Etiket arşivi: Çetin Kılıç

Beşerden İnsana

Ve O, sudan bir beşer yarattı.” (Furkan, 25/54). Allah cc Kuranı Kerim de” beşer” yarattım buyuruyor.
Peygamberimiz (asm.) Her çocuğun İslâm fıtratı üzere doğduğunu haber vermektedir. insanın yaratılışında mevcut olan kabiliyetlerin yerli yerince kullanılması ile insan olmaya doğru yol alınır. Ahlâksızlıkların tümünde bu sermayenin yanlış kullanılması söz konusudur. Cemale kemale varıldıkça insan mertebesine çıkılır.

İnsanın yaratılışında iman etme kabiliyeti olduğu gibi, hiçbir insanın gıybet edilmekten hoşlanmaması, yalan söylemenin zorluğu, doğru söylemenin ise rahatlığı, kıskanma duygusu namus mefhumu, borç para istediğimiz bir dostumuzun, alacağını fazlasıyla geri istemesinden rahatsız olmamız, bütün bunlar bizim istidadımızı doğru kullandığımıza şahitlik eder.

İnsan tabiatına yerleştirilmiş bulunan bütün bu özelliklerin mecralarını bularak tekâmül etmesi gerekir. İslâm fıtratı üzere doğan yavruları batıl inançların, menfi ideolojilerin yahut sefahat odaklarının eline düşmekten korumak başta anne babaların görevidir. Şekil verilmeye müsait bir macun, kalıplara dökülmeyi bekleyen maden cevheri veya eğilmeye müsait bir fidan gibi olan bu yavrucuklarımızı bu günün sefahet bataklığına bırakamayız, bırakmamalıyız. Dupduru, saf ve berrak bir pınar suyu gibi tertemiz neslimizin üzerine toz toprak saçmak suretiyle bulandırılıp başka bir mahiyete sokmak isteyenlere karşı uyanık olmalıyız.

Allah korusun temiz ve selim fıtrat, küfür ve günahlarla kirletilip, köreltilebilir.

Temiz fıtrat kirletilip bozulunca, beşer ikinci bir fıtrat kazanmış demektir, insan olabilmekten uzaklaşmıştır. Oysa Allah’a kulluk etmek için dünyaya gönderildik. Onun rızası dairesinde hareket edip kurtuluşa ermek gayemiz olmalı. Mevlam rızasına nail olup kurtuluşa erenlerden eylesin, Âmin.

Çetin Kılıç
Kaynak; Risale-i Nur, sorularla islamiyet.

Huzurlu Yaşamak Adına

Fennin ittifakı ve ilmin ve âlimlerin şehadetiyle yaratılanların en güzeli, kâinat meyvesinin en mükemmeli, mahlukatın en ehemmiyetlisi, mevcudatın en kıymetlisi insandır.
Böylesine değerli bir mahlukat olan insan dünyaya nasıl bakmalı, yaşam felsefesi nasıl olmalı, diğer yaratılmışlarla münasebeti ne olmalı, en önemlisi Rıza-i İlahiyeye kavuşmanın yolu nedir, bu konuyu ele alalım istedim.

Ömrün nihayet bulduğunda sana refakat etmeyecek hiçbir şeye kalbini bağlama, seni terk edip arka çeviren berzah seferinde arkadaşlık etmeyen, hususen senin kabir kapısına kadar bile yanında olmayacak olan, kısa zamanda seni bırakıp gidecek ve günahınıda senin boynuna takan, sıkıntı ve zor zamanda anında seni terk eden fani şeylere kalbini bağlamak akıl kârı değildir.

Eğer aklın varsa kulluğuna ubudiyetine, dünya ve ahiret tekemmülüne zarar verecek, seni meşgul edecek işleri bırak, ehemmiyet verme, gitmeleri seni terketmeleri halinde kederlenme.

Sen kendine bak, Allah sana öyle latifeler yüklemiş ki ebedden, ebedî zâttan başkasına razı olamaz. Ondan başkasına teveccüh edemiyor, Yaradanından gayrısına tenezzül etmez. Bütün dünyayı ona versen o fıtri ihtiyacı tatmin edemez. O latifelerin sultanı duyguların sultanı Allah (cc) dır. Seni yaratanın emrini dinle itaat et kurtul.

Ayrıca şunu iyi bil ki Cenab-ı Hakkın yaradılmışlarının hiç birisini kendinden büyük zannetme, kendinide hiçbir şeye kibir edecek derecede büyük tutma, çünkü mahlukat Allah’ın sevgisi noktasında eşittir. Üstünlük sadece takvadadır. Allah’a yakınlık onun rızasına nail olmak emrine itaat etmekle olur. İnsan olarak yaradılmış olsan dahi ubudiyetin yoksa, vazifesini ifa eden sair mahlukat senden üstündür.

Baba sulbü, ana rahmi, dünya meydanı, kabir, berzah, inşallah cennette son bulacak bu yolculukta bir ağacın altında gölgelenmek kadar bile olmayan dünya hayatında emre muhalif hareket ederek ebedî hayatına zarar verme. Nefsinin hoşuna giden o kadar tuzaklar var ki, büyük cihatta olduğunu unutma. Cennet kolay, cehennem lüzumsuz değildir. İmtihan meydanından kazanmış olarak çıkmak duasıyla.

Çetin KILIÇ

Kaynak : RNK

Bayram

Biz, kimlerin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi oranın süsü yaptık (kehf). Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.(enam).
Rahîm olan Halıkımız, Kerim olan Rezzakımız, her şeyi hikmetle, sanatla yaratan Rabbimiz, bütün ruhları, bir bayram yeri olan bir eğlence yeri olan dünyaya göndermiş, bu süslü, nakışlı dünyanın hesapsız nimetlerinden istifade etsinler diye de onlara en münasip cismani birer vücut giydirmiş.

Şöyle bir etrafımızı temaşa edelim. Süsler hep var nakışlar hiç eskimiyor, gök yüzünde yıldızlar, yıldızlar çekiliyor bulutlar, yeryüzü bir beyaz bir yeşil, deniz masmavi dalgalarından çıkan nağmeler, ağaçlar tıpkı gelin gibi süslü, çiçekler, böcekler, rüzgarın sesi, hiçbiri bir an olsun yalnız bırakmıyor bizleri, bu kıtada değilse başka kıtada, bu ay değilse başka bir ay, bu gün değilse başka bir gün, bu dakika bu saniye değilse başka bir zaman diliminde varlar.

Bütün ruhlar adeta bir resmi geçit gibi gözümüzün önünden geçen bu güzellikleri temaşa ediyor tefekkür ediyor zevk ediyoruz. Bahar mevsiminde çıkan o sinekler, böcekler, çiçekler herbiri bizi o cazibeleri ile seyre davet ediyor. Öyle şiirler öyle nağmeler müteala ediliyor ki akıl tarifinden aciz kalıyor.

Fakat bu ilahi bayram ziyafeti mevt ile son buluyor. Her bir tarife resmi geçit töreni bitip neticeler alınınca merhametli Rabbim onu istirahat alemine alıyor, vazifesini icradaki performansına göre mükâfatlandırıyor, istidadına göre hazineyi rahmetinden ücretlendirilir.
Bu bayramlardan en ziyade istifade eden, enaniyetinde boğulmayan insan rahat bir kalp ile buradaki temaşaya bedel Allah’ın cemalini görmeye gidiyor.

Bayramınız mübarek olsun.
Rabbim hakiki bayramlara eriştirsin inşallah.

Çetin KILIÇ

On yedinci sözden istifade edilerek yazılmıştır.

Makul Olmayınca Makbul Olmuyor

Din adamı dindar olmalı, din adamı ibadet etmeli, din adamı amel etmeli. Bunun yanında din adamında olması gereken bir özellikte din adamı üstün zekalı olmalı. Zeka hususunda sorun yaşayan din adamı aynı ayetle savaşta çıkarır sulh da sağlar.

Bir alime soruyorlar
– Efendim camiden çıkanlara bakıyoruz da sanki içeride bir arbededen çıkmış gibiler, çıktıklarına, namazın bittiğine seviniyorlar.
Alim şöyle cevap veriyor
-Peygamber (sav) namazda rahatlıyordu ruhu huzur buluyordu, biz ise namazdan çıkınca huzur buluyoruz, namaz bittiğinde ruhumuz rahatlıyor.

Osman Eğin hoca “bugünkü gençler bize rağmen Müslüman” diyor. Üzerinde çok düşünülmesi gereken bir cümle doğrusu. Ramazan başlıyor konu iftarda ne yenmeli sahurda ne yenmeli, öncemi açıyoruz, geçmi başlıyoruz, TV lerde hocalar bunu tartışıyor, aman Allahım.
İnsanlar türbelere koşuyor, din adamı ne yapıyor? Türbelere çaput bağlamak haram, onlardan bir şey istemek şirk, ama tesir etmiyor türbeler yine dolu. Somuncu baba, terzi baba, okçu baba, bolca nine yine dopdolu, neden?
İnsanlar dirilerden ümit kesmiş ölülerden medet umar hale gelmiş maalesef.

“Demek o ölmek rızıksızlıktan değildir. Belki sû-i ihtiyardan tevellüt eden bir âdet ve o sû-i ihtiyardan ve âdetin terkinden neş’et eden bir marazla ölüyorlar.” Bediüzzaman Hazretleri insanlar açlıktan ölmez yemek adetini intikaya uğrattığı için ölür diyor. Enkaz altında kalan insanların içinde Suriye’li kardeşlerimizin açlığa daha uzun süre dayandığı gözlenmiş. Din adamı oruç ibadetini anlatırken yeme üzerine anlatırsa sonuç bu olur elbet.

Oysa dikkat edin, Mekke fethi, Bedir harbi, Hayber hepsi Ramazan ayında vuku bulmuştur.

İnsan merkezli bir din anlatmalıyız.

Miras hukuku, hırsızın elinin kesilmesi, kadın dövmek maalesef biz bunları ve buna benzer ayetleri anlatamıyoruz dahası yanlış hatalı anlatıyoruz. Erkek kardeşin fabrikaları var kız kardeş asgari ücret dahi alamıyor, güzel olan erkeğin burada hakkından feragat etmesidir.
Kadın dövmek aldatma halinde olması gereken bir durum, sorarım size böyle bir durumda Kuranın dediği yerde kim duruyor, bir çok kimse öldürmeden yana. Kol kesilmesine karşı çıkan, barbarlık diyen zat, evini soyan hırsızları öldürmeye teşebbüs ediyor.

Din adamı tehdit merkezli din anlatınca, adam ben bu günahları işliyorum o zaman ben cehennemlikim diyor, şeytan vesvese veriyor ahiret falan yok kim gitmiş görmüş diye kulağına fısıldıyor o da evet ya doğru deyip cehenneme, âhirete itiraz ediyor günahkarken, kafir oluyor,bu durumda din adamı şeytana yardım etti, şeytanın istediği ne? Kişiyi yoldan çıkarmak. Alnını secdeden kaldırmadan ibadet et şimdi.

Niyazi Mısri ateşli bir vaizi dinledikten sonra dışarı çıkınca bu şiiri yazıyor

Bugün bir meclise vardım oturmuş pend (nasihat) ider vaiz
Okur açmış kitabını bu halkı ağlatır vaiz
İki bölmüş cihan halkın birini cennete salmış
Eliyle kürsüden biri tamuya (cehenneme) sarkıtır vaiz
Çıkar ağzından ateşler yakar şeytan-ı melunu
Sanırsın yedi tamunun azabı kendidir vaiz
Tamuya şöyle doldurmuş içinde yok duracak yer
Ana yerleştirir halka acep hizmettedir vaiz
Yaraşır va’z ana hakkı ki yanar yakılır her dem
Niyazi’nin hemen ancak cihanda adıdır vaiz.

Problem şu; Bizim insanlara teklif ettiğimiz din yaşanabilir ve makul olmayınca makbul olmuyor. Bilhassa genç kardeşlerimiz, çok değerliler, onlarla oturmalı, onlarla konuşmalıyız ama bu tehdit dili olmamalı. Malik bin Enes’e, otuzüç soru soruyorlar otuzuna bilmiyorum diyor, üçünü cevaplıyor.

Hazreti Muhammed (sav) ‘in işlediği ilk sünnet “bilmiyorum” Cebrail geldi “ikra (oku)” dedi,efendimiz, “ben okuma bilmem” buyurdu.

Bir insanın İslâma gönül vermesi inanması için ilk önce kendini güvende hissetmesi lazım, ikincisi de açlık korkusudur, bu iki şeyi sağlamadan bir insana din teklif edilmez. Günümüz de çokça zikredilen bir cümle “gençlik yoldan çıktı” aynı cümle sümer kitabelerinde de yazıyor. O zaman sıkıntı gençlerde değil yetişkinlerde. “Dininizi öğrenmek istiyorsanız, din anlatanlardan değil, dini yaşayanlardan öğrenin”.

Gençler neden mükemmel olan dinimizden uzak duruyorlar? Çünkü onların fikirlerine değer vermiyoruz. Hazreti Muhammed’in ahlakını öğrenen biri nerde olursa olsun onun ahlakını tercih eder. Çocukla konuşurken eğilen bir Peygamber, siz hiç çocuğu böyle dinleyen hoca, anne baba gördünüz mü? Kuşu ölen çocuğa taziyeye giden bir Peygamber, böyle biri var mı etrafınızda? Ahlak öğretilmez ahlak bulaşıcıdır.

Çocuklar bizim sözlerimizi değil izlerimizi takip ediyorlar. Ölçü şu; En günahkar, en kötü Müslümanı aramak için şehri gezen adam en günahkar kimi buldun sorusuna “kendimi” diye cevap vermiyorsa o iyi bir Müslüman değildir. Din adına insanları itham etmekten dinsizlikle suçlamaktan, cehennem ile korkutmaktan vaz geçmeliyiz.

Yolundan sapmış birini gördünmü kınama, zira doğru yolu kendin bulmuş değilsin. Mezhep disiplin demek, bu gün din profesörü ben mezhepsizim diyor, dinsizim dese daha iyi. Hentbol, futbol, valeybol hepsi top ile oynanıyor ama kuralları farklı, futbolda elle oynayamazsın, bu bir disiplin, hayatın her yerinde vardır, disiplin orayı sistematik hale getirmek demek mezhep bu.

Hazreti Osman’a yahudi diyen adama İmam Hanefi bakın nasıl ders veriyor.
Onun yanına gidip
– Senin kızına bir talip var zeki, ahlaklı, zengin ibadetinde ve yakışıklı biri fakat adam yahudi, diyor.
Adam hiddetle
– Ben yahudiye kız vermem, deyince imam Hanefi
– Sen vermezsin ama Hazreti Muhammed (sav) iki kızını verdi diyor. Mezhep imamları böyle zeki akıllı adamlar.

Peygamberimiz (sav) dua ederken sadece o günü ilgilendiren konuyu Allah’a arz ederdi , oysa bugün hocalar Peygamberimizin (sav) yaptığı duaların hepsini birden tek seferde yapıyor. Sevap avcısı değil, Allah’ın rızasına talip ol.
Peygamberimiz (sav) hazreti Bilal’e diyor “kalk bir namaz kılalım kendimize gelelim”

İnsanlar niye din adamın peşinden gitmiyor? Çünkü insanlar neyin peşinde ise din adamları da onun peşinde, niye gitsin. Din insana bir huzur sunmalı, Hazreti Muhammed (sav) Medine’nin en zengini idi çünkü ganimetin beşte biri ona veriliyordu, ama O yanında üç günden fazla mal tutmazdı. Hazreti Muhammed (sav) vefat ettiğinde bir zırhı vardı, onu da bir kg buğday alabilmek için yahudiye rehin vermişti. Bu günkü anlayış, Müslüman her şeyin en iyisine en kalitelisine layıktır deniyor, oysa Müslüman en kaliteli insandır.

Bunun ölçüsü de umumun menfaatini kendi menfaatini önünde tutmuyorsa kaliteden bahsedilemez.

Bediüzzaman Hazretleri
“Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir, kimin himmeti kendisi ise o insan bile değildir.” Buyurmuş.

Dinini öğreneceğin kimsede bu özellik olmalı, aksi halde din yerine kin öğrenirsin Allah muhafaza.

Çetin KILIÇ
Osman Eğin Hoca efendinin sohbetinden istifade edilerek yazılmıştır.

Yahudilere Dikkat

Yahudi; Hazreti Yakup’un oğullarından Yehuda’nın soyundan gelen lanetlenmiş kavim.
“Onların dinlerine tâbi oluncaya kadar ne yahudiler ne de hıristiyanlar senden asla râzı olmayacaklardır. De ki: “Dosdoğru yol, Allah’ın gösterdiği İslâm yoludur.”Allah (cc) bakara süresinde böyle buyuruyor.
“Allah onları lânetlemiştir”(nisa 46 da geçer)

“Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost ve sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar birbirinin dostudur. Sizden kim onları dost edinirse, kesinlikle onlardan olur. Şüphesiz ki Allah, zâlimler topluluğunu doğru yola erdirmez.” (maide 51)
Bu lanetli kavim hakkında Kuranı Kerimde daha bir çok ayet mevcuttur.

Bakır kaplar kalaylanmazsa içine ne girerse zehir olur, bunlarda kalaysız bakır kap gibidirler içine giren anarşist olur, dinden çıkar, vatan haini olur olurda olur, aman Müslüman kardeşim aman!

Üstad Bediüzzaman,
” Yahudilere müteveccih şu iki hükm-ü Kur’anî, o milletin hayat-ı içtimaiye-i insaniyede dolap hilesiyle çevirdikleri şu iki müdhiş düstur-u umumîyi tazammun eder ki: Hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi sarsan ve sa’y ü ameli, sermaye ile mübareze ettirip fukarayı zenginlerle çarpıştıran, muzaaf riba yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hile ve hud’a ile cem’-i mal eden o millet olduğu gibi; mahrum kaldıkları ve daima zulmünü gördükleri hükûmetlerden ve galiblerden intikamlarını almak için her çeşit fesad komitelerine karışan ve her nevi ihtilale parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor.”

Haddimiz olmayarak Üstad ne demiş anlamaya çalışalım.
Bu yahudi milleti her türlü dolap çevirerek toplum hayatını sarsar. Emek ile sermayeyi çarpıştırır, yani bankalar vasıtasıyla fakirleri zenginlerin kölesi yapar, hile ile tuzaklar ile aldatmalar ile malı kendi elinde toplar. Bunu engellemek isteyen hükümetleri devletleri hiç sevmezler, onlara savaş açar, her türlü fesat komiteleri ile intikam almaya çalışırlar, her ihtilalde darbede parmakları vardır. Ne yaparlarsa yapsınlar hiç bir zaman hükümet olamazlar.

Üstadın manidar sözü ile yazımızı sonlandıralım.
“Şu Riba Taşını Altından Çeksen, Şu Zalim Medeniyet Kasrı Çökecektir.”

Selam ve dua ile
Çetin KILIÇ