Etiket arşivi: Çetin Kılıç

İslamın ve Asyanın İstikbali

Geçmişte olduğu gibi gelecekte de İslamiyet Asya’ya hakim olacaktır, peki bu nasıl olacak?

Kuranı kerimin ilk emri olan “oku” emrini yerine getirip, geçmişte dünyaya ilim ve irfanda büyük katkıları olan büyüklerimiz gibi, gerçek medeniyeti elde edip dünyaya ilim öğreteceğiz. Hazreti Ebubekir’in doğruluğunu, Hazreti Ömer”in adaletini, Hazreti Ali’nin cesaretini. Hazreti Osman”ın mütevaziliğini öğreteceğiz.

Bütün bunları yapabilmek için, buna şiddetli ihtiyacımız olduğunu idrak edelim. Allah dinine yardım edeni yalnız bırakmaz inayetini yardımını esirgemiyecektir inşaallah. Asya kıtasının sefaletine karşılık avrupada, sair kıtalarda refah huzur, hatta Kurani ve İslami yaşayış, İslam ülkelerindeki insanların aklını başına alma zamanın geldiğini gösteriyor.

Evet “LailaheillallahMuhammedenresululah”da birleşmeliyiz, farzları ihmal etmeden sünneti seniyeye ittiba etmeli, güzide sahabe efendilerimizin karakter ve seciyelerini bu asırda da yaşatma gayretine girmeliyiz. Zihinlerimiz nurlanmalı, fikirlerimiz istişare ve meşveretle filizlenmeli. Allah’ın emrettiği gibi dosdoğru olmalı, cesur ve girişim ruhumuz hep canlı olmalı.

Ümitvarız “en yüksek seda İslamiyetin olacak”hiç şüphemiz yok biz bunun için ne kadar katkıda bulunabiliriz ne yapabilirizin derdiyle dertlenelim, uhuvveti temin edelim, aramızdaki husumetleri bertaraf edelim . Allah’ın inayeti hiç şüphesiz gelecek.

Tüm bu olumsuzlukların sebebi, din düşmanlarının içimize soktukları tefrikalar, yalanlarla bizi aldattılar , böyle yapmakla bize galip geldiler , İslam alemini sefilliğe mahkum ettiler , beyinlerimizi ve vücutlarımızı uyuşturup çalışma istek ve gayretimizi aldılar, kapitalizme mahkum ettiler , kendi öz kaynaklarımızı bize kullandırmayıp çeşitli enrikalarla buralara sahip çıktılar, neslimize sahip çıktılar, bize düşman ettiler , atasıyla bağını kestiler.

Şehvet ve sefahat pompalayarak dinden diyanetten aslımızdan Allah’ımız Peygamberimizden uzaklaştırdılar. Merhameti unuttuk , zekat müessesesini işletmediğimiz için toplumda gelir düzeyinde ciddi farklılıklar oluştu. Bu durum fesatlar , ihtilaller çıkardı . Anarşi doğurdu. İslamı yaşamaz ve yaşatmazsak dünya yaşanmaz olacak.

Bu islam aleminde bir sorun oldugu gibi avrupa içinde aynı tehlike söz konusu. Madde bağımlılığı, gayrı meşru ilişki, avrupanın sonu olacak, buna birde nüfus artışının eksilerde olduğunu söylersek durum avrupa için çok daha vahim.

Evet onların yükleri ağır bizimki hafif yetişip geçeceğiz. Meşrutiyet ve hürriyete sahip çıkalım, islami terbiyeden ayrılmayalım. Allah yar ve yardımcımız olsun. Amin

Çetin KILIÇ
Kaynak: Risalei Nur Külliyatı

Vazifeyi Nuriye

MAK Danışmanlık’ın ‘Türkiye’de Dine ve Dini Değerlere Bakışı Araştırması’nda, 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ’nün dini yaşantı açısından toplumda oluşturduğu algıya ilişkin dikkat çekici sonuçlar yer aldı.

Katılımcıların yüzde 35’i, 15 Temmuz darbe girişiminin cemaatlere olumsuz bakmasına neden olduğunu belirtirken, yüzde 50’si ise ‘Dini grup, cemaat ya da tarikatların denetlenmesi gerektiğini düşündüğünü’ ifade etti.

Anket sonuçlarına göre, “Kuran-ı Kerim’i okuyabiliyor musunuz” sorusuna yüzde 33 oranında “Evet yanıtı verilirken, yüzde 54 ise “Hayır,  dedi.
Öte yandan, katılımcıların yüzde 23’ü Hz. Muhammed (sav)’in hayat öyküsünü okuduğunu söylerken, yüzde 65’i “Hayır okumadım” yanıtı verdi.

Ankete göre, 5 vakit namaz kılanların oranı yüzde 22. “Arada vakit namazı kıldığım da olur ama bayram ve cuma namazlarını kaçırmam” diyenlerin oranı yüzde 26. “Arada cuma ve bayram namazlarını, bazen de teravihleri kılıyorum” diyenlerin oranı yüzde 24, hiç namaz kılmayanların oranı ise yüzde 22.

Risalei nur talebesi yukarıdaki anketi nasıl okumalı?

“Bir kişi için cehennemde yanmaya hazırım” diyen Bediuzzaman’ın talebesinin bu tablo karşısında tutumu ne olmalı?
İyiliği emredip kötülükten men etmenin bu asırda farz ötesi farz olduğuna inanan Müslüman say ve gayretini arttırmak için çareler aramalımı?

Bu tablo, Müslüman kardeşlerimizi ve bilhassa Risalei Nur talebelerini yeise düşürmemeli ,bilakis Risalei nurları, Kur-an hakikatlerini ulaştırmamız gereken çok insanımızın olduğu akıldan çıkarılmadan günlük mesai tanzimimizi buna göre yapmalıyız.
Sosyal yönümüzü arttırılmalıyız ,daha çok insana nasıl ulaşırımın derdiyle dertlenmeli, medreselerimizdeki vazifelerimizi ihmal etmemeli,mahalle camilerine daha sık gitmeli, insanların yoğun olduğu müsbet mekanlara daha fazla uğramalıyız. Orada risalei nurlardan bir parçada olsa okumaya ,anlatmaya gayret göstermeliyiz.
Bizler temsiliyet vazifemizi iyi yapabilirsek sair milletlerin fevc fevc islamiyete gireceğini söyleyen Üstadımız Bediüzzaman’ın sözünü aklımızdan çıkarmamalıyız.
Takva sahibi hüsnü misal insanlara ihtiyaç var olduğu bir gerçek.
Şahsi okumalarımızı arttırılmalı, okumayı çevremizdeki insanlarada tavsiye etmeliyiz.
Araba ve iş yerlerimizde kitap olmalı, müsait kardeşlerimize hediye vermeliyiz.
Medreselere haftanın belirli günleri gidip ders dinlemekten daha fazlasını yapmalı.
Komşumuzu,kardeşimizi,arkadaşımızı da davet etmeliyiz.
Küçük guruplar halinde mütaalalı dersler yapmalı zihnimizi daima risalei nurla meşgul etmeli.
Müsbet netice alınmış metodları kendimize örnek almalıyız.
Cemaat olarak ikamet ettiğimiz mahalle sakinlerinin güvenini kazanmalıyız.
Olumsuz hiç bir davranışta bulunmamalı, böyle bir davranışın cemaatimize hatta dinimize mal edilebileceği akıldan çıkarılmamalı.
Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan İslâmî ölçüleri
yalan söylememek,giybet etmemek,adil olmak ,hak ve hukuka riayet etmek ,şahsi ve çevre temizliğe önem vermek ,hasta ziyaretleri, akraba ziyaretlerini,taziye ziyaretlerini önemsemek, trafikte toplu taşıma araçlarında ,teknolojiyi kullanma hususunda Müslümana yakışır şekilde hareket etmeliyiz.
İlim öğrenme gayretimiz, egitime önem verdigimizle örnek olmalı.
Aile fertlerimizle, eş ve çocuklarımızla, cemaatimizle kusursuz bir müslüman olma gayreti içerisinde olmalıyız.
Kuran hakikatlerinin girmedigi bir kıl çadır dahi kalmamalı ki Peygamberimiz (sav)’in “Onlar benim kardeşlerimdir” hadisi şerifine mazhar olan ümmet olabilelim.
Allah say ve gayretimizi arttırsın.Amin
Gelecek günler çok daha güzel olacak inşaAllah.
Ümitvarız.

Çetin Kılıç
Kaynak;mak araştirma

Otobüs Seyahatlerinde Namaz

Diyanet İşleri Başkanlığı’nca 2014 yılında yaptırılan “Türkiye’de Dini Hayat Araştırması” hakkında gazetecilere bilgiler verildi. Araştırmaya göre nüfusunun yüzde 99,2’si Müslüman olan Türkiye’de her zaman vakit namaz kılanların oranının yüzde 42,5 olarak belirlendi, hiçbir zaman vakit namazı kılmayanların oranın ise yüzde 16,9 olduğu kaydedildi.

On iki günlük Zonguldak, Ankara, Kars, Bingöl, Sivas,İstanbul seyahatimde otobüslerin özellikle namaz için durduklarını görmedim, oysa mola yerlerinde çok güzel mescitler ve abdest alma yerleri yapılmış , mola saati namaz saatine denk geldiyse namazınızı kılabiliyorsunuz.

Burada dikkat etmek istediğim husus, namaz kılma oranının yüzde 42,5 olduğu ülkemizde böyle bir talebin karşılanmamasından ziyade otobüs yolcularının böyle bir talepte bulunmadıklarını gördüm. Rakamlara bakınca yolculardan yarıya yakını namaz kılıyor fakat namaz vaktinin çıkması pek kimseyi rahatsız etmiyor. Talep olmayınca arz da yapılmıyor.

Zaman zaman bu talepleri yapan yolcular olmuyor değil , fakat bu durumda bile ben namaz kılacağım , beni beş dakika beklermisin? Diyen yolcuya destek veren ne şoför ne muavin nede yolcuya rastlamak pek mümkün değil.

İstanbul’dan Kırklareli’ne giden otobüsten akşam namazı için Lüleburgaz terminalinde inen yolcuyu şoför beklemeyince saatte geç olduğu için yolcu Kırklareli’ne otobüs bulamadı geceyi Lüleburgaz’da geçirmek zorunda kaldı. Namazın önemini kavramış kazaya bırakmamak için o kadar sıkıntılara katlanan bir genç ve sadece beş dakika bile beklemeyen şoför ona sahip çıkmayan bir otobüs dolusu Müslüman.

Çetin KILIÇ

ehlisunnetinanci.com

Uzun zamandan beri ülkemiz ve İslam aleminde , Kur-an bize yeter diyen, ehli sünnet itikadına zarar vermek isteyen birileri , kamuoyunu fazlasıyla meşgul edip Müslümanların kafasını karıştırma gayreti içerisindeler.

Bu tehlikeye karşı,
http://ehlisunnetinanci.com

adlı bir site kurulmuş olup , ehli sünnet inancına yapılan saldırılara cevap veren videolar hazırlanıp , Müslümanların istifadesine sunulmuştur.

Emeği geçen kardeşlerimize teşekkür ediyoruz.

Allah say ve gayretlerini artırsın , hizmetlerini daim ve makbul etsin. Amin.

Çetin Kılıç

Namazın Önemi Ve Eda Zamanı

Çevremizde bazı Müslümanların namaz kıldıkları halde kendince mazeretlerle namazlarını vaktinde kalmadıklarına şahit oluyoruz oysa,
Namaz, terkedilmesi ve -geciktirmeyi câiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın- vaktinde edâ edilmeyip, kazaya bırakılması, en büyük günahlardan biridir. Bu itibarla, her Müslümanın beş vakit namazını vakti içinde edâ etmesi; geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret olmadıkça, hiçbir vaktin namazını kazaya bırakmaması gerekir.

Namazını meşru bir mazeret sebebiyle vakti içinde edâ edemeyip, daha sonra kaza eden kişi dinen sorumlu olmaz. Fakat meşru bir mazeret olmadığı halde namazlarını vaktinde edâ etmeyenler, daha sonra bunları kaza etmekle emri, vakti içinde yerine getirmeme sorumluluğundan kurtulmuş olmazlar.

Namazın terki için, dinimizde hiçbir mazeret yoktur. Geciktirilmesi (kazaya bırakılabilmesi) için dinin meşru saydığı mazeret ise, unutma ve uyku gibi şuur dışı haller ile, o anda (vakti içinde) edâ edebilme imkanının bulunmayışından ibarettir.
Edâ imkânı varsa fiilî savaş hali bile, namazı kazaya bırakmayı meşru kılan bir mazeret değildir.
Abdest alamayanın teyemmümle, ayakta duramayan veya oturamayanın yattığı yerde, sadece başı ile ima ederek namazını edâ etmesi mümkündür. O halde, aklı başında ve edâ imkanı olan bir Müslümana namazı kazaya bırakmak için meşru bir mazeret, söz konusu değildir. Bu itibarla, bir namazı kaza etmekle borç ödenmiş olursa da, mazeretsiz vaktinde edâ etmemenin sorumluluğu kalkmış olmaz.
Risalei Nur müellifi Bediuzzaman Hazretleri’nin  Namazın önemini anlatan sözlerine kulak verelim.
   Arkadaş!
Namaz, kul ile Allah arasında yüksek bir nisbet ve ulvî bir münasebet ve nezih bir hizmettir ki, her ruhu celb ve cezbetmek namazın şe’nindendir.
Namaz, Hâlık-ı Zülcelal tarafından her yirmidört saat zarfında tayin edilen vakitlerde manevî huzuruna yapılan bir davettir.
Bu davetin şe’nindendir ki, her kalb kemal-i şevk ve iştiyakla icabet etsin.
Ve mi’racvari olan o yüksek münacata mazhar olsun.
   Namaz, kalblerde azamet-i İlahiyeyi tesbit ve idame ve akılları ona tevcih ettirmekle adalet-i İlahiyenin kanununa itaat ve nizam-ı Rabbanîye imtisal ettirmek için yegâne İlahî bir vesiledir.
Zâten insan medenî olduğu cihetle, şahsî ve içtimaî hayatını kurtarmak için, o kanun-u İlahîye muhtaçtır.
O vesileye müraat etmeyen veya tenbellikle namazı terkeden veyahut kıymetini bilmeyen; ne kadar cahil, ne derece hâsir, ne kadar zararlı olduğunu bilâhere anlar, ama iş işten geçer.

Biz kısacık hayat-ı dünyeviyeye yirmiüç saatı sarfedip, beş farz namaza kâfi gelen bir saati, pek çok uzun olan hayat-ı uhreviyemize sarfetmezsek; ne kadar hilaf-ı akıl bir hata ve o hatanın cezası olarak hem kalbî, hem ruhî sıkıntıları çekmek ve o sıkıntılar yüzünden ahlâkını bozmak ve me’yusane hayatını geçirmek sebebiyle, değil terbiye almak, belki terbiyenin aksine gitmekle ne derece hasaret ederiz, kıyas edilsin.

Namazı terk eden adam, Sultan-ı Ezel ve Ebed’in raiyeti hükmünde olan mevcudatın hukukuna ehemmiyetli bir tecavüz ve manevî bir zulüm eder.

Bir tek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir.
Acaba yirmiüç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarfeden ve o uzun hayat-ı ebediyeye bir tek saatini sarfetmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl hareket eder.

Namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır.
Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir.
Hem namaz kılanın diğer mubah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır.
Bu surette bütün sermaye-i ömrünü, âhirete mal edebilir.

   Namazın manası, Cenab-ı Hakk’ı tesbih ve ta’zim ve şükürdür.

Bir nevi Mi’rac hükmünde olan namazın hakikatı; sâbık temsilde bir nefer, mahz-ı lütuf olarak huzur-u şâhaneye kabulü gibi; mahz-ı rahmet olarak Zât-ı Celil-i Zülcemal ve Mabud-u Cemil-i Zülcelal’in huzuruna kabulündür.

Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kut ve gına ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya ve herhalde mahkemen olan Mahşer’de sened ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat Köprüsü’nde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır?

   Eğer desen: “Beni namazdan ve ibadetten alıkoyan ve fütur veren öyle lüzumsuz şeyler değil, belki derd-i maişetin zarurî işleridir.” Öyle ise ben de sana derim ki: Eğer yüz kuruş bir gündelik ile çalışsan; sonra biri gelse, dese ki: “Gel on dakika kadar şurayı kaz, yüz lira kıymetinde bir pırlanta ve bir zümrüt bulacaksın.” Sen ona: “Yok, gelmem.
Çünki on kuruş gündeliğimden kesilecek, nafakam azalacak” desen; ne kadar divanece bir bahane olduğunu elbette bilirsin.

Namazı terk eden ne kadar büyük bir hasaret eder, ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder.

Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir halde gider, senin aleyhinde âlem-i misalde şehadet eder.

Eğer namazı kılsan, o namazın ile o âlemin Sâni’-i Zülcelal’ine müteveccih olsan; birden, sana bakan âlemin tenevvür eder.
Âdeta namazın bir elektrik lâmbası ve namaza niyetin, onun düğmesine dokunması gibi, o âlemin zulümatını dağıtır ve o herc ü merc-i dünyeviyedeki karmakarışık perişaniyet içindeki tebeddülat ve harekât, hikmetli bir intizam ve manidar bir kitabet-i kudret olduğunu gösterir.

   Sâni’-i Mevcudat ve Sahib-i Kâinat ve Rabb-ül Âlemîn olan Hâkim-i Ezel ve Ebed’in marziyat-ı Rabbaniyesi olan İslâmiyet’in -başta namaz olarak- esasatını, cin ve inse hediye getirmiştir ki; o marziyatı anlamak, o kadar merak-aver ve saadet-averdir ki, tarif edilmez.
Çünki herkes, büyükçe bir veliyy-i nimet, yahut muhsin bir padişahının uzaktan arzularını anlamağa ne kadar arzukeş ve anlasa ne kadar memnun olur.

Beş vakit namazı kılmak, yedi kebairi terketmek; ne kadar az ve rahat ve hafiftir.
Neticesi ve meyvesi ve faidesi ne kadar çok mühim ve büyük olduğunu; aklın varsa, bozulmamış ise anlarsın.

Allah (cc)’nin bir hediyesi ,huzuruna kabulu ,bütün ibadetlerin fihristesi ,canlı cansız bütün varlıkların ibadetletinin Allah’a arzı olan namazı en iyi şekilde eda edip Rızayi İlahiye’ye mazhar olmak duasıyla muhabbetle kalın.

Çetin KILIÇ

kaynak; Risalei Nur Külliyatı
sorularlaislamiyet