Etiket arşivi: ehlen ve sehlen

Lübnan Notları

İstanbul-Beyrut arası normal hava şartlarında bir saat yirmi dakika sürüyor.

Yabancı dil bilmemenin kıymetini uçaktan iner inmez anlıyoruz. Ufak bir sıkıntı halinde bile kendimizi ifade edemiyoruz. Beyrut hava limanında böyle bir sıkıntı yaşadık ama Cenab-ı Hakkın inayeti yetişti. Türkçe bilen birisinin yardımıyla işlerimizi hallettik.

Dershane Lübnan’ın merkezinde sayılabilecek bir yerde bulunuyor. Dershanenin tefrişatı ise orta düzeyde şükürler olsun ciddi bir eksiğimiz yok. Dershanenin bulunduğu apartmanın görevlisi Mardin Midyatlı ve aslen Arap olan bir vatandaşımız. Arapçası ve Türkçesi çok güzel olduğu için dershanedeki kardeşlere bu noktada çok yardımı dokunuyor. Hizmeti de Cenab-ı Hakkın inayetiyle sahiplenmiş ve omzuna yüklemiş durumda ki böyle ağabeylerimizin sayısının Lübnan’da artmasını Cenab-ı Haktan niyaz ederiz.

Dershanenin etrafındaki Arapların gözü hep bizim üstümüzde oluyor. Dışarıya çıktığımızda bakışlarıyla da bunu bize belli ediyorlar. Fotoğraf makinesiyle bir görüntü almak istediğimiz zaman ki biraz fazla vakit geçirirsek müdahale edenler çıkıyor. Burada yaşayanlar fotoğraf makinesi görünce çok tedirgin oluyorlar.

Türkiye’den geldiğimizi duyan insanlar bizlere sıcak davranıyorlar. Tanıştığımız insanlar sürekli “Ehlen ve Sehlen” cümlesini tekrar ediyorlar. Konuşma esnasında en az üç defa bu cümleyi tekrarlıyorlar.

Bazı işyerlerinde Türk bayrağı asılı duruyor. Sorduğumuz zaman, Türkiye ile herhangi bir bağlantılarının olmadığı sadece duyulan muhabbetten ötürü astıklarını öğreniyoruz. Özellikle Türkiye-İsrail ilişkilerinin son dönemdeki sıkıntılı halinden dolayı Lübnan insanlarının Türkiye’ye muhabbeti artmış. İsrail’e karşı 2006 senesindeki sıkıntıdan sonra düşmanlık had safhaya ulaşmış.

Beyrut’ta gezerken Arap kentinden çok Avrupa kentinde geziyor gibi oluyoruz. Beyrut bize Antalya’yı anımsattı. Maalesef sefahat yaygın, özellikle gençlerdeki hal Risale-i Nur hizmetine ne kadar ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Duyduğumuz kadarıyla Beyrut Arap cenneti olarak biliniyormuş. Kıyılar tamamen turistik tesislerle dolu özellikle Beyrut-Saida arasında turizme yönelik tesisler çok var.

Beyrut’ta gündüz günlük 3 saat elektrik kesintisi yapılıyor.

Beyrut merkezde arsa bulmak kolay olmadığı için çok katlı camiler yaygın. (4-6 katlı)

Beyrut’taki iç savaştan (1975/1991) sonra Hristiyanlar genellikle şehrin kuzey tarafına Müslümanlar merkeze yakın Dürziler ise güney tarafına daha fazla yerleşmişler. Fakat şu anda yine iç içe yaşamaya başlamış gibiler. Sefahat fazla olduğundan kimin Müslüman kimin Hristiyan olduğu belli olmuyor.

Beyrut yaşam standardı olarak pahalı bir yer Türkiye ile karşılaştırdığımız zaman birkaç şey dışında (benzin ve mazot gibi şeyler) çoğu şeyin pahalı olduğunu müşahede etmekteyiz.

Lübnan’da Şiilere İran’ın, Hristiyanlara Avrupa’nın, Sünnilere Suudi Arabistan’ın sahip çıktığına inanılıyor.

Lübnan o kadar kozmopolitik bir yer ki her dinden ve o dininde her mezhebinden insan var. Buranın bu halinden dolayı Lübnan’a hususan Beyrut’a “Küçük Dünya” diyorlar.

Lübnan’da Molla Zahid Efendi adında mübarek bir zat yıllar öncesinden Külliyatı Arapçaya tercüme etmiş fakat dilinin ağır olduğunu söylediler. Molla Zahir Efendi’nin 5 tane varisi varmış. Onlardan sadece birisiyle ciddi bir irtibat var. Kendisi Saida şehrinde yaşıyor ve Mescid-i Şüheda’nın imamı. Külliyatı 3 defa bitirdiğini öğrendik, çok şevkli ve manevi ağırlığı hissedilen birisi. Mescid-i Şüheda’da haftada iki defa Risale-i Nur dersleri yapılıyor. İmam akşam ve yatsı arasında cemaatten 15-20 kişiye ders yapıyor.

Yazın Lübnan’da Sempozyum yapılması düşünülüyor. Bir Profesörün sempozyum için ciddi manada teşvikleri var. Bir ay içinde sempozyum yapılıp yapılmaması meselesi netlik kazanacak.

Lübnan Nur Talebeleri 

www.NurNet.Org