Etiket arşivi: evlatlara karşı sorumluluk

İnsanın Aile Fertlerine Karşı Vazifeleri

1. Anne Babanın Evladına Karşı Vazifeleri

Anne babanın çocuklarına karşı birçok vazifeleri vardır. Bunların başın­da onlara imana ait bilgileri ve Allah’a karşı kulluk vazifelerini öğretmeleri gelir. Çünkü iki dünya saadeti iman ve ubudiyete bina edilir. Vazifelerin en mukaddes ve en azizi bunlardır. Bunlar; her saadet ve faziletin de temeli ve esasıdır.

Bu bakımdan ana babanın evladına karşı en birinci vazifesi imana ve ibadete ait hakikatleri onun ruh ve kalbinin en derin köşelerine kadar nak­şetmektir. Tâ ki, insî ve cinnî şeytanların eli oralara kadar uzanıp evladın iman ve itikadını ifsat etmesin. Bunun için iman ve ibadete ait eserleri oku­malarını çocuklara tavsiye ve telkin etmek gerekir. Tâ ki, ilimde, irfanda ve fazilette daima yükselsinler. Hatta bu tehlikeli asırda bu iman ve ubudiyete ait hakikatleri yaşayıp, yaşatmak vücub derecesinde zaruridir.

Sonra çocuğa kahramanlık ve cesaretin önemini ve bir fazilet olduğunu anlatmak lazımdır ki, karşısına çıkan engelleri, zorlukları cesaret ve meta­netle aşabilsin. Böyle maneviyatı sağlam, faziletli gençlerden teşekkül eden milletler elbette her zaman payidar olur ve yaşarlar.

Anne babanın evladına karşı olan vazifelerini hakkıyla yerine getir­meleri için güzel ahlâkı bütün şubeleriyle yaşamaları ve bu noktada ço­cuklarına örnek olmaları icabeder. Evlatlarına evvela güzel isim vermek, güzel terbiyeyle büyütmek, başta Allah korkusu olmak üzere istikamet, iffet, takva, tevazu, hilm ve şecaat gibi güzel ahlakın önemini anlatmak gerekir. Malumdur ki, her insanın yaratılışında iyiye ve kötüye, hidayet ve dalalete kabiliyet mevcuttur. Şayet o ruh, dini terbiye ve güzel ahlâkla ıslah edilmezse sefahat, fısk ve fücur gibi bayağı hislerin ve şehvanî arzuların tesiriyle hayvandan aşağı bir derekeye düşer. Dünyada rezil olduğu gibi ahirette de İlahi azaba maruz kalır.

Ebeveynler yukarıdaki vazifeleri ihmal ederlerse şefkat ve muhabbetle büyüttükleri evlatlarının hem dünyasını hem de ahiretlerini yıkmış olurlar. Bediüzzaman Hazretleri kendi hayatını örnek vererek çocuk terbiyesi­nin önemini şöyle ifade eder:

“Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zâtlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki; en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum vâlidemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki; o dersler fıtratımda, âdeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini, aynen görüyorum. Demek bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma, mer­hum vâlidemin ders ve telkinatını, şimdi bu seksen yaşımda­ki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.” 37

Allah’ın hukukuna riayeti, kul hakkını gözetmeği, helal ve haramı öğ­retmek de anne-babanın vazifelerindendir.

2. Evladın Anne Babaya Karşı Vazifeleri

AİLE, toplumun en küçük fakat en önemli bir parçasıdır. Bu birimin temeli ise anne ve babadır. Anne babaya itaat etmek, hürmette bulunmak, ihtiyaçlarını karşılamak insan için dinî, fıtrî ve vicdanî bir vazifedir. Şartlar ne kadar ağır olursa olsun anne ve babaya yardım etmek, hizmet edip ih­tiyaçlarını gidermek ve onları himaye etmek bir evlat için farzdır. Allah-ü Teâla, Kur’an-ı Kerim’de mealen:

“Rabbin ancak kendisine ibadet etmenizi ve anne babaya ihsanda bulunmanızı emretmiştir…”38 buyurur.

Bu ayet-i kerimede Cenab-ı Hak kendisine ibadetten sonra anne ve babaya ihsan etmeyi emrediyor. Buradaki ihsanın manası çok geniştir. Yani

“Ey insanlar! Onlara hürmet edin, güzel davranın. Çünkü onların size şef­kat ve merhametleri pek ziyadedir. Sizin vücuda gelmenize vasıta olmuş­lardır. Yine onların vesilesiyle Allah’ı tanıyıp, onun birliğini tasdik edip ona muhabbet etmişsiniz. O sayede ebedi bir hayata ve saadete namzet olmuş­sunuz. Anne ve babanızın size yapmış oldukları ikram ve ihsanlara bedel siz de onlara ikram ve ihsanda bulunmakla mükellefsiniz.

İnsan her zaman valide ve pederine itaat etmeli ve onların kalplerini incitmemek ve gönüllerini rencide etmemek için azami gayret göstermeli­dir. Çünkü bu Cenab-ı Hakk’ın Kur’an’daki şu ayetiyle sabittir.

“Rabbin, ‘Kendinden başkasına kulluk etmeyin. Ana ve babaya iyi muamele edin.’ diye hükmetti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa ererlerse onlara ‘Öf!..’ (bile) deme. Onları azarlama. Onlara çok güzel (ve tatlı) söz söyle.”39

Evladın peder ve validesine göstermiş olduğu hürmet ve tazim, onların hizmet ve fedakarlıklarına karşı bir vazife-i şükrandır.

Peder ve validenin hayatları evladı içindir. Hayatlarını onlar için feda etmişlerdir. Acaba bir evladın dünyaya gelişi ne kadar zorluklar, zahmetler ve emekler sonunda gerçekleşmiştir. Evladın istikbal ve saadetlerini temin için kim bilir ne kadar ızdıraplara, elemlere ve zahmetlere katlanılmıştır.

Acaba dünyada ebeveynin evladına karşı gösterdikleri bu saf ve karşı­lıksız muhabbetten daha güzel, daha zevkli bir sevgi mevcut mudur? Bediüzzaman Hazretleri bu hususta şöyle demektedir:

“Evet dünyada en yüksek hakikat, peder ve vâlidelerin evlâdlarına karşı şefkatleridir. Ve en âlî hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünki onlar, hayatla­rını kemal-i lezzetle evlâdlarının hayatı için feda edip sarfedi­yorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılab etmemiş herbir veled; o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalblerini hoşnud etmektir. Amca ve hala, peder hükmünde­dir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.” 

“İşte o mübarek ihtiyarların vücudlarını istiskal edip ölüm­lerini arzu etmek, ne kadar vicdansızlık ve ne kadar alçaklık­tır bil, ayıl! Evet hayatını senin hayatına feda edenin zeval-i hayatını arzu etmek, ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansız­lık olduğunu anla!”40

İslâm ülkesinde doğup büyümüş, dini edep ve terbiyeyle yetişmiş bir insan, ulvî bir ruh ve vicdana malik ise elbette ebeveynine karşı elinden geldiği kadar maddi ve manevi fedakarlıkta bulunacaktır. Çünkü bugünün evlatları yarının anne ve babaları olacaklardır.

Mehmed Kırkıncı

Dipnotlar:

37 Lem’alar.
38 İsra Sûresi, 23.
39 İsrâ Sûresi, 23.
40  Mektubat.