Etiket arşivi: erkekler

Erkekler Kadınlardan Korkuyorlar!

“İçinden kadın sesi yükselen (bağıran) eve şenlik kapıları kapanır.” (Sadi Şirazi)

ERKEKLİĞİN ÖLDÜRÜLMESİ (“Huzur Bulalım Diye” kitabından)

Kadınlar erkeği korkuturken, erkekliği öldürdüklerinin farkında olmuyorlar. Anneler oğullarının, kadınlar kocalarının erkekliklerini öğütüyorlar.Peki erkekler, kadınların neyinden korkuyorlar?

Çenesinden: Bir kadın çenesi makineli tüfekten daha hızlı ve tehlikeli olabilir! Öldürmese de ağır yaralar. Öldürmese de ölsem de kurtulsam duygusu yaşatabilir. Bu yüzden erkek kadını susturmak için içinden gelmese de kadının isteklerini yapar. Hele ailesinden edindiği tecrübe “Haklı da olsan bir kadına hayır demek, hiçbir şey kazandırmaz, boş yere yorulursun, en sonunda yine kadının dediği olur.” şeklinde ise zaten hiç uğraşmaz.

Küsmesinden: Kadınlar istedikleri olmadığı zaman küserek erkeği cezalandırma yöntemini çok kullanırlar. Kadın küstüğünde evin bütün düzeni alt üst olur. Çocuklarla ilgilenmez, yemek yapmaz… Sadece kadın normalde çok konuşan, dırdır eder biriyse erkek onun küsmesinden korkmaz; tam aksi, biraz kafamı dinlerim diye memnun olabilir.

Soğukluğundan: Bazı kadınlar küserek ilişkiyi tamamen kesmezler fakat surat asarlar, çok soğuk davranırlar. Kadın her zaman yaptığı bütün işlerini yapar, gerektiğinde konuşur fakat kocasının gözüne bakmadan arada mesafe koyduğunu çok belli eden buz gibi bir ifade ile davranır. Erkeklerin en ağırına giden davranış budur, zira çocukken anneleri de onları bu tavırla terbiye etmeye çalışmıştır. Zira yapılan bir araştırma sonucu da bunu söylüyor. Karısı yüzünü astığında erkeğin aklına ilk kendi annesi geliyormuş. O zaman erkek kendini “cezalandırılan küçük bir çocuk” gibi hissediyor.

Cazgırlığından: Tartışmada üstünlük sağlamak ve haklı çıkmak için ipe-sapa gelmez saçma sapan konuşan, eşini çıldırtmak için onun en hassas olduğu konularda inadına damarına basan, tartışmaları başkalarının duymasından rahatsız olmayıp tam aksi, komşuları ve ailesini ortak edip kocasını utandıran kadınlardan erkekler doğal olarak korkar. Bu yüzden de onu kızdırmamaya çalışırlar. Karısının cazgırlığından korkup, kendi ailesi ile irtibatını kesen ya da en aza indiren erkek sayısı bu devirde maalesef ki çok fazla.

Kırılmasından: İktidarı kadına bırakan erkeklerin temel avuntusudur bu. “Karım kırılıp üzülmesin, onun istedikleri olsun.” diyen erkekler aslında karısını falan düşündüğünden değil, tamamen kendini düşündüğünden karısının isteklerini yapmaya çalışır. Erkek karısının kırılmasından değil, şer çıkarmasından korkar. Biliyor ki karısı kırılıp üzüldüğünde, bu ona çok pahalıya patlayacak. İstediği olmadığında karısı ya günlerce ağlayıp surat asacak ya da bağırıp çağırıp şer çıkacak. İki durumda da erkeğin karısının gönlünü alması için uğraşması gerekecek. Yoksa evde hayat zindan olur.

Hastalanmasından: Bazı kadınlar istedikleri olmadığında sızlanır, ağlar, başı ağrır, migreni tutar, fıtığı ağrır, hastalanır, bayılır… Mevcut pek çok hastalığının sebebini kocaya bağlarlar. Erkeğin bütün enerjisini sömürürler. Bu yüzden de bu durumlara sebebiyet vermemek için bazı erkekler karısından çekinir ve isteklerini yapmaya çalışır.

Çocuklarının gözünde değer kaybetmekten: Çocuklar için baba güvendir, sırtını dayayacak dağdır. Çocuklar ezilen bir baba görmekten çok rahatsız olurlar. Babaya hem acırlar hem de kendini ezdirdiği için kızgınlık duyarlar. Bu yüzden fırsat bulduklarında onlar da kötü davranırlar. Erkekler mümkün olduğu kadar çocuklarının önünde azarlanmak ve kötü söz duymamak için ne kadar istemeseler de hanımlarının isteklerini yapmaya gayret gösterirler.

Erkekler, çocukların hatırına yuvamız yıkılmasın diye azarlanmaya, hakarete razı olurken çocuklarına ne kadar kötü örnek olduklarının farkında değiller. Çocuklar babayı güçlü görmek isterler. Onlar için zillete razı olan baba aslında onlara en büyük kötülüğü yapar. Çocukların güven duygusunu zedelenir. Erkeğin evde otoritesi olmadığında en büyük zararı çocuklar görür.

Başkalarının gözünde itibarının zedelenmesinden: Erkeklerin en korktuğu şeylerden birisi de karısının onu başkalarının yanında utandırmasıdır. Özellikle kendi ailesi yanında… Erkek evinde reis olmasa da reis bilinmek ister, saygı görmese de görüyormuş gibi, karısı tarafından adam yerine konuyormuş gibi bilinsin ister. Bu yüzden de aile problemlerini danışacak bir uzmana gittiklerinde bile yaşadıklarını anlatmaktan çekinen, hatta boşanma dilekçesine bile yaşadıkları problemlerin detayını yazmak istemeyen erkek sayısı çoktur.

Yatakta cezalandırılmaktan: Cinsellik kadınların elinde erkeğe karşı en büyük kozdur. Kadınların pek çoğu da bu kozu canları sıkıldığı zaman kullanıyorlar.

Boşanmaktan: Erkekler zannedilenin aksine kadınlardan daha çok korkarlar boşanmaktan. Zaten boşanma davalarının büyük çoğunluğunu kadınların açması da durumu açık açık ortaya koyuyor. Ki boşanma sonrası erkeğin hayatı kadına göre daha kolay görünmesine rağmen… Bunun da birkaç ana sebebi var. Erkekler çocukları varsa onları bir aile düzeni içinde büyütmek isterler. Çocuklarını babasız bırakmak istemezler, zira çocuklar çoğunlukla anneye veriliyor.

Boşanmak erkekler için bir başarısızlık olarak görülür. Evliliği yürütememiş olmak erkeğe ağır gelir. Sahiplenme duygusundan dolayı karısını terk etmiş gibi hissetmek de ona ağır gelir. Ayrıca erkekler alıştıkları düzenin bozulmasını da istemezler. Kadınlar gibi hayalci olmadıkları için karısından çok daha iyi kadın bulma ihtimalini de düşünerek hareket eder. Zira boşanan pek çok kadın beyaz atlı prens çocukları ile birlikte onu kabul etmek için bekliyor zannettikleri için boşanmaktan korkmuyor. Bir de boşanma sonrası kanunlar sebebi ile erkeğin üzerine binen yükler de erkekleri korkutuyor.

Velhasıl bunların biri ya da birkaçı olabilir. Bunlar genel sebepler… Bazen özel sebepler de olabilir. Mesela karısı akrabasıdır ve erkeğin ailesi gelinin tarafında olup oğullarının ayrılmasına karşıdır, bu yüzden erkek karısının zulmüne katlanır.

Er­ke­ğin ka­dı­na ita­ati de ev­li­li­ğin de­va­mı için ga­ran­ti de­ğil. Bu du­rum­da da­ha çok ka­dın­lar bo­şan­mak is­ti­yor. Çün­kü ka­dın, say­gı duy­ma­dı­ğı adam­la ya­şa­mak is­te­mi­yor; ka­dı­nın gö­zün­de ev­li­li­ğin he­ye­ca­nı ve cin­sî hayatın çe­ki­ci­li­ği de kal­mı­yor.

Sebep her ne olursa olsun erkek önce korkuları ile yüzleşmeli. Ve şunu bilmeli ki yaşadığı bütün sıkıntıların sebebi aslında bu kaçtığı ya da görmezden geldiği korkuları.

Erkekler korktuğunda kadınlar acımasızlaşır. Çünkü kadınlar erkeği güçlü görmek ister. Erkek bu korkuları ile baş etmeli ve korkuları yüzünden kadın boyunduruğuna girmemeli. Evliliği düzeltmek için elinden gelen gayreti göstermeli, düzeltemiyorsa ayrılmalıdır.

Sema Maraşlı – cocukaile.net

Erkekler mi Yapmıyor Kadınlar mı Bırakmıyor?

Geçenlerde notere gitmiştim; ben beklerken sırası gelen elli yaşlarında bir karı koca işlem yapan memurun yanına gittiler. Kadın yanında ayakta duran kocasını az ilerdeki koltuğu doğru iteledi ve adamın iki omzuna hızla bastırarak kocasını oradaki koltuğa zınk diye oturttu. “Sen otur Ahmedim, ben hallederim.” dedi. (İri yarı kemikli bir kadındı, gerçi kocası da onun boylarındaydı fakat gücü yetti.) Adam biraz şaşırsa da oturduğu yerden kalkmadı.

Sonra kadın elindeki evrakları memura gösterdi, işlemleri yaptırdı en son adamın imza atmasına gelince kocası imzayı attı. Şimdi bu kadına sorsan büyük ihtimal kocasını sümsük ve beceriksiz buluyordur.

Kadınlara bakarsanız erkekler sorumsuz ve tembel. Her şeye kadın yetişmek zorunda kalıyor. Sorumsuz ve tembel erkekler elbette var; genellikle anneciği tarafından el bebek gül bebek yetiştirilmiş, evlenene kadar bir tek fatura yatırmamış, mutfak alışverişi yapmamış, o bilmez o anlamaz denildiği için tembelliğe alışmış.

Fakat bütün erkekler de böyle yetişmiyor tabii ki. Sorumluluk alarak büyüyen erkeklerin karısı da şikayetçi kocasının sorumsuzluğundan. Karısına bakarsanız kocası annesinin her işine koşuyor ama kendi evinde bütün yükü karısına bırakıyor. Neden? Karısı bir türlü bir şey beğenmediği için olabilir mi?

Bir kadınla konuştuk geçenlerde; ciddi bir hastalığı varmış, her gün bir merhemin sırtına ovularak sürülmesi gerekiyormuş. “Eşim yapmıyor.” dedi nemli gözlerle. Feminist zamanlarımda olsaydım “Kaba, vicdansız, duygusuz herif…” diye söylenirdim. “Hiç mi yapmıyor? diye sordum. “Eskiden yapıyordu fakat şimdilerde hiç yapmıyor.” dedi. “Neden acaba? Yaptığı masajları beğenmiyor muydunuz? ” dedim. “Evet hiç güzel yapamıyordu, ‘Olmuyor, annem ve kız kardeşlerim çok güzel yapıyorlar onlar gibi yap’ diye kaç kez tarif ettim ama tümden yapmayı bıraktı.” dedi. “Keşke olmuyor, yapamıyorsun demek yerine ‘Ellerine sağlık canım, şu tarafı güzel ovdun, şu tarafa biraz daha merhem sürüp o güçlü ellerinle omzumu incitmeden biraz daha ovabilir misin?’ gibi onu teşvik edici cümleler kursaydınız büyük ihtimalle size her gün seve seve masaj yapacaktı.’ dedim.

Siz eşinizin yaptığı işi beğenmeyip, eleştirir, aşağılarsanız nasıl olur da onun o işi hevesle yapmasını bekleyebilirsiniz?

Kocasının mutfak alışverişi yapmadığından şikayetçi hanımlar var. Neden erkekler evi için alışverişi yapmayı sevmiyorlar? “Domates ölmüş ağlayanı yok, bu benim kullandığım deterjan değil, bu pirinç baldo değil, limonlar kuru çıktı, eti yağlı almışsın… gibi şeyler söylediğiniz için kocanız evinizin ihtiyaçlarını almaktan kaçıyor olabilir mi?

Aldıklarını beğenmiyorsanız bile belli etmeyin ki alma hevesleri kaçmasın, o domateste öyle olsun, bu kez de bu deterjanı kullanın, bırakın ortalık biraz dağılsın. Alışverişe devam ederse o da öğrenir merak etmeyin. Bir süre müdahale edip söylenmeyin yeter. Bir de aldıklarına kötü kötü bakmayın, yüzünüzü asmayın, olumsuz mesaj vermeyin.

Hanımlar genelde erkeklerin mutfakta yardımcı olmadığından şikayetçidirler fakat çoğu kocasını mutfaktan kendisi kaçırmıştır. “Bir salata yaptın her tarafı dağıttın, çorbanın suyunu fazla koymuşsun, aman aman senin yardımın eksik olsun, ben yaparım.” deyip sonra da şikayet etmenin bir mantığı yok. O bir erkek bir kadın kadar temiz ve titiz olmasını beklememek gerek.

Çocuğu babasına güvenmeyen kadınlar var. Adam çocuğu ile markete gidecek kadın on kez tembihliyor, çocuğa dikkat et. Parka götürecek yine yüz adet tembih. Sallarken yavaş salla, terlerse üzerini değiştir, acıkırsa bir şey al yedir…Ya bu adam geri zekalı değilse, çocuğunda dilsiz değilse senin bunları söylemene gerek yok. Çocuk hızlı sallandığında korktuğunu, midesi alarm verdiğinde de acıktığını babasına söyleyecektir. Kadın bu kadar tembih ettiğinde erkeğin çocukla ilgilenme isteği de azalır. Birazcık güven, rahat ol, o onun da çocuğu.

Teşvik ve takdir kadınlar için de kıymetlidir fakat erkekler için arabanın benzini gibidir, nasıl benzin olmadan araba gitmiyorsa erkekler de yaptıkları iş takdir edilmiyorsa yapmayı hemen bırakırlar. Kadınlar takdir olmasa da yapması gerekenleri yaparlar fakat erkekler genellikle bırakırlar. Kimin ne dediğini de pek umursamazlar.

Kadınlar için iltifat önemlidir, erkek için yaptığı işin takdir edilmesi daha önemlidir.

Bir kadın kocasına “çok yakışıklısın” derse mi yoksa “çok iyi bir kocasın” derse mi erkek daha mutlu olur? Kadın ise çok becerikli bir kadın olduğunu duymaktan ziyade, güzel olduğunu, kocası tarafından beğenildiğini, o elbisenin ona ne kadar çok yakıştığını, güzel gülümsediğini, gözlerinin renginin ne kadar güzel olduğunu falan duymak daha çok mutlu eder. Tabii ki kadınlar da yaptıkları işlerin takdir edilmesini beklerler o ayrı fakat tercih konusunda kendilerine yapılacak bir iltifatı, yaptıkları işe yapılacak takdire tercih ederler.

Bu yüzdendir ki erkekler hanımlarına iltifatı bolca yapsınlar, kadınlar da eşlerini çokça takdir etmeyi unutmasınlar. Takdir yerine eleştiri yapan hanımlar da boş yere kocalarının sorumsuzluğundan, yardım etmeyişinden şikayet etmesinler. Daha rahat olmayı ve takdir etmeyi denesinler.

Sema Maraşlı / ÇocukAile.net

Erkekler Erken Yaşlanıyor

Evlenmek isteyen okurlarımdan “Karı-koca arasında en ideal yaş farkı ne olmalıdır?” diye sorular geliyor. Bekarları evlendirme konusuna başlamışken bu konuyu da aradan çıkaralım.

Günümüz şartlarına baktığımız zaman karı koca arasındaki yaş farkının çok olmaması, erkek ve kadının birbirine yakın yaşlarda olması iyi olur diye düşünüyorum. Eğer bu yazıyı kırk yıl önce yazsaydım erkek kadından on yaş kadar büyük olmalı derdim. Fakat şimdi bunu diyemiyorum. Çünkü hayat şartları erkekler için pek çok açıdan iyi gitmiyor, erkekler artık erken ihtiyarlıyorlar ve kadınlara göre erken ölüyorlar. Emekli maaşı alanların çoğu kadınlar. Erkeklerin kadınlara göre daha erken ihtiyarlamasının sebeplerine kısaca bakarsak:

1–Gıdalardan dolayı erkeklerin maruz kaldığı hormonlar. Bazı tarım ilaçlarında ve besinlerin hızlı büyümesi için kullanılan hormon ilaçlarında kadınlık hormonu östrojen kullanılıyor. Bu da erkekleri olumsuz etkiliyor.

2-Erkeğin toplum önünde ve aile içinde saygınlığının yok edilmesi. Medya yönlendirilmesi ile toplum önünde şiddet yanlısı ve kaba gösteriliyor erkekler. Bunun yanında bir de pek çok erkek evinde, güçlü kadın imajına takılmış, kontrol delisi, hükmetmeye meraklı annesi ve eşi yüzünden sersemletilerek hayat enerjisini kaybediyor.

3-Kadınların giyim kuşamlarının giyinmeme ve kuşanmama haline dönüşmesi ve kadınların cinsel çekiciliği olan yerlerini rahat bir şekilde ortada sergilemeleri sebebi ile erkeklerin sürekli görsel tahrik altında bulunmaları. Erkekler gerek sanal ortamda gerek gerçek hayatta etkilenerek baktıkları her kadınla birlikte cinsel enerjilerini parça parça dağıttıkları için eşleri ile ilişkilerinde cinsel sorunlarla çok karşılaşıyorlar.

4-Teknoloji sebebi ile reklamlara çok muhatap olmaları ve yeterince iyi erkek olmadıklarına inandırılmaları yüzünden psikolojik çöküntü yaşıyorlar. İnternet ortamında özellikle itiraf sitelerinde yazılan abartılı, çoğu uydurma cinsel hikayelerin gerçek sanılması erkeklerin kendilerini yetersiz görmelerine sebep oluyor. Ayrıca cinsel ürün satan siteler de ürünlerini satabilmek için erkekleri hedef alıp ilaçsız asla yeterli olamayacaklarına inandırıyor erkekleri. Bunların etkisi olarak ülkemiz cinsel gücü artırıcı hapların en çok satıldığı, tüketildiği ülkeler arasında.

5-Çalışma şartları. Erkeklerin çoğu masa başı işi yapıyorlar ve hareketsiz kalıyorlar. Hareketsizlik kas ve kemik sağlıklarını bozuyor bu da iskelet sistemi olarak erken yaşlanmalarına sebep oluyor.

6-Kadınların erkekleşmesi yüzünden erkekler de kadınlaşmaya başladılar. Davranışlar değiştikçe hormon salgıları da değişiyor. Kadın erkekleştikçe vücudunda testosteron artıyor bu da kadını daha dirençli yapıyor. Fakat erkek yumuşayıp kadınlaştıkça vücudunda artan kadınlık hormonu erkeklere iyi gelmiyor ve erkeğin ya depresyona girmesine sebep oluyor ya da erken yaşlanmasına.

7-Stres: Zorlaşan hayat şartları, iş stresleri, borçlar, trafik, ailesine daha iyi hayat şartları sağlama arzusu gibi pek çok etken erkekleri fazlasıyla yoruyor ve erken yaşlandırıyor.

Kadınlar

Bütün bunların yanında kadınlar artık daha geç yaşlanıyor. Kadınların çoğu artık tarlada çalışmak, turşu kurmak, salça çıkarmak, buğday kaynatmak, tarhana yapmak, su kaynatıp leğenlerde çamaşır yıkamak gibi ağır ev işleri yapmıyorlar.

En çok güneş yaşlandırır kadını, güneşle de pek muhatap olunmuyor. Açık hanımlar kusura bakmasın fakat örtülü hanımların ciltleri kolay kolay bozulmuyor. Açık hanımlarda boyun gerdan bölgesi güneşin etkisi ile çok erken yaşlarda buruşup kırışmaya başlıyor. Örtülü hanımlar bu yönden çok şanslı. Cilt lekeleri pek olmuyor, kırışıp buruşma da çok ileri yaşlarda başlıyor.

Kadını yaşlı gösteren ya da yaşlanmasını hızlandıran en büyük sorun şişmanlık. Ev işlerinin hafiflemiş olması, gıda çeşitlerinin artması, bazı hormonel bozukluklar ve stres kadınlarda kilo alımını artırıyor.

Kadınlarda bir de selülit problemi var o konuda doktorlara bakarsak genç yaşlı fark etmiyormuş. Hazır gıdalar ve kullanılan sağlıksız yağlar yüzünden genç kızlarda da selülit çok fazla görülüyor.

Kadınları yaşlandırdığı zannedilen bir menopoz konusu var. Halk arasında menopozla kadının cinsel hayatının biteceği ya da azalacağı gibi yanlış bir kanı var. Oysa menopozda kadınlarda östrojen azalır, testosteron bir miktar artar bu da kadının cinsel isteğini artırır. Menopozda ilişkiyi etkileyen tek şey östrojen azaldığı için kadında cinsel ilişki sırasında oluşan kuruluktur. Bu da doğal yağlar kullanılarak giderilebilecek basit bir sorundur. Menopoz kadının yaşlandığını gösteren, cinsel hayatını azaltan ya da bitiren bir etken değildir. Yaş kadının cinsel hayatını olumsuz etkilemez. Hatta geçenlerde ünlü aktrist 74 yaşındaki Jane Fonda “Bu zamana kadar cinsel hayatım hiç bu kadar dolu dizgin olmamıştı.” diye bir açıklama yapmıştı. Ben de seksenlik bir teyzeden bizzat duymuştum.

Kadınlar cinsellik konusunda her zaman erkeklerden daha avantajlıdır. Erkeklerin yaşadığı cinsel sorunlar çoğu kadınlarda yoktur. Kadınlarda isteksizlik dışında bir sorun yoktur aslında. Onun da çözümü zor değil. Bununla ilgili bilgi sahibi olmak isteyenler sitemizdeki daha önce yazdığım evlilik okulu derslerini okuyabilirler.

Kısacası günümüz kadını biraz kendine bakıyorsa yaşlanmıyor. Eskiden kırk yaşlarındaki bir kadın epeyce yıpranmış, yaşlanmış olurdu. Şimdilerde kırk yaşlarındaki kadınlar genç kız gibi duruyorlar. Bir arkadaşım var kocasından on yaş büyük kendi şimdi ellilerde kocası kırklarda. Yaşını da kesinlikle göstermiyor, kendine bakıyor, mutlu da bir evliliği var. Fakat tam aksi kendinden çok küçük kadınlarla evlenen erkekler pek mutlu olamıyorlar. Genç kadının her açıdan enerjisine yetişemiyorlar ve çok fazla sorun yaşıyorlar.

Hatta kendiyle yaşı yakın eşine yetmeyen erkekler var. Seminer sonrası hanımların özel soruları içinde en çok sorulan “eşlerinin cinsel yetersizlikleri için ne yapmaları gerektiği” sorusu oluyor. Fakat erkekler bunun çözülebilecek bir sorun olduğunu bir türlü kabul etmek istemiyorlar, haplara ya da yalanlara sığınıyorlar.

Hanımlardan “Eşim benimle olmak için bile hap kullanmaya ihtiyaç duyuyor fakat sürekli ikinci eş almaktan bahsediyor. Ben anlamıyorum. İnsan hapa güvenip başka bir kadın daha alır mı? ” Ya da “Eşimin cinsel yetersizliği var fakat internette kadınlarla yaptığı sohbetleri gördüm, karısı ona yetmeyen kendini olağan üstü bir adam olarak anlatmış, hepsi yalan.” gibi e-postalar da geliyor. Gerçek hayatta erkek olamayan erkekler, sanal alemde erkek olmaya çalışıyor demek ki. Fakat bu sanal çabanın sonu kadınlar içinde erkekler içinde pek iyi olmayacak gibi duruyor.

Özellikle boşanan erkekler ikinci evliliklerini kendilerinden çok genç hanımlarla yapıyorlar (birazda ilk hanıma nispet olsun diye galiba) ve evlilikleri pek iyi gitmiyor. Bu konuda “genç hanım alarak hata etmişiz” diye dertlenen okurlarımdan e-postalar geliyor. Otuz ve kırk yaşlarında evlenmek isteyen pek çok bekar hanım var fakat kendilerinden birkaç yaş büyük erkekler tarafından evlilik için yaşlı bulunuyorlar, erkekler genç eş arzu ediyorlar.

Kırk yaşında bir erkek yirmilik kızla evleniyor. Zannediyorum erkekler genç eşin kendilerini gençleştireceğini zannediyorlar fakat çoğunlukla bu erkeğin daha çabuk yaşlanmasına sebep oluyor. Eskiden yaş farkı çok olan evliliklerde günümüzde yaşanan sorunlar olmadığı için karı koca uyumu daha kolay oluyormuş. Fakat artık hiçbir şey eskisi gibi değil.

Erkeklerin pek çoğu erkekler açısından bu olumsuz gidişin farkında değiller. Hâlâ kendilerini eski zamanın erkekleri ile kıyaslayabiliyorlar. Geçmişte çok evlilik yapmış sahabeyi ya da dedelerini kendilerine örnek almaya çalışıyorlar. Eskinin taşı sıksa suyunu çıkaracak erkeklerinin artık geçmişte kaldığını anlamaları gerekiyor bazı erkeklerin. İnsanın canı çok şey ister de önemli olan o isteğin peşine düşmeden önce imkanlara bakmak, bir kaç yıl sonrasını da düşünerek hareket etmek gerek. Evlilikleri hayatın ve zamanın gerçeklerini göz önüne alarak kurmak gerekiyor. Elbette kendine iyi bakan yaşlanmayı geciktiren, genç hanımlara uyum sağlayan erkekler de vardır. Ya da ırsi olarak yaşına rağmen dinç olan, geç yaşlanan erkekler de vardır. Fakat yazı istisnalar üzerine değil genel gidişat üzerine yazıldı.

Konuyu toparlamak gerekirse günümüz şartlarında kadın ve erkeğin yaşlanma hızını göz önüne aldığımızda evliliklerde kadın ve erkek yaş farkının çok fazla olmaması sağlıklı evliliklerin kurulması açısından iyi olur gibi görünüyor.

Sema Maraşlı / Çocuk Aile

Erkek Üzgün Olduğu Zaman

Erkekler genelde üzgün olduklarında içlerine kapanırlar ve yalnız kalarak olay hakkında düşünmek isterler. Kadınlar ise üzgün olduklarında konuşarak duygularını açığa vururlar. Oysa erkekler ancak bir sorunu çözebileceklerine inanırlarsa, konuşmayı tercih ederler. Günümüz karı-koca tartışmalarına getirilen öneriler arasında, üzüntülü ve kızgın olarak yatağa girmemeleri konusunda tavsiyeler verilir. Bu kural gece tartışma öncesinde uygulanabilirse etkilidir. Ancak tartışma olmuş ve eşler birbirlerine kırılmışlarsa durum o zaman farklı bir hal alır. Kadının bu durumda erkeğin yatağa öfkeli girmemesi için konuşmayı sürdürmesi yanlış olacaktır. Bir erkek öfkeliyken, bence eşi ona anlayış göstermeli ve yatıp uyumasına izin vermeli veya bunu bizzat kendisi önermelidir. Erkeğin canını sıkan konu hakkında konuşmadan önce biraz sakinleşmesi her iki taraf için de iyi olacaktır.

Ancak bir kadının canı sıkıldığın zaman erkek sabır göstererek onu dinleyebiliyorsa, erkeğin konuşmayı desteklemesi, sorular sorması ve kadını rahatlatması uygun olacaktır. Öfkeli bir haldeyken yatağa girmemek, erkeklerin kadınları anlamaları için ortaya atılmış bir çözüm yoludur. Oysa kadının bu uygulamayı eşi için yapmasına gerek yoktur, çünkü kocası canı sıkıldığı zaman genellikle tek başına duygularıyla başa çıkmaya çalışacaktır ve genellikle de erkekler bunda kısmi de olsa başarılı olurlar.

Bir erkek üzüntülüyse ve konuşmak isterse, kadın onu konuşarak sakinleştirebileceğini düşünür. Oysa bu ancak kadının erkeğin her sözünü onaylaması ile gerçekleşebilir. Unutmamak gerekir ki, erkekler üzüntülü olup da konuşmak istediklerinde haklı çıkmak isterler.

Kadınların çoğu erkeğin duygularını paylaşmasını ertelemek istemezler, çünkü eğer erkek dinleyebilecekse, söyleyecekleri sözlerin ertelenmesi işlerine gelmez. Bir kadın başka bir kadının konuşmasını ertelemeye kalkışırsa, kabalık etmiş olur. Bir erkek kadını dinleyebilecekken onun konuşmasını ertelerse, bu da kabalık olur. Ama kadın erkek kızgınken onunla aynı düşünceleri paylaşmayacaksa veya en azından onu takdir etmeyecekse, erkeğe karşı kabalık sayılsa bile kadının konuşmayı ertelemesi yerinde olacaktır.

Kadının ertelemeyi nasıl yönlendireceği önemlidir. Suçlayıcı bir tavır takınmamalıdır. Aksi takdirde bu davranışı “kaş yapayım derken göz çıkarmaya” benzer. Çünkü erkek bu duruma daha çok kızar. Kadının yapması gereken şey, kısaca onun duygularını onaylayıp tartışmayı ertelemektir. Daha sonra da hiçbir şey söylemeden, sanki yaptığı şey çok normalmiş ve her şey yolundaymış gibi oradan uzaklaşmaktır. Bu erkeğin sakinleşmesini sağlayacak yeni bir ilişki becerisidir.

Kadınlar onların aksine, erkeklerin sakinleşmesi için zamana ihtiyaçları olduğunu ve olayları düşünmeleri gerektiğini bilmelidirler. Bir erkek üzüntülü ve öfkeliyken ona sorular sormak öfkesini daha da arttırır.

Erkekle konuşmanın en uygun zamanı, bir sorun hakkında düşünmeye fırsat bulduktan ve olumsuz duygularını dışa vurduktan sonradır. Eğer erkek bir süre tek başına kaldıktan sonra hala öfkeli ve sinirliyse, kadınlar tartışmak için baskı yapmamalıdır. Ertesi gün erkeğe konuşmak istediği bir konu olup olmadığını sorabilirler. Eğer erkek, “Bir şey yok,” derse ve sevecen bir tavır takınmamışsa, erkeğin kabul edildiğini hissetmesi için yaptıklarının takdir edildiğini anlaması için daha fazla zamana ihtiyacı var demektir.

Uzm. Dr. Kenan Taştan / NurNet.Org / Evliliğinizin Kaçıncı Kilometresindesiniz Kitabından Alıntıdır…

Ya Erkeklerin Hali?

Modern (!) erkeklerin durumu modern kadınların durumlarından pek de farklı değil. Eskiden erkek gün boyu dışarıda çalışır ve akşam evinde kendisini bekleyen eşine geri döndüğü zaman eşi ona çabalarını ve fedakârlıklarını ne kadar takdir ettiğini gösterirdi. Kadın kocasının sıkıntılarına ortak olmaya çalışır, ona bakmaktan mutluluk duyardı ve buna karşılık da erkeğinden çok az şey isterdi.

Tarih boyunca erkekler çalışma hayatının rekabetçi ve yıpratıcı dünyasına katlandılar çünkü günün sonunda çabalarının eşleri tarafından takdir edileceğini biliyorlardı. Kadının tatmini, erkeğin en büyük ödülüydü.

Oysa günümüzde kadınlar da gereğinden fazla çalıştıkları için çoğu zaman haklı olarak tatminsizlik duygusuna kapılıyorlar. Uzun günün sonunda kadın da, eşi de sevgiyi ve takdir edilmeyi bekliyor. Kadın kendi kendine, “Ben de onun kadar çok çalışıyorum, ona anlayış göstermek neden benim sorumluluğum olsun” diyor. Yorgunluk erkeğin beklediği duygusal desteği kadının vermesini engelliyor. Bu paradoksal sıkıntının önemli nedenlerinden biri de; erkeğin eve bakış açısıdır. “Erkeklere göre; ev geleneksel olarak bir tatil yeri iken kadınlar için ev, bir faaliyet alanıdır.Bu bakış açısından dolayı erkek eve geldiği zaman “Evine geldin, gevşe ve gün boyu çalışmanın ödülünü dinlenerek al” diye düşünür.

Günümüzün çağdaş erkeği evine döndüğü zaman genellikle huzur yerine, huzursuzlukla karşılaşmasının bir diğer sebebi de: Eşinin mutsuzluğu onun başarısızlığını simgeliyor. Neden mi? Çünkü bir erkek bir kadını sevince birinci hedefi sevdiği kadını mutlu etmektir. İşte bu nedenden dolayı kadının mutsuz olması erkeğin başarısız olduğunun gösteriyor da ondan.

Uzm. Dr. Kenan Taştan / NurNet.Org / Evliliğinizin Kaçıncı Kilometresindesiniz Kitabından Alıntıdır…

Evli bir erkeğin evrimi (biraz gülümseyelim)

6. hafta: Hayatım, ben geldim.

6. ay: Selam!

6. yıl: Annen ne yemek yapmış?

6. hafta: Zor bir çocukluk geçirmişsin.

6. ay: Senin anan da cins ha!

6. yıl: Ulan tam da anana çekmişsin!

6. hafta: Bu elbise sana çok yakışmış.

6. ay: Bir elbise daha mı aldın?

6. yıl: Kaç para verdin buna?