Etiket arşivi: barla

Barla.. (Şiir)

Barla…….

Kenâr-ı bahrde(denizin kenarında) hoş bir mahaldir, nâzır-ı âlem,(alemi görür)

Tahaccür(taşlaşmış) eylemiş bir mevcdir;(dalga) üstünde bir âdem,

Hayâlettir, oturmuş, fikr ile meşguldür her dem;

Giyinmiştir beyaz(Bediüzzaman) amma, bakarsın arz eder mâtem.

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…(arkadaş onunla)

2

Bu tenha yerleri gördün mü sen zannetme hâlîdir,(boştur)

Hayâlâtımla meskûndur; bu yerler pür meâlîdir,(mana doludur)

Muhât-ı aczdir(her taraf acizdir) hem lâ-tenâhî(sonsuz)  B i r ‘l e (Allah) mâlîdir;(doludur)

Bu mevkidir yerim sahilde bir kürsî-i âlîdir. (yüksek bir kürsü)

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…

3

Sükûnetle kuşanmış hây u hûy-i şehri gûş eyle,

Sehâb-ı hande-rîz ü berk-ı yekser-kahrı gûş eyle,

(gülümseyen bulutu ve bütünüyle kahır saçan şimşeği dinle)

Ağaçlardan çıkan efkârı seyret,( ağaçlardan çıkan fikri  seyreder)

nehri gûş(nehre kulağını verir) eyle;

Bu vahşetgâhda sen gel benimle dehri gûş eyle.

(bu insan eli değmemiş vahşi Barla tabiatını gel dinle)

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…(bütün bunlar Bediüzzaman’ın arkadaşları )

4

Düşün ol Z a t ‘ı (Allah) kim emriyle zâtından ıyân (görünmüş)olmuş,

Vücûd-ı sermedîsinden (sonsuz vücudundan )zemîn ü âsmân(gökyüzü) olmuş,

Düşün deryâyı, her bir katre mevc-i bî-kerân(denizin her bir katresi sonsuz )Barla denizine bakan adam, Bediüzzaman) olmuş,

Hafâyâ-yı ilâhîdir ki(Allah’ın sırladırır, o sırları Bediüzzaman açar) yekdil, yekzebân olmuş.(hep birlikte konuşurlar, O ‘nu )

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…

5

Odur hîçî-i mâzî lücce-i sürh-i meşiyyette,

Bu târîkî-i müstakbel kebûd-ı sermediyyette,

Durur bir Kibriyâ-yı bî-nihâyet nûr u zulmette,

Beraber cümle mevcûdât ü eşyâ hep muhabbette.

.

(İradenin kızıl dalgasında mazinin hiçliği odur; bu geleceğin

karanlığı ve ebediyetin maviliğinde, aydınlık ve

karanlıkta sonsuz bir büyüklük durur; bütün eşya ve varlıklar

birlikte hep sevgidedir.)

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…

6

Eder yekdiğerin takbîl dâim Zühre vü zerre, (zühre ve zerre birbirinin ayağını öper, hep birlikte sanatı ilahiyi gösterirler, hep  birlikte insan için birlikte çalışırlar)

Yürür bir yolda murg u mâhî vü mehtâb ü şebperre, (Allah yolunda insanın hizmetinde kuşlar ve melekler, mehtap, yarasa koşuşurlar)

Otur şu minber-i deryâ-muhât-ı senge bir kerre,

(otur bu deryanın Barla gölünün deryasında  bir taşın üzerine )

Hemen Allah’ı gör şâmil semâdan bahr ile berre.

(hemen Allah’ı gör her tarafı kuşatmış, denizi ve karayı)

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…

7

Yürür her burc bin asr-ı mücessemdir, mümâsildir,

Zılâle sûretâ, zannetme lâkin cism-i zâildir,(gölgelerin sanma surettir ve geçicidir)

Bu hey’et zîr ü bâlâ mercî-i aslîye mâildir,(toplu bir heyet halinde asıl gidilecek yer olan ebediyede meyletmişlerdir)

Giderler şâd ü handân cümlesi bir feyze nâildir.

(hepsi işinden memnun şad ve güler yüzlü  gayretin ve hizmete yöneliktirler)

Bulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem;

Ağaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem…

Hamid’in ikinci şiiri Külbe-i İştiyak’tır. Bediüzzaman gibi alemi gözlemler, Barla’nın tabiatından aleme bakış gibidir.

ne alemdir bu alem akl ü fikri bi-karar eyler,

hep i’cazat-ı kudret piş-i ceşmimden güzel eyler,(bu alem nasıl şaşırtıcı bir alemdir, aklı ve fikri  kararsız yapar, insanın gözünün önünden kudretin mucizeleri akar gider, tıpkı Barla’dan bütün tabiata ve Eğirdir gölüne bakıştır)

ser-a-ser nurlardır renklerle istitar eyler,
Baştan başa nurlardır renklerle örtünürler
semavi handelerdir gökyüzünden hakk nisar eyler,
Semavi gülüşlerdir, gökyüzünden hak kendini gösterir
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

çimenliktir, denizdir, dağdır, bahar bulutudur

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.
bu yerlerde doğanın şair olması kolaydır
neye duş olsa çeşmim bunda her dem taze vü terdir,
Neyi görse gözüm burada daima tazedir, canlıdır ve yenidir
şua-i mihr-i enver pare pare germ ahgerdir,
Güneşin parlak ışıkları parça parça sıcaklıktır
bulutlar kenz-i gevherdir, murassa’-saz-i meşcerdir,
Bulutlar gevher hazinesidir, ağaçlar nakışlanmış, nakış yapmışlardır
doğar akşamları bir mai yıldız ruh-perverdir,
Akşamları mavi bir yıldız doğar ruhu besler, ilham verir ona
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,
çimendir, denizdir, dağdır, bahar bulutudur
bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.
Bu yerlerde doğanın şair olması mütefekkir olması kolaydır.Onun için Bediüzzaman buraya getirilmiştir, eserlerini besleyen ve ona ilham veren bütün tabiat unsurları burada vardır.
şafak bir nehr-i hüzn eyler reh-i ümmidi hunundan,
Şafak bir hüzün nehri ümid yolunun kanından
münevver mah-tabın fikr-i nur-i nil-gunundan,
aydınlık mehtabın çivit rengi maviliği her yanı aydınlatır
düşer bin şi’r-i muzlim ol ziyanin her sütunundan,
Binlerce kapalı şiirler dökülür o çivit rengi karanlıktan
mükerrer hüsnü yarın manzar-i sevda-nümudundan,
Sevgili görünür bütün manzaralardan onun güzelliği okunur(Allah)
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

şevahikten sukuut etmekte menba’lar menar asa,
Tepelerden inmekte sular ışıklar gibi
bütün dağlar ağaçlıktır, ağaçlar hep çenar asa,
Bütün dağlar ağaçlıktır, hepsi çınar gibi
inip bir şey semadan ruhum okşar zülf-i yar asa,
Sematan bir şey iner sevgililin saçları gibi ruhumu okşar, sevgili Allah’tır. Saç ise vuslat
revan etsem aceb mi ben de şi’rim cuybar asa,
Ben de şiirim , nehirler gibsi  aksam garip mi olur
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

işaret kılmada eşcar semt-i la-tenahiyi,
ağaçlar sonsuz öteyi işaret ederler
öper emvac kalkıp perde-yi kudret-penahiyi,
dalgalar kalkar kudretin sonsuz perdelerini öperler
eder kevkeblere isal tairler ilahiyi,
kuşlar yıldız kümelerine şarkılar söyler
o hatiflerde gel seyr eyle takrir-i vicahiyi,
sesi görünen ama görünmeyen hatifler yüz yüze görüşürler, sen onları seyret
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

sabaha karşi dönmüş af-taba muntazır ezhar,

Sabaha karqı çiçekler semaya yıldızlara yüzlerini dönmüşlerdir

tulu’uyle onun her gonce eyler handesin tekrar,
Gonceler açmakla gülüşlerini tekrarederler, çiçekler her sabah insanlara iyimserlik ve tebessüm aşılarlar.
sezadır maşrıkı add etse adem matla’-i eş’ar,
Layıktır insan güneşin doğduğu yeri şiirin doğduğu yer olarak, ne imaj ama
ne şairdir ki kudret şi’r söyler döktüğü asar,
Kudreti ilahi ne büyük şairdir ki yaptığı ve gösterdiği eserler onun şiirleridir, ne imaj ama
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

saba eyler kudum-i nev-baharı kuhtan tebşir,
Saba rüzgarı  baharın ayağını dağlardan müjdeler , ne imaj ama
eder tıfl-i muhabbet asiyab-i alemi tedvir,
muhabbet çocuğu alemi yönetir
gelir bir yanda sengistandan avaz-i peleng ü şir,
Mezarlıktan aslanın bağırtısı gelir
olur şimşeklerin aksiyle ruşen çehre-yi takdir,
şimşeklerin aksiyle Takdirin çehresi görünür
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

seher bin cuybar-i hüsn ü aheng ü seda yek-dem,
seher tek akışlı ve ahenkli güzel bir nehirdir
kılar meks ettigim vadi-yi samtı hüzn ile hurrem,
Beklediğim  sessiz vadiden  hüzn ile beni mutlu eder
gelir mihr ü meh asa fikrim ihyaya kemal, ekrem;
Gelirler ay ve güneş gibi fikrimi hayatlandırırlar Namık Kemal ile Ekrem Bey
döner karşımda ol dem şi’rden masnu’ bir alem,
O zaman karşımda şiirden meydana gelmiş bir sanatlı alem dönerler
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

bu vahşi külbeyi me’nus-i aşk-ı maderi gördüm,
Aşkın annesini aşkı doğan ünsiyetli kulübeyi gördüm
bana feryad meşk eyler bu sessiz yerleri gördüm
Bana feryadı öğretir, bu sessiz yerleri gördüm
yeşil gözlüydü, vahşetlerde sakin bir peri gördüm,
Yeşil gözlüydü , vahşetlerde sakin bir peri gördüm
-benim mülküm- dedi, mülkünde gezdim, her yeri gördüm,
Benim mülküm dedi gülkünde gezdim her yeri gördüm
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

bu canipte vatandır, bunda hep şevk-i hamiyyettir,

Bu yönlerde vatandır, bunda hamiyetin neşesidir
bu yanda fikr-i hurriyet ki nur-i ademiyyettir,
Bir yanda hürriyet fikridir amemin ışığıdır hürriyet,hürriyetsiz insan ışıksızdır
bu yanda laciverd ü sebz giymiş sermediyyettir,
Bu yanda  lavicerd bir yeşillik giymiş sonsuzluktur
bu yerler şairiyyettir, fazilettir, meziyyettir,
Bu yerler şairiyettir şiir söylerler, faziletler söyler, meziyetler söyler

Bediüzzaman bütün uluhiyetin delillerini şiirler yorumlarını, faziletleri tabiat okukamalarından çıkarmıştır.
çemendir,bahrdır,küh-sardır,subh-i rebiidir,

bu yerlerde doğan bir şair olmak pek tabiidir.

Barla’da sempozyum düzenledik, Üstadın nefesini teneffüs ettik. Küfrün bel kemiğinin kırıldığı fen, felsefe ve sanatın , yanlış dini telakkilerin daraltığıdünyayı genişleten adamın eserlerin doğduğu yerde konuştuk. Rektörümüz Süleyman Demirel Üniversitesi Röktörü teşrif ettiler. Türk siyasi ve  fikir tarihi göstermiştir ki Bediüzzaman’a hürmet edenler, dünyada da ahirette de mutludurlar ve olacaklardır, ama ona gereken önemi vermeyip sadece araç yapanlar gerekli tokadı yemişlerdir.

Barla’nın dağlarında uluhiyyetin çiçekleri açtı

Bütün dünya o çiçeklerin tebessümüyle güldüler

Daha nice güzel günlere ..

Nurs köyünden çıkan adam, Barla’dan eserleri ile dünyaya açıldı

Dünyaya maneviyat  ve inancın gölgesinde mutlu oldular

Nice mutluluklara

Prof. Dr. Himmet Uç

www.NurNet.Org

Barla Lahikasından Kalbe Gelenler

Rabbimize zerrat adedince şükürler olsun ki bir programın sonuna daha gelmenin hüznünü yaşıyoruz.. kardeşler vaktin nasıl geçtiğini anlayamadıklarını ifade ediyorlar. Barla lahikâsının samimi ve kalbî olarak kaleme alınmış mektupların arasında kâh sürurla kâh hüzünle muhatap olarak hususan Hulusi ve Sabri abilerin mektupları okuyunca kendimden utandım diyebilirim…

Onlar ;

mektuplarının neşredileceğini bilmemişler.. Üstad a ait ne varsa kendilerinin gibi bilmişler..

hayattaki bütün maksadlarını Kur’an a hizmet bilmişler..

Üstadımızın hissiyatıyla tam hislenmişler vs..
 
Ve,

Sevk-i menfaat,
Hırs-ı câh,
Küfür ve inad,
Gaflet ve kesel,
Şirk ve dalâl,
hastalıkları olanların Nurlardan istifade edemeyeceklerini bizlere ta o zamanlardan yazmışlar ..

Ve,
Gönül ister ki hemen Risaletü’n-Nurun umumunu yazıversem de mâmelekimde bulunan dürr-i yektâları istidadım nisbetinde mütâlaaya başlasam diyen Sabri abi gibi.. söylemek, hislenmek..

Ve,
Nefs-i emmarenin zebunu cin ve ins şeytanlarının hedefi olmaktan kurtulamadık ise de bu hasbî ve Kur’ânî hizmetten zevk alıyoruz, lâyıkıyla yapamıyorsak da yolunda bulunuyoruz. ifade eden Hulusi ağabey gibi teselli oluyor..

Ve,
Cenab-ı Zülcelâli ve’l-kemal Hazretleri muhterem Zât-ı üstadânelerini dünyalar durdukça, Nur Risalelerini rehberlikte, delâlette ve nur dellâllığında ilâ-âhirüddeveran kaim buyursun.. Amin (Asım abi),
 
Yâ Rab, şu Kitab-ı Mübînin infaz-ı ahkâmını teshil ve teysir ve dellâl-ı Kur’ân’ı da, âmâl ve makasıdında muvaffak ve cemi’ ihvanımla beraber bu kemter kulunu da, hulûl-i ecelime değin, Kitab-ı Mübîne hâdim buyur, duasıyla arîza-i âciziyeye hâtime veririm.(Hulusi abi)

Abiler gibi dua etmekten başka çare bulamadığımı itiraf edebilirim …
 
Ahmet Gözütok
Edebiyatçı-Yazar
 
www.NurNet.org

Bediüzzaman-Çınar-Pınar (Şiir)

barla.cinar.ustad.in.eviÜstad, Barla’da ulu çınar ağacı ile tanışır

Bütün gizli sırlarını birbiriyle paylaşır

 

Daim üstadın zikrine eşlik eder, koca çınar

Çınarın yerine gözyaşı döker, tarihi pınar

 

Sadık üç dost olur; üstad, çınar, pınar

Bu arkadaşlığa imrenir böcekler kuşlar

 

Beraber Kâinat namına Allah’ı zikrederler

Şahit olur buna gökte bulunan melekler

 

Rüzgâr Hu derken, çınar cezbeyle sallanır

Durur mu çeşme? Coşar, gürül, gürül su akıtır

 

Eşlik eder kuşlar; cıvıl, cıvıl Ya Celil çeker

Bu ilahi zikre, aşkla şevkle katılır böcekler

 

Üstad bunları duyar görür eder tefekkür

Yüce Mevla’nın, kalbine ilhamını bekler

 

Bekir Özcan

www.NurNet.org

Bediüzzaman Said Nursi Ve Barla (Şiir)

Barla, o gece fırtınalı şiddetli esti rüzgâr

Sevinçten alkış tufanına tutuldu ağaçlar

 

Hasretle misafirini bekliyordu ulu çınar

Aşkla, şevkle su akıtacaktı tarihi pınar

 

Yüksekçe iki dağ arasında akar bir dere

Barla, tam benziyor üstadın doğduğu yere

 

Duvar gibi birden yükseliyor iki yamaç

Barla’da, çok büyük olması gerekir amaç

 

Gelince bahar yemyeşil olur dağlar

Rengârenk çiçeklerle süslenir bağlar

 

Aşkla şevkle öter kanaryalar bülbüller

Hayvanat sanki ilahi koro, Allah’ı zikreder

 

Ulu çınarın yanında tarihi bir çeşme

Sevinçten coşuyor, gönlünü deşme

 

Bekir Özcan

www.NurNet.org

Lorena’nın Barla Seyahati ve Üstadın Evinde Kalışı

Barla’ da hissettiklerimi asla unutmayacağım. Küçük bir yer, ama bir o kadar da haşmetli. Maneviyatta haşmetli, her bir köşede, kaldırımlı sokaklarında teneffüs edilen imanla haşmetli, tek bir kelime etmeksizin tebessümleri ve samimi bakışlarıyla hoşamedi eden, telaşsız, usulca yürüyen her bir sakiniyle haşmetli.

Bu seyahatte öyle duygusal ve etkileyici hadiseler oldu ki; kalbimin hissiyatıyla kendinden geçmiş aklım, imkansız görünse bile, bunları azar azar kelimelere dökmeye çalışacak.

Bir insanın dünyalık her şeyi terk etmesini ve başkalarının imanlarını kurtarmak için ömrünü iman davasına adamasını sağlayan nedir? Nasıl derin ve özel bir aşktır, şefkattir ki hissettiği; zulümlere, işkencelere, sürgünlere, zindanlara tahammül edebilir ve şaşmaz bir iradeyle doğru bildiği yolda ilerleyebilir?

Böyle birini bulmak kolay değildir. Bundan dolayıdır ki, yazdıkları yoluyla Bediüzzaman Said Nursi’ yi tanımış olmaktan kendimi bahtiyar addediyorum. Ancak, eserlerini okumakla bahtiyarlığım, yaşadığı yerleri gördüğümde hissettiklerimi anlatmakta kelimelerimi kifayetsiz bırakıyor.  Tabi, mutlak bir tecrit içinde, sürgünde olmaya yaşamak denebilirse.

Her bir mekanın kendine özgü esansı vardır, farkı teneffüs edilir ve hepsi derinden hissedilir. Risale-i Nur, İslam ve iman hakikatlerinin yayılması için, kuşkusuz Allah tarafından seçilen birinin elinden Barla’da başladı. Barla’da her bir köşe Üstad Said Nursi’den izler taşıyor. Yürüdüğü sokaklarda,  üzerinde dua ettiği ağaçlarda, bulunduğunda kendisine ilham edildiği dağlara, yazdığı bahçelerde, orada her şeyde ondan hatıralar var. Birkaç dakika sadece bunu tefekkürle, bu kadar güzel ve derin mevzuların neden burada yazıldığını anlamak kolaylaşıyor. Şunu açıklayabilirim ki, bulunduğum diğer yerlerin beni etkilememiş olmasından değil ama en çok tesir hissettiğim yer Üstad’ın ikinci evi oldu.

Said Nursi’nin Yirmialtıncı Mektupta yazdığı, kendisine yapılabilecek üç cihetle ziyareti hatırlayarak, hayat-ı dünyeviye cihetiyle ziyaret kapısını kapıyorum, kendisini mübarek bir şahıs olarak görme kapısını da kapatıyorum ve umuyorum ki Allah ziyaretimi, Cenab-ı Hakk’ın bir hizmetkarı olarak Kuran ve imanın dellalı olduğu cihetle, kabul eder.

İlk dikkatimi çeken, odalardan birinde, aralarında diğer dillerden çevirilerin de bulunduğu tam tekmil külliyat oldu. O anda İspanyolca’ya çevrilmiş Sözler’i aralarına bırakma ihtiyacı duydum. Onu külliyatın arasında görür görmez, öyle güçlü bir hissiyat kalbimi ve ruhumu kapladı ki şedit ve engellenemez bir ağlama kendini gösterdi. Aniden zihnimden, İslamiyetle şereflenişimden kendimi Allah’a en yakın hissettiğim o ana kadarki hayatım, film şeridi gibi geçti. Netice de anladım ki, bu hayatta vazifem Risale-i Nur’u İspanyolca’ya çevirmektir.

Tam da bu yüzden, Üstad’a büyük bir minnetkarlık ve derin bir saygı hissettim. İstanbul’da Sempozyum sırasında tanıştığım Fırıncı Abi’nin “Senin geleceğini biliyordum, çünkü Üstad her ülkeden Risale-i Nur’ u kendi diline çevirecekler çıkacak demişti” cümlesini hatırladım ve evinde çeviriyi bırakarak Üstad’a verebileceğim en iyi hediyeyi getirdiğimi düşünmekten kendimi alamadım. Aslında bu, hayatım boyunca benim aldığım en önemli armağandı.

Sözlerin tercümesini külliyatın aslının yanına koyunca, kalbim konuştu ve dedi ki: “Sevgili ve saygıdeğer Üstad’ım, bu İspanyolca çevirinin yapılacağını nasıl bildiyseniz öylece buraya bırakıyorum. Sadece Allah’ın rızasını ve sizden de tercüme sırasında bir kusurum olduysa affını ümit ediyorum. Üstad’ım biliniz ki vazifemin bu olacağını bilemezdim. İnşaallah Allah hatalarımı bağışlar ve ahirette kendisiyle görüşmemi nasip eder.”

Ağlamamı teskin edince, ağabeylere geceyi orada geçirip geçiremeyeceğimizi sormaya karar verdim, çünkü tüm kalbimle buna ihtiyacım vardı. Bu seyahat boyunca nail olduğum lütuflardan bir diğeri olarak bize bir istisna yapıp izin verdiler. Bir ağabey bana, beni Üstad’a bağlayan bu kadar kuvvetli  hissiyata binaen odasında kalmayı hak ettiğimi söyledi, fakat ben istemedim. Hiçbir bayanın odasında uyumamış olmasına hürmetle başka bir odada uyumayı tercih ettim. Ancak uyuyamadım. Bütün bu duygular beni ayık tuttu. Oturup, sadece ayın aydınlattığı yıldızlı gökyüzünü tefekkür etmeye karar verdim. Ben, Üstad’ın evinin balkonundan, Yaratıcının azamet eserlerini temaşa ederken, Barla uyuyordu. Uyumak artık bir şey ifade etmiyordu ve yorgunluk zaten hissedilmiyordu. Sabah ezanı beni bu halette yakaladı. Hakim-i Mutlak’ın yönettiği bir orkestra gibi önce bir camiden ezan sesleri yükseliyordu, sonra bir diğerinden, ardından diğerinden.

Beni doğru yola ilettiği için Allah’a şükürler olsun. Allah’ın selamı ve bereketi, bize gerçek ubudiyet yolu olan İslamı öğreten, kulu ve resulü Hz. Muhammed(s.a.v)’ e olsun. Allah’ın selamı, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi’nin üzerine ve bugün insanlık Risale-i Nur’un manevi nimetlerinden faydalansın diye tüm zulümlere iman kuvvetiyle dayanmış bütün talebelerinin üzerine olsun.

Sadece, bana her şey için elhamdulillah demek kalıyor.

Vacide Lorena Lara

 13.10.2013

www.NurNet.org