Etiket arşivi: çocukta hırs

Başarının 3 Temel Motivasyonu

Başarının temelinde “heves” vardır. Heves, iç motivasyondur. Kaçtığında “tükenmişlik” başlar.

Günümüz çocuklarının eğitim başarısızlıklarının temelinde “öğrenme hevesinin kaçması” vardır.

Heves, merak duygusunun bir ürünüdür… Merak yoksa heves olmaz.

Bir eğiticinin başarısı, öğrencisinde uyandırdığı merak kadardır.

Merak, mizaçtan mizaca değişir.

Bazı çocuklar, tabiattaki yaşama meraklıdır, bir kırkayaklı böcek gördüklerinde merak duygusu tetiklenir, onu incelemek ister… Bazıları, müziğe meraklıdır, ince tınılar arasında farklılığı hissettikçe heyecan duyar.

Matematik dersi anlatan bir eğitici, tabiata karşı meraklı öğrencisine, kırkayaklı böceğin ayaklarını birlikte sayarken sayı saymayı öğretebilir… Coğrafya hocası, müziğe meraklı öğrencisine, farklı kültüre ait müzik türlerini dünya haritası üzerinde tanıtırken, ülkelerin coğrafi konumlarını öğretebilir.

Her ne kadar merak, öğrenmenin temel motivasyonu olsa da “merakın hevese dönüşmesi” sevecen bir eğiticinin çocuğun “denemelerine izin vermesi” ile mümkündür. Zira çocuk, merak ettiği işi, kendisinin de yapabileceğine inanırsa, “heves” başlar.

Öğrencilerinin heveslerini kaçırmak istemeyen bir eğitici, “öğrenme çıtasını kısa aralıklı tutmalı”, büyük ve uzak hedefler vermemelidir. Çocuğun, her bir öğrenme basamağını “küçük adımlarla” ve “başarma hazzını” tada tada çıkmasına izin vermelidir.

Beklenti çıtası yükseltilmiş, öğrenme halkaları kopmuş, bir önceki öğrenmeleri tamamlamadan bir sonraki öğrenmelere geçmiş çocuklarda “heves” olmaz.

Heves, her ne kadar öğrenmede temel bir işlev görse de, geçici bir motivasyondur. Kalıcı öğrenme, hevesin, “istek”e dönüşmesi ile mümkündür.

İstek, heves edilen işin, “atık duygusal enerjisi” ile oluşan öğrenme gücüdür.

Yazmayı yeni öğrenen bir çocuğun yazma hevesi 2 sayfa ise, eğitici “istersen bir sayfa kadar yazabilirsin” diyerek ona “hevesinden daha az bir görev” verirse, 1 sayfa yazma işini tamamlayan çocuğun kalan enerjisi, onu 1 sayfa daha yazı yazmaya teşvik eder… İşte, çocuğun “kendi isteği” ile yazdığı bu 1 sayfa, onun “kendi başına yapabilmekten kaynaklanan güven duygusunu” oluşturur. Öğrenme motivasyonunun son halkası, yapabileceğine “inanma” ve güvendir.

Bir işi yapabileceğine inanmayan kişi, o işi yapmaya istekli olmaz.

Yaşama sevinci tükenmiş, mutsuz ve kendi ile barışık olmayan, öğrencisine “insan olmaktan kaynaklanan bir eşitlik” ilkesi ile yaklaşmayan, sınıf ortamını baskıcı bir ruh hâli ile hapishaneye çeviren eğiticiler, öğrencilerinde, öğrenmeye karşı ne merak ne de istek uyandırır. Böylesi eğiticilerin, çocuğu “dış motivasyonlarla” manipüle ederek eğitimi sürdürmek zorunda kaldıkları da bir gerçektir.

En masum dış motivasyon, çocukları birbiri ile yarıştırmak veya mükafata alıştırmaktır.

Merak duygusunu yitirmiş çocuklara “ödevini kim erken bitirirse ona çikolata vereceğim” denildiğinde, onların enerji dolu bir hâl ile yeniden canlandıklarını görürsünüz… Böylesi çocuklar, yeni şeyler öğrenmenin verdiği “dingin bir heves” ile değil, çikolata alabilme, öne geçme veya geride kalmama hırsı ile ödevlerine saldırırlar.

Hırs, dış motivasyondur, başarıyı artırsa da kişilik gelişiminin önündeki en büyük etkendir.

Narsist Kişilik Bozukluğu sürecinin temel enerji kaynağı hırstır.

Çocukta hırs arttıkça, başarısızlıklar karşısında psikolojik yıkım da o kadar artar.

Eğiticiler, kendilerine emanet edilen masum çocukları çikolata hırsı ile birbirleri ile yarıştırmak yerine, Allah’ın her insanın özünde yarattığı “merak, heves, istek” duygularını harekete geçirmeli ve kalıcı öğrenmeyi her çocuğun hakkı olarak kabul etmelidir…

Uzman Pedagog Dr. Adem Güneş

Çocuğu Hırslandırmak

Çocukluk döneminde edinilen bir duygu vardır ki yetişkinlik yıllarında yıkıcı davranışların kökenini oluşturur. Bu, hırstır.

Hırs, “negatif ruhsal bir güç kaynağı”dır, çocukluk yıllarında edinilirse kalıcı olur.

Hırsı uyandıran “değersizlik hissidir.”

Değersizlik hissi ile baş edebilmek üzere her insanda var olan bir potansiyeldir hırs.

Sorun, hırsın varlığı değil, çocukluk çağında uyarılması ile yetişkinlikte baş edilemez “yıkıcı bir ruhsal gücü” kullanmayı içsel bir dürtüye dönüştürmesidir.

Zira hırs, “duygusal kilitlenme” ve “olumlu duyguların bastırılması” ile işlev gören ruhsal bir mekanizmadır.

Örneğin, bir öğretmenin öğrencisine “Sen başarısızsın! Ahmet senden daha başarılı…” demesi, çocukta “değersizlik hissi” oluşturur ve çocuk bu histen kurtulmak için hırsa sarılırsa, içinde arkadaşı Ahmet’e dair beslediği “olumlu duyguları” bastırmak zorunda kalacaktır.

Böylesi bir çocuk, önceden Ahmet’in başarılı olmasından mutlu oluyordu ise, öğretmenin uyandırdığı hırs ile artık Ahmet’in başarılarına sinir olmaya başlayacaktır. Önceden sınıfın gözdesi Ahmet’in arkadaşı olmaktan keyif alıyorsa, şimdi, “sinsi bir ikiyüzlülükle” ondan rahatsız olmaya başlayacaktır. Zira hırs, gücünü “olumlu duyguların bastırılmasından alır…”

Örneğin, boks, bir güç sporu değil, “hırs sporudur.”

Bir boksör, boks tekniklerini ne kadar iyi bilirse bilsin, rakibini yenebilmek için hırsa ihtiyaç duyar. Bundandır ki sporcuları motive eden teknik adamlar, “Ye onu… Bitir onu… Vur… Öldür…” diye hırslandırmaya çalışırlar ki boksör rakibine duyduğu “olumlu duygulardan” kurtulabilsin.

Boks, sadece bir şiddet sporu olduğu için değil, hırs uyandırdığı için pedagojik yasaklı sporlar içinde yer alır ve çocuklara tavsiye edilmez.

Birçok yetişkin, çocuklara “hırstan kaynaklanan güçle başarı elde ettirmeyi” bir marifet zanneder. Çocuğun içine, onun bütün yaşamını etkileyecek bir canavar yerleştirdiklerinin farkında değildirler.

Aklı devreden çıkaran iki duygu, şehvet ve hırstır.

Erken yaşlarda cinselliğin uyandırılması nasıl ki çocuğu şaşkına çevirir, baş edilmesi zor sorunlara yol açar, uyandırılmış bir hırs da çocuğun yaşamını zora sokar. Zira hırs, sadece bir alana değil, yaşamın her alanına yayılmaya meyilli bir duygudur.

Örneğin, eğitimde başarılı olması için hırs edindirilmiş bir çocuk, sokakta top oynarken yenilgiyi kabul etmekte zorluk çeker. Kendi takımı azıcık yenilecek gibi olsa, karşı kaleye gol atabilmek için, kızgın bir boğa gibi arkadaşlarının üzerine saldırır.

Birçok ebeveyn, çocukları ile oynadıkları oyunlarda, çocuğunun yenilgiyi kabul etmediğinden, yenileceğini anladığında sinirlendiğinden, oyunu bozup ağlayıp sızladığından yakınır. “Yenilgiyi kabul edememek, erken uyandırılmış hırsın ürünüdür…”

Hırs ile terbiye edilmiş kişiler, sadece kendi ailesi için değil, toplumsal bir sorundur.

Ebeveynler çocuklarının eğitiminde başarılı olmalarını teşvik etmek için hırslanarak elde edecekleri başarılara bel bağlamamalıdır.

Ruh sağlığını koruyarak başarılar elde etmek, hırs ile değil azim iledir. Azim ise “olumsuz duyguların bastırılması, olumlu duyguların uyandırılması ile elde edilen ruhsal güçtür…”

Pedagog Dr. Adem Güneş