere şifa veren Allah’ım! Sen’den rahmetini dileriz. Duâmızı kabul eyle.

Yâ Rabbi! Maksadımız Sen’sin. Biz her isimizde Seni, her şeyde Seni kasd ederiz. Yalnız Seni isteriz. Bütün isteğimiz de, Senin bizden razı olmandır. Bizi, sevgili kullarından eyle Allah’ım!

Yâ Rabbi! Bizleri, iyilik yaptığında sevinen, kötülük yaptığında hemen pişman olup Sen’den afv dileyen seçkin kullarından eyle. Allah’ım! Bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz bütün günahlarımızı bağışla, çok bol olan rahmetini bizlerden esirgeme.

Yâ Rabbi! Bütün işlerimizin sonunu hayr eyle; dünyada rezil olmaktan, Ahiret’te de azabından muhafaza eyle.

Allah’ım! Bizi dirlik ve doğruluk üzere yaşat, aramızdaki sevgi bağlarını güçlendir, kalblerimizi ayni görüş ve düşünüş halkası içinde birleştir. Dinden, imandan, doğruluktan, Sana ibadet ve taatdan ayırma Yâ Rabbi!

Yâ Rabbi! Bizleri, verdiğin ni’metlere karsi sükür borcunu yerine getiren; nimetlerin karşısında nankörlük değil, bol bol hamd eden kullarından eyle, üzerimizden nimetlerini eksiltme, Allah’ım!

Allah’ım Son nefesde, ölümün aklı baştan gideren acılarından bizi koru. “La ilahe illâllah Muhammedün Resûlüllah” Ve “Eşhedü en la ilahe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh” diyerek, ruhumuzu teslim etmemizi nasib eyle Yâ Rabbi!

Bütün ibadet ü taatlerden hâsıl olan sevabı; Hazret-i Adem’den Hazret-i Fahr-i Alem Muhammed Mustafa sallallahüaleyhi ve sellem’e kadar gelip geçen bütün Peygamberan-i ilzam ve Rusûl-i kiram aleyhim’üssalâtü vesselam hazretlerinin ervah-i pâk-i tayyibelerine hediyye eyledik, ikram eyle Yâ Rabbi!

ÂI-i Ezvac-i Tahirat, ashab-i Güzin, Ensar ve Muhâcirin, Tabi’iyn, Tebe’i-tabi’iyn, Eimme-i Müctehid’in, ridvânullahi tealâ aleyhim ecma’iyn hazretlerinin de ervah-i pâk-i tayyibelerine hediyye eyledik. Sen vâsıl eyle yâ Rabbi!.

Müfessirin, muhaddisin, muhakkikin, ulema-i amilin, kurra-i kâmilin, meşâyih-i vasilin, sulehâ-i salihin, ağniyâ-i şâkirin, fukara-i sâbirin, gurebâ-i müslimin, hattatin, huffaz, tullab ve cemi-i hamele-i Kur’an-ı Kerim nevverallahü merâkidehüm ve ce’alel cennete me’vahüm efendilerimizin de ervah-ı pâk-i tayyibelerine hediyye eyledik, Sen kabul eyle Yâ Rabbi!

Bütün ehl-i imam ile Ehlullah’in ve Evliyaullah’in da ervah-i pak-i tayyibelerine hediyye eyledik, Sen vasil eyle Yâ Rabbi!

Velhâsıl; şu âna kadar dâr-i Dünyâ’dan dar-i Ukba’yâ irtihâI ve intikal eden bütün mü’minin-i mü’minat; müslimin-i müslimat, ma’sûmin-i ma’sûmat, mazlumin-i mazlumât, kaffe-i ehl-i imanin da ruhlarına hediyye eyledik, Sen kabul eyle Yâ Rabbi!

Cümlemizin kalbine İslam nurunu, Kur’an hidayetini ver. Cümlemizi Islam’a bağla, bizleri Müslüman olarak yaşat, Müslüman olarak öldür. Bizleri Dünyâ ve Âhiret mutluluğuna erdir. Dünya’da mekansız, Âhiret’de imansız bırakma Yâ Rabbi!

Yâ Rabbi! Habib’in Muhammed Mustafa, Kitab’ların, bütün sevdiklerin yüzü hürmetine, bizleri dergah-i bârigâh-ı ulûhiyyetinden bos çevirme, duâlarımızı kabul eyle, yâ Gafur u yâ Gaffâr.

Amin, Amin, Amin… Bi hürmeti seyyidi’l-mürselin ve’l-hâmdülillahi Rabbi’l-Alemin.

Sübhâne rabbike rabbi’l-izzeti amma yasifûn ve selâm ün ale’l-mürselin ve’l-hamdü lillahi Rabbi’l-Alemin ..

Hayırların fethi, şerlerin def’i, ehl-i imânın selameti, insanlığın kurtuluşu, memleketimizin her türlü kötülüklerden korunması, Ümmet-i Muhammed’in selameti için EL-FATIHA.

www.NurNet.Org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Ehl-i Beyt Mektebinin en büyük şahsiyetlerinden olan Şeyh Tusi (r.a) “Misbah” adlı dua kitabında Ebu Hamza-i Sumali’den, rivayet etmiştir ki, İmam Zeynü’l-Âbidin (RA), Ramazan ayının gecelerini genelde ibadet etmekle geçirirdi ve sahur vakti olunca şu duâyı okurdu:

“Allahım; cezalandırarak beni edep eyleme. Kendi başıma bırakarak da tuzağına duçar etme. Ey Rabbim! Nereden bir hayır umarım; oysa senin katından başka kimseden hayır gelmez. Kurtuluşa nasıl erebilirim; oysa, ancak senin lütfünle kurtuluşa erişilir. Ne iyi amel sahibi, senin yardım ve merhametinden gânidir; ne de kötü işler yapıp sana karşı gelen ve senin hoşnutluğunu kazanmayan senin kudret ve tasallutundan çıkabilir.

Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim!(bu sözü nefesi kesilinceye kadar tekrarlardı). Seni, seninle tanıdım. Sen beni kendine yönelttin ve kendi kapına çağırdın. Eğer senin yardımın olmasaydı, senin kim olduğunu bilemezdim. Hamd (bütün övgüler) Allah’a mahsustur. O Allah’a ki ben O’nu çağırıyorum bana icabet ediyor; oysa O beni çağırdığında ben gevşek davranıyorum. Hamd Allah’a mahsustur; Allah’a ki istediğimi veriyor; oysa benden ödünç isteğince, (kullarına borç vermemi) isteyince cimrilik ediyorum.

Hamd O Allah’a mahsustur ki, istediğim vakit hacetim için O’nu çağırıyorum ve sırrımı bir aracı olmadan O’na açıyorum, O da hacetimi karşılıyor. Hamd O Allah’a mahsustur ki, O’ndan başkasını çağırmam. Eğer O’ndan başkasını çağırsaydım bile bir sonuç vermez. Hamd O Allah’a mahsustur ki, O’ndan başkasına ümit bağlamam; eğer O’ndan başkasına ümit bağlarsam, benim ümidim hiçe çıkar. Hamd Allah’a mahsustur ki, işlerimi O üzerine aldı ve beni onurlandırdı. Beni, halka terk etmeyerek halkın küçümsemesinden kurtardı. Hamd O Allah’a mahsustur ki, benden gani olduğu halde kendisini bana dost kıldı. Hamd O Allah’a mahsustur ki, hiç bir günah işlememişim gibi bana yumuşak davranıyor, Benim nezdimde övgüye en layık olan Rabbimdir ve ben O’na hamd ediyorum.

Allahım; ben, istekleri sana yöneltmenin yolunu açık görüyorum. Sana doğru coşan ümit pınarlarını dolu buluyorum. Sana ümit besleyene yardımın lütfünle hazırdır. Seni çağıranların yüzüne duâ kapıları açıktır. Biliyorum ki, ümit edenlerin hacetini yerine getiren; perişan olanların hallerini gözeten gerçekten de sensin. Ve biliyorum ki senin kerem ve ihsanın için yakarmak, kaza ve kaderine rıza göstermek cimrilerin tutumlarına karşı bana bir mükafattır Ve dünya taliplerinin ellerindekinden ihtiyaçsızlıktır.

Sana doğru hareket edenin mesafesi yakındır. Muhakkak ki, kullarınla aranda bir engel koymamışsın (seni basiret gözüyle müşahede edebilirler). Fakat ne var ki, insanların yaptıkları, onlara bir engel teşkil ediyor. Ben, isteğimi senin kapına getirmişim. Hacetimi sana bildiriyorum; sana sığınıyorum, yakarışımı sana aracı kılıyorum; halbuki, duâmın katında kabul olunmasına ve affına layık değilim. Ama ben, senin keremine güveniyor ve vaadinin doğruluğuyla huzur buluyorum. Birliğine olan imanım, senden başka Rabbim olmadığına dair yakin ve marifetimle sana yöneliyorum. Senden başka tapılacak hiç bir mabut yoktur, birsin ve ortağın yoktur.

Allahım; “Allah’ın fazlından isteyin; Allah daima sizlere karşı şefkatlidir-merhametlidir” diye buyuran sensin. Sözün haktır ve vaadin doğrudur. Ey mevlam, kullarına, senden hacet istemeği emrettiğin halde onları bahşişinden mahrum etmek senin şanından uzaktır. Sen, kullarına sayısız bahşişlerde bulunansın. Kullarına, sürekli şefkatli ve raufsun. Allahım; küçüklüğümde nimetlerinle beni eğiten ve büyüdüğümde, ismimi yücelten sensin. Ey dünyada beni ihsan ve lütfüyle terbiye eden ve ahirette kendi af ve keremine ümitlendiren (Rabbim),Ey Mevlam! Beni sana yönlendiren seni tanımamdır ve sana olan sevgim senin katında şefaatçimdir. Ben kendi kılavuz ve şefaatçimin doğruluğundan eminim.

Ey mevlam! Günahının çokluğundan konuşmayan bir dille seni çağırıyorum. Ey Rabbim! Günahtan dolayı helaka doğru yönelen bir kalple sana niyaz ediyorum. Ey Rabbim! Korku ve ümit içinde seni çağırıyorum.Ey Mevlam! Günahlarıma baktığımda dehşete kapılıyorum, ama, senin keremine baktığımda, umutlanıyorum. Eğer beni affedersen, bu senin merhametlilerin en üstünü olduğun içindir; (rahmetin bunu gerektirir) ve eğer beni cezalandırırsan hakkımda zulmetmiş olmazsın.

Allahım; istemediklerini yapmama rağmen, beni senden hacetimi istemeğe cesaretlendiren senin bahşiş ve keremindir. Günah işlemekten çekinmediğim halde, zor anımda dayanağım senin rahmet ve ra’fetindir. Günahkâr olmama rağmen, benim ümidimi boşa çıkarmayacağını, arzumu gerçekleştireceğini ümit ediyorum. Ümidimi gerçekleştir ve duâmı kabul buyur! Ey dergahına niyazda bulunulanların en hayırlısı ve ey ümit bağlanmaya layık olanların en üstünü!

Ey mevlam! Arzum büyük, amelim ise kötüdür; affından bana, arzumun miktarıca ihsan eyle ve beni kötü amelimden dolayı hesaba çekme; çünkü senin keremin günahkârları cezalandırmaktan daha üstündür. Hilim ve sabrın hata işleyenleri cezalandırmaktan daha büyüktür. Ey mevlam; ben senin büyüklüğüne sığınmaktayım. Gazabından lütfüne koşmaktayım. Affın hususunda iyi kanaate sahip olan hakkında, affın muhakkaktır; Ey Rabbim, ben kimim ki benden intikam alasın? Değerim nedir ki? Büyüklüğünle günahımı affet ve affınla bana lütufta bulun. Ey Rabbim, kötü amelime, perde çek (ört). Zatının yüceliği hürmetine, beni kınamaktan vazgeç.

Eğer bugün senden başkası günahımı bilseydi, o günahı işlemezdim. Eğer günahımdan dolayı hemen azaba uğrayacağımdan korksaydım, o günahtan kaçınırdım. Bu ise senin değersiz ve önemsiz olduğun anlamına gelemez; haşa. Bu tutumum senin kusurları örtenlerin en hayırlısı, hüküm verenlerin en iyisi ve kerem sahiplerinin en üstünü olduğundandır. İnsanların kusurlarını örtensin, günahları affedensin ve mutlak surette gaybı bilensin. İnsanların günahlarını kereminle örtersin ve hilminle cezalarını geciktirirsin. Her şeyi bilmene rağmen hilimli olduğun ve her şeye kadir olduğun halde affettiğin için hamd olsun sana. Hilmin, sana karşı gelmeye beni cür’etlendiriyor; kusurlarımı örtmen, benim hayamın az olmasına sebep oluyor; affının büyüklüğüne ve rahmetinin genişliğine olan marifetim, beni günah işlemeğe cüretkâr ediyor.

Ey Halim, ey Kerim, ey diri olan, ey yaratıkları var edip koruyan, ey günahları affeden, ey tevbeleri kabul eden, ey bahşişi büyük ve ey ihsanı sürekli olan! Güzelce kusurları örtmen hani? Büyük affın nerede? Hemen kazanılabilen kurtuluşun hani? Acil yardımın ve geniş rahmetin hani? Değerli bahşişlerin, güzel bağışların sonsuz lütufların büyük kerem ve nimetlerin, kadim ve ezeli ihsanın nerededir? Ey Kerim, keremin nerededir? Keremin hürmetine, Muhammed ve Muhammed’in Ehl-i Beyt’inin hürmetine, beni kurtuluşa erdir. Rahmetinin hürmetine, beni kurtar. Ey her işi iyi ve güzel olan Allah, ey nimet veren ve ey lütuf sahibi! Ben, azabından kurutulmak için amellerime değil, senin bize olan lütuf ve ihsanına güveniyorum. Çünkü, sensin korkulmaya layık olan ve sensin affetmeğe layık olan. Önce nimetler vererek kulların hakkında ihsanda bulunursun, sonra kereminle günahlarını affedersin. Bilmiyorum hangisinin şükrünü yerine getireyim: Bana verdiğin güzel nimetlerin mi? Üzerine perde çektiğin (örttüğün) kötü yönlerimin mi? Zor imtihanları bana kolaylaştırıp onların çoğundan beni selametle kurtarmanın mı?

Ey sana sevgi besleyenin dostu, ey sana sığınanın ve herkese olan bağlılığını kesip sadece sana alaka bağlayanın gözünün ışığı! Sensin her işi iyi olan ve biziz kötü amel sahibi; öyleyse ey Rabbim, kendi güzelliğinle kötü yönlerimizi bağışla. Ey Rabbim; senin lütuf ve ihsanının kapsamadığı bir cehalet mi var? Ve senin hilim ve yumuşaklığını tüketen bir zaman mı var? Amellerimizin, senin nimetlerinin karşısında bir değeri yoktur. Senin sonsuz kereminin karşısında kötü amellerimizi nasıl çok sayabiliriz?! Ey Rabbim; senin sonsuz merhametin, günahkârları nasıl kapsamına almaz?! Ey mağfireti hesapsız olan, ey rahmet eli daima açık olan!

Ey mevlam! Eğer beni, katından ve rahmet kapından uzaklaştırsan bile ant olsun izzetine kesinlikle kapından geri dönmem ve sana yalvarmaktan vazgeçmem. Çünkü senin kerem ve ihsan sahibi olduğunu iyice biliyorum. İstediğin işi yaparsın, istediğini -istediğin kadar ve istediğin şekilde- azaplandırırsın. İstediğine -istediğin kadar ve istediğin şekilde- merhamet edersin. Yaptıkların hakkında kimse seni sorguya çekemez. Mülkünde sana karşı gelinemez. Yönetiminde ortak olamaz. Hükmüne muhalefet olunmaz. Tedbirinde hiç kimse sana itiraz edemez. Yaratmak ve hüküm sana mahsustur. Alemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.

Ey Rabbim; sana yönelen, keremine sığınan ihsan ve nimetlerini tanıyan bir kulun olarak kapına gelmişim. Sensin affını günahkârlara çok görmeyen cömert. Fazlın eksilmez ve rahmetin azalmaz. Biz, senin kadim ve ezeli affına, sonsuz lütuf ve rahmetine güveniyoruz. Ey Rabbim; acaba bizimle, sana olan umut ve beklentimizin aksine mi muamele edeceksin?! Veya, umutlarımızı boşa mı çıkaracaksın?! Hayır! Kesinlikle. Ey Rabbim! Senin hakkında böyle bir zanna sahip değiliz ve senin dergahına olan umudumuz bu değildir.

Senden arzu ve beklentimiz çok büyüktür. Sana karşı günah işledik, ama arzumuz günahlarımızı örtmendir. Seni çağırdık, ümidimiz duamıza icabet etmendir. Arzumuzu gerçekleştir, ey mevlamız! Yaptıklarımızın karşısında neye müstahak olduğumuzu biliyoruz. Ama sen halimizi biliyorsun. Biz de biliyoruz ki, sen katından bizleri eli boş geri çevirmezsin. Biz senin rahmetine layık olmasak da, sen, sonsuz lütfünun gereği bize ve günahkârlara ihsanda bulunmaya layıksın. Layık olduğun şeyin hürmetine bize ihsanda bulun. Bize ihsan ve bağışta bulun; çünkü senin bağışına muhtacız.

Ey çok bağışlayan; senin nurunla hidayete erdik, fazl ve ihsanınla gâni olduk; nimetinle sabahladık ve akşam ettik. Günahlarımız sana aşikârdır. Allahım, senden af diliyoruz ve tekrar sana dönüyoruz. Sen, bize çeşitli nimetler vererek şefkat gösteriyorsun. Biz ise bunun karşısında günah işliyoruz. Senin hayrın daima bize inmektedir, bizim ise fenalığımız sürekli sana gelmektedir. Her zaman kerim bir melek kötü amelimizi senin huzuruna getirir; ama, bu (amelimizin kötü olması) bize, bol bol zahirî ve batinî nimetler vermene engel olmuyor. Her şeyden münezzehsin. Yarattığında ve tekrar dirilttiğinde hilmin, keremin ve lütfün sonsuzdur. İsimlerin mukaddestir, medhin yücedir. Tüm eser ve nişanelerin güzeldir. Allahım! Senin lütuf ve hilmin o kadar büyük ve çoktur ki, asla beni hatalarım ve kötü işlerimle değerlendirmezsin.Ey Mevlam! Ey mevlam!Ey Mevlam! Bağışla bizi; bağışla bizi; bağışla bizi.

Allahım, bizi, kendini anmaya muvaffak et. Gazabından aman ver, azabından uzak eyle, bahşişlerinden bize de nasip eyle. Bize, evini (Ka’beyi) ve Peygamber’inin kabrinin ziyaretini nasip eyle; salat, rahmet, mağfiret ve hoşnutluğun ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun. Muhakkak ki sen -kullarına- yakın ve onların duâlarına icabet edensin. Her yaptığımızı kendin için itaat kıl. Bizi, kendi dininin ve Peygamber’inin (Allah’ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun.) sünneti üzerine öldür.

Beni ve anne-babamı bağışla. Onlara merhamet et. Beni onlar büyüttü; hakkımdaki ihsanlarına karşı onlara ihsanda bulun, Onların günahlarını bağışla.

Mü’min erkekleri ve kadınları, onların dirilerini ve ölülerini bağışla. Bizleri hayır işlerde onlara takipçi kıl.

Allahım, dirimizi, ölümüzü, huzurda olanımızı ve olmayanımızı, erkeğimizi, kadınımızı, küçüğümüzü, büyüğümüzü, efendimizi ve kölemizi (bunların hepsini) affet. Allah’dan dönenler yalan dediler ve onlar zor bir sapıklığa düştüler ve onlar açık bir hüsrana uğradılar.

Allahım; Muhammed’e ve Muhammed’in Ehl-i Beyt’ine salat et. İşimi hayırla sonuçlandır. Önemli dünya ve ahiret işlerimde bana yardımcı ol. Bana acımayanı, bana musallat etme. Kendi katından bana daima bir koruyucu nasip eyle. Verdiğin güzel nimetleri elimden alma. Kendi lütuf ve kereminden bol, helal ve temiz rızık bana nasip eyle.

Allahım; beni korumana al, her beladan koru ve beni kendin himaye et. Bu yıl ve her yıl bana kendi evinin (Ka’be’nin) ziyaretini nasip eyle. Peygamber’inin kabrinin ziyaretini ve İmamların ziyaretini (Allah’ın salat ve selamı onlara olsun) nasip eyle. Ey Rabbim; o kutsal ve şerefli yerlerde bulunmaktan beni mahrum bırakma.

Allahım; bana, bir daha günah etmemek üzere tövbe etmeği nasip eyle. Kalbime, iyi iş yapmayı ilham eyle; iyi olana amel etmeyi, gece, gündüz ve beni yaşattığın sürece senden korkmayı, bana nasip eyle, ey alemlerin Rabbi!

Allahım; ne zaman sana ibadet etmeğe hazırlandımsa ve namaz kılmak için sana yöneldimse bana dalgınlık ve uyku verdin, sana yalvarış ve münacat halini benden aldın. -Allahım- neden böyle bir duruma düştüm? Ne zaman ıslah olduğumu ve tövbe edenlerin toplantılarına katılmaya yakın olduğumu sandımsa azmimi kıran ve sana kulluk etmeğe engel olan önemli bir hadiseyle karşı karşıya kaldım. Ey mevlam yoksa beni kapından kovmuş ve hizmetinden kenara mı itmişsin?

Belki de, senin hakkını hafife aldığımı gördüğün için beni kendinden uzaklaştırmışsın. Veya senden yüz çevirdiğimi gördüğün için bana gazap etmiş veya beni yalancılardan sayıp da teveccühünden atmışsın veya nimetlerinin şükrünü yerine getirmeyen bir kul olduğumu gördüğün için beni mahrum etmişsin veya alimlerin toplantısından uzak olduğum için beni aşağılamış veya beni gafillerden sayıp dolayısıyla rahmetinden ümidimi kesmişsin. Veya başı boş insanların toplantılarına meyil ettiğimi görüp beni onlara dost kılmışsın veya benim duâmı işitmek istemediğin için beni dergahından uzaklaştırmışsın veya suçum, günahım ve senden utanmadığım için beni cezalandırmışsın. Ey Rabbim! Eğer beni affetsen bu sana yaraşır; nitekim, benden önce nice günahkârları sen affettin. Çünkü -Ey Rabbim- senin lütuf ve keremin günah işleyen kulları cezalandırmaktan daha yücedir; ben de senin lütfüne sığınıyorum. Gazabından senin merhametine doğru kaçıyorum. Affın hakkında iyi kanaate sahip olana mağfiretin muhakkaktır.

Allahım! senin fazl ve hilmin o kadar büyük ve geniştir ki, hiç bir zaman beni amel ve günahımdan dolayı aşağılamazsın. Ey Mevlam! Ben neyim ve değerim nedir ki?!Ey Mevlam! Lütuf ve keremin hürmetine beni bağışla. Kusurlarımı ört. Zatının azameti hürmetine günahımdan geç.

…Ey Mevlam! Ben, senin büyüttüğün küçüğüm; ilim bahşettiğin cahilim; hidayet ettiğin yolunu kaybedenim; yücelttiğin hakirim; güvence verdiğin korkanım; doyurduğun aç ve suya kandırdığın susamışım; giyindirdiğin çıplağım; zenginleştirdiğin fakirim; güçlendirdiğin zayıfım; aziz ettiğin zelilim; şifa verdiğin hastayım; bağışta bulunduğun dilenciyim; günahını örttüğün günahkârım; hatasını bağışladığın hatakârım; (neslini) çoğalttığın azım; yardım ettiğin mustazafım; huzuruna kabul ettiğin kovulmuşum.

(devamı haftaya cuma duasında inşallah)

www.NurNet.Org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

İmam Nevevi’nin Hizbi (Virdi)

“Canımın, dinimin, ailemin, çocuklarımın, malımın, dost ve arkadaşlarımla onların dinlerinin ve mallarının korunması için Bismillahi Allah’u ekber, Allah’u ekber, Allah’u ekber diyerek başlarım. Canımın, dinimin, ailemin, çocuklarımın, malımın, dost ve arkadaşlarımla dinlerinin ve mallarının korunması için binlerce Bismillahi Allah’u ekber, Allah’u ekber, Allah’u ekber. Canımın, dinimin, ailemin, çocuklarımın, malımın, dost ve arkadaşlarımla dinlerinin ve mallarının korunması için milyonlarca Bismillahi Allah’u ekber, Allah’u ekber, Allah’u ekber, ve milyonlarca Lâ havle velâ kuvvete illâbillâhi’l-aliyyi’l azim.”

“Allah’ın adıyla korunurum, Allah ile kuvvet bulurum, Allah’tan yardım dilerim. Allah’a sığınırım, Allah’a güvenip dayanırım ve Allah’da fena bularak kendimden geçerim. (Zira) yüce ve büyük olan Allah’tan başkasında güç ve kudret yoktur.

“Allah’ın adıyla dinimin, canımın ve çocuklarımın korunmasını isterim. Bismillah diyerek malımın, ailemin, dost ve arkadaşlarımın korunmasını isterim. Bismillah diyerek Rabbimin bana verdiği her şeyin korunmasını isterim. Yedi gök, yedi arz ve büyük arş’ın sahibi olan Rabbimin adıyla korunurum.

Allah’ın adıyla, o Allah’ki adı sayesinde ne yerde ve ne de gökte hibir şey zarar veremez. O her şeyi hakkıyla işiten ve bilendir. (üç defa)

Yerde ve gökte isimlerin en üstünü olan Allah’ın adıyla…

Her şeye Allah’ın adıyla başlar ve yine O’nun adıyla son veririm. Allah, Allah, Allah, Allah Rabbimdir. O’na hiçbir şeyi ortak koşmam. Allah, Allah, Allah, Allah, Rabbimdir. Alah’tan başka ilah yoktur. Allah, korktuğum ve endişelendiğim her şeyden daha güçlü, daha yüce ve daha büyüktür.

Allah’ım! Nefsimin şerrinden, kâinattaki varlıkların kötülüklerinden, yarattığın her şeyin fenalığından yalnızca sana sığınırım. Allah’ım! Onlardan ancak seninle korunabilirim. Allah’ım! Onların kötülüklerinden ancak sana sığınırım. Allah’ım! Onların zararlarını benden ancak sen defedebilirsin. Allah’ım (şerlerinden korunmak için) kendimle onların arasına şu ayetleri koyuyor (Kalkan yapıyor)um:

Bismillahirrahmanirrahim

“Kul huvellahu ahad. Allahussamed lem yelid velem yuled velem yekün lehu küfüven ahad. (3 defa)

“De ki: O Allah birdir, Samed’dir. (Hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır). O doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O’nun dengi değildir”.

Aynı şekilde kendi sağımdan ve onların (aile efradımın, dost ve arkadaşlarımın) sağından, kendi solumdan ve onların solundan, kendi önümden ve onların önünden, kendi arkamdan ve onların arkasından, kendi üstümden ve onların üstünden, kendi altımdan ve onların altından, her yönden beni ve onları kuşatan bütün kötülüklerden korunmak için de bu ayetleri (ihlâs suresini) kalkan yapıyorum.

Allah’ım! Senden, Senden başkasının sahip olamadığı lutfun ile kendim, ailem, çocuklarım, dost ve arkadaşlarım için iyilikler ve güzellikler isterim.

Allah’ım! Beni, ailemi, çocuklarımı, dost ve arkadaşlarımı kendilerine lütufta bulunduğun has kullarının içine dâhil et, koruman altına, civarına ve himayene alarak şeytanın, zorbaların, ins ve cinlerin, diktatörlerin, hasedçilerin, yırtıcı hayvanların, yılan ve akreplerin şerrinden; perçeminden tuttuğun tüm canlıların kötülüklerinden muhafaza eyle. Şüphesiz Rabbim doğru yol üzere (hak ve adaletle hükmedendir) ve sen her şeye gücü yetensin.

Kullara karşı her şeyin sahibi olan Rabbim bana yeter. Mahlûkata karşı her şeyin yaratıcısı olan yaratıcım bana yeter. Allah’ın rızkıyla beslenenlere karşı bütün canlıların rızkını veren Allah bana yeter. Günahları gizlenen günahkârlara karşı kullarının günahlarını gizlemek şanından olan yüce Allah bana yeter. Allah tarafından yardım olunan kullara karşı desteğini isteyenlere yardımcı olan Allah bana yeter. Allah’ın izni olmadan hiçbir tasarruf, fayda ve zarar gücü olmayan kullara karşı gücünün önünde durulamayan, yegâne galip olan Allah bana yeter. Bana kâfi olan o meşhur, bilinen yardımcım olanAllah bana yeter. Her zaman bana yeterli olan Allah bana yeter. Allah, bana yeter. Allah, bana yeter. O, ne güzel vekildir. Bütün mahlûkatına karşı Allah bana yeter.

“Hiç şüphesiz, benim velim kitabı indiren Allah’tır ve o Salihlerin koruyuculuğunu(veliliğini) yapıyor.” (A’raf, 196) “Kur’an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık ve onların kalpleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur’an’da sadece Rabbim bir ve tek (ilah olarak) andığın zaman,’nefretle kaçar vaziyette gerisin geriye giderler.(İsra, 45–46) “Eğer onlar yüz çevirirlerse, de ki: ‘Bana Allah yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben O’na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O’dur!” (Tevbe, 129) Büyük ve yüce olan Allah’tan başkasında güç ve kudret yoktur. Efendimiz Hz. Muhammed’e, yakınlarına, dost ve arkadaşlarına Allah’ın salât ve selamı olsun.

Kendimi, (ailemi, dost ve arkadaşlarımı) Bismillah hazinesinde sakladım. Kilidi Allah’a güvenip tevekkül etmem, anahtarı ise La kuvvete illa billah (Allah’ın gücünden başka güç yoktur)dır. Allah’ım! Kendimden (aile, dost ve arkadaşlarımdan) gücümün yettiği ve yetmediği her şeyi ancak senin (desteğin)le savabilirim. Yaratıcının kudreti karşısında yaratılmışların hiçbir güç ve kudretleri yoktur. Bana Allah yeter. O, ne güzel vekildir. Büyük ve yüce olan Allah’tan başkasında güç ve kudret yoktur. Efendimiz Hz. Muhammed’e, yakınlarına, dost ve arkadaşlarına Allah’ın salât ve selamı olsun.

www.NurNet.Org