Etiket arşivi: cuma duası

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

İmam Zeynelabidin Hz(R.A.)’ın Hayrı İsteme Duası

“Allah’ım! Bildiğin için, senden hayrı istiyorum. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve benim için hayrı mukadder et. İyiyi seçebilme bilgisini bana ver. Bunu, bizim için mukadder ettiğin şeye hoşnutluk ve hakkımızda hükmettiğin şeye teslimiyet vesilesi kıl. Kuşkulanma kaygısını bizden uzaklaştır.

İhlâslı kullarının yakiniyle bizi destekle. Senin seçtiğini anlayamama aczine düşürme bizi. Yoksa, takdirini küçümser; hoşnutluğunun bulunduğu şeylerden hoşlanmaz; güzel sonucu olmayanı, selâmete aykırı olanı seçeriz. Hoşlanmadığımız yargını sevdir bize. Güç bulduğumuz hükmünü kolaylaştır bize. Hakkımızda geçerli olan iradene teslimiyeti bize ilham et.

Böylece öne aldığının gecikmesini, geciktirdiğinin öne alınmasını istemeyelim; sevdiğinden hoşlanalım; sevmediğini seçmeyelim. İşimizi sonuç olarak en övgün, dönüş olarak en saygın olan ile bitir. Hiç kuşku yok, sen, büyük ve değerli nimetler verir, dilediğini yaparsın; sen, her şeye kadirsin.”

(Sahife-i Seccadiye Mecmuasından)

Nurnet.org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Abdülkâdir Geylânî Hazretleri(K.S.)’nin Duası…

“Ey Yücelerden Yüce Rabbim! Bütün mal ve mansıp sahipleri kapılarını sürmelediler. Sen’in yüce dergâhının kapısı ise bir dileği olanlara her zaman açıktır.

Ya Rabbî, ya İlâhî! Yıldızlar gaybûbet âlemine, gözler de uykuya daldılar. Sen ise, ey Rabbim, Hayy’sın, Kayyûm’sun; uykudan, uyuklamadan münezzeh ve müberrâsın.

Ya Rab! Gece, karanlığıyla mevcûdâtın üzerini örtünce döşekler de seriliverdi ve sevenler sevdikleriyle baş başa kaldılar. Sen, Sen’in yolunda, Sana ulaşma istikametinde cehd ü gayret içinde bulunanların biricik sevgilisi, (benim gibi) yalnızlık gurbetine maruz kalanların da yegâne enîsisin!

Ya İlâhî! Ulu dergâhına sığınan bu kimsesiz kulunu kapından kovacak olursan, ben gidip hangi kapıya iltica edebilirim!? İlâhî! Yakınlığından mahrum edersen beni, o zaman kimin yakınlığını umabilirim!? İlâhî! Şayet Sen bana azap etmeyi murad buyurursan, ben biliyorum ki, cezalandırılmaya fazlasıyla müstahakım. Fakat affınla sarıp sarmalarsan, yine biliyorum ki o da Sen’in lütfun ve keremindir.

Ya Seyyidî, ya İlâhî! Marifet erbabı kulların Sen’i bulduklarında Sen’den başka ne varsa hepsinden yüz çevirmişlerdir. Salih kulların Sen’in fazlınla necâta ermiş, taksîratı pek çok günahkârlar da ‘tevbe, ya Rabbi!’ deyip yine Sen’in kapına yönelmişlerdir.

Ey affı güzel Rabbim! Ne olur, affının serinliğini ve marifetinin halâvetini benim ruhuma da duyur ve beni onlarla doyur! Her ne kadar ben bunlara lâyık olmasam bile, haşyetle önünde iki büklüm olup ikâbından sakınılmaya lâyık olan da, mücrimlerin günahlarını bağışlama şânına yaraşan da yalnız Sen’sin!”

Nurnet.org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Efendimiz (A.S.M.)’ın Taifteki Duası:

‎”Allahım! Kuvvetimin za’fa uğradığını, çaresizliğimi, halkın gözünde hor ve hakir görüldüğümü ancak sana arz ederim. Ey merhametlilerin en merhametlisi, herkesin zayıf görüp de dalına bindiği biçarelerin Rabbi sensin..

İlâhî, huysuz ve yüzsüz bir düşmanın eline beni düşürmeyecek, hatta hayâtımın dizginlerini eline verdiğim akrabamdan bir dosta bile bırakmayacak kadar bana merhametlisin.

Ya Rabb, eğer bana karşı gazablı değilsen, çektiğim belâ ve sıkıntılara hiç aldırmam, fakat senin esirgeyiciliğin bunları da göstermeyecek kadar geniştir.

Ya Rabb, gazabına uğramaktan, rızandan mahrum kalmaktan, senin karanlıkları aydınlatan, din ve dünya işlerini dengeleyen nuruna sığınırım. Razı oluncaya kadar işte affını diliyorum. Bütün kuvvet ve kudret ancak seninledir…”Amin.

Nurnet.org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Ey kurtuluş isteyenlerin tahassüngahı olan Allahım,

Beni şeytani şehvetlerden kurtar; beşeriyetin kazuratından temizle; Nebin olan Muhammed’i (s.a.v.) sıddıkiyet muhabbetiyle bana sevdirmek suretiyle beni gaflet paslarından ve cehalet vehimlerinden ter temiz kıl-öyle ki, enaniyet fena bulsun ve Allah’ın minnet bahrinde Allah’ın nimetlerine gark olmuş, Allah’tan alıkoyan her meşgaleye karşı Allah’ın kılıcıyla mansur, Allah’ın inayetiyle mahzuz ve Allah’ın himayesiyle mahfuz olarak herşey Allah için, Allah ile, Allah’a ve Allah’tan olsun.

Ey Nurların Nuru, ey bütün sırların Âlimi, ey gecenin ve gündüzün Müdebbiri, ey Melik, ey Aziz, ey Kahhar, ey Rahim, ey Vedüd, ey Gaffar, ey gayb alemlerini her haliyle bilen, kalbleri ve gözleri dilediği gibi halden hale çeviren, ey ayıpları örten ve ey günahları bağışlayan, Günahlarımı bağışla; esbabın tazyikatına maruz ve bütün kapılar yüzüne kapanmış ve doğru yolda gidenlerin tarikine sülük etmek ona zorlaşmış ve bir kazanç elde edemeden ömrünü ve nefsini gaflet ve masiyet meydanlarında bad-ı hava harcamış olan kuluna merhamet et.

Ey dua edildiğinde cevap veren, ey hesapları sür’atle gören, ey Kerim, ey Vehhab,

Hastalığı büyük ve şifası zor, çaresi zayıf ve belası kuvvetli olan ve Senden başka melce ve ümidi bulunmayan kuluna merhamet et.

İlahi, Derdimi, üzüntümü ve şikayetimi Sana arz ediyorum.

İlahi, Senin dergahında hüccetim, hacetimdir; azığım ise fakrım ve çaresizliğimdir.

İlahi, Senin cüd bahirlerinden bir katre bana yeter; Senin af nehirlerinden bir zerre bana kafi gelir, ey Vedüd, ey Vedüd, ey Vedüd, ey şan ve şerefi herşeyden yüce olan Arş-ı Mecid Sahibi, ey Mübdi’, ey Muid, ey herşeyi dilediği gibi yapan Fa’alün lima Yürid!

Arşının rükünlerini kaplayan nur-u veçhin hürmetine, bütün mahlükatını hükmüne ram ettiğin kudretin hürmetine ve herşeyi kuşatan rahmetin hürmetine Senden istiyorum. Senden başka ilah yoktur, ey Muğis, bize imdad et. Ve bütün ömrüm boyunca işlediğim bütün günahları ve lisanımın hatalarını rahmetinle bağışla, ey Erhamü’r-Rahimin. Âmin.

Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

(Mesnevi-i Nuriye’dem Şemme Risalesindeki Duanın Meali)

Nurnet.org

Cuma Duası(Cumanız mübarek olsun)

Risale-i Nur Külliyatından istihracen dualar:

*** Öyle bir Allah’a hamd, medih ve senâlar ederiz ki, şu âlem-i kebir Onun icadıdır. Ve insan denilen şu küçük âlem de Onun ibdâıdır. Biri inşâsı, diğeri binâsıdır. Biri san’atı, diğeri sıbgasıdır. Biri nakşı, diğeri ziynetidir. Biri rahmeti, diğeri nimetidir. Biri kudreti, diğeri hikmetidir. Biri azameti, diğeri rububiyetidir. Biri mahlûku, diğeri masnûudur. Biri mülkü, diğeri memlûküdür. Biri mescidi, diğeri abdidir. Evet, bütün bu şeyler, eczasıyla beraber Allah’ın mülkü ve malı olduğu, i’câzvâri sikke ve mühürleriyle sâbittir.

Ey arz ve semânın Kayyûmu olan Allah’ım! Seni ve Senin bütün masnuatını ve mahlûkatını şahit tutarak ilân ederiz ki, Sen, kendisinden başka hiçbir hak mâbud bulunmayan Allah’sın. Sen birsin, şerikin yoktur. Günahlarımızın affı için Sana dönüyor ve istiğfar ediyoruz. Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Muhammed’in, Senin kulun ve resulün olduğuna da şehadet ediyoruz. Allah’ım, onun hürmetine nasıl münasip ve Senin rahmetine nasıl lâyıksa, ona ve bütün âl ve ashabına öylece salât ve selâm et. Mesnevî-i Nuriye – ZEYLÜ’L-HUBÂB

*Evet, Allah’a abd ve hizmetkâr olana herşey hizmetkâr olur. Bu da, herşey Allah’ın mülk ve malı olduğunu iman ve iz’an ile olur.

*Ey Erhamü’r-Râhimîn olan Allah’ım! Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın ümmetine rahmet et ve onların kalblerini iman ve Kur’ân nuruyla nurlandır. Kur’ân’ın burhanlarını izhar et ve İslâm dinini yücelt. Âmin.

*Din-i İslâm ve kemâl-i iman için Allah’a hamd olsun. Daire-i İslâmın merkezi ve envâr-ı imanın menbaı olan Muhammed ile onun bütün âl ve ashabına, gece gündüz, ay ve güneş devam ettikçe salât ve selâm olsun.

***Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim! Benim sû-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi olup gitti. Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalâlet verici vesveseler kalmıştır. Ve bu ağır yük ve hastalıklı kalb ve hacâletli yüzümle kabre yakınlaşıyorum. Bilmüşahede, göre göre, gayet sür’atle, sağa ve sola inhiraf etmeyerek, ihtiyarsız bir tarzda, vefat eden ahbap ve akran ve akaribim gibi, kabir kapısına yanaşıyorum.

O kabir, bu dâr-i fâniden firâk-ı ebedî ile ebedü’l-âbâd yolunda kurulmuş, açılmış evvelki menzil ve birinci kapıdır. Ve bu bağlandığım ve meftun olduğum şu dâr-ı dünya da, kat’î bir yakîn ile anladım ki, hâliktir gider ve fânidir ölür. Ve bilmüşahede, içindeki mevcudat dahi, birbiri arkasından kafile kafile göçüp gider, kaybolur. Hususan benim gibi nefs-i emmâreyi taşıyanlara şu dünya çok gaddardır, mekkârdır. Bir lezzet verse, bin elem takar, çektirir. Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur.

Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim!2 [Her gelecek şey yakındır.” İbn-i Mâce, Mukaddime:7] sırrıyla ben şimdiden görüyorum ki, yakın bir zamanda, ben kefenimi giydim, tabutuma bindim, dostlarımla veda eyledim. Kabrime teveccüh edip giderken, Senin dergâh-ı rahmetinde, cenazemin lisan-ı haliyle, ruhumun lisan-ı kàliyle bağırarak derim: “El-aman, el-aman! Ya Hannân! Yâ Mennân! Beni günahlarımın hacâletinden kurtar!”

İşte kabrimin başına ulaştım, boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan cismimin üzerine durdum. Başımı dergâh-ı rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryad edip nidâ ediyorum: “El-aman, el-aman! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Beni günahlarımın ağır yüklerinden halâs eyle!”

İşte, kabrime girdim, kefenime sarıldım. Teşyîciler beni bırakıp gittiler. Senin af ve rahmetini intizar ediyorum. Ve bilmüşahede gördüm ki, Senden başka melce ve mence yok. Günahların çirkin yüzünden ve mâsiyetin vahşî şeklinden ve o mekânın darlığından, bütün kuvvetimle nidâ edip diyorum:

“El-aman, el-aman! Ya Rahmân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Yâ Deyyân! Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar! Yerimi genişlettir! İlâhî, Senin rahmetin melceimdir ve Rahmeten li’l-Âlemîn olan  Habibin, Senin rahmetine yetişmek için vesilemdir. Senden şekvâ değil, belki nefsimi ve halimi Sana şekvâ ediyorum.

“Ey Hâlık-ı Kerîmim ve ey Rabb-i Rahîmim! Senin Said ismindeki mahlûkun ve masnuun ve abdin, hem âsi, hem âciz, hem gafil, hem cahil, hem alîl, hem zelîl, hem müsi’, hem müsin, hem şakî, hem seyyidinden kaçmış bir köle olduğu halde, kırk sene sonra nedamet edip Senin dergâhına avdet etmek istiyor. Senin rahmetine iltica ediyor. Hadsiz günah ve hatîatlarını itiraf ediyor. Evham ve türlü türlü illetlerle müptelâ olmu,Sana tazarru ve niyaz eder. Eğer kemâl-i rahmetinle onu kabul etsen, mağfiret edip rahmet etsen, zaten o Senin şânındır. Çünkü Erhamürrâhimînsin. Eğer kabul etmezsen, Senin kapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var? Senden başka Rab yok ki dergâhına gidilsin. Senden başka hak mâbud yoktur ki ona iltica edilsin.”……….. Senden başka ilâh yoktur. Sen birsin. Senin hiçbir şerikin yoktur. Dünyada son, âhirette ve kabirde ilk söz: Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur; yine şehadet ederim ki Muhammed (s.a.v.) Allah’ın Resulüdür

***Hadiste vardır ki: “İnsanlar helâk oldu-âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu-ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu-ihlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.” Yâ Rabbî! Doğru niyetiyle yanlış yaptığımız işlerimizi doğruya çevir. Umudumuzu kesme. Bizi de hakiki ihlaslılar sınıfına ilhak eyle. Amin.